ABD ve İsrail... Mevcut krizin sınırları

Mevcut İsrail-ABD krizi, ABD'nin hükümetteki bakanlara karşı olması ya da İsrail'in Filistinlilere aşırı derecede eziyet etmesine karşı çıkması açısından değil, daha derin ve kapsamlı bir açıdan değerlendirilme

Fotoğraf: Reuters (Arşiv)

İsrail'de 'ABD yönetimiyle ilişki krizi' olarak tanımlanan durum hakkında geniş çaplı bir tartışma dönüyor. Özellikle bu noktada, krizin ülkede güç ve nüfuz için çatışan taraflar arasındaki iç rekabette kullanılması sebebiyle tartışmanın tamamen objektif olduğu söylenemez.

İsrail yaşamındaki ABD varlığının kamuoyu üzerinde güçlü bir etkisi olduğu göz önüne alındığında, çatışma taraflarından her biri diğerini İsrail'in ilk ve son müttefikine karşı kötü davranmakla suçlamaya çalışıyor.

Muhalefet, hükümeti, süper güçle kurulan stratejik ilişkinin temelini oluşturan ortak değerleri hiçe sayarak ABD yönetimini kışkırtmakla suçluyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu bağlamda, hükümetin ABD yönetiminin çekinceli olduğu yargı reformları sürecinde ilerleme kaydettiğine işaret ediliyor.

Ayrıca hükümetteki radikal isimler 'gerek üslupları gerek davranışlarıyla' ABD yönetimini zora sokarak İsrail'i savunma alanını daraltıyor.

Hükümet ise politikalarını savunmakla kalmayıp bir de ABD politikalarından ve davranışlarından bağımsız olduğunu iddia ediyor.

Hatta birçok bakanı ve yazarı bu politikaları hafife alarak sadece İsrail'de değil ABD'nin kendi içinde de bunlara karşı koyma çağrısında bulunuyor.

Bu durum öyle bir noktaya ulaştı ki, açık açık alternatiflere yönelmekten ve ABD'nin hoşnut olmayacağı başka ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesinden bahsedilmeye başlandı.

Mevcut krizin bariz başlığı Netanyahu'dur. ABD'nin İsrail kamuoyu üzerindeki etkisinin farkında olduğu için Netanyahu, Beyaz Saray'ın kendisini taçlandırmayı reddetmesini ve cumhurbaşkanını Washington'a davet edip öne çıkararak kendisini kasıtlı olarak görmezden gelmesini adeta bir ölüm kalım meselesi gibi önemsiyor.

Zira Netanyahu gibi usta bir siyasetçi kendisi ve koalisyonu üzerindeki ağır bir baskı unsuru olarak, cumhurbaşkanının Washington'a davet edilmesinin ne anlama geldiğinin farkında.

Netanyahu ayrıca bunun ABD tarafından kesin bir boykot değil, bir ehlileştirme projesi olduğunun da farkında.

Netanyahu, Biden yönetimi Beyaz Saray'ın kapılarının kendisine açılması için karşılayamayacağı şartları önüne sürdüğünde dengesini kaybetti. Bu şartlardan en zoru da, görevinde kalmasının temel taşları olan radikal bakanlardan vazgeçmesiydi.

Bir diğer şart da yargı reformlarından vazgeçmesiydi. Ancak Netanyahu bunu hem şimdi hem de ileride başbakanlık dönemini bitirecek bir talep olarak görüyor.

Filistin meselesinin ABD-İsrail krizindeki yeri dikkatle incelendiğinde, bu konuda yönetimle olan anlaşmazlık bile ikinci planda kalmakta ve İsrail'in Filistin politikasının genel gidişatını etkilemesi açısından 'zayıf' olarak nitelendirilmektedir.

Yerleşimcilik politikasını ve Filistinlilere yapılan aşırı eziyeti eleştirmeyi bırakmayan ABD, sorunu kökten çözecek ciddi çözümler önermiyor.

Daha ziyade, krizi yönetme şekli, İsrail'e Filistinlilere karşı politikasını sürdürmekte özgür olduğunu düşündürüyor. Başka bir deyişle ABD'nin özellikle bu meseleye karşı tutumu kolayca kontrol altına alınabilir ve etkisiz bırakılabilir.
 


Filistin-İsrail meselesinde ve daha kapsamlı bir düzeyde Ortadoğu meselelerindeki en önemli ABD'li uzmanlardan biri olan Bay Dennis Ross'un uzunca yazdığı bir yazısında, Filistin-İsrail krizinin gerçekliğine dair titiz ve ayrıntılı bir teşhis yapıldığını fark ettim.

Bununla birlikte, çıkış yolu olarak sunduğu şey, Salam Feyyad'ın 'reformist' deneyimini yeniden canlandırmak ve Mahmud Abbas'ın -ya da ona benzer birisinin- yeni bir hükümetin başbakanı olmasıydı.

ABD'deki yönetim tabakası ve bunun yörüngesinde dönen uzmanlar, siyasi bir temeli olduğu ve ancak siyasi olarak çözülebileceği için Filistin-İsrail meselesinin bürokratik formüllerle çözülemeyeceği gerçeğinden uzaklar.

Bu noktada, 'İsrail'deki radikal hükümetle yalnızca ama yalnızca siyasi bir ufuk hakkında konuşma şansı olmadığı' şeklinde bir Amerikan argümanı ortaya çıkıyor.

Bu da İsraillilerin Filistinlilere karşı politikalarını etkileyebileceğine güvenilen tek dünya gücünün gerçekle uyuşulmasını etkilediğini gösteriyor, ki İsraillilerin istediği ve güvendiği şey de bu.

Mevcut İsrail-ABD krizi, ABD'nin hükümetteki bakanlara karşı olması ya da İsrail'in Filistinlilere aşırı derecede eziyet etmesine karşı çıkması açısından değil, daha derin ve kapsamlı bir açıdan değerlendirilmeli.

Bu açıdan oldukça kısa bir şekilde "Yönetimlerin anlaşmazlığı hemen hemen her gün yaşanan bir şey; ancak bunun iki ülke arasındaki stratejik ilişkinin temelini etkilemesine izin verilmez" ifadeleriyle özetlenebilir, ki iki tarafın vurgulamaya devam ettiği ve söylentilerin arasındaki en doğru şey de bu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU