Türk siyasetini anlama kılavuzu: Balkon konuşmaları

Erdoğan, 2001'de kurduğu partisinin girdiği hemen hemen her seçimden sonra balkona çıktı ve kalabalığa zafer konuşmasını yaptı. Bütün konuşmalarda aynı cümleler de vardı ama vurgular hep başkaydı

Erdoğan, girdiği her seçimden sonra 'Balkona' çıktı ve zafer konuşmasını yaptı

Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) 2001 yılında kurdu.

Parti, kuruluşundan 15 ay sonra ilk seçimlere katıldı. Girdiği ilk seçim 3 Kasım 2002'de yapılan erken genel seçimdi.

AK Parti, bu seçimde yüzde 34,3 oranında oy aldı. Partinin genel başkanı Erdoğan'ın üzerinde aldığı hapis cezası nedeniyle siyaset yasağı olduğu için vekil adayı olamamıştı. 363 milletvekilini parlamentoya gönderen bir partinin lideri olmasına rağmen başbakanlık görevi alamıyordu. Başbakanlık koltuğuna o günlerde partinin ikinci ismi olan Abdullah Gül vekâleten oturdu. 

Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'ın desteğiyle Erdoğan'ın üzerindeki siyaset yasağı kalktı. Yenilenen Siirt seçimiyle Erdoğan yürütmenin başına geçti. AK Parti, o günden bu yana Türkiye'yi yönetiyor Erdoğan.

O günün bebekleri askerliklerini yaptı, çocukları şimdi çoluk-çocuğa karıştı. Anayasalar değişti, darbe girişimleri yaşandı. Değişmeyen tek şey Erdoğan'ın hemen hemen her seçimden sonra yaptığı coşkulu balkon konuşmaları oldu. 

Erdoğan o konuşmaların yapıldığı kürsüye sadece 2015'te yapılan 2 seçimin ardından çıkmadı. Çünkü "partili cumhurbaşkanlığı" henüz kurumsallaşmamıştı. Anayasaya göre cumhurbaşkanlarının o tarihlerde tarafsız olması gerekiyordu. Dolayısıyla partisinin başında değildi. O iki seçim dışında her seçim sonrası kürsüye çıktı ve kalabalığa hitap etti. 

 

Erdoğan 2002 balkon konuşması
Erdoğan'ın ilk balkon konuşması 

 

2002: İnsanca yaşamanın erdemine ulaşmak için oy verdiniz

2002'deki konuşmasında, "Aylardır süren maratonun, beklentinin neticesini dün akşam arzuladığımız şekilde gerçekleştiğini gördük. Artık Türkiye'de özellikle iş, aş, ekmek bekleyen vatandaşlarımızın çözüm umudu yeşermeye başlayacaktır" diyen Erdoğan "Demokrasinin daha sağlıklı çalışması için oy verdiniz. Sizler yönetemeyen bir demokrasiden yöneten bir demokrasiye geçiş için oy verdiniz. Sizler insanca yaşamanın erdemine ulaşmak için oy verdiniz. Bu benim vatandaşımın bireysel hak ve hürriyetiydi. Sizler bunu istediniz ve bunun adresi olarak da AK Parti'yi işaret ettiniz" demişti.

O tarihlerde Türkiye'de siyasetin üzerindeki asker gölgesi kendisini hissettiriyordu. Cumhurbaşkanlığı görevinde ise Ahmet Necdet Sezer vardı. En sıcak tartışma ise "laiklik" konusuydu. Sezer, kamusal alanda başörtüsü yasağını uygulamakta ısrar ediyor, resmi davetlerde AK Parti'lilere "eşsiz davetiye" gönderiyordu. 

Sezer'in görev süresi 2007'de dolacaktı. AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül'dü ve Çankaya Köşkü'nde eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı olması en büyük "tabu"ydu. 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "sözde değil özde cumhurbaşkanı" istediğini belirtmişti. Laiklik savunucuları bazı şehirlerde "Cumhuriyet Mitingleri" organize ediyor, tartışma programlarında her akşam bu konu konuşuluyordu. 

Abdullah Gül'ün ilk tur oylamada Türkiye Büyük Millet Meclisinden (TBMM) 357 oy almasının ardından CHP "Oylamalara en az 367 vekilin katılması gerektiği" iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde bir muhtıra yayımladı.

Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı söyleniyor ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu belirtiliyordu. Anayasa Mahkemesi ilk tur oylamayı iptal edince AK Parti erken seçim kararı aldı.

 

tbmm.jpg
Genelkurmay muhtırası ve 367 krizi AK Parti'nin 2007'de sandıktan daha güçlü çıkmasının önünü açtı / Fotoğraf: AA

 

2007: Kime oy vermiş olursanız olun, bu zenginliği korumak görevimizdir

2007'deki balkon konuşması işte bu atmosferin ardından yapılan seçim akşamı geldi. AK Parti, yüzde 47 oranında bir oyla seçilmişti. Kürsüye çıkan Erdoğan "Milli irade hür ve şeffaf bir ortamda sandıklara yansımıştır. Vatandaşlarımızın huzur ve güven içinde demokratik tercihlerini ortaya koymasından büyük memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Demokrasimiz önemli bir sınavını, dünyaya örnek olacak şekilde başarıla vermiş, ulaştığı olgunluk seviyesini tüm dünyaya göstermiştir. Ülkemize, milletimize, demokratik hayatımıza hayırlı olsun" demiş ve şöyle konuşmuştu:

"Milletimiz önemli bir çoğunluğu toplumsal merkezin adresi olarak AK Parti'yi tescil etmiştir. Demokrasimizi ve cumhuriyetimiz daha da güçlenerek çıkmıştır. Bu seçimde kazanan milletimiz olmuştur, geleceğimiz olmuştur, güven ve istikrar olmuştur. Milletimiz güven ve istikrar içinde AK Parti ile 'durmak yol yola devam' kararı vermiştir. Bu başarı bizi şımartmak yerine omuzlarımızdaki sorumluluğu daha da artırmıştır. Milletimizden aldığımız bu güçlü etkinin sorumluluğunu bütün ağırlığıyla omuzlarımızda hissediyoruz. Demokratik tercihini AK Parti'den yana kullanmayan değerli vatandaşlarıma da seslenmek istiyorum; sizin sandıkta verdiğimiz mesajı da anlıyorum. Lütfen, müsterih olun. Kime oy vermiş olursanız olun, oylarınız bizim için değerlidir. Demokrasi çoğulculuk içinde farklı siyasi tercihlerin rekabetini esas alan bir rejimdir. Bu zenginliği korumak herkesten önce bizim görevimizdir. Rahat olunuz, milletimizin emanetine bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sahip çıkacağız."

 

 

2010 referandumu: Hesaplaşma yaşanmadı, herkesi kutluyorum

Hiçbir zaman sıcak siyasi çalkantıların bitmediği Türkiye Anayasa değişikliği sürecine girmişti. 2010 yılında bu değişiklik halk oylamasına sunuldu. 

Liberal entelektüellerin "Yetmez Ama Evet", Milli Görüş hareketinin tavrını "Şimdilik Evet"ten yana kullandığı, o günlerde hükümet çevrelerinin makbul kanaat önderi olarak kabul ettiği FETÖ lideri Fetullah Gülen'in "İmkan olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda 'evet' oyu kullandırmak lazım" çıkışında bulunduğu, HDP/Yeşil Sol'un o günlerdeki versiyonu olan BDP'nin "Boykot" ettiği bu referandum AK Parti'nin istediği gibi yüzde 57,8 oranında kabul edildi. 

Erdoğan yine balkondaydı.

"Kazanan demokrasimiz olmuştur" diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"Bugün 'evet' diyenler de 'hayır' diyenler de kazanmıştır. Evet, hayır ve sandığa gitmeyenin iradesi de saygıdeğerdir. Kaybeden vesayetçi anlayıştır. Darbe heveslerinin hevesleri kursağında kalacaktır. Sonuç, bir partiye güvenoyu değildir. Hesaplaşma yaşanmamıştır. Destek veren CHP'li, MHP'li, BDP'li, BBP'li ve Saadet Partili kardeşlerimi kutluyorum."

 

 

 

En kapsayıcı konuşma 2011'de: Tüm Türkiye'nin hükümeti olacağız

Erdoğan, "Balkon konuşmaları tarihinin" en kapsayıcı ve kucaklayıcı konuşmasını 12 Haziran 2011 seçimlerinin olduğu akşam yaptı.

Yüzde 49,8 oranında oy alan ve haritanın neredeyse tamamını "sarı" renge boyayan Erdoğan coşkulu kalabalığa 40 dakikayı aşan bir süre hitap etti. 

"Bir kez daha Türkiye'deki her iki seçmenden birinin oyunu almış olmanın heyecanını yaşıyoruz" diyen Erdoğan, kalabalığın "Kıskananlar çatlasın" diye slogan atması üzerine şunları söyledi:

"Kardeşlerim, çatlamasın. Onları da kucaklayacağız, onları da aramıza alacağız."

Sadece "74 milyonun" değil, küresel ölçekte mazlum ve mağdurların umudunun da kazandığını söyleyen Erdoğan, "Milli irade üzerindeki vesayet, hukuk dışılık, üstünlerin sultası yine tartışmasız şekilde kaybettiğini", "Türkiye'nin önüne yeni, tertemiz bir sayfa açıldığını", "Yeni hükümetin sadece AK Parti'ye oy verenlerin değil tüm Türkiye'nin hükümeti olacağını" söyleyerek şöyle devam etti:
 
Bize oy verenlerin de vermeyenlerin de yaşam tarzını, inanç değerlerini onurumuz, namusuz, şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin ama hiç kimsenin kuşkusu, şüphesi tereddüdü olmasın. Daha mütevazı olmanın gayreti içinde olacağız. Tevazu bizim şiarımızdır. Bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya devam edeceğiz. Bugün hesaplaşma değil helalleşme günüdür. Kalbini kırdığımız, üzdüğümüz kardeşlerimiz varsa başa şahsım, tüm arkadaşlarım adına helallik diliyorum.

 


"Çözüm Süreci" olarak nitelendirilen "Kürt Açılımı" bu seçimlerin ardından geldi. Bu sürece en büyük tepki, şimdi AK Parti ile omuz omuza yürüyen milliyetçilerdi.

Yakın tarihte ise artık hükümet, o günlerde "cemaat" olarak nitelendirilen örgütün bu kadar etkin olmasından rahatsız olmaya başladı.

Bu rahatsızlık kısa bir süre sonra açık savaşa dönüştü. FETÖ, önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklamak için bir soruşturma başlattırdı ardından 2013'te 17-25 Aralık operasyonları geldi. 

Neredeyse tüm Türkiye'ye yayılan Gezi protestoları ise hükümetin tavrını daha sertleştirmesine neden oldu. Türkiye'de doğrudan halk tarafından bir Cumhurbaşkanı ilk defa 2014'teki Cumhurbaşkanlığı referandumuyla seçildi. 

O seçimlerde AK Parti'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan'dı. CHP ile MHP, eski İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'nu ortak aday gösterdi. HDP'nin adayı ise Selahattin Demirtaş'tı.

Erdoğan, hiçbir ittifaka gerek duymadan tek başına girdiği bu seçimde, geçerli oyların yüzde 51,7'sini aldı ve parti rozetini çıkarttı, Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne gitmeye hak kazandı.

2014 referandumu: Bize oy vermeyenler seçimin mağlubu değildir

O gün yaptığı balkon konuşmasında vurgu yine milli iradeydi.

"İnanıyorum ki muhalefet bugünden itibaren politikalarını gözden geçirecek ve yeni Türkiye ile örtüşen bir siyaset tarzı inşa edilecektir" diyen Erdoğan şunları söyledi:

"Bize oy vermeyenler bu seçimin mağlubu değildir. Bugün onlar da kazanmıştır. Bugün yeni bir toplumsal uzlaşma sürecini hep birlikte başlatalım. Eski tartışmaları eski Türkiye'ye bırakalım. Uzun yıllar boyunca demokrasinin üzerinde bir vesayet aracı olarak muhafaza edilmeye çalışılan Çankaya, bugün milli iradenin tam egemenliği altına girmiştir."

Ama Türkiye için zor yıllar başlamıştı. PKK'nın Suriye'deki kolu YPG, Suriye'nin kuzeyindeki hakimiyet alanını genişletti. Bu duruma paralel olarak çözüm süreci bitti ve hem PKK hem de IŞİD büyük şehirlerde çok sayıda ölüme yol açan kanlı eylemlere imza attı. Türkiye karanlık bir tünele girmişti. Şartlar tam "olgunlaşırken", FETÖ, son ve en ölümcül adımı attı. 15 Temmuz 2016'da yönetime el koymak için emrindeki askerleri harekete geçirdi. Darbeye karşı çıkmak için sokaklara dökülen 251 sivil bu askerler tarafından öldürüldü. 

 

 

2017 referandumu: Atı alan Üsküdar'ı geçti, idam önüme gelirse onaylarım

Artık siyasette kapsayıcı mesajların, kucaklayıcı konuşmaların yeri yoktu. Sert bir iklim inşa edilmişti. MHP'nin AK Parti'ye verdiği açık çek ve kurulan Cumhur İttifakı Türkiye'nin yeni bir anayasaya kapı aralamasına da zemin hazırladı. Parlamenter sistem geride kalmıştı. 

2017'de Türkiye'ye "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelsin mi" diye soruldu. AK Parti ve MHP'nin destek verdiği bu fikir yüzde 51,4 ile alıcı buldu. 

Erdoğan yine balkondaydı ve konuşmasının ilk cümlelerinde "Adeta 7 düvel saldırdı" dedi ve devam etti:

"Batı'nın nasıl saldırdığını gördünüz ama bütün bunlara karşı milletim dik durdu. Artık Türkiye'nin kitabında patinaj olmayacak. Her alanda Türkiye çok daha önemli adımları atmak üzere muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacak. Bu neticeyi küçümsemeye gayret edenler var. Boşuna uğraşmayın, atı alan Üsküdar'ı geçti haberiniz yok. AK Parti'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerime teşekkür ediyorum, özellikle Güneydoğu'da HÜDA PAR'a gönül veren kardeşlerime teşekkür ediyorum."

Tam o esnada kalabalıktan "idam, idam" sloganları yükseldi. Erdoğan, bu sloganlara, hemen bu konuyu Sayın Başbakanla, sayın Bahçeli'yle de görüşeceğim. 'Meydanlarda hep bununla karşılaştım' diyeceğim. Zaten Sayın Bahçeli 'Ben desteklerim' dedi. Sayın Yıldırım aynı şekilde. Fakat Sayın Kılıçdaroğlu da destekleyeceğini söylemişti" yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu'nun ismini duyan kalabalık yuhalamaya başladı. 2007'de "Kıskananlar çatlasın" sloganına itiraz eden Erdoğan bu kez kalabalığa müdahale etmedi ve şöyle dedi:

"Eğer gerçekten destekler de önüme gelirse ben bunu onaylarım. Ha, desteklemedi o zaman yapacağımız şey ne? Bir halk oylaması da onun için yaparız."

 

 

2018: Partimize verilen mesajı aldım, eksikliklerimizi tamamlayacağız, refahı ileri taşıyacağız

1 yıl sonra, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk kabinesini oluşturacak seçimler yapıldı.

AK Parti, MHP ve BBP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan yüzde 52,5 oranında oy aldı.

En yakın rakibi olan CHP adayı Muharrem İnce'ye 20 puana yakın fark atmıştı.

Yine balkonda söz sırası onundu: 

"Beşer planında hiçbir gücün önünde eğilmedik. Sadece ve sadece Allah'ın huzurunda rükuda ve secdede eğildik. Bu seçimin galibi demokrasidir, 81 milyon vatandaşımızın her bir ferdidir. Siz tarih yazıyorsunuz. Dün darbecilerin tanklarını, toplarını, uçaklarını, çıplak elleriyle durduran bu millet bugün aynı ellerle istiklaline ve istikbaline sahip çıkmıştır. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun sandığa giderek demokratik hakkını kullanan her vatandaşıma teşekkür ediyorum. Şunu da açıkça ifade etmek isterim; milletimizin sandıkta partimize verdiği mesajı da aldık. Önümüzdeki dönem milletimizin karşısına tüm bu eksikliklerimizi tamamlayarak çıkacağımızdan emin olunuz. Sandıkta bize verdiğiniz güçle ülkemizi 2023 hedeflerine inşallah hep birlikte ulaştıracağız. Terör örgütlerinin üzerine çok daha kararlı şekilde gideceğiz. Ülkemizin uluslararası alandaki itibarını çok daha yükseklere çıkartacağız. Bayrağımız inşallah çok daha nazlı dalgalanacak. Ezanlarımız çok daha huşuyla okunacak. Her bir vatandaşımızın huzurunu ve refahını daha ileriye taşıyacağız. Türkiye tercihini büyümeden, gelişmeden, kalkınmadan, yatırımdan, zenginleşmeden her alanda dünyanın itibarlı onurlu sözü geçen bir ülkesi olmaktan yana kullanmıştır. Bu sonuçlar aynı zamanda Suriye topraklarını özgürleştirmeye ve ülkemizdeki misafir kardeşlerimizin güvenle evlerine dönüş yollarını açmaya devam edeceğimizin ifadesidir."

Erdoğan, 5 yıl önce yapılan bu konuşmada AK Parti'nin düşen oylarından gerekli mesajı aldığını söylemişti. 2023 hedeflerinden bahsetmişti. Suriyelilerin güvenle evlerine döneceğinin "müjdesini" vermişti. Refahın artacağını vurgulamıştı.

5 yıl içinde bunların neredeyse hiçbiri olmadı. Ağır bir ekonomik kriz, göç sorununu toplumsal sorunlara zemin hazırlaması ve AK Parti'nin 2018'e oranla düşen 7 puan oyu. Ama Cumhur İttifakı, 2. turda adaylarını yine Beştepe'ye gönderdi. 

 

 

 

2023: Kandil'le 'Haydi' diyebilirsiniz ama millet yutmuyor, kiralık vekiller, faiz ve enflasyon düşecek

Balkon konuşması yapmak yine Erdoğan'ın hakkıydı. Diğer tüm balkon konuşmalarında olduğu gibi "hiç kimsenin kaybetmediği" söyledi. Milletin TBMM üyelerinin çoğunluğunu Cumhur İttifakı'na teslim ettiğinden bahsetti. "Kirli senaryoların sahipleri ve onların aparatları olan terör örgütlerinin" kaybettiğini yineledi. 

2011'deki o tarihi konuşmasında olduğu gibi "Milletimizin bize verdiği sorumluluğun gereği olarak kimseye kırgın, küskün, kızgın, öfkeli değiliz. Artık seçim dönemine dair tüm tartışma ve çekişmeleri bir kenara bırakarak milli hedeflerimiz, milli hayallerimiz etrafında birleşme bütünleşme vaktidir" dese de kendisinden 2 milyon 290 bin daha az oy alan muhalefete yüklenmeyi sürdürdü. CHP'nin ittifak çerçevesinde Saadet, Gelecek, DEVA Partileri ve Demokrat Parti'ye verdiği milletvekilleri üzerinden "ben hesap uzmanı değilim ama" diyerek dalga geçti. Seçimlere CHP listelerinden giren bu partilerin milletvekilleri için "kiralık vekil" nitelendirmesinde bulundu. 

Kamuoyunda çok tartışılan montaj videoyla ilgili "Kandil'dekilerle onları arkaya alıp bir video çekimiyle 'Haydi' diyebilirsiniz ama bu millet yutmuyor ve yutmadı" da dedi. Kendisine gelen tebrik telefonlarından bahsederken, "Alman dergileri, Fransız dergileri, İngiliz dergileri Erdoğan'ı yıkmak için kapaklar yazmadılar mı? İşte onlar da kaybettiler" diyerek Batı'ya salvo yaptı, 

"Enflasyonun yol açtığı fiyat artışlarından kaynaklanan sıkıntıları gidereceklerinin" müjdesiyle birlikte daha önce de faizlerle birlikte enflasyonu da indirdiğini hatırlatarak yine bunu yapacağını savundu.

Bir diğer "müjdesi" ise Suriyeli sığınmacılara oldu. Vatandaşların "Sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerini" talep ettiğini söyleyen Erdoğan, "2018'de dediği gibi, "ülkemize ve milletimize yakışır yol ve yöntemlerle vatandaşlarımızın bu konudaki beklentilerini karşılamak görevimizdir" diyerek Suriyelilerin geri döneceğinin sinyalini verdi. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU