Türkiye, çok sayıda yeni doğan bebeği kazanç elde etmek için yoğun bakımda tutan ve en az 12 bebeğin ölümüne yol açmakla suçlanan bir ‘’çetenin’’ operasyonuyla sarsılmıştı.
Türkiye’de yaşanan bu vakanın bir benzeri yıllar önce Birleşik Krallık’ta meydana geldi.
Lucy Letby 34 yaşında bir yeni doğum hemşiresiydi. Haziran 2015 ile Haziran 2016 arasında yedi bebeği öldürmek ve yedi bebeği daha öldürmeye teşebbüs etmekten yargılandı ve hüküm giydi. Ancak kendisi suçsuz olduğunu iddia etti. Müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkumiyetine itiraz başvurusu, Mayıs 2024’te Temyiz Mahkemesi tarafından reddedildi. Temmuz 2024’te yeniden başka bir cinayete teşebbüs suçundan yargılandı ve suçsuz olduğunu iddia etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak Lucy Letby davası kapanmış değil. BBC’den Jonathan Coffey ve Judith Moritz son duruma ilişkin bir haber/analiz kaleme aldılar:
‘Lucy Letby hikayesinde her zaman iki paralel evren var.
Liverpool’da kamu soruşturmasında her gün buna tanık olunabilir. Burada, Letby’nin suçluluğu meselesi çözülmüştür. Yargıcın sorusu, Letby’nin bebeklere bu kadar uzun süre nasıl zarar verebildiğidir.
Diğer açıdan onu mahkûm etmek için kullanılan deliller hakkındaki şüpheler artıyor. Önde gelen istatistikçiler ve tıp uzmanları, Letby’nin adaletin yanlış uygulanmasının kurbanı olabileceğini savunuyor.
Gerçeküstü bir durum söz konusu: Letby’nin seri katil olduğuna karar veren bir hukuk sistemi ve onun suçluluğunu sorgulayan bir tartışma.
Gazeteciler olarak Lucy Letby davasını yıllardır takip ediyoru; iki dava, bir temyiz süreci, devam eden bir kamu soruşturması ve mahkumiyetiyle ilgili büyüyen tartışma. Birlikte bir kitap yazdık ve davayla ilgili iki Panorama programı için bir belgesel yaptık. Bunlardan sonuncusu pazartesi günü yayınlanacak. Yeni bilgilerle ve hem önde gelen eleştirmenlerin hem de şu anda ateş altında olan savcılık uzmanların görüşü yer alacak.
Letby resmen modern zamanların en üretken çocuk katili; yedi bebeği öldürmekten ve yedisini daha öldürmeye teşebbüs etmekten suçlu bulundu. Ve yine de davası insanları ikiye bölmüş durumda.
Birisi onu Chester Hastanesi’nin yeni doğum ünitesinde bir bebeğe zarar verirken gerçekten görmüş olsaydı, dava daha basit olabilirdi. Ancak kimse görmedi. Suçlayıcı bir CCTV veya DNA kanıtı da yoktu. Ona karşı olan kanıt dolaylıydı.
Davasında kilit rol oynayan belgelerden biri, davadaki olayları, hangi personelin görevde olduğunu göstermek için ‘X’lerle listeleyen bir tabloydu. Letby, hepsi için görevde olan tek hemşireydi.
Ancak bu tablo istatistikçilerin alaylarına maruz kaldı. Tabloda listelenen “şüpheli olayların” nasıl seçildiğini veya hangi olayların hariç tutulduğunu bilmediğimizi, dolayısıyla tablonun kendi başına görsel bir gösteriden pek de fazlası olmadığını savunuyorlar. Jüri ayrıca Letby’nin işte olmadığı zamanlarda iki şüpheli olay yaşandığını duydu, bunların hiçbiri tabloya dahil edilmedi.
Eğer 24 suçun işlendiğine dair tartışmasız tıbbi deliller olsaydı, o zaman Lucy Letby’nin her seferinde orada bulunması kesinlikle sorgulanacak bir durum olurdu.
Letby davasının temel sorusu da burada yatıyor: Bebek ölümlerinin ve çöküşlerinin doğal olaylardan ziyade kesinlikle suç olduğuna dair tıbbi kanıtlar ne kadar ikna edici?
En tartışmalı kanıt, Letby’nin bebekleri damarlarına hava enjekte ederek öldürdüğü iddialarıydı. Bu, kan dolaşımındaki bir hava kabarcığının neden olduğu bir tıkanıklık olan hava embolisine neden olurdu.
Bunu yapmak için Letby’nin bir şırınga alıp havayı bebeklerin damar yollarına enjekte etmesi gerekirdi. Bunlar normalde hasta veya prematüre yenidoğanlara sıvı, ilaç ve besin vermek için kullanılır.
Savcılığın tıbbi tanığı olan Dr. Dewi Evans’ın baş ve omuz fotoğrafı – gri saçlı, gözlüklü, gri takım elbise ceketi ve beyaz gömlekli bir adam.
Savcılığın bilirkişisi Dr. Dewi Evans, Panorama’ya “Bebekler aniden ölmez” dedi
Hastanelerdeki şırıngalar kullanıldıktan sonra atılır ve yakılır. Bir cinayet silahı olarak neredeyse izlenemezler.
Sorun, Letby’nin bunu yaptığını kimsenin görmemiş olması. İddia, Letby etraftayken ölen veya çöken bebeklerden bazılarının gözlemlerinin bir “kontrol listesine” dayanıyordu.
Savcılığa göre, bebeklerin durumu aniden ve beklenmedik bir şekilde kötüleşti. Emekli danışman çocuk doktoru Dr. Dewi Evans, savcılığın baş tıbbi bilirkişi tanığıydı. Bize şunları söyledi: “Bebekler aniden ölmez.”
Birçoğunda, ünitedeki sağlık görevlilerinin daha önce görmediği garip cilt renk değişiklikleri vardı. Bazı bebekler çığlık atıyordu.
Bebekler ayrıca sağlık görevlilerinin beklediği gibi resüsitasyona yanıt vermedi. Otopsi sonrası röntgenler bazılarının kan damarlarında hava olduğunu ortaya koydu.
Savcılığa göre, bu kontrol listesi hava embolisini tespit etmenin kesin bir yoluydu. Ama ne kadar sağlamdı? Bebeklerde hava embolisi üzerine yapılan araştırmalar çok sınırlıdır. Kaldı ki savcılığın kendi uzmanları da bunu kolayca kabul etti.
En kapsamlı çalışmalardan biri, iki Kanadalı akademisyenin 1989 tarihli bir araştırma makalesiydi. Makaledeki açıklama, savcılığın davasını destekliyor gibi görünüyordu – özellikle hava embolisi ile ilişkili cilt rengi değişikliklerine yaptığı atıflar.
Ancak çalışmadaki vaka sayısı sınırlıydı -sadece 53- makalede anlatılan bebeklerin koşulları bazı açılardan Letby vakasındakilerden farklıydı.
Davayı başından beri takip eden muhabir Judith Moritz, Lucy Letby’nin mahkumiyetiyle ilgili gündeme gelen soruları araştırıyor.
Makalenin yazarlarından biri olan Dr. Shoo Lee, daha sonra Nisan 2024’te mahkumiyetine itiraz etme girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Letby’nin savunmasında tanık olarak yer aldı. Letby davasındaki bebeklerde görülen cilt renk bozulmalarının hiçbirinin hava embolisinin kanıtı olmadığını söyledi.
Savcılığın avukatları aynı fikirde değildi. Ayrıca cilt renginin değişmesinin hava embolisi kontrol listelerindeki tek bir madde olduğunu ve belirli bir cilt renginin değişmesinin tek başına hava embolisi kanıtı olduğunu asla iddia etmediklerini belirttiler.
Birkaç uzman savcılığın hava embolisi teorisini alenen eleştirdi, ancak neredeyse hiçbiri tıbbi kanıtların tamamını görmedi. Görmüş olan uzmanlardan biri, Letby’nin ilk on aylık davası sırasında savunmasına danışmanlık yapan adamdı: emekli danışman neonatolog Dr. Mike Hall. Dr. Hall aslında mahkemede kanıt sunmadı, ancak bize görüşüne göre bebeklerin röntgenlerinde görülen havanın canlıyken oraya ulaştığına dair bir kanıt olmadığını söyledi.
Letby davasında tıbbi deliller konusunda yaşanan bilirkişi anlaşmazlıkları bunlardı ve bazıları kişisel hale gelmiştir.
Dr. Hall, savcılığın tıbbi delillerinde önemli kusurlar olduğuna inanıyor.
Ayrıca savcılık uzmanlarının bebeklerin yere yığılıp ölmeden önce ne kadar stabil oldukları konusunda abartı yaptığını düşünüyor.
Emekli danışman neonatolog Mike Hall, “Savcılık uzmanlarının söylediklerinin jüri için yanıltıcı olduğunu düşünüyorum” diyor
Dr. Hall, “Bebek gerçekten çok iyi durumdaydı gibi ifadeler savcılık bilirkişileri tarafından birçok bebek için birçok kez söylendi” dedi.
“Ve benim görüşüm, onların gerçekten çok iyi olmadıkları, ciddi hastalık belirtileri gösterdikleri yönündeydi. Savcılık uzmanlarının söylediklerinin jüri için yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Bu, jüriyi kasıtlı olarak yanılttıkları anlamına gelmiyor.”
Bu iddia, her iki savcılık bilirkişisinin de kesin bir dille reddettiği bir iddiadır.
Dr. Dewi Evans bize şunları söyledi: “Bu öneriler tamamen hatalıdır ve bunları ortaya atan kişilerin ya klinik kanıtları görmediklerini ya da prematüre bir bebekte iyilik halinin ne anlama geldiğinin farkında olmadıklarını göstermektedir.”
Savcılığın bilirkişisi Dr. Sandie Bohin, davadaki bebeklerin hastalanmadan önce stabil olduklarını söyledi
Davanın etrafındaki tartışmalar hakkında ilk kez konuşan savcılığın diğer baş uzmanı danışman çocuk doktoru Dr. Sandie Bohin, “16 kez yemin altında ifade verdim. Gerçeği söyledim.” dedi.
“Bu bebeklerin çöküşlerinden önce stabil oldukları benim görüşümdü ve hala da öyle, bu yüzden bebeklerin stabilitesini yanlış temsil ettiğimi ve jüriyi yanılttığımı öne süren insanlara katılamıyorum.’’
Letby davası uzmanlar arasında bile yoğun bir görüş ayrılığının göstergesi.
Açıkça sorulan sorulardan biri Dr. Hall’un neden mahkemede ifade vermediğidir. Savcılık uzmanlarıyla açıkça aynı fikirde değildi ve ifade vermemesi Letby’nin savunmasında tıbbi uzman tanıklarının olmaması anlamına geliyordu.
Bu durum, bazılarının onun adil bir yargılama geçirmediğini iddia etmesine yol açtı.
Dr. Hall’a ifade vermeye istekli olup olmadığını sorduk ve evet dedi.
Bize ifade vermeyi beklediğini ve kendisine “son dakikada” çağrılmama kararının verildiğini söyledi Bu karar onu Letby’nin savunma ekibiyle “anlaşmazlığa” düşürdü. Dr. Hall bize o kadar endişelendiğini söyledi ki, jürinin tüm gerçeği duymadığına inandığını söylemek için yargıca yazmayı bile düşündü.
Ancak Dr. Hall’un tanık olarak çağrılmamasına ilişkin nihai karar Letby’nin kendisinden geldi; Dr. Hall da bu noktayı kabul ediyor.
Neden onu aramadı? Bu, yalnızca onun cevaplayabileceği birçok sorudan biri.
Letby, bebeklere zarar vermek ve onları öldürmek için çeşitli yöntemler kullanmaktan suçlu bulundu; midelerine hava enjekte etmek, onları zorla sütle beslemek, solunum tüplerini çıkarmak ve travma yaratmak gibi.
Savcılık, hava embolisi iddialarında olduğu gibi, iddialarını büyük ölçüde uzman görüşlerine dayandırdı.
Ancak savcılığın iddiasının bir kısmı, bireysel uzman görüşünden daha fazlasına dayanıyor gibi görünüyordu: insülin kanıtı.
Laboratuvar testleri iki bebeğin zehirlendiğini gösterdi. Testte yer alan temel prensip oldukça basitti. Vücut insülin ürettiğinde, C-peptit adı verilen başka bir madde de üretir, bu nedenle C-peptit doğal olarak üretilen insülinin güvenilir bir belirtecidir.
C-peptid vücut tarafından insülinle aynı oranda üretilse de çok daha yavaş temizlenir. Bu nedenle, insülin doğal ise, insülinden beş ila 10 kat daha fazla C-peptid görmeyi beklersiniz.
Yüksek insülin seviyeleri, ancak düşük C-peptit seviyeleri gördüğünüzde, tek bir açık sonuç vardır: insülin doğal değildir ve bunun yerine dışarıdan verilmiştir.
Araştırmacılar Letby vakasındaki iki bebekte bunu buldu. Birinin kanında aşırı yüksek insülin seviyeleri ve ölçülemeyecek kadar düşük bir C-peptit seviyesi vardı.
İkinci bebeğin insülin seviyesi, C-peptit seviyesinden dört kat daha yüksekti; bu da yine insülinin doğal olarak üretilmediğini gösteriyordu.
Bebeklerin tıbbi durumu da laboratuvar sonuçlarıyla uyumluydu. Her iki durumda da bebeklerin kan şekeri seviyeleri düşmüştü, bu da insülin zehirlenmesinde görmeyi beklediğiniz şeydir. Ve Letby’nin iki bebeği de zehirlediğini kimse görmemiş olsa da, semptomlar görülmeye başladığında oradaydı.
Davadaki tüm iddialar arasında bu en sağlamı gibi görünüyordu. Letby mahkemede bebeklere tehlikeli miktarda insülin verildiğine dair bilimsel kanıtı kendisi kabul etti. Sadece sorumlu olduğunu reddetti. Avukatları daha dikkatliydi. İnsülin kanıtını kabul etmediler, ancak bunun yanlış olduğunu da söylemediler.
Savcılık için insülin kanıtı tüm dava için temeldi. Countess of Chester Hastanesi’ndeki yenidoğan ünitesinde birinin zehirleyici olduğunu kanıtlıyor gibi görünüyordu.
Jüri üyeleri bu noktada ikna edilebilselerdi, Letby’nin suçlu olduğu sonucuna varmaları çok da zor olmazdı.
Ve öyle de yaptılar. Davadaki tüm iddialar arasında, jüri sadece üçü için oybirliğiyle suçlu kararı verdi – ve bunlardan ikisi insülin vakalarıydı.
Ancak o zamandan beri şüpheciler, Letby davasında insülin ve C-peptidi ölçmek için kullanılan laboratuvar testinin savcılığın iddia ettiği kadar sağlam olup olmadığını sorguladılar. Buna immunoassay testi denir ve maddeleri tespit etmek ve ölçmek için antikorlar kullanarak çalışır.
Eleştirmenler, testin başka bir maddeyi insülinle karıştırabileceği durumlar olduğunu savunuyor. Buna interferans denir ve yanlış pozitif sonuç verebilir. Eleştirmenler, ölçülen maddenin gerçekten insülin olduğundan emin olmanın tek yolunun kütle spektrometrisi gibi daha kesin bir analiz yöntemi kullanmak olduğunu söylüyor.
Bu argümanı incelemek için aylar harcadık. Bu tartışmanın her iki tarafındaki önde gelen uzmanlarla görüştükten sonra vardığımız sonuç, immünoassay yöntemi mükemmel olmasa da genellikle doğru olduğu ve Letby vakasındaki bebekler bağlamında müdahalenin meydana gelebileceği koşulların son derece olası olmadığıdır.
Birbirinden aylar arayla yapılan iki laboratuvar testinin de yanlış olma ihtimali daha da düşüktür.
Bu haftaki Panorama’da, insülin iddialarına ilişkin yeni delilleri ve Lucy Letby’nin gerçekten bebekleri zehirleyip zehirlemediğine dair soruyu ortaya çıkarıyoruz.
Letby davasında ve bu davayla ilgili haber yapmada karşılaşılan en büyük zorluk, büyük resmi görmenin zorluğudur.
Kanıtların bireysel bölümleri eleştirilebilir ve eleştirilmeye devam edilecektir. Ancak tüm kanıtları hesaba katmadan dava hakkında bir görüşe varmak mümkün değildir – ve bunların bir kısmı tıp uzmanlarının görüşlerinin ötesine geçmektedir.
Letby’nin tanık kürsüsündeki zamanı orada bulunanlar için ifşa ediciydi. İlk duruşması sırasında, 14 gün boyunca sorguya çekildi. Birkaç gözlemci, onun mesafeli ve kayıtsız göründüğünü belirtti. Zaman zaman kıvranıyor ve kendini düğümlüyormuş gibi görünüyordu.
Meslektaşlarına mesaj attığı bebeğin ölümü veya internette defalarca ölen bebeklerin ebeveynlerini araması gibi şeyleri hatırlayamadığını iddia etti.
Letby’nin davalarında yer almayan, şüphecileri zorlayan başka ayrıntılar da var.
Haziran 2015 ile Haziran 2016 arasında yenidoğan ünitesinde toplam 13 bebek hayatını kaybetti. Bunlardan 12’sinde Letby nöbetçiydi.
Oysa hiç kimse onun bir bebeğe zarar verdiğini görmedi.
Son haftalarda Letby’nin meslektaşlarından birkaçı Thirlwall Soruşturması’na ifade vererek onun suçluluğunu anladıklarını söylediler.
Ancak danışmanlar 2016 yılında kendisinden şüphelenmeye başladığında, hemşire meslektaşlarının çoğu ona sadık kaldı ve Temmuz 2016’da yenidoğum ünitesinden çıkarıldıktan sonra bile ona sadık kaldılar.
Bunun nedenini anlamak zor değil. Letby’nin geçmişinde bir katil olduğunu gösteren belirgin bir şey yok. Ebeveynleri ona hayran görünüyor ve Hereford’daki – ve daha sonra Chester’daki – arkadaş grupları mutlu ve destekleyiciydi. Hereford’daki en yakın arkadaşları onun masum olduğuna ikna olmuş durumda.
Sonra Letby’nin masumiyetini savunmaya devam etmesi var. Temmuz 2024’te, bir cinayete teşebbüs suçundan daha hüküm giydi. Kararı duyduktan sonra, hücrelere götürülmeden önce, ellerini açarak yargıca döndü ve şöyle dedi: “Ben masumum.”
Letby’nin artık davasını Ceza Davaları İnceleme Komisyonu’na (CCRC) götürmeyi planlayan yeni bir avukatı var, Mark McDonald. Mahkumiyetlerine itiraz etme girişimleri şimdiye kadar başarısız oldu.
Bay McDonald, savcılığın tıbbi ve bilimsel kanıtlarını incelemek için dünyanın en iyi uzmanlarını bir araya getirdiğini söylüyor. Savcılığın davasının kusurlu olduğunu ve uzman ekibinin kendisine mahkumiyetlerine itiraz etmek için ihtiyaç duyduğu argümanları sunacağından emin olduğunu söylüyor.
Ancak CCRC süreci yıllar alabilir. Bu arada, kanıtlar üzerindeki savaşlar devam edecek. Bu, Lucy Letby’nin mahkumiyetlerinin sürekli sorgulanmasını “aşırı derecede saldırgan ve üzücü” bulduklarını söyleyen bebeklerin aileleri için daha fazla kalp kırıklığı anlamına geliyor.
Independent Türkjçe, Nupel Haber, BBC