Tam 42 yıl boyunca aslında hiç bir unvanı olmadan koca Libya’yı yönetti.
Arap dünyasında en uzun süre iktidarda kalan lider oldu.
Aslında o, ülkedeki tüm aşiretleri ikna etmeyi başarmış genç bir albaydı.
Henüz 27 yaşındayken Kral İdris’i kansız bir darbe ile koltuğundan indirdi.
Sirte yakınlarında, bir çölde geldi dünyaya Muammer Kaddafi.
Gençliğindeki idolü Mısır lideri Cemal Abdül Nasır’dı.
1956’da Süveyş krizi patlak verdiğinde sokaklara dökülen binlerce İsrail karşıtı eylemciden biriydi.
Kraliyeti devirme fikri askeri liseye başladığı dönemlerde aklına girdi.
İngiltere’de askeri eğitimini geliştirip Bingazi’ye döndü.
Askeri darbeyi 1969'da bu kentte başlattı.
Kaderin bir cilvesi, onu yıllar sonra devirecek isyanların başlangıç adresi de yine Bingazi olacaktı.
Al-Kitāb al-Aḫḍar, nam-ı diğer 'Yeşil Kitap'
Felsefesini 1975'de Yeşil Kitap ile ortaya koydu.
Tüm Libyalıların okuması zorunlu olan kitapta Kaddafi, hem komünizme hem kapitalizme alternatif sunmaya çalışıyordu.
İslam’ın ilkelerine yaslandığını söylüyordu.
Libyalı öğrenciler müfredata gereğince haftada iki saat bu kitabı derslerinde okumakla yükümlüydü.
Kuşkusuz Kaddafi, 36 yıllık bu zorunluluk halinden sonra kendi kaleme aldığı kitabın sayfalarının yakılıp yırtılacağını, ayaklar altına alınacağını hiç düşünmemişti.
'Kitlelerin devleti' adını verdiği Cemahiriye’yi oluşturdu.
Sisteme göre iktidar binlerce halk komitesinin elindeydi.
Ama gerçek öyle değildi.
İktidarda bir başına....
Kaddafi ülkeyi rakipsiz, bir başına yönetiyordu.
Etkisini sadece ülkesinde değil bölgesine de yaymaya çalıştı.
Çad’a ordusunu gönderdi, 1973’te Aozu Şeridi'ni işgal etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Batı Afrikalı isyancı gruplara topraklarını açtı.
Batı’nın Kaddafi’yi dışlamasının ardında yatan en önemli nedenler arasında ise IRA ve FKÖ gibi örgütlere verdiği destek vardı.
Reagan'ın 'Çılgın Köpek' dediği adam
Gelmiş geçmiş birçok Amerikan Başkanı ona hiç ısınamadı.
Hatta Reagan onun için “Çılgın köpek” tanımı yapıyordu.
ABD bununla da yetinmedi.
Avrupa’da düzenlenen bazı terör saldırılarından Kaddafi sorumlu tutuldu.
1986’da Trablus ve Bingazi’ye hava saldırıları düzenledi.
O saldırılarda Kaddafi’nin evlatlık kızı da öldü.
İkili ilişkilerdeki gerginlik artık diplomatik restleşmenin çok daha ötesindeydi.
Kaddafi'nin 'Afrika Birleşik Devletleri' hayali
Kaddafi, Arap ülkeleri ile birlik için çok çabaladı.
Ama muhatap bulamayınca 1990’larda yüzünü Afrika’ya çevirdi.
Hayalciydi…
Afrika Birleşik Devletleri kurulmasını önermesi hayalciliğinin bir tezahürüydü.
Bu model; sadece Afrika Birliği’nin zeminini oluşturabildi.
Afrika Birliği'ni ne kadar önemsiyorsa Birleşmiş Milletler'den bir o kadar nefret ediyordu.
2009'da BM Genel Kurulu'ndaki konuşması için ilk kez ABD'ye gittiğinde nefret ettiği BM kürsüsünden 15 dakikalık süresi olduğu halde tam 1 buçuk saat boyunca konuşmuş, BM sözleşmesini yırtıp atmış, BMGK'yı El Kaide'ye benzetip sömürgeci yönetimlerin Afrika ülkelerine 7,7 trilyon dolar tazminat ödemesini talep etmişti.
Çadır, kadın korumalar ve ilginç kıyafetler
Tabii bu dönemde Kaddafi’nin sadece çılgın politikaları değil çılgın giyim tarzı da dikkat çekti.
Geleneksel Afrika kıyafetleri kuşanmaya başlamıştı.
Gittiği her yere çadırını götürmesi; dünya liderlerini lüks bedevi çadırlarında ağırlamasıyla medyanın da ilgisini çekti.
Çadırı kadar ilgi çeken bir başka şey ise kadın korumalarıydı.
Halkı yoksulluk içindeydi ama onun sadece İsviçre bankalarında 30 milyar doları aşkın serveti olduğu iddia ediliyordu.
2000’li yıllar hem onun hem de ülkesi için sıkıntılıydı.
Zira yaptırımlar Libya’nın belini büküyordu.
“Kitle imha silahlarını geliştirmekten vazgeçiyorum” deyince Batı ile istediği yakınlaşmayı sağladı.
Lockerbie faciası için tazminat ödemeyi kabul etti.
Bu, beraberinde Washington ile ilişkilerin yeniden başlaması anlamına geldi.
Dışlanmış Albay yeniden kabul gören bir lidere dönüşüyordu, kısa bir süreliğine olsa bile...
Kaddafi ve insan hakkı ihlalleri
Yaşı ilerledikçe söylemleri iyiden iyiye garipleşmeye başladı.
Kendini Libyalıların “ruhani kılavuzu” olarak görüyordu.
Muhaliflere göre ise yönetim üzerinde çok sıkı bir denetim sağlamış acımasız bir adamdı.
İnsan hakları ihlalleri hep konuşuldu.
Toplu faaliyetlere girişilmesini yasaklayan yasanın varlığı bile ülkedeki ifade hürriyetini anlamak için yeterliydi.
O yasayı ihlal edenler sorgusuz sualsiz hapise atıldı, bazıları idam edildi.
Gözaltındaki işkenceler ise cabasıydı.
Venezuelalı eylemci Ilich Ramirez Sanchez'e göre ise (Çakal Carlos) Kaddafi bütün devrimcilerden çok daha büyük işler yapan bir kişiydi.
İktidarının 39. yılında "Bundan böyle savaş olmayacak" diyordu.
Yaşı 60'ı geçmişti.
Reformdan yana olduğu bilenen oğlu Seyfülislam'ın yerine geçeceği konuşulduğu bir anda Kaddafi ülkedeki bakanlıkların büyük bölümünün lağvedileceğini söylüyor, Libya'nın petrolden bütçelsinin direkt halka aktarılacağını 'müjdeliyordu'.
Kaddafi'nin sonu: Arap Baharı
Kamu hizmetlerindeki aksaklıklar...
Yolsuzluk...
Lüks düşkünlüğü...
Dış yatırıma açılamayan ülke ekonomisi...
Tüm bunlar ve 42 senelik otoriter bir yönetim anlayışı yan yana geldiğinde Arap Baharı, Kaddafi'nin sonu için sadece bir tetikleyici oldu.
Arap dünyasındaki değişim dalgası Tunus ve Mısır’ın ardından onun ülkesine de uğradı.
Batı ile yine arası açılmıştı.
Bingazi'de patlayan isyan hareketini bastırmak için ağır silahlardan yararlanan Kaddafi'ye karşı NATO girdi devreye.
O dönem dünyanın en büyük dokuzuncu petrol üreticisi olan Libya’nın semalarında Batı’nın helikopterleri havalanmaya başladı.
NATO'nun isyancılara desteği Kaddafi’nin sonunun da habercisi gibiydi.
Gerçekten de yardımlar işe yaradı.
İbre artık muhaliflerden yanaydı.
Çok geçmeden Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı sona erdi.
Hikâyenin bundan sonrası Kaddafi ve ailesi için daha hazin.
Ağustos’ta firar etti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi o ve oğulları hakkında tutuklama emri çıkarttı.
Suçu; sivillere karşı sistematik saldırıydı.
Firarından itibaren ülkenin güneyindeki çöllerde saklandığı, hatta yıllar önce ülkeyi kabul ettiği Tuareglerin onu koruduğu söyleniyordu.
Ama Kaddafi son kalesinde çıktı ortaya.
Ulusal Geçiş Konseyi güçleri onu doğum yeri Sirte’de enseledi.
Her iki bacağından da yaralıydı.
Kulağı, gözü ve sağ alt karın boşluğu yaralıydı.
Son sözleri "Evlatlarım ben sizin babanızım. Siz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorsunuz. Bu yaptığınız haramdır. Haram nedir bilmiyor musunuz?" oldu.
Muhaliflerin çekip dünyaya servis ettiği vahşi videoda linç edilerek öldürüldüğü çok açıktı.
Cesedi, Afrika Pazarı’ndaki bir soğuk hava deposunda tutuldu.
25 Ekim 2011’de Sahra Çölü’nde kimsenin bilmediği bir yere gömüldü.
Muhalifler, Batı’nın yardımıyla devirdikleri Kaddafi’nin bir mezarı olmasını bile istemiyordu.
Bugün Libya Kaddafi’nin ölümünden 8 yıl sonra hala toparlanmaya çalışıyor.
Kuzey Afrika ülkesi Libya, 2011’de Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana istikrara kavuşamadı.
Ülke önce terör örgütü IŞİD'e karşı mücadele verdi.
Ardından iki taraflı hükümet sorunu ortaya çıktı.
Şimdi bir tarafta General Halife Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu var, diğer tarafta başkenti Trablus olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH).
Kaddafi artık yok ama ardında siyasi kriz ve çatışmaların kesilmediği bir ülke bıraktı.
© The Independentturkish