Hükümet, iki yıl içinde üçüncü kez, İsrail polisinin ve güvenlik teşkilatlarının, kamusal alanlara kameralar yerleştirerek vatandaşları izlemesine ve her vatandaşın yüzünün ve hareketlerinin ayrıntılarını açığa çıkarmasına olanak tanıyacak bir yasa çıkarmaya çalışıyor.
Teklifin iki öncüsü, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve hükümet koalisyonundaki meslektaşı sağcı Adalet Bakanı Yariv Levin.
Bu yasanın onaylanması, Arap toplumunda yayılan suçla yüzleşmenin en iyi önlemi sayılıyor.
İsrail'de "yargı reformu" planına karşı yürütülen protesto kampanyasındaki aktivistler ve insan hakları savunucuları, bu yasanın aynı zamanda göstericileri sindirmeyi amaçladığını da düşünüyor.
Bakanlar Mevzuat Komisyonu, kamusal alanlara kamera yerleştirilmesine ilişkin kanun taslağını onaylamıştı.
Kanun tasarısına "Büyük Birader" de dahil olmak üzere birden fazla isim verildi. Söz konusu kanunun amacı "polisin ciddi ceza gerektiren suçları tespit etmesine ve engellemesine ve bunların planlanması veya uygulanmasına katılanları ortaya çıkarmasına olanak tanımak."
Kanunda belirtilenlere göre taslak, 15 Ekim'den önce ilk okumada oylamaya sunulacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kanuna göre, güvenlik birimleri yargı kararına gerek olmaksızın kamera kullanma ve bilgi alma özgürlüğüne sahip olacak.
İnsan hakları savunucuları ve muhalifler bu önlemin, "herkesin hayatını kendi tercihlerine göre yaşaması için korunma hakkını garanti altına almak yerine, devlet ile vatandaşları arasındaki ilişkiler dengesini değiştirdiğini ve aynı zamanda tüm vatandaşları şüpheye düşürdüğünü" düşünüyor.
İnsan hakları savunucuları, yasanın bir miktar "ırkçılık" içerdiğini düşünürken, "kameraların, son verilere göre, suç çeteleri tarafından işlenen cinayetlerde dünya rekoru kıran yaygın suçlarla mücadelede etkili bir araç olduğu bahanesiyle 48 Araplarının (Filistinlilerin) kasabalarına yerleştirileceğini" düşünüyor.
Suç eylemlerine müdahale
Ancak Bakan Levin, kameraların polise "şüphelilerin kimliklerini ve yerlerini" takip etme olanağı sağlayacağını düşündüğü için bu konuda farklı bir görüşe sahip.
Kanunun önemi, "İhlallerin tespit edilmesi ve önlenmesi amacıyla etkin ve etkili bir araç" olmasında.
Bakan Ben Gvir yasayı kamuoyu muhalefeti ve insan hakları dernekleri önünde savundu.
Bakan, "Bu yasaya kim karşı çıkıyorsa, Arap toplumunda insanların öldürülmesini umursamıyor gibi görünüyor. Bugün polise suçlarla mücadele etmesi ve bunlara son vermesi için araçlar veriyoruz" dedi.
Mevzuattan Sorumlu Bakanlar Komitesi Başsavcısı ise, "Kameraların yerleştirilmesi ancak ciddi suçlarla ve birinin hayatıyla ilgili gerçek korkuların söz konusu olduğu durumlarda mümkün" diye konuştu.
Başsavcı, belirli bir kişinin konumunu belirlemek için biyometrik kamera sistemlerinin kullanılmasının, spesifik ve doğru bilgi gerektirdiğine de dikkat çekti.
Komiteye göre yasanın öngördüğü denetim araçlarından biri, polisin biyometrik kameralar tarafından toplanan bilgi ve verileri, daha sonra otomatik olarak silinmek koşuluyla yalnızca 72 saat saklamasının zorunlu kılınması.
Bu, sistemlerin satın alınmasından önceki aşamada izleme prosedürlerinin yanı sıra, kötüye kullanılmamalarını sağlamak amacıyla yapılacak.
"Knesset'te çatışmaya ihtiyaç var"
Eski Knesset üyesi Avukat Usame Sadi, Independent Arabia'ya verdiği röportajda şunları söyledi:
Bireyin özgürlüğünü ciddi şekilde etkileyen ve öncelikle 48 Araplarını hedef alan bu yasanın onaylanmasının engellenmesi için bugün, yerel ve uluslararası düzeyde yoğun çaba gösterilmesi gerekmekte.
Sadi, açıklamasında şunları söyledi:
Knesset içinde, hukuka çekinceler koyarak ve diğer parlamento faaliyetleriyle, yargısal veya uluslararası düzeyde başarıya ulaşılana kadar kanunun geciktirilmesine ve engellenmesine katkıda bulunan bir mücadele gerekiyor. Parlamento mücadelesine paralel olarak, bu hükümetin ırkçı politikasını ve bu yasaları teşhir etmek için halkçı ve uluslararası bir hareketle birlikte, Avrupa Birliği huzurunda İsrail Yüksek Mahkemesi'ne gitmeye ihtiyaç var. Knesset’in masasında çoğu Yeşil Hat'taki Filistin kesimine karşı olan en az 200 ırkçı yasa var.
Sadi bu yasayı onaylamanın sonuçları konusunda uyarıyor. Şöyle ki yasa ister Filistin Toprak Günü'nde ister ekim ayındaki "Kudüs ve El-Aksa Saldırısı" (48 Araplarından 13 genç Filistinlinin öldürüldüğü) olaylarını anmak için Arap kitlelerinin gösterilerine karşı kullanılacak.
Bu gençler eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un provokatif Mescid-i Aksa ziyaretine karşı protesto gösterileri düzenlemişlerdi.
Şaron’un ziyareti 2000 yılında ikinci Filistin İntifadasını ateşlemişti. Sadi açıklamasında, "Ben Gvir ve Bezalel Smotrich, ırkçı planlarını sadece Yeşil Hat'ta değil, Kudüs'te de nasıl hayata geçirdiklerinin tamamen farkındalar. Bu tür kameralar, Filistin halkımızı bastırmak için ek bir araç olarak Kudüs'te kullanılacak" ifadelerini kullandı.
Sadi, yaygın suç olgusuna karşı kamera kullanımının yalnızca bir "bahane" olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Bu suçların faillerinin maskeli olduğunu ve cinayetlerin çoğunun kameralarla izlendiğini, tanıtımının yapıldığını, polis ve tüm yetkililer tarafından izlendiğini herkes biliyor. Ama cinayetin suçlularının ve faillerinin maskeli olduğu bahanesiyle hiçbir şey yapmıyorlar. Bu kameralar yerleştirildiğinde de durum böyle olacak ve bu da onların amacının suç değil, 48 Araplarının kasaba ve köylerindeki mücadeleleri, gösterileri ve faaliyetleri olduğunun kanıtı.
Protestocular ek bir hedef
Bu yasa geniş çaplı bir muhalefete yol açtı ve bu, polise kamusal alandaki yüzleri tanımlamak için biyometrik görüntüleme cihazlarını kullanma yetkisinin son iki yılda üçüncü kez verilmesi oldu.
Ancak bu muhalefet karşısında mesele başarısızlıkla sonuçlandı.
Avukat Şira Kidar, suçun tespiti ve vatandaşların takibi amacıyla kullanılmasına karar verilen böyle bir aracın vatandaşın mahremiyetinin büyük bir ihlali olduğunu, yanlış veya hukuka aykırı şekilde kullanıldığı anda vatandaşa büyük verdiğini söylüyor.
Kidar, kamera kurulumuna ilişkin yasanın yalnızca Arap bölgesindeki suçları izlemek için kullanılmayacağına, aynı zamanda hükümetin yasal reform planına karşı çıkan göstericileri de hedef alacağına inanıyor.
Kidar açıklamasında, "Vatandaşın hak ve özgürlüklerini hiçe sayan bu aracın, göstericileri sindirmeye yönelik yeni bir adım olacağı yönünde yargı değişikliklerine karşı göstericiler arasında büyük bir korku var" ifadelerini kullandı.
"Vatandaşlar takip durumunda"
Bu projeyi çevreleyen tartışma ve anlaşmazlıklar ışığında, polis içinde projenin yansımalarından ve uygulanmasından korkan taraflar var.
Polis komutanlığından bir yetkilinin ifadesine göre, "Polisin suçu acilen durdurması gerektiği doğru. Ancak mevcut teknolojilerin tümü demokratik bir topluma uygun değil. Biyometrik teşhis kameraları, polisin ihtiyaçları ile bireysel özgürlük arasındaki dengeyi büyük ölçüde ihlal ediyor."
Tel Aviv Üniversitesi'nde hukukçu ve öğretim görevlisi olan Michael Bernhak, "Biyometrik polis kameralarının teşhis amacıyla kullanılması, diğer ülkelerde olduğu gibi Avrupa ve Amerika'da da, insan özgürlüğünü ihlal etmeleri nedeniyle yasaklandı" diyor.
Bernhak, açıklamasına şöyle devam etti:
Yasa taslağının ayrıntılı olduğuna ve biyometrik kameraların kullanımına ilişkin haklı hedefleri (ciddi suçları önlemek ve ilgilileri tutuklamak, fiziksel veya mal zararını önlemek, kayıp kişileri bulmak ve belirli bir yere girişin engellenmesini sağlamak gibi) belirledi. Kiminle ve ne kadar süreyle arkadaş oluyor? Gizlilik hususları, teknik hususlar ve kamera türleri (sabit veya mobil) dahil olmak üzere hangi hususlar önemli?
Kullanım zamanı, kullanım özellikleri vb. uygulama polisinin görevi olup, bazı konularda bakanın yetkisi ise prosedürleri belirlemekle sınırlı. Ancak fiili kullanım, sürekli kullanım ve gözetim konusundaki karar polisin yetkisinde olacak ve iç güvenlik prosedürüne göre verilecek. Dinlemek, aramak ve tutuklamak için mahkemeye giderek karar talebinde bulunmak gerekiyor ve hukuk reformu planının devamı olan böyle bir yasa, mahkemenin yetkisini ortadan kaldırıyor.
Bernhak'ın dikkat çektiği bir diğer husus da bu yasanın tehlikeleri. O şöyle diyor:
Büyük bir bilgi sızıntısı korkusu var. Son yıllarda pek çok polis özel şahıslara bilgi sızdırdığı gerekçesiyle disiplin soruşturmasına tabi tutuldu ve çok hafif cezalarla cezalandırıldı. Hata yapma korkusu da var. 100 kişiden 2 ila 5'i biyometrik kamera hatası nedeniyle tutuklanacak.
Bernhak açıklamasına şöyle devam etti:
Asıl sorun kamusal alanda özgürlüğün ortadan kalkması, vatandaş-devlet ilişkisindeki dengelerin değişmesi. Polis, özellikle Arap toplumunda biyometrik kameraların suça karşı sihirli bir çözüm olduğunu düşünüyor. Çok zor bir sorunun olduğu doğru ama koronavirüs krizinde öğrendiğimiz gibi çözüm, toplumsal krizi güvenlik krizine dönüştürmek değil. Daha ziyade bu, istihbarat bilgilerinin toplanması, sahada polis çalışması ve yasanın etkili bir şekilde uygulanması yoluyla gerçekleşir. Katiller başlangıçta kask takıyordu. Hepimizin ödeyeceği bedel, takip durumuna tabi olmamız olacak.
Independent Arabia