Extinction Rebellion’ın (Yok Oluş İsyanı) yüzlerce göstericisi geçen haftalarda sivil itaatsizlikten dolayı tutuklandı; Greta Thunberg Nobel Barış Ödülü için favoriydi; birçok hükümet iklim için acil durum ilan etti - hepsi de küresel ısınmaya karşı savaşmak için dünya çapındaki eylem çağrısının bir parçası. Ne yazık ki bu enerji ve aciliyet duygusu yaklaşan iklim felaketinden en çok sorumlu olan kurumlarda yok: dünyanın en büyük şirketleri ve güçlü yatırımcılar.
2018'de BlackRock CEO'su Larry Fink'in CEO'lara yazdığı mektupta şirketlerin “toplumsal amaca hizmet etmelerini" istirham etmesine ve Business Roundtable'ın (ABD merkezli üyeleri CEO'lardan oluşan kar amacı gütmeyen organizasyon çn.) tüm hissederlara değer katmayı vadetmesine rağmen yeni bir araştırma geçen sene S&P 1500 Endeksi'ndeki sadece 13 şirketin hissedarlarının çevre sorunlarıyla ilgili tekliflerinin oylama sonucu onaylandığını ortaya koydu. The Guardian'ın yayımladığı sonuçlar, BlackRock, Vanguard ve State Street gibi büyük para yöneticilerinin "oylarını sıklıkla iklim bağlantılı finans beyanlarını iyileştirme çabalarının aleyhinde kullandıklarını" gösteriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hissedarların teklifleri yasal olarak bağlayıcı değil, tabii ki de ama "hissedarların yönetişimi"nin -özellikle büyük fon yöneticilerinin liderliğiyle- şirketleri sürdürülebilir uygulamaları benimsemeye zorlayacağı fikri tekrar canlanmaya başladı.
Her geçen gün giderek daha fazla büyük yatırımcı ve fon yöneticisi kendisini çevresel, toplumsal ve yönetişimsel endişelerini en öne koyduğunu iddia eden yeni "etki yatırımı" hareketinin merkezine etik aracı olarak konumlandırıyor. BlackRock, Invesco, Aberdeen ve Vanguard -hepsi de BM destekli Sorumlu Yatırım İlkelerini imzalamış kurumlar- insanların paralarının değerleriyle örtüştürmeleri için yardım etmeye söz veriyor.
"Toplumsal olarak sorumlu yatırım" onlarca yıldır var ama yakın zamanda yükselişe geçti. Yönetilen sürdürülebilir mal varlıklarının şimdiki değerinin 30 trilyon dolar (yaklaşık 175 trilyon) olduğu tahmin ediliyor. Sözde yeşil tahviller -çevreye duyarlı ev ya da rüzgar santralleri gibi projeleri finanse eden sabit gelir araçları- hızla çoğaldı. Ülkeler bile -Belçika, Fransa, Polonya, Endonezya- yeşil tahvil çıkarıyor.
Bu sırada Vanguard gibi şirketler, petrol, doğalgaz ve nükleer güç şirketlerini içermeyen borsada işlem gören "yeşil" fonlar çıkarıyor. Her ne kadar fonların "günahkar hisseler"den (yetişkin eğlencesi, alkol, tütün, silah, kumar) kaçınması eski bir fikir olsa da bunların sözüm ona yeşil yatırımlara yönelmesi yakın zamanda popüler oldu ve bu da yüz milyarlarca dolarlık bir genişlemeye gaz verdi.
Yatırımcılar ve para yöneticileri şirketlerin gerçekten yeşil olduğunu nasıl anlıyor diye soruyor olabilirsiniz. 90'larda "kurumsal toplumsal sorumluluk"la ilgilenen az sayıda yatırımcı Global Reporting Initiative'nin (Küresel Raporlama İnisiyatifi) sağladığı ölçüleri kullandı. Bu günlerde KSS'nin (kurumsal toplumsal sorumluluk) yerini çoğunlukla şirketin kendisinin rapor ettiği salım, işgücü uygulamaları, çeşitlilik, kurul bağımsızlığı ve tedarik zinciri bilgilerinin de dahil olduğu ÇSY (Çevresel, Toplumsal ve Yönetişimsel) aldı.
Dünya çapında şirketler tarafından kullanılan ısmarlama ve karşılaştırılamayan performans ölçülerini kullanan 150'den fazla ÇSY değerlendirme sistemi var. Yatırımcılar ve fon yöneticileri ÇSY ölçüleriyle daha çok ilgilendikçe ve hükümetlerle düzenleyici acenteler ÇSY verileri üreten ve bildiren şirketleri düzenlemeyi düşündükçe, ÇSY ölçütleri sağlayan küçük bir endüstri ortaya çıktı. Yeni ortaya çıkan sektörün yaklaşık değeri 200 milyon dolar (yaklaşık 1 milyar 165 milyon TL) ve gelecek 5 yılda 500 milyon dolara (yaklaşık 2 milyar 910 milyon TL) ulaşması bekleniyor.
Devletlerin gevşek denetimi ve masada çok fazla paranın olması, ÇSY ölçütünün seçilmiş tedarikçisi olma kapışmasını giderek kızıştırıyor. Yaygın şekilde kabul gören Küresel Raporlama İnisiyatifi'nin (Global Reporting Initiative'nin), Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu'nun (Sustainability Accounting Standards Board) ve İklim Bağlantılı Finansal Beyanı Görev Gücü'nün (Task Force on Climate-Related Financial Disclosures) üstüne yeni büyük oyuncular katılıyor. Moody's, ÇSY değerlendirme ve araştırma firmaları Vigeo Eiris ve Four Twenty Seven'ı satın almışken S&P (Standard and Poors) kendi ÇSY şirketini kuruyor. Geride kalmamak için Harvard Business School ve Avrupalı bir risk sermayesi şirketi tüm şirketlerin kullanabileceği birleşik bir ölçü sistemi için "Impact-Weighted Accounts Initiative"i (Etki Ağırlıklı Muhasebe İnisiyatifi) geliştiriyorlar.
Standartlaştırılmış küresel ölçülere göre derecelendirilmiş "yeşil" varlıkların daha yaygın olması olasılığı yatırımcıların ve para yöneticilerinin dolar işaretleri görmesine sebep oldu. Bu varlıkların çok popüler olması bir yana yeşil etiket, regülatörler tarafından özel muamele görmelerini de sağlayabilir. Avrupa Komisyonu, örneğin, gelecekte sertifikalı yeşil yatırımların daha düşük sermaye koşullarına tabii olabilecekleri fikrini öne attı, böylece banka ve yatırımcılar için bu çeşit varlıkları finanse etmek daha ucuza gelebilecek.
İklim değişikliğiyle mücadele sadece teşvikleri doğru düzenlemekten mi ibaret? Daha güçlendirilmiş ve standartlaştırılmış ÇSY ölçütleri küresel salım hedeflerine ulaşmanın anahtarı mı? Ne yazık ki hayır, en az iki sebepten dolayı.
Birincisi, şirketler, hissedarların tekliflerini gerçekleştirmek zorunda değil, büyük yatırımcılar ve fon yöneticileri müttefiklerimiz değil. Vekaleten kullanılan oyları takip eden bir proje olan FundVotes'a göre, BlackRock, Invesco, BNY Mellon ve Vanguard'ın hepsi ExxonMobil ve Chevron'un yıllık toplantılarında şirketlerin iklim değişikliği beyanlarını artırmayı hedefleyen hissedar tekliflerine karşı oy kullandı. The Guardian'ın yeni araştırması bu bulguyu doğruluyor: "2015 ve 2019 yılları arasında BlackRock ve Vanguard FTSE 100 ve S&P 500 fosil yakıt şirketlerindeki iklim bağlantılı önergelerin yüzde 80'inden fazlasına ya karşı çıktı ya da oy kullanmadı."
Para yöneticilerinin fosil yakıttan dönüşümü hızlandırmak için nüfuzlarını kullanmamalarındaki isteksizliği açıklamak çok kolay: kirli enerji şirketlerinde çok büyük yatırımları var. En büyük üç fon yöneticisi, BlackRock, Vanguard ve State Street, "toplam 300 milyar dolarlık (yaklaşık 1 trilyon 750 milyar TL) fosil yakıt yatırımı portföyü" var -2016'dan beri neredeyse %35 büyümüş bir portföy.
İklim değişikliğini çözmesi için neden piyasa mekanizmalarına güvenemeyeceğimizin ikinci bir sebebi, şu anda, fon ve tahvillerdeki "yeşil" etiketinin hukuki bir dayanağı olmaması -şirketler ve siyasetteki müttefikleri böyle kalması için çok uğraşıyor. Eğer yeşil fon ve tahviller gerçekten yeşil olmayan şirketlere yatırım yaparsa yasal bir yaptırım yok, sadece itibarları zedeleniyor. Yatırımcıların nasıl yanlış yönlendirildiğine dair tek bir örnek olarak, borsada takas edilen 500 milyon dolarlık (yaklaşık 2 trilyon 920 milyar TL) Vanguard fonunun aksine söz verilmiş olmasına rağmen yakın bir zamanda petrol ve gaz şirketlerine yatırım yaptığı ortaya çıktı. Ve bir sürü ÇSY ölçütü olduğu için, neredeyse her şirket kendisini yeşil olarak pazarlayabilir -bu yüzden "yeşil" fracking (hidrolik kırma) şirketleri ortaya çıktı.
Şirketlerdekiler bile yeşil kapitalizmin sınırlarını biliyor. International Accounting Standards Board'ın (Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu) başkanı Hans Hoogervorts'ın yakın bir zamanda dediği gibi: "Şirketlerin gezegeni, karın üstüne koyması için sürdürülebilirlik raporlarının etkili olmasını beklememeliyiz... Yeşil yıkama (şirketlerin kendilerini çevresel sorumluluğa sahipmiş gibi konumlandırması çn.) çok yaygın."
Kendi kendini rapor etme, derecelendirme sistemleri ve dünyanın en büyük para yöneticilerinin sözde yeşil gayeleri dünyanın en büyük şirketlerinin doymak bilmez iştahlarını kesmeyecek. ÇSY ölçütleri ve etki yatırımları çoğunlukla boş heyecandan ibaret -gezegeni gelecek nesiller için koruma isteğimizin "uyandırdığı" kapitalistlerin para kazanması için bir fırsat. Şirketler iklim adaleti hareketini gasp etmeye çalışıyor. Sadece cesur, büyük ölçekli, insan odaklı bir hareket onları durdurabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://jacobinmag.com/2019/10
Independent Türkçe için çeviren: Miraç Eren Dereli