Savaştan sonra Gazze'yi kim yönetecek?

İsrail yıkıcı savaşını durdursun, Gazze'den çıksın, gerisini Filistinliler halleder

Batı Şeria'da Filistinlilerin, Hamas ve Gazze Şeridi'ne destek amacıyla düzenledikleri mitingden bir kare / Fotoğraf: AP

Bu başlıktaki soru şu anda yaşanan Gazze savaşından önce, özellikle de Hamas yönetimi sırasında ve o dönemde meydana gelen her savaşın öncesinde ve sırasında sorulan bir soru.

Binyamin Netanyahu, bir vesile olsun ya da olmasın, bu soruyu sürekli tekrarlıyordu.

Şu anda devam eden savaşın sona erdiğini varsayalım -ki eninde sonunda olacak olan budur.

Bu soru Gazze, Filistin, Arap ve hatta uluslararası düzeyde bir problem mi olacak?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uluslararası alanda tanınmış Filistin Yönetimi, İsrail tanklarının sırtında Gazze'ye dönmeyeceğini birçok kez duyurdu -ve bu konuda haklı.

Gazze Şeridi halkının dış dünyaya açılan tek kapısı olan Mısır ise destek ve yardım sağladığını ve Haziran 1967 savaşı öncesinde olduğu gibi Gazze Şeridi'ne yönetici olarak dönme niyetinde olmadığını açıkladı.

Bunu yaparken, Batı Şeria'da olduğu gibi Gazze Şeridi'nde de tek bir otoritenin sorumluluk alması için Filistin'deki bölünmeyi sona erdirmeye yönelik girişimlerin çoğuna aracılık yaptı.

Bölünme sona ererse hiçbir problem kalmayacak ve İsrail tanklarının sırtında geri dönme söyleminin bir gerekçesi olmayacak.

Geçen mayıs ayında Batı Şeria'da, Gazze'de ve Kudüs'te Hamas ve tüm grupların yapmaya hazır olduklarını açıkladıkları seçimler yapılsaydı, Filistin'in durumu tamamen farklı ve tabiki daha iyi bir halde olurdu.

Yukarıdakilerin hepsi son savaştan önceki döneme dayanıyor.

Burada şu soru yeniden ortaya çıkıyor: Savaştan sonra Gazze'yi kim yönetecek?

Savaş kızıştığı, gelecek bölümleri Gazze ve Batış Şeria'da yıkım sahasını genişletmenin habercisi olduğu ve üstüne üstlük hiç kimsenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden emin olmadığı bölgesel bir savaşın patlak verme ihtimali var olduğu sürece bu soruya cevap vermek için ayrıntılı bir senaryo önermenin mantıksal bir gerekçesi yoktur.

Sonuçları hala muğlak olan bu duruma, Filistinliler ve Gazze'yle tarihi, coğrafi ve stratejik bağlantısı olan Mısır'ın başını çektiği Arap müttefiklerinin, herhangi bir boşluk dahi bırakmadan kesin ve net bir cevabı olması gerekiyor.

Temeli Filistinli ve milli olması gereken bu cevap, bölünmenin sona ermesinin kaçınılmaz bir şartı olarak en başta gelmektedir.

Savaş sırasında dahi bu doğrultudaki çabaların sürdürülmesine mani bir durum yoktur.

Bu yapıldığında -ki yapılması gerekiyor- Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) konusunda çekinceleri olanların çekincelerinden vazgeçmesi ve herkesin onun çerçevelerine ve kurumlarına entegre olması gerekiyor.

FKÖ Ulusal Konseyi'nin her kesimden insanı -buna FKÖ'nün programlarına ve politikalarına itiraz edenler de dahil- kapsamasına engel teşkil eden bir durum yok.

Halkı zulme uğrayan ve işlemeyen bir yönetimde eriyip giderken avantajlarını kaybeden örgüt, hala dünyanın gözünde Filistin adına en yüksek meşruiyete ve en kapsamlı tanınmaya sahiptir.

Bu avantajın hiçbir sebeple ve hiçbir koşulda gözden çıkarılmaması gerekiyor.
 


Kim bunu yapmanın imkansız olduğunu ileri sürüyorsa, halkıyla, davasıyla ve haklarıyla Filistin'in muğlak kaderinden sorumludur.

En tehlikelisi ulusal otoritenin dağılmaya devam etmesi ve meşruiyetinin tarumar edilmesidir. Bu, Gazze'yi kimin yönettiği sorusundan çıkıp daha geniş ve daha tehlikeli şu soruyu akıllara getiriyor:

Filistin'in durumunu bir bütün olarak kim yönetiyor?

Aksa Tufanı ve Demir Kılıçlar operasyonlarından önce herkesin başarısız olması, hareketsizliği ve yavaşlıkları ile ilgili kendi gerekçeleri vardı.

Şimdi bu savaştan sonra en önemli değişmez temel ortaya çıkacak: Filistin meselesinin yok edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca dünya için, İsrail'in bölgede devam eden savaşlarının faydasız olduğu artık daha kesinleşti.

ABD ve Batı'nın İsrail'i şımartması yalnızca Gazze ve Batı Şeria'da savaşlara sebep oluyor ve aynı zamanda çıkması halinde ne geride bir şey bırakacak ne de yakıp durmaktan vazgeçecek bölgesel bir savaşın patlak vermesi endişesine yol açıyor.

Savaştan sonraki aşamanın, ulusal birlik, kapsamlı bir siyasi çerçeve ve seçime dayalı -sadece başkanlık, parlamento ve yerel meclisler düzeyinde değil, tüm topraklarda- bir siyasi sistem sağlanarak Filistin camiasının yeniden düzenlendiği bir aşama olması gerekiyor.

Bunun başarılması imkansız ya da hayal değil. Bunun üzerinde çalışmak halkı, davayı ve hakları bölgesel ve uluslararası denklemlerin merkezinde tutmanın kaçınılmaz bir yoludur.

Filistin camiasını, çerçevesini ve kurumlarını ihmal etmenin pişmanlığını duyma zamanı gelirken, geçmişin günahlarını düzeltmek için vakit geç değil.

Hikayemiz mevcut şartlarda Gazze ve Batı Şeria'daki savaşın sona ermesiyle değil, Filistinlilerin razı olacağı arzu edilen çözümle bitecektir. Ancak Filistinlilerin durumları böyle devam ederken bu çözüm onların lehine olmuş olmaz.

Tartışılmaz olan şey, iç yapılarının sorumluluğunu yalnızca onların üstlenmesi gerektiğidir. Bu sırada birleşik Filistin topraklarında bunu yaparken dostları ve müttefiklerini de yardım için yanlarında bulacaklardır.

Kısa bir cümleyle bitiriyorum:

İsrail yıkıcı savaşını durdursun, Gazze'den çıksın, gerisini Filistinliler halleder.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU