Tobruk'u kendisine merkez edinen General Halife Hafter, Libya’da devam eden savaşta Türkiye’nin desteklediği BM tarafından da tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni devirmeye çalışıyor.
Artan gerginlik ve Türkiye'nin Libya hükümetinin talebi doğrultusunda bu ülkeye olası askeri yardımının gündeme gelmesi halinde Hafter ismi muhtemelen yakın zaman içerisinde Türk kamuoyunda daha fazla duyulacak..
Libya’nın önemli bir kısmını kontrol eden Hafter’in Rusya, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün tarafından desteklendiği iddia ediliyor.
Hafter’in biyografisine dair paylaşılan kaynaklarda gençlik yıllarında Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi ile olan yakınlığına dikkat çekildi.
1986'da Çad'a karşı savaşın başına getirildi
Bu yakınlığın da etkisiyle Kaddafi, Hafter’i albaylığa atayarak 1986'da Çad ile çatışan güçlerin başına getirdi.
Ancak savaş 1987 yılında Libya için bozgunla sonuçlandı. Hafter, 300 askeriyle birlikte esir düştü.
Kaddafi ise Çad ile anlaşıp güçlerini çekti. Hafter’i de bozgunun sorumlusu olmakla suçladı.
Esaretten ABD gizli servisi CIA’nin müdahalesiyle 1990 yılında kurtulan ve ABD’ye giden Hafter o tarihten sonra kendisini yüz üstü bırakmakla suçladığı Kaddafi’ye cephe aldı.
Bir araba markasının adını verdiği savaş!
Hafter’in hayatında bir dönüm noktası olan 1987 yılındaki Libya – Çad savaşının ilginç bir hikayesi bulunuyor.
Libya ve Çad sınırında altın madenleri açısından zengin olan tartışmalı bölgeler iki ülke arasında 1978 yılından itibaren silahlı çatışmaya dönüştü.
Libya, Çad'ın kuzeyine girip belli bölgeleri ele geçirdi. Düşük yoğunlukla devam eden savaş Fransa'nın eski sömürgesi Çad'a destek vermeye başlamasıyla 1980’lerin ortalarından itibaren şiddetlendi.
İki ülke arasında devam eden ancak adı konmamış bir savaş yaşanıyordu. Taa ki savaşın final yılı olan 1987 yılına kadar.
Libya ağırlıklı olarak çöllerde devam eden savaşta klasik savaş anlayışına uygun olarak tanklar kullanırken, Çad güçleri ise Fransa’dan aldıkları Milan tanksavar füzeleri ve makineli tüfekleri monte ettikleri Toyota marka jeepleri ve kamyonları kullanıyordu.
Hafter’in tankları çölde hareketli Toyotalara karşı etkisiz kaldı
Toyota marka kamyonlar çölde ağır hareket eden tanklarla destekli Libya güçlerine karşı büyük hareket kabiliyetine sahipti.
Libya tankları Toyotalara yüklenen tanksavarlardan atılan füzelerle tek tek avlanıyordu.
Bu yeni taktik sayesinde savaş Hafter’in komuta ettiği Libya açısından tam bir hezimet ile sonuçlanmış, iddialara göre mevcudu zaten 75 bin civarında olan Libya Ordusu’nun onda biri yani 7500 kişi savaşta kaybedilmişti.
Büyük miktarda tank, zırhlı araç çöllerde Toyotalı seyyar Çad güçlerince tahrip edilmişti.
Yer yer Fransız güçlerinin de kara ve hava güçleriyle müdahil olduğu ancak gözlerden uzak bir noktada cereyan etmesinden dolayı dünya kamuoyunun pek bilmediği bu savaş askeri tarihe “Toyota Savaşı” olarak geçti.
Silahlandırılmış Toyotalara karşı mağlup olan ve esir düşen Hafter’in hayatı da bu olaydan sonra tamamen değişmişti.
“Toyota Savaşı” pekçok savaşa emsal oldu
Silahlandırılmış Toyotaların tanklara üstün gelmesi özellikle arazinin çöl, düz ya da engebelli olduğu yerlerdeki diğer çatışma alanlarına emsal oldu.
Jeep ya da kamyon elde edip onu silahlandırmak, bir tank bulmaktan daha kolay ve az maliyetli olduğu için halen özellikle Ortadoğu’da yaşanan çatışmalarda yaygın bir şekilde kullanılıyorlar.
Örgütler de bu yeni savaş tarzını en çok benimseyen gruplar oldu.
Örneğin IŞİD’in Irak’ın ve Suriye’nin önemli kısmını ele geçirdiği günlerde elinde olan ve büyük bir kısmı da yine Toyota marka olan jeepleri nasıl elde ettiği araştırma konusu olmuştu.
Genellikle doçka yerleştirilen ve savaşan bütün taraflarca kullanılan bu araçlar Suriye ve Irak savaşlarının da en bilinen silahları oldu.
Halen Libya’daki savaşta da taraflar tarafından yaygın kullanılıyorlar
© The Independentturkish