Gazze savaşı Filistinliler ve barış için bir kayıp olmasın diye

"Piyasa hesaplarına göre Netanyahu savaşı kaybediyor. Peki, kayıpları nasıl ölçüyoruz?"

Fotoğraf: Reuters

Savaş zamanlarında zafer, stratejik bağlamı değiştirmekte ve sizin lehinize gerçekleşen kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerde yatar.

Barışa gelince, herhangi bir milletin başarısı, kendi kültürel ve medeniyet modelini uyarlaması, geliştirmesi ve insani güçlerini kesin bir üstünlüğe doğru ilerletmesiyle ölçülür.

Gazze savaşında her iki tarafın da kaybeden olduğunu iddia ediyorum.

Hâl böyleyken ikisinin de kaybı nasıl Filistinliler ve barış için bir kayıp olmaz?

Piyasa hesaplarına göre Netanyahu savaşı kaybediyor. Devam ederse de barışı kaybedecek!

Peki, kayıpları nasıl ölçüyoruz?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yakında, bizzat İsrail Savunma Bakanı, Hamas'ı ortadan kaldırma söyleminin, tıpkı çatışmanın tarihinin Filistinlileri ortadan kaldırmadaki başarısızlığı vurguladığı gibi başarısız olduğunu vurguladı.

Nitekim Filistinliler, BM kararları bir yana çoğalmaya, hayatta kalabilmek için her bayrak altında savaşmaya devam ediyorlar.

Rehinelerin kurtarılması hikayesine gelince, sahiplerinin inanmadığı bir hikaye olduğu kadar trajik, hayal kırıklığı yaratan ve dramatik bir askeri şakadır.

Gazze'nin uzun vadeli kontrolü ise, İsrail'in barış anlaşmalarından sonra inşa ettiği her şeyi yok edecek sonsuz bir yıpratma savaşının reçetesidir.

Orta ve uzun vadede savaşları kazanmanın ilkesi stratejik bağlamı ters çevirmektir.

Daha da önemlisi çevrenizde hakimiyetinizi ve rolünüzü garanti altına almak, çıkarlarınızı ve ulusal kültür modelinizin altını çizmektir.

Birçok ulus savaş kaybetti, ama doktrinin özünü dönüştürüp, siyasi ve kültürel görünümünü değiştirerek, geri dönüp barışta kazandı.

Almanya ve Japonya bunun bir örneği değil mi?

Aynı şekilde Timurlenk tüm savaşlarını kazandı ve hiçbirinde yenilmedi.

Ama sonu "büyük bir katil" olarak anılmak ve başarısız bir imparatorluk projesi oldu.

Dahası ABD'nin Afganistan ve Irak'ta yaşadıkları, savaşta kazanıp barışta kaybeden bir ulusa örnek değil midir?

Vietnam da hem savaşta hem de barışta kazanan uluslara bir örnektir.

Netanyahu'nun uzun vadeli stratejisi büyük ölçüde Jabotinsky'nin aşırı milliyetçi düşüncesinden türetilmiş olsa da, onun asıl politikasını kendi pozisyonlarından çıkarsayabiliriz.

Netanyahu sadece istemediği şeylerden bahsediyor!

Ama onun ne istediğini, neyi gizlediği anlamak hiç de zor değil; Filistinlilerle müzakere yapmak istemiyor, onlara bir devlet kurma izni vermek istemiyor, onları boğmaya, kısıtlamaya ve baskı yapmaya devam etmek istiyor.

Onları Mısır ve Ürdün'e sürme projeleri her zaman masasındaydı.

Ancak bunda fena halde başarısız oldu, dolayısıyla Netanyahu ne yaparsa yapsın kaybedendir!

Dahası bölgesel ve uluslararası durumdaki gelişmeler ile Filistin meselesindeki gelişmeler bağlamında, Filistinlilere yönelik melez zorla göç ettirme uygulamaları bile çok daha zor hale geliyor.

Pratikte, eğer Netanyahu Filistinlileri yok edebilseydi, zafer çoktan cebinde olacaktı ve mevcut çıkmazdan kurtulabilecekti.

Tarih, öldürmenin zafer getirmediğini, kimseyi korkutmadığını, yalnızca yanılsama yarattığını kanıtlıyor.

En önemli kayıp İsrail'in uzun vadeli uluslararası ve bölgesel stratejisidir.

Netanyahu'nun İsrail'i gerek bölgesel gerekse de uluslararası düzeyde savaştan önceki haline yeniden konumlandırabileceğine inananlar yanılgı içindedir.

Ama en azından İran ile oynanan "pingpong" oyunu artık geçerli değil. Netanyahu'nun bölgede İran ile mücadeleye dayalı bir ittifak kurma hayalleri sönüyor.

Amerikalılara gelince söylenecek bir şey var. Netanyahu, gücünü ve konumunu desteklemek için her zaman ABD'nin göğsüne yaslandı.

Ancak sütten kesilme anının (terk edilme anı demiyoruz) geldiğini, artık doğrudan hegemonya dönemi geçtiği için ABD’nin stratejik olarak bölgeden çekildiğini uzun zamandır biliyordu.

Geri çekilmenin belirtileri şekillenmeye başlar başlamaz Netanyahu, doğuda ve batıda kendisini attığı alternatif tek bir kucak bırakmadı.

Ama işler ciddiye bindiğinde geri dönüp kendisini yeniden Amerikan kucağına attı.

Amerikan kucağı halen sıcak olsa da göğsündeki sütün kurumak üzere olduğunu iddia ediyorum.

Keza bence şu anki Amerikan başkanı, İsrail'e  destek konusunda sicili kusursuz olan Amerikan başkanlarının sonuncusu olabilir.
 


Netanyahu her şeye kulak tıkayan stratejisiyle barışı nasıl kazanabilir?

Bu nedenle Netanyahu'nun savaş gibi barışı da kaybedeceğini iddia ediyorum.

Bölgemizi alevler içinde tutmak ise İsrail'in geleceği açısından hiç de yararlı olmayacaktır.

Dahası eski İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace'ın 50 yıl sürecek bir etki konusundaki uyarısı gibi, beklenmedik çevrelerden kendisine yönelik eleştiriler geliyor.

Biden’ın kendisi Netanyahu'nun politikasının İsrail'in geleceğine yönelik tehlikelerini dile getiriyor.

Öte yandan Filistinliler, çektikleri acılardan sonra ulusal projelerini nasıl yeniden üretebilirler?

7 Ekim 2023 alışılmamış ve keskin bir ışıktı.

İran pinpon oynamakla ve masa altından anlaşmalarla yetinirken, Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere önde gelen Arap ülkeleri, bir yanda zorla göç ettirme planını engellemek, diğer yanda İran'ın bir vekalet savaşı olmasını istediği ve bölgeyi uluslararası güçlerin birbirlerine darbeler indirdikleri arenaya çevirecek şiddetli bir bölgesel savaşa sürüklenmemek arasında duruşlarını titizlikle ayarladılar.

Netanyahu'nun aylarca müzakereleri uzatmasının ardından ABD’nin önerileri yalnızca Arap ülkelerinin temel rolünü teyit eden bir çözümle sonuçlandı.

Her iki tarafın da büyük kaybının Filistinliler ve tüm bölge barışı için bir kayıp olmaması konusunda belki de tek çıkış yolu budur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU