Bugün ABD'de iktidar Demokratlardan, Başkan Donald Trump'ın katı Cumhuriyetçi yönetimine devredilecek.
Bu yönetimin geniş bir başlığı var, o da Trump'ın dünyanın hem eski hem de yeni olayları ve çatışmalar üzerindeki etkisi.
Bunlar Ukrayna'dan Çin ve Rusya ile ilişkilere, İran nükleer dosyası ve İran'ın bölgedeki rolü, Suriye, Gazze, Lübnan, Sudan, Yemen ve Libya'daki durum başta olmak üzere çok yönlü çatışmaların yaşandığı Ortadoğu'ya kadar uzanıyor.
Ortadoğu, ABD'nin Çin ve Rusya ile olan ilişkileri kadar önemli değil.
Ancak Çin'in Ortadoğu içinde yaşanan çatışmalardaki rolünün soğukluğu, özellikle Suriye'de Esad rejiminin devrilmesiyle tanık olduğu siyasi depremler sonucunda Rusya'nın rolünün zayıflaması, tüm bunlar, Trump'ın kronik bölgeden çekilme arzusuna aykırı olarak, bölgedeki Amerikan nüfuzunu güçlendirdi.
Trump'ın seçim kampanyası ile bugün iktidarı teslim alması arasındaki sürede Ortadoğu'da sahne tamamen değişti.
Gazze savaşı sona ermek üzere ve Başkan Joe Biden'ın belirlediği çerçeveye benzeyen "ertesi gün" planı hazır.
Buna göre İsrail Gazze'den tamamen çekilecek, Hamas'ın Gazze'yi yeniden yönetme ve inşa etme planıyla Gazze'ye geri dönmesi engellenecek.
Lübnan da Hizbullah'ın İsrail'e karşı giriştiği savaşın ardından askeri kapasitesinin çökmesi ve siyasi hayatının Hizbullah'ın pençesinden kurtulmasıyla bambaşka bir boyuta geçiş yaptı.
Ülkede son elli yıldır görülmeyen egemen bir siyasal iklim ortaya çıktı.
Suriye'de Esad'ın devrilmesi Gazze ve Beyrut'ta yaşananların devamı niteliğindeydi.
Sonuç olarak İran bölgeden çekildi ve Rusya'nın bölgedeki rolü büyük ölçüde azaldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump bu yeni durumlarla nasıl başa çıkacak?
ABD'nin elde ettiği bu başarıları nasıl tamamlayacak veya bunlardan nasıl faydalanacak?
Kendisini ısrarla bir barış elçisi olarak tanıtmaya çalıştığı biliniyor.
Ama kişilik olarak Trump'ın eylemlerini tahmin etmenin zorluğu, onun dış politikasını nasıl yürüteceğini öngörmeyi de zorlaştırıyor.
Karşı karşıya olduğu asıl zorluk ise Maşrık'taki (Levant) değişimlerin ortaya çıkardığı sonuçları ne kadar pekiştirebileceği ve geriye kalan çatışmaları çözüp çözemeyeceğidir.
Bölgeyle ilişkiler konusunda belirli bir planının olmamasının, onu, kendisine daha fazla ayrıcalık sunan tarafla anlaşmaya ve uzlaşmaya dayalı bir politika oluşturmaya itmesinden korkuluyor.
İran konusunda, İran ile ABD arasındaki gerginliğin Trump yönetiminin dış politikada karşı karşıya kalacağı en büyük meydan okumalardan biri olması muhtemel.
Biden yönetiminin bu dosyada yeni yönetime büyük kolaylık sağladığına şüphe yok; devlet kontrolü dışındaki milis gruplardan, onunla ittifak yapan siyasi rejimlere kadar İran'ın Ortadoğu'daki en büyük vekillerinin kanatları kırpıldı.
Trump ve danışmanlarından İran ile nasıl başa çıkılacağına dair çelişkili sinyaller geliyor ve bunlar 3 yaklaşım etrafında dönüyor:
Birincisi, Trump'ın İran'a karşı "maksimum baskı" girişimini yenilemek ve Biden yönetiminin uygulamaya koyduğu teşvik paketlerini durdurmak istediği yönünde.
Yönetiminde çoğunlukta olan aşırılıkçıların, İran rejimini değiştirmeyi, hatta bunun için İran'a karşı askeri bir saldırı başlatmayı bile göze aldığına dair işaretler var.
Trump'ın Tahran ile nükleer programı konusunda "katı" bir anlaşmaya varma olasılığını değerlendirdiğine dair işaretler de bulunuyor.
Gelecekteki yaklaşımı ne olursa olsun, Trump'ın göreve Tahran'a yönelik büyük bir gerilim, kararlı ve kesin bir politikayla başlaması muhtemel.
Biden'ın mirası ile Trumpizmin etkisi arasında Ortadoğu ise telafisi mümkün olmayan bir fırsatla karşı karşıya.
Biden'ın Ortadoğu politikasının sonucunu, Gazze ve Lübnan'daki en büyük iki devlet dışı örgütün ortadan kaldırılması, Suriye'de Esad rejimini ayakta tutan şeyin yıkılması, bunun da İran ve müttefiki Rusya'yı Maşrık'ı terk etmeye, saldırıdan savunmaya ve bölge dışından hareket etmeye itmesi olarak özetlemek mümkün.
Gazze'deki savaş sırasında ABD, İsrail'in kötülük, vahşet ve açgözlülüğüne karşı kurallar koydu, anlaşmayı sağlayabildi.
Bölgede kalıcı barış ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle stratejik ilişkiler açısından Filistin devletinin kuruluşunun önemini açık ve hiçbir belirsizliğe yer vermeden birden fazla kez vurguladı.
Yeni yönetime, Husilerin Yemen'deki yıkıcı faaliyetlerini önlemek için Avrupalılarla iş birliğini sürdürmek, Suriye'deki değişimi kucaklamak ve İran'ın daha fazla tacizine maruz kalmaması için Irak'ı korumak kalıyor.
Savaşları sona erdirmek isteyen Trump'ın, Biden'ın bıraktığı yerden devam ederek, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını, bölgesel istikrar ve güvenliğin anahtarı olarak tanıması bekleniyor.
Trump'ın etkisinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Gazze'deki savaşı durdurmaya zorlaması gibi, bu etkinin İsrail sağının Batı Şeria, yerleşim yerleri ve iki devletli çözümle ilgili politikalarına da yansıması umuluyor.
Bu gerekli yaklaşım, birinci döneminde başlatılan İbrahim Anlaşmaları'nı tamamlamanın ve bunları genişletip güçlendirmenin, ABD'nin bölgede güvenilir bir siyasi, ekonomik ve güvenlik ortağı olarak rolünü yeniden tesis etmesinin yoludur.
ABD'nin milisleri ve şiddet yanlısı aşırılığı kontrol altına almadaki başarısı, İsrail'deki sağcı aşırılığı kontrol altına almadan tamamlanmayacaktır.
Ortadoğu, önümüzdeki dört yıl içinde müttefikleri destekleme, rakiplerle yüzleşme ve adil bir Amerikan liderlik rolü oluşturma gibi konularda, net bir Amerikan siyasi görüşü olmasını umuyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.