Yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşu ne kadar yerli ve milli? Ulusal ve uluslararası gücü ne boyutta?

İstanbul merkezli JCR Avrasya Derecelendirme Şirketi’nin yüzde 85’inin satın alınması yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşu için ilk adım oldu. Ancak bu şirket, Türkiye’ye kredi notu veremeyecek. Dünyanın yüzde 95’i hâlâ "Üç Büyükler"in elinde

Fotoğraf: DPA

Dünyanın en büyük üç kredi kuruluşu Moody’s, Standart & Poor's (S&P) ve Fitch’in son yıllarda Türkiye için açıkladıkları düşük kredi notlarından sonra gündeme gelen yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşu için ilk adım atıldı. 

Türkiye Bankalar Birliği’den (TBB) yapılan açıklamaya göre aralarında, Borsa İstanbul, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği, Finansal Kurumlar Birliği ve 17 bankanın olduğu finansal kurumlar, İstanbul merkezli JCR Avrasya Derecelendirme Şirketi A.Ş. (JCR-ER)’nin yüzde 85,05 hissesini satın aldı.

28 Kasım 2019’da imzalanan pay devir ve hissedarlar sözleşmesi kapsamında oluşan yeni ortaklık, finansal piyasalardan borçlanmak isteyen şirketlerin kredi değerliliğini tespit edecek. 

Hisse devrinin tamamlanmasının ardından JCR Avrasya’nın yeni ortaklık yapısında Borsa İstanbul, yüzde 18,05, şirketin devirden önceki kurucu ortakları arasında yer alan Japan Credit Rating Agency yüzde 14,95, Finansal Kurumlar Birliği, Türkiye

Sermaye Piyasaları Birliği ve Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği, yüzde 6’şar paya sahip olacak. 

17 bankanın her birinin ise yüzde 2,86 hissesi olacak. Yani bankaların, yeni ortaklık yapısındaki payı, yüzde 85,05’lik devredilen hissenin yüzde 57. Kamu bankalarının oranı ise yaklaşık yüzde 20. 

Çoğunluk hissesi banka ve finans kurumlarına geçen JCR Avrasya Derecelendirme kimdir? 

Mevcut durumda JCR Avrasya Derecelendirme Şirketi’nin beş ortağından dördü Türk. 

Şirket, 20 Şubat 2007’de Avrasya Derecelendirme A.Ş. adıyla İstanbul’da kurulmuş, aynı yıl içerisinde Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) kredi derecelendirme lisansını almıştı. 

5 Kasım 2007’de Japan Credit Rating Agency (JCR) ile ortaklık sözleşmesi imzalayan şirketin adı da JCR Avrasya Derecelendirme olarak değişti. 

JCR 2.JPG
Grafik: JCR Eurasia Rating


2018 sonu itibariyle şirketin kurucu ortaklarından Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Ökmen yüzde 41,025, diğer bir kurucu ortak Rafi Karagöl de yine yüzde 41,025 paya sahip. 

Şirketin 12 yıllık ortağı Japan Credit Rating Agency’nin hisse oranı ise yüzde 14,95. Yani yukarıda bahsedilen devir işlemi tamamlandıktan sonra JCR’nin paylarında bir değişiklik olmayacak. 

“Yerli ve milli derecelendirme şirketi” Türkiye’ye kredi notu verecek mi?

Hayır. 

Çin, Rusya, Hindistan, hatta Türkiye’de olduğu gibi birçok ülkenin kendi yerli kredi derecelendirme bulunuyor. Ancak her kuruluşun ülkeleri derecelendirme yetkisi yok. 

Zira, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, bugün APara canlı yayınında yaptığı açıklamada yeni kurulacak şirketin ülke notu vermeyeceğini, Türkiye’deki şirketler, bankalar ve bankaların kredi kullandırdığı firmaları notlayacağını söyledi. 

“Rating şirketleri ile ilgili uzun süredir kaygılarımız vardı. Bilhassa ülke notu bazında çok ciddi manada bize karşı hem ön yargılı hem de haketmediğimiz notlarla karşılaştık bugüne kadar” diyen Akben, yerli derecelendirme kuruluşunun vereceği notların, Türkiye’nin risk ağırlığı, bankanın risk ağırlığı hesaplamasında kullanılacağını aktardı. 

Mehmet Ali Akben.jpg
BBDK Başkanı Mehmet Ali Akben. Fotoğraf: Twitter/ @TkbbOrgTr


Neden sıfırdan yerli ve milli bir şirket kurmak yerine başka bir şirket satın alındı? 

APara’ya yaptığı açıklamada Fitch, S&P, Moody’s ve JCR gibi kuruluşların notlarının ülkeler tarafından daha çok dikkate alındığını söyledi ve “yerli derecelendirme kuruluşunun” yüzde 14’lük hissesine sahip olacak JCR’nin de yılların birikimine sahip olduğunu aktardı. 

Bankalar Birliği’ne göre sağlıklı kredi kullanımı artacak 

Türkiye Bankalar Birliği’nden yapılan açıklamada yeni ulusal derecelendirme kuruluşu hakkında “Özellikle risk yönetimi ve borçlanma piyasalarının etkinliği açısından önemli bir görev üstlenerek yerel şirketlerin kredi derecelendirilmesi konusunda daha aktif olacak” ifadeleri kullanıldı. 

TBB’ye göre kredi notu kullanımı yaygınlaşacak, sağlıklı kredi kullanımı artacak ve finansal kaynaklar daha etkin kullanılacak. Bu durumun sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayacağını savunan TBB, açıklamasına şöyle devam etti: 

“JCR Avrasya, yeni yönetim ekibi ile birlikte, derecelendirme faaliyetlerinin kapsamını önemli ölçüde genişleterek özel sektör tahvil piyasasının gelişimine ve Türk şirketlerinin finansal yapılarının güçlendirilmesine katkı sağlayacak.” 

TBB, ayrıca yerli bir kredi derecelendirme kuruluşu, bankaların kredi riski ölçümüne standart bir yaklaşım getirecek. 

Yüzde 85’i satın alınan JCR Avrasya’nın Yönetim Kurulu Başkanı “’Milli’ kavramı tarafsızlığı bozar” demişti

JCR Avrasya Derecelendirme’nin Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Öktem, 2012’de Anadolu Ajansı’na verdiği bir röportajda yerli bir kurumun uluslararası kabul edilebilirliğe ulaşmasının o kadar kolay olamayacağını anlatmıştı. 

“’Ben bunu kurdum, yarın uluslararası olacak’ demek kolay değil” diyen Öktem, “Şu anda öne çıkan kredi derecelendirme kuruluşlarının hepsini ABD regüle ediyor. Neden? ABD'nin doğal bir tekel hakkı var” ifadelerini kullanmıştı. 

Öktem, “Örneğin biz JCR olarak Japon kökenli olsak bile, lisansımız ABD tarafından verilmiş. Dolayısıyla kurduğunuz kuruluş, eğer uluslararası olacaksa mutlaka önünde sonunda ABD'den lisans alması gerekiyor” diyerek şöyle devam etmişti:

Kurulacak yerli derecelendirme kuruluşu, uluslararası anlamda olacaksa ki bunu çok zor görüyorum, o zaman mutlaka dünyada hangi ülke tahvil piyasasında, sermaye piyasası araçlarında etkinse onun lisanslarına ihtiyaç duyar. Bu durumda milli olmaktan çıkar.

Devletten aldığınız lisans o kadar önemli değil. Yeter ki piyasalardan lisans alın. Diğer taraftan Türkiye, tasarruf açığı olan bir ülke. Kuruluşun uluslararası düzeyde olması için cari açığını kapatması, tasarruf oranını yüzde 50'lere çıkarması lazım.


Eğer bir reyting kuruluşu başına “milli” kavramını koyarsa tarafsızlığını baştan kaybedeceğini savunan Öktem, “Bir reyting kuruluşu, sahipliğine bağlı olarak karar alırsa tarafsız olamaz. Milliyetçi, duygusal gerekçelerle, etnik gerekçelerle karar alamaz, politik yelpazenin bir kenarında dursa da tarafsız olamaz. Kamunun sahibi olduğu bir kurumun Türk devletine verdiği notları kimse ciddiye almaz” diye konuştu.

Bir şirketin ülke notu verebilme gücünü açıklayan Öktem’in röportajında şirketlere verilecek notlarla ilgili bir değerlendirme bulunmuyor. 

Moody’s, S&P ve Fitch neden “Üç Büyükler”? 

“Üç Büyükler” olarak da bilinen Moody’s, S&P ve Fitch, küresel kredi derecelendirme piyasasının yaklaşık yüzde 95’ini elinde tutuyor. Bunlardan yalnızca S&P ve Moody’s’in toplam payı bile yüzde 80’e yakın. Kalan yüzde 15 ise New York merkezli Fitch’e ait. 

Bu üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’yi 1992’den bugüne raporluyor.

Söz konusu kurumlara bu gücü veren ise ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC). 

Moodys.jpg
Moody’s, 1900 yılında ABD'de halktan borçlanan belediyelerin borçlarını ödeyememesi üzerine, bunları en iyi ödeme olasılığına sahip olandan en kötüye sıralayan John Moody tarafından kurulmuştu/ Fotoğraf: Reuters


Zira SEC, Moody’s, S&P ve Fitch’i “Ulusal Olarak Tanınan İstatistik Derecelendirme Kuruluşu (NRSRO)” kategorisine koyduğunda tarihler 1975’i gösteriyordu. 

Avrasya Derecelendirme A.Ş.’nin 12 yıllık ortağı Japan Credit Rating Agency de NRSRO kategorisinde sayılıyor. 

Bu kategoriye dahil edilen diğer altı kuruluş ise şunlar: ABD merkezli A.M. Best Rating Services, Egan-Jones Ratings, Kroll Bond Rating Agency, Morningstar Credit Ratings, Kanada merkezli DBRS ve Meksikalı HR Ratings de México. 

Bu derecelendirme şirketleri, ülkelere not verdiği gibi şirketleri de değerlendirebiliyor. 

Türkiye'de derecelendirme kuruluşlarının faaliyeti, gözetim ve denetimine ilişkin düzenlemeler Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yapılıyor. 

Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye'de derecelendirme faaliyetinde bulunması için SPK tarafından kabul görmesi gerekiyor. 

Ne zamandır yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşu isteniyor? 

“Yeli ve milli kredi derecelendirme kuruluşu” kavramı Türkiye gündemindeki yerini ilk olarak 2012’de aldı. 

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, S&P’nin Türkiye’nin not görünümünü ‘durağan’a çevirmesine sert tepki göstererek, “Tamamen ideolojik bir yaklaşım. Bunu Tayyip Erdoğan’a yutturamazsın. Bunun bedelini, ‘Artık ben seni bir kredi kuruluşu olarak tanımıyorum’ demek suretiyle açıklarız” demişti. Nitekim, Türkiye 2013 yılında S&P ile anlaşmasını feshettiğini açıkladı. 

Ekim 2017’de yayımlanan ve 2018-2020 arası dönemi kapsayan Orta Vadeli Program’ın “Sistemik risklerin sınırlandırılması” başlıklı bölümünde, “Derecelendirme notlarına ilişkin veri altyapısını sağlamak üzere Merkezi Risk Kayıt Kuruluşu kurulacak ve ardından milli bir derecelendirme kuruluşu oluşturmaya yönelik çalışmalara başlanacaktır” denildi.

BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, Kasım 2017’de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına bağımlılığı azaltmak ve sermaye piyasalarının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla milli bir derecelendirme kuruluşu oluşturmaya yönelik çalışmaların sürdürüldüğünü söylemişti. 

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ise Mart 2018’de yaptığı açıklamada “Türk Lirası kredilerde risk ağırlığı yüzde 100. TL kredilerde risk ağırlığı yüzde 20 ya da daha düşük seviyelere getirilebilir" diyerek ulusal kredi derecelendirme kuruluşu kurma projesine başladıklarını duyurmuştu. 

Üç Büyükler’in Türkiye notu nedir?

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody's, 15 Haziran’da yaptığı açıklamada Türkiye'nin kredi notunu Ba3'ten B1'e düşürmüş, bir sonraki kararın yönünün nasıl olacağı konusunda fikir veren “görünümü” ise “negatife” çevirmişti. 

Ba3, “yatırım yapılamaz” seviyesini açıklarken, B1’in karşılığı “yüksek derecede spekülatif”. 

Ödemeler dengesi krizi, iflas riski, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerindeki düşüş, Banka’nın bağımsızlığı ve şeffaflığı, not kararında etkili olmuştu. 

Açıklamada kamu borçlarının düşük olduğunun altı çizilerek “Kurumsal yapıdaki sağlamlık kaybolmaya devam ediyor ve yatırımcı güvenini artıracak etkili politikalar uygulamaya konulmuyor” denmişti. 

Fitch.jpg
1913 yılında şirketlerin performanslarını yayımlayan bir şirket olarak kurulan Fitch de 1924'de şu anda kullanılan 3 harfli derecelendirme çizelgesini piyasaya sundu/ Fotoğraf: Reuters


Fitch Ratings, temmuz ayında Merkez Bankası’nın o dönemki başkanı Murat Çetinkaya'nın görevden alınmasının ardından Türkiye'nin notunu düşürmüş ve kredi notu BB'den BB-'ye çekmişti. 

1 Kasım’da yapılan açıklamada ise  Türkiye'nin ekonomide dengeleme ve istikrar sağlanması yönünde ilerleme kaydettiği, ekonomide zayıflama riskinin azaldığı ifade edilerek not görünümü "negatif”ten "durağan”a yükseltilmişti. 

Ancak “yatırım yapılamaz” anlamına gelen "BB-” notu değişmemişti. 

S&P’den ağustosta yapılan açıklamada ise Türkiye’nin 2019 sonu büyümesi, yüzde 0,5 daralma olarak öngörülmüştü. Kredi notu, 'B+', görünüm 'Durağan' olarak teyit edilmişti. 

 

DAHA FAZLA HABER OKU