2007'de Disney, kanalizasyon ile Paris'e gelen, şehrin mutfaklarından birine yerleşerek burada aşçılık dünyasına atılan Remy adlı bir farenin başrol oynadığı Ratatuy adlı bir animasyon filmi sinemaseverlerin beğenisine sunmuştu.
Remy’nin gerçek hayatta da Paris sokaklarında dolaşan birçok dostu var. Parklarda, tarihi mahallelerde, turistik yerlerde hiç çekinmeden koşan, evlere ve restoranlara giren, yerlileri ve turistleri korkutan bu fareler, romantizmin başkenti Paris’in karanlık yüzünü yansıtan oldukça rahatsız edici bir fenomen oluşturuyor.
Kemirgenler yüzyıllardır Paris sokaklarında dolaşıyor. Orta Çağ kültüründe fareler ve sıçanlar gibi birçok hayvan şehrin sokaklarında insanlarla yan yana yürüyordu. Öyle ki bazıları bu hayvanları, kemirgenlerin ağırlık kaldırma becerilerini yahut köpekler ile fareler arasındaki dalaşı gösteren şovlarda eğlence için kullanıyorlardı. Ancak Orta Çağ'da hastalıkların yayılmasıyla birlikte birer tiksinti kaynağı halini alan bu hayvanlar, her türlü kötülük ve pislikle ilişkilendirilmişti.
Nitekim şehrin sakinleri, karşılaştıkları her sıçanı veya fareyi her şekilde öldürmeye çalışırken kendilerini bir savaşın içerisinde buldu. Olivier Thomas’ın “Les rats sont entrés dans Paris” (Fareler Paris'e Girdi) kitabında 19. yüzyılın ortalarında fare avcılığının nasıl yoğunlaştığını okuyoruz. O zamanlar diğer maddelerle birlikte arsenik de bu amaçla kullanılıyordu. Hükümet, ölü bir sıçanın veya farenin kuyruğunu bir kanıt olarak belediye binasına getirenlere ödül teklifinde bulunuyordu. Paris'in bazı bölgelerinde bir gecede 2 bin 500'den fazla kemirgen yakalanabiliyordu. Öldürülen kemirgenlerin tanesi 10 sente tabakhanelere satılıyor, derilerinden eldivenler yapılıyordu.
Kitapta yer aldığına göre, Fransa'nın Prusya'ya kaybettiği 1870 savaşında en az dört ay süreyle kuşatılan Paris’e kimse girip çıkamadı. Şiddetli soğuğun yanı sıra yoğun açlık dolayısıyla halk eşekler, atlar, köpekler, kediler, kargalar hatta büyük ve siyah lağım fareleri yemek zorunda kaldı.
Şuan Paris'te bulunan kahverengi farelerinin kuyruklarıyla birlikte yaklaşık 50 santimetre uzunluğunda ve yaklaşık 300 gram ağırlığında olduğu biliniyor. Genellikle sadece iki yıl yaşayan bu fareler, çevrelerine kolayca uyum sağlamalarıyla ünlü.
Nüfustan daha fazla
Paris'teki fare ve sıçanların tam sayısını tahmin etmek zor olsa da, Le Parisien'e göre uzmanlar, kişi başına 1,5 ila 1,7 fare olduğunu belirtiyor. Geçen yıl France 3 tarafından yayınlanan bir rapora göre Paris, toplamda yaklaşık 6,5 milyon fare ve sıçanla dünyada en çok kemirgenin yaşadığı şehirleri arasında dördüncü sırada yer aldı. Nitekim her dişi fare, 2 ila 13 fare doğuruyor. Küresel ısınma koşullarının farelerin daha fazla üremesine yardımcı olduğu biliniyor. Son iki yıldır Sen Nehri’nde meydana gelen seller ve şehrin ayrı bölgelerindeki altyapı bakımı, farelerin buralardaki yuvalarını terk etmelerinde ve Paris sokaklarına sızmalarında rol oynadı.
Paris'teki yaşamın doğası da kemirgenlerin yayılmasına oldukça elverişlidir. Pek çok bölge sakini ve turistin sokaklarda ve turistik yerlerde yedikleri atıştırmalıkları çöp konteynırlarına atması, kemirgenlerin yaşaması için elverişli bir ortam sağlıyor. Aynı zamanda 2020’de koronavirüs salgınının patlak vermesi ve insanların eve kapanmaları dolayısıyla fareler yiyecek bulmak için sık sık restoran ve dükkanları işgal etmeye başladı.
Sağlık riskleri ve maddi hasar
Büyük şehirlerde yaşamak ve üremek için ideal koşullar bulan sıçanlar, kanalizasyonlarda, metro sistemlerinde, binaların bodrumlarında ve çöp toplama alanlarının çevresinde bulunabilirler. Ancak insanlara virüs, mikrop ve parazit bulaştırarak leptospiroz, pastörella, veba, tifüs, salmonelloz gibi birçok hastalığa neden olurlar.
Fareler ve sıçanlar aynı zamanda mülklere zarar da verebilir. Üremelerine imkan sağlandığı taktirde her şeyi yok edebilir, örneğin elektrik şebekelerine ve tünellerdeki kablolara saldırabilirler. Böylece yangın riskini artırabilir, aynı zamanda duvarlara, zeminlere ve tavanlara saldırarak binanın temellerini zayıflatabilirler.
Çözüm birlikte yaşamaya alışmak mı?
Paris, bu varlıkları ortadan kaldırmak için yıllardır çeşitli girişimlerde bulunuyor. Bu yönde tüm imkanlar kullanılıyor, önde gelen uzmanlar görevlendiriliyor. Ancak tatmin edici sonuçlar alınamıyor.
2017 yılında Paris belediyesi, biyopestisitleri mekanik tuzaklarla bir araya getiren entegre bir plan geliştirdi. Belediyenin resmi internet sitesine göre şehir, yılda kamu mülkü üzerindeki kemirgen varlığını azaltmayı amaçlayan en az 7 bin farklı müdahalede bulunuyor. Bunlar arasında sokaklara ve yeşil alanlara yiyecek atanlara para cezası verilmesi gibi hususlar yer alıyor.
Bugün kamu yetkilileri, bilhassa kemirgenleri kontrol altına almada oldukça etkili olan, ancak çevreye ve insanlara zararlı olan ürünlere getirilen kısıtlamalar nedeniyle bu hususta sınırlı çalışma olanağına sahip olmaktan pişmanlık duyuyor.
2018'den bu yana, hayvanları koruma grubu Zooplis liderliğinde fare ve sıçanların kabul edilmesi yönünde çağrılar yapılıyor. Sosyal medyada kemirgenlerin öldürülmesine karşı “Fare katliamını durdurun” gibi sloganlar atan grup, bu hassas canlıların doğasını açıklayan raporlar yayınlıyor. Kampanya, Parislilerin farelere davranış biçimini değiştirmeyi ve onları öldürmek yerine kucaklamayı amaçlıyor.
Independent Arabia