Gazze'deki olaylar yeni girmiş olduğumuz 2024 yılı boyunca uzayabilecek bir süre içinde dünya ve Araplar açısından güncelliğini koruyacak.
Olabilecek en kötü şey, "Filistinlilere yönelik etnik temizlik" veya İsrail Maliye Bakanı ve diğerlerinin söylediği gibi "ülkenin yabancılardan temizlenmesi" ve Filistinlilerin şehir ve köylerinden yakın veya daha uzak çevre ve bölgelere sürülmesidir.
Uluslararası yasalar etnik temizliği "şehirlerde ve köylerde sivil nüfusa karşı sistematik ve ayrım gözetmeksizin öldürme yoluyla kasıtlı olarak ateş gücünün kullanılması" olarak tanımlıyor. Gazze ile Batı Şeria'da olanlar da tam olarak budur.
Bazıları bu sözleri çok karamsar buluyor ama gördüğümüz ve şahit olduğumuz yansımalar çerçevesinde bu mümkün veya muhtemel.
Bunun mümkün olmadığını, ihtimal dışı olduğunu, bu konuda konuşmanın uygun olmadığını düşünenler olacaktır.
Ancak bu son düşünce, başı kuma gömerek dışarıda bir fırtınanın kopmadığına inanmak gibidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Etnik temizlik, geçmişte ve bugün savaşların bir özelliği ve elimizde sadece son 20. yüzyılda bununla ilgili birçok kanıt bulunuyor.
Bu pek çok örnekten sadece biri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Türkiye'den Suriye çöllerine tehcir edilmesidir.
Bu sert bir önlemdi ancak o dönemde büyük güçler de tehcire karşı çıkmadılar.
Hatta uluslararası alanda etkin olan Alman yönetimi şöyle demişti:
Ermenilere yönelik eylem en temel insan haklarına aykırı olsa da Türkiye'nin savaşta kalması, Ermenileri savunmaktan çok daha önemlidir.
Savaştan sonra Türkiye'deki çok sayıda Rum da zorla gönderildi. Buna karşılık daha önce Osmanlı otoritesinin hâkim olduğu bölgelerden sayılarının 4 milyon olduğu tahmin edilen Müslüman Türkler de Yunan kıyı şehirlerinden Türkiye'ye gönderildiler.
Yüzyılın ortalarında, Hindistan yarımadasındaki çok sayıda Hint Müslüman, İslam'ın yeni topraklarına (Pakistan) gönderilirken, çok sayıda Hindu da Hindu Hindistan'a gönderildi!
Bundan önce Yahudiler Çarlık Rusya'sından Doğu ve Batı Avrupa'daki bölgelere gönderilmişlerdi.
Geçen yüzyılın sonlarında Bosna Hersek'te yaşanan etnik temizlik de hâlâ hafızalarımızda.
İnsanlık tarihi böyledir, özellikle savaşlarda zalimdir, katıdır, insanlık dışıdır ama gerçekçidir.
Filistin'de gördüğümüz, tüm hazırlayıcı unsurları barındıran etnik temizliğin bir başlangıcıdır.
Ortada şiddetli bir savaş, kemik kırma ve imhalar var. Savaşlarda birçok suç mubah görülür.
Keza İsrail'in işlediği zulüm ve çirkinliklere karşı ortada bir Batı teşviki veya onayı ya da göz yumması var.
Hatta Amerikan başkan adaylarının açıklamalarının da gösterdiği gibi, ortada soykırımı desteklemeyi abartma yarışı var.
Sih kökenli Cumhuriyetçi aday Nimrata Randhawa-Nikki Haley "İsrail'in yaptığı her şeyi" desteklediğini açıkladı!
Öte yandan milyonlarca insanı, önlerinde çölden başka bir şeyin olmadığı dar bir alana sıkıştıracak kadar Gazze halkını Mısır sınırına yakın güneybatı köşesine yığma çabası var.
İsrail'in savaştan kaçan korkmuş ve aç insanlara kapılarını açmaya hazırlık olarak, Mısır-Filistin Refah Kapısını ele geçirdiği ve kontrol ettiği yönünde açıklamalar var.
Burası yani sınır kapısı artık İsrail hava kuvvetlerinin ve sıkı İsrail kontrolünün insafına kalmış bir kapı.
Batı Şeria'nın tüm şehir ve köylerinde de geçim ve güvenlik konusunda benzeri görülmemiş kısıtlamalar uygulanıyor.
Otoritenin merkezi Ramallah bile bu kısıtlamalardan ve kuşatmadan kurtulamadı.
Ödedikleri vergiler dahil, Filistinlilere ödenmesi gereken her türlü mali fon engelleniyor ve Filistinli işçilerin İsrail'de çalışması yasak.
Tüm bunlar İsraillilerin çoğunluğu tarafından kabul ediliyor. Batılı politikacılar ve Doğu'nun önde gelen başkentleri, Batı'nın Ukrayna çatışmasını takip etmesini de engelleyen bu çatışmanın çıkarlarına olduğunu düşünüyorlar.
Üstelik İsrailli sesler Filistinlilerden kurtulmak ve onların komşu ülkelere gitmelerine izin vermek gibi bize duymak istemediğimiz şeyleri söyleyip duruyorlar.
Çünkü onlara göre çatışmanın nihai çözümü budur. Bundan daha kötü ve aynı zamanda üzücü olan şey, bazı Filistinli analistlerin komşu Arap çevrede Filistinlileri kabul etmeye hazırlanan (!) "inşa halindeki şehirlerden" bahsetmeleri.
Bu zor ve kafa karıştırıcı tablo karşısında ne Filistin direnişinde ne mevcut kurumlarda ne de biçim ve içerik olarak saydam olan "direniş ekseninde" buna karşı uygun bir strateji yok gibi görünüyor.
Arapların eksiklikleri doğrudan sahadaki duygusal yükselişten kaynaklanıyor ve bu duygusallık daha iyi bir yola işaret eden herhangi bir sesi dikkate almayı davaya ihanet sayılıyor. Bu nedenle akıllı insanlar görüşlerini dillendirmekten kaçınıyorlar.
Önümüze sunulan analizlerin bir kısmı korkutucu ve kusurlu.
Bir kısmı Vietnamlıların Amerikalılara karşı direnişinden, bir kısmı da Afgan direnişinden bahsediyor.
Aynı zamanda bu direnişlere hâkim olan iki önemli unsuru unutuyorlar;
Birincisi, sömürgeciliğin ekonomik ve politik olup yerleşime dayalı olmadığı.
Diğeri ise Cezayir'in Fransa'ya karşı direnişi de dahil olmak üzere tüm bu direnişlerin çevreden destek ve dayanışma görmüş, finansman ve silah yardımı almış olmalarıdır.
Filistinlilerin durumunda ise öncelikle yerleşimci bir sömürgecilik var, ikincisi ise silah yardımından yoksunlar ve eğer gelirse aldıkları tek yardım, insani yardım ile çaresizlik ve hayal kırıklığından kaynaklanan güçlü duygulardır.
Burada ilk olarak Hamas liderliğinin, ikinci olarak da Filistin Otoritesi'nin sorumluluğu öne çıkıyor.
Zira ilgili Filistinliler ile Arapların ve hatta diğerlerinin, Filistin görüşü ve silahının birleştirilmesinin gerekliliği konusundaki çağrılarına rağmen, bu ikisi uzun bir süre bunu ihmal ettiler.
Birçoğu mit ve efsane gibi olan sloganlardan vazgeçmelerine, kolay olmayan, büyük ülke ve toplumların desteklediği bir düşmanla karşı karşıya olduklarına dair çağrılara kulak asmadılar.
Filistin davasının başına istenmeyenler gelmeden önce bu ikilemden bir çıkış stratejisi önermek, bu ikisinin sorumluluğudur.
Zira küresel çatışma ve siyasi saflaşma gölgesinde, bugün Filistinlilere yönelik bir etnik temizlik, daha önceki pek çok etnik temizlik eylemi gibi görülebilir.
Özellikle de bazılarının etnik temizliği daha hızlı ve daha az katı bir çözüm olarak gördükleri dikkate alındığında.
Bu düşünce ve ekolden olanlar, Filistinlilerin Arap olduğunu ve Arapların topraklarının geniş olduğunu düşünüyorlar.
Son söz; önceki senaryo karamsar olabilir ama belki de yardım istediğimizde yardım edecek kimseyi bulamayacak hale gelene kadar olasılıkları görmezden gelmektense onlarla yüzleşmek daha iyidir!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu