Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında 15 Nisan 2023'te çıkan savaş sebebiyle başkentin üç şehri Hartum, Omdurman ve Bahri'den (Kuzey Hartum)kaçan Sudanlı aileler, doğrudan savaşın durmasından sonra evlerine dönme telaşında.
Bu dönüşün olabildiğince çabuk gerçekleşmesini temenni ediyorlar, zira Sudan içinde veya dışında göç ettikleri yerlerde yaşadıkları koşullardan bunalmış durumdalar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Peki çevre ve afetler konusunda uzman kişiler, yaşama elverişliliği ve hayatın doğal seyrinde gidişi bakımından başkentteki durumu nasıl değerlendiriyor?
Nitekim halihazırda özellikle sağlık ve insani yardımlara ilişkin hizmet tesisleri ve altyapı yıkıma uğramış durumda.
Sokaklarda, ambulans ekiplerinin çatışmaların başkentin tüm kentlerinde yoğun bir şekilde devam etmesinden ötürü defnedemediği cesetlerin çoğalması ve çürümesinden kaynaklanan çevresel faktörler de cabası.
Kargaşa ve çöküş
Sudan üniversitelerinde afet risklerini azaltma alanında dersler veren Prof. Dr. Muhammed Abdulhamid, konuya ilişkin değerlendirmelerini şu sözlerle paylaştı:
Aslında savaştan önce de Hartum, kabul edilen tüm kriterlere göre kentsel bir şehir değildi. Burası, 1983 yılında ülkeyi vuran kıtlığa eşlik eden göç dalgalarının başlamasıyla bir başkent olarak geçerliliğini neredeyse yitiren bir şehir. Üstelik Sudan kırsalı da özellikle el-Cezire projesinin bozulmaya başlaması, sonra da güney savaşının çıkmasıyla bir gerileme ve çökme hali yaşadı. Bu da yerinden olmuş çok sayıda insanın gelmesine ve böylece karton veya gecekondu mahalleleri olarak bilinen yerleşim bölgelerinin oluşmasına yol açtı. Bunun sonucunda Hartum, yatay genişlemede bir tür kargaşaya sahne oldu. Araştırmalara göre, çoğu ne yazık ki değişen şiddet dereceleriyle başkentte mevcut olan dört afet riski faktörü var: düzensiz kentsel genişleme, çevresel bozulma, iklim değişikliği ve bir bütün olarak Sudan'da genel bir olguyu temsil eden yoksulluk.
Ayrıca Prof. Dr. Abdulhamid, "Bir şehir olarak Hartum, esnekliğe, yani afetlerin ardından normale dönme yeteneğine asgari düzeyde bile sahip değil. Şehri iyileştirme ve ona esneklik faktörleri sağlama sürecinde planlama neredeyse yok. Planlama yokluğu; şehir altyapısında kanalizasyon şebekeleri, temiz su hizmetleri, elektrik, yollar ve ulaşım bakımından görülen ciddi zayıflıkla birleştiğinde Hartum, hiç de imrenilmeyen bir durumda olur" diye konuştu.
Afet Risklerini Azaltma Profesörü Adbulhamid, değerlendirmesine şöyle devam etti:
Savaşın, Hartum'un en stratejik noktasında (şehir merkezi) şiddetlenmesine bakarak denebilir ki savaştan kaynaklanan yıkım hali, başkentin mevcut konumundan uzak ve tüm esneklik unsurlarını sağlayacak uluslararası nitelikte olan bir başka bölgeye taşınması konusunda ciddi düşünmeyi gerektiriyor. Savaştan sonra Hartum, umutsuz bir duruma düşecek. Planlamacılar, farklı bir ufukla yeniden imar planları ortaya koymayı ciddi olarak düşünmeliler. Bunu yaparken mevcut başkent dışında yeni bir şehir planlamasına dayanılmalı. Çünkü kentsel ve medeni anlamda bir başkent olma niteliğine zaten sahip olmayan başkent, harabeye döndü ve tekrar toparlanmayacak.
"Hartum sakinlerinin çoğunun mustarip olacağı gerçek bir sorun var ki o da alternatif bir yere göçü reddetmeleri" diyen Abdulhamid, "Bu anlaşılır bir durum. Zira insanlar, ‘psikolojik bağlanma' olarak adlandırılabilecek bir sendrom yaşayacaklar. Bundan dolayı bu zihniyeti değiştirmek, yeniden yapılanma sürecinin bizatihi parçası olacaktır" ifadelerini kullandı.
Düzensizlik ve tahliye
Bu bağlamda Çevre İşleri Uzmanı Ahmed Kasume'ye göre Hartum'daki çevresel durum, savaştan sonra şehirden ayrılan sakinlerinin koşullar iyileştirilmedikçe buraya dönmesini imkânsız hale getiriyor.
Hiç şüphesiz bu, istenmeyen bir durum. Zira bizi ilk kareye, yani Sudan'ın diğer şehirleri pahasına, başkentin tekeline aldığı şeye götürüyor.
Ahmed Kasume, konuya dair değerlendirmesini şu ifadelerle sürdürdü:
Hartum'dan göç edenlerin oranı neredeyse nüfusunun yüzde 50'sinden fazla. Şehir, sivil yerleşim ve altyapı unsurlarından yoksun hale geldi. Dolayısıyla şehir sakinleri olarak yerleşim metodolojisi konusundaki bilgisizliğe ek olarak, şehirlerin temel unsurlarının ortadan kaybolmasıyla çevre sorunları tali bir endişe halini alıyor. Arazilerin dağılımında ve değerlendirilmesinde bariz bir dengesizlik var. Mesela öncelikli sınıfları en kötü yerleşim mekânlarında, yani havaalanları çevresinde veya mezarlıklara yakın noktalarda buluyorsunuz.
Aynı şekilde yollarda kontur çizgileri ile su tahliyesinin dikkate alınmadığı, kanalizasyon ağının da yetersiz ve harap olduğunun görülebildiğini aktaran Kasume, "Kanalizasyon kuyuları olmasına rağmen su hizmetleri de kuyulara bağlı. Bence bu başkent ortadan kaldırılıp yeniden planlanması gerekiyor. Tüm bu etkenler ve sebepler, bu savaşın etkilerinden kaynaklanan mevcut çevresel durumun ışığında, bilhassa sonbahar mevsiminin gelişiyle Hartum halkının geri dönüşünü nüfusu korumak adına sakınılması gereken bir şey haline getiriyor" dedi.
Çevre İşleri Uzmanı, birçok ülkenin, afetlerin meydana geldiği şehirlerde yaşayanları zorla tahliye ettiğine dikkat çekti.
Bununla birlikte feci bir çevresel durumdan mustarip olan Hartum'da, hem devlet hem de vatandaş nezdinde buna hazırlık ve istek olmadığı için böyle bir şeyin olacağını düşünmeyen uzman, değerlendirmesini şöyle bitirdi:
Bence sorun, savaştan kaynaklanan çevresel durumda değil. Nüfusun şu an geri dönmesini ya da eski yerini ülkenin başkenti olarak geri almasını engelleyen yapısal ve kültürel koşulların yanı sıra güvenlik ve planlamaya ilişkin koşullar da var.
Ölüler ve yerinden edilenler
Abdülfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile Muhammed Hamdan Dagalo liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki savaş, Uluslararası Af Örgütü'ne göre 3 bin 900'den fazla insanın ölmesine ve Birleşmiş Milletler'e göre yaklaşık 4 milyon insanın yerinden edilmesine ve iltica etmesine sebep oldu.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Sudan'da ve özellikle de Hartum'da sivillerin gerek evlerinde öldürülme gerekse gıda ve ilaçtan yoksunluk bakımından hayal bile edilemeyecek bir terör içerisinde yaşadığını belirttikten sonra şöyle dedi:
Bazıları 12 yaşından küçük onlarca genç kız ve kadın, savaşan taraflarca tecavüze veya başka türde cinsel şiddete maruz kaldı. Güvenli hiçbir yer yok.
Independent Arabia