Minerva'nın Baykuşu bu hafta, dünyaca ünlü felsefeci Slavoj Žižek'in dünyaya "yamuk bakan" kitaplarını takip ederek, felsefeden sinemaya uzanan sıradışı düşüncelerin peşine düşecek.
Popüler medyada "akademik rock yıldızı" ve "felsefenin Elvis'i" diye anılan Žižek, gerek güncel olaylarla ilgili radikal yorumları gerek de üslubu ve tikleriyle nevi şahsına münhasır bir düşünür.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
75 yaşındaki Slovenyalı felsefeci, doktorasını tamamladıktan sonra 1970'lerde Lacan'ın damadı Jacques-Alain Miller'le psikanaliz alanında çalıştı.
Žižek, Hegel üzerinde "ciddi" bir sempozyumda Stalin döneminden müstehcen bir fıkrayı araya sıkıştırabileceği gibi, Lacan analizleri yaparken bir anda Matrix'i yorumlamaya da başlayabilir.
Felsefecinin son kitabı Uyanmak İçin Çok Geç – Gelecek Yoksa Bizi Ne Bekliyor?, İş Bankası etiketiyle bu ay okurlarla buluştu. Biz de her seferinde ortalığı karıştıran bu düşünürün 6 kitabını ele aldık.
Uyanmak İçin Çok Geç – Gelecek Yoksa Bizi Ne Bekliyor?
Ekolojik yıkımdan savaşa kadar domino etkisiyle büyüyen birçok krizle karşı karşıya kaldığımız bir dönemde Uyanmak İçin Çok Geç, özgürleştirici bir siyasi düşüncenin imkanlarını yokluyor.
Bu krizlerin yarattığı yıkımı net şekilde görmemize rağmen neden harekete geçmiyoruz? Žižek'in arkadaşlarından felsefeci Alenka Zupančič, son kitabında "Biliyorum ama yine de…" formülünü kullanarak, bu soruyu çeşitli inkar ve görmezden gelme mekanizmaları üzerinden incelemişti.
Žižek ise aynı soruyu farklı bir kapıdan girerek düşünmeye çalışıyor. Felaketin kapıda olduğunu ama henüz başımıza gelmediğini söylüyoruz. Oysa Žižek tam tersini düşünmediğimiz sürece harekete geçemeyeceğimize dikkat çekiyor:
Küresel kıyamete beş dakika kaldığını, bu yüzden şu an felaketin önüne geçmek için köprüden önceki son çıkışta olduğumuzu hep duyuyoruz. Peki ya facianın zaten yaşandığını, kritik anı şimdiden beş dakika geçmiş olduğumuzu varsaymak, bu faciayı önlemenin tek yoluysa?
İngilizceden çeviren: Barış Gönülşen, 160 s., 2025, İş Bankası Yayınları
İdeolojinin Yüce Nesnesi
Žižek'in İngilizce yayımlanan ilk kitabı İdeolojinin Yüce Nesnesi, felsefecinin yıllar boyunca geliştireceği Hegel-Marx-Lacan-popüler kültür çerçevesinin ana hatlarını sunuyor.
1989'da okurlarla buluşan kitabında tam anlamıyla "metinlerarası" bir düşünce hattı kuran Žižek, ele aldığı konuları Kant'tan Sade'a, Marx'dan Freud'a ve Lacan'dan Hitchcock'a atlayarak baş döndürücü bir biçimde tartışıyor.
Dünyada neyi nasıl değiştirebileceğimizi yoklayan felsefeci, ilk bakışta yan yana gelmeyecek bu isimlerin düşüncelerini ezber bozan diyaloglara sokarak, hem teorik hem de pratik alanda radikal dönüşüm imkanlarını araştırıyor.
İngilizceden çeviren: Tuncay Birkan, 256 s., 2022, Metis Yayınları
Yamuk Bakmak: Popüler Kültürden Jacques Lacan'a Giriş
1992'de yayımlanan Yamuk Bakmak'ta Žižek, İdeolojinin Yüce Nesnesi'nde oluşturduğu temel izlekleri hız kesmeden takip ediyor.
Okumalarını Stephen King, dedektif öyküleri, "Stalinist pornografi" ve benzeri birçok "tuhaf" malzemeyle daha da radikalleştiren felsefeci, içinde rahat hissettiğimiz otomatikleşmiş düşünce kalıplarını dağıtıyor.
Yine ilk bakışta bir arada düşünülemeyecek konuları kendine has "yamuk bakışıyla" ele alan Žižek, çağımızın kültel kodlarını deşifre ederek, popüler söylemlerin temelindeki sapkın mantığı açığa çıkarıyor.
İngilizceden çeviren: Tuncay Birkan, 240s., 2004, Metis Yayınları
Gıdıklanan Özne: Politik Ontolojinin Yok Merkezi
Komünist Manifesto'ya selamla başlayan Gıdıklanan Özne, Kartezyen öznenin Batı akademisinde bir hayalet gibi dolaştığı savı üzerine kurulu. 20. yüzyıl felsefesinin şiarı, kapsamlı bir Descartes eleştirisi üzerinden özne-nesne ikiliğinin çözüldüğünü, metafizik adı altında toplanan Batı düşüncesinin ciddi bir krizden geçtiğini göstermekti.
Žižek ise bu akademik mutabakata karşı çıkarak, Kartezyen özneyi psikanalitik kuram ve Hegel felsefesinin dolayımından geçirip yeniden düşünmeye koyuluyor. Bu izlekte dönemin açmazlarına yanıt verebilecek yeni bir siyasi öznenin nasıl inşa edilebileceğini araştırıyor.
Bu yolculukta yapısökümden Heidegger'e, Habermas'tan bilişsel bilimciler ve feministlere kadar birçok farklı düşünceye karşı cephe alarak kendine has polemik üslubuyla argümanlarını sunuyor.
Aslen 1999'da yayımlanan Gıdıklanan Özne, Žižek'in ileride komünizm ve dinle ilgili geliştireceği argümanların temellerini görmek isteyenler için önemli bir çalışma.
İngilizceden çeviren: Şamil Can, 480., 2007, Epos Yayınları
Önce Trajedi Sonra Komedi: Ya da 2008 Finansal Krizi
Marx, 18. Brumaire'ine Hegel'in tarihin tekrar ettiğine dair düşüncesini "düzelterek" başlar: Evet, tarihte her önemli figür ve olay iki kez karşımıza çıkar ama Hegel, bunun "ilkinde trajedi, ikincisindeyse komedi" olarak gerçekleştiğini söylemeyi unutmuştur.
Žižek bunun 11 Eylül 2001'de New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne düzenlenen saldırılar ve 2008'de patlak veren finansal kriz için de geçerli olduğunu savunuyor. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un 11 Eylül saldırısı sonrasında ve bundan 7 yıl sonraki ekonomik krizde yaptığı açıklamanın özünde "tek bir konuşma" gibi düşünebileceğine dikkat çekiyor.
Dolayısıyla Žižek için bu iki olayda liberalizm, hem bir siyasi doktrin hem de bir iktisat kuramı olarak iki kez ölmüştür. Bununla birlikte Žižek'in gözünde Francis Fukuyama'nın 1990'larda dilden düşmeyen "tarihin sonu" tezi de iki kez duvara toslamıştır. Önce Trajedi Sonra Komedi, bu krizin ardından özgürlük imkanlarının hangi hatlardan düşünülebileceğini irdeliyor.
İngilizceden çeviren: Mehmet Öznur, 95s., 2009, Encore Yayınları
Hiçten Az: Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi
Žižek'in "hayatımın esas eseri" dediği Hiçten Az, onun Hegel'i Lacan'la, Lacan'ı da Hegel'le okuma izleğinin doruk noktası olarak nitelendirilebilir.
Hegel ve Lacan'ın düşüncesinde gördüğü açmazları farklı açılardan yorumlayan felsefeci, tartışmayı üç hat üzerinden yürütüyor. Bunlardan biri Badiou'nün "demokratik materyalizm" adını verdiği, bir yanda beyin bilimleri ve Darwinizm, diğer yandaysa Foucault ve yapıbozum düşüncesinin yer aldığı izlek. İkinci hatta buna "manevi" tepki olarak ortaya çıkan New Age "Batı Budizmi" yer alıyor. Üçüncü izlekse Heidegger okuması üzerinden geliştiriliyor.
Bin küsür sayfalık kitapta Žižek, okuru Platon ve Hıristiyanlık düşüncesinden kuantum fiziğine uzanan, sinema ve edebiyatın uğraklarından geçen dolambaçlı bir yolculuğa çıkarıyor.
Žižek'in burada geliştirdiği yorumların daha farklı hatlar üzerinden nasıl tartışıldığını görmek isteyenler, Mutlak Geritepme'yi de okumalı.
İngilizceden çeviren: Erkal Ünal, 1048s., 2015, Encore Yayınları
Žižek her şeyden önce bir felsefeci ve düşüncelerini de felsefe tarihiyle, ağırlıklı olarak Hegel ve Marx'la hesaplaşarak geliştiriyor. Lacan ise felsefi düşüncenin kendi üzerine kapanmaya başladığı anda gelen bir panzehir gibi. Ne var ki Žižek bu kuramsal cephaneyi sadece felsefe değil sinema alanında da kullanıyor. Kieślowski ve Tarkovski hakkındaki çalışmalarının yanı sıra 2006'da çıkan Sapığın Sinema Rehberi (The Pervert's Guide to Cinema) ve 2012'de yayımlanan Sapığın İdeoloji Rehberi (The Pervert's Guide to Cinema) belgesellerini de öneririz.
Her gün yeryüzünde yaşamın sonuna biraz daha yaklaşıyormuşuz hissinin baskın olduğu bir çağda yaşıyoruz. Žižek, bu bunaltıcı ruh halinin çeşitli tezahürlerini mercek altına aldığı Ahir Zamanlarda Yaşarken kitabı için Telegraph'a verdiği bir söyleşide, sorunlara çözüm önermediğinden yakınan gazeteciye şöyle çıkışır:
Nasıl yaşayacağınızı, nasıl mutlu olacağınızı anlatan kitaplardan nefret ediyorum! Filozofların size bu anlamda iyi bir haberi yok! Bence felsefenin ilk görevi, ne kadar boka battığınızı anlamanızı sağlamaktır!
© The Independentturkish