Modern yaşamda yalnız yaşayan insanların sayısı günden güne artıyor.
Geçmişte çoğunlukla zorunluluktan kaynaklanan yalnız yaşam günümüzde tercih sebebi olmuş durumda.
Yalnız yaşayanlar artık çekirdek aileler gibi toplumun sosyolojik bir gerçeğine dönüşmeye başladı.
Bunun sonucunda geçtiğimiz günlerde Üsküdar Üniversitesi'nde yapılan 1.Uluslarası Yalnızlık Sempozyumu'nda yalnızlık bütün boyutlarıyla masaya yatırıldı.
Medyada da yer alan sempozyumun katılımcıları arasında olan Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Barış Erdoğan ile Türkiye'de de artan yalnız yaşam üzerine konuştuk.
Türkiye'de yalnızların sayısı yüzde 163 artıp, 3 milyon 730 bin oldu
Batılı örnekleriyle karşılaştırıldığında hala oldukça geleneksel ailevi bağların olduğu Türkiye’de dahi 2018’deki toplam 3 milyon 730 bin 505 kişi tek yaşıyor.
Yüzde olarak incelendiğinde tek kişilik hane halklarının toplama oranı 2006’da yüzde 6,1 iken, bu oran 2018’de yüzde 16,1 oldu.
Diğer bir deyişle sayı 12 yılda yüzde 163 arttı. Bu oran dünya ortalamasının çok üstünde bir artış.
Erdoğan, yalnız yaşayan kadınlar ve erkekler arasında geldikleri sosyal çevre açısından farklılıklar olduğunu belirterek en temel farklı şöyle sıraladı:
Yalnız yaşayan kadınlar çoğunlukla büyük şehirlerde yaşayan kentli ve iyi eğitimli, mesleklerinde başarılı insanlarken, erkekler daha taşralı, büyük kente çalışmak için gelmiş ve sosyal olarak hayatta başarısız olmuşlar arasından çıkıyor. Bu durumu toplumsal cinsiyet bağlamında yorumlayabiliriz.
“Başarısız erkekler ya evde kalıyor ya boşanırsa bir daha evlenemiyor...”
Erdoğan yalnız yaşayan erkekler ve kadınlar arasındaki farkları, "Başarılı ve eğitimli kadınlar aile ve topluma karşı bireysel kimliğini ve rüştünü ispatlayıp tek başı
na hayata tutunabiliyor. Buna karşın toplum tarafından bir eve bakma sorumluluğu yüklenen erkek gerekli ekonomik ve sosyal başarıyı elde edemezse bir yuva kuramıyor. Tabiri caizse ya evde kalıyor ya da çoğunlukla boşandıktan sonra bir daha evlenemiyor istese bile" sözleriyle anlattı.
Yalnız yaşayanlar neden artıyor?
Günümüz toplumunda erkeklerin maddi olarak aile sorumluluğunu almaktan kaçınırken, kadınların da bir erkek ile eşitsiz ilişkiye girmek istemediğini belirten Erdoğan, diğer nedenleri şöyle sıraladı:
Bu durum insanların daha geç yaşta evlenmesine, insanların uzun soluklu ilişkiler yerine bir takım ağlar aracılığıyla ilişkiler sürdürmesine, evlilik sayılarının azalmasına neden oluyor. Birinci sanayi devrimi nasıl geleneksel geniş aileyi parçalayıp çekirdek aileyi norm haline getirdiyse, 3. Sanayi Devrimi de çekirdek aileyi dönüşmeye zorluyor. Kadınlar ve erkekler piyasanın taleplerine uyum sağlayabilmek için daha atomize olmak, bireyselleşmek zorunda kalıyorlar. Çekirdek model aile planına göre verilmiş rollerden insanlar bedeller ödeyerek vaz geçiyorlar.
“Boşanmaların kolaylaşması da yalnız yaşayanları artırdı”
Yalnızlığın artmasının bir nedeninin de boşanmaların kolaylaşması olduğunu söyleyen Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı:
Yeni duruma uyum sağlayabilmek için boşanmaya verdiğimiz anlam da değişti. Eksiden evliyken eşinizden memnun değilseniz boşanabilmek için geçerli bir nedeniniz olduğunu ispat etmek zorundaydık şimdi ise mutsuzsak kendimizi niye hala bu evliliği sürdürüyoruz ona ikna etmemiz gerekiyor. Bir hakimi ikna etmektense kendimizi ikna etmek daha kolay. Boşanma bir başarısızlık değil yeni bir fırsat olarak görülüyor. Tüm bu düşüncelerin sonucu rakamlara da yansıyor. 2018'de Türkiye’de evlenenlerin oranı bir önceki yıla göre yüzde 2,9 azalırken, boşananların oranı yüzde 10,9 arttı.
© The Independentturkish