Türkiye'nin en ağır tablolarından birinin yaşandığı 6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse üç ay geçti ancak bölgede pek çok yönden aksamalar sürüyor.
Bunların başında barınma sorunu geliyor. Kalacak çadır bulan aileler, kendilerini "şanslı" hissederken, yaz mevsiminde 40 dereceyi bulan sıcaklarda konaklamanın nasıl yapılacağı belirsizliğini koruyor. Alanda vantilatör, klima ve buzdolabı ihtiyacı had safhada ancak bunlara ulaşmak zor.
Depremzedelerin karşılaştığı en büyük sorunlardan bir diğeri de yazlık giysi. Afet şubat ayında gerçekleştiğinden yapılan kıyafet yardımları kışlıktı ancak şimdi daha ince giysilere ihtiyaç doğdu. İç çamaşırı, eşofman ve terlik gibi eksiklikler de henüz giderilmedi.
Bölgede hâlâ su konusunda da aksamalar yaşanıyor. Sahadaki hijyen konusu da tam anlamıyla çözüme kavuşturulmuş değil. Sıcaklarla birlikte sinek, hamamböceği, fare gibi haşere türleri kaynaklı salgın riski de büyüyor.
Ölenler gitti, kalanlar "canlı cenaze" gibi
Halk bir yandan bunca sorunla uğraşırken diğer yandan kayıplarını arıyor, onlardan gelecek bir izin peşine düşüyor.
Enkaz yığınları pek çok yerden kaldırıldı ama geride kalanlar da "yaşayan enkaz" durumunda olduklarını söylüyor.
Kimilerine göre ölenler kurtuldu, yaşayanlar sürünüyor.
Kayıplar konusundaki belirsizlik de tepki geçiyor. Ölüm belgesi çıkmayanlar resmi olarak "öldü" sayılmıyor.
Ailesini kaybeden için 100 bin lira bir şey ifade etmiyor ama elinizde yakınınızın "ölüm belgesi" yoksa yani bu kişinin öldüğünü ispat edemiyorsanız, bu tutarı almanız da mümkün olmuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kısacası Hatay'da depremin üzerinden üç aya yakın süre geçse de "iyileşen" bir şey yok.
Konuştuğumuz Hataylılara göre "yaraların sarılmakta olduğu" ifadesi, klişe haber cümlelerinden ibaret.
"Depremin izlerinin silindiği" sözü, gerçeği yansıtmıyor.
Sahada gerçekten nelerin yaşandığını Hataylılardan dinledik.
"En yakın mobil duş ve tuvalet 4,5 kilometre uzaklıkta"
Defneli Emre Öztürk, yardımların koordinasyonsuzluğunu ve kentte hâlâ pek çok sorunun çözülmemesini eleştirdi. Ailelerinde kanser hastası bulunmasına rağmen konteyner verilmeyince kendilerinin satın almak zorunda kaldıklarını, tedavilerin çok aksadığını ve en basit ihtiyaçlarının bile karşılanamadığı gerekçesiyle tepki gösterdi.
Alandaki su ihtiyacının çözülemediğine de değinen Emre Öztürk; salı ve perşembe günleri aile başına 2 koli yani toplamda 18 litre su verildiğini, bunun zaten yeterli olmadığını ve geç kalınırsa onun bile bulunamadığını aktardı.
"Bununla duş mu alalım, bulaşık mı yıkayalım, çayımızı mı yapalım su mu içelim? Hangisine yeter? Su için Expo'ya gitmemiz söyleniyor ama buradan 12 kilometre. Arabasız nasıl gidelim? Su için yalvarıyoruz. Survivor'ı yaşadık resmen" diyen Öztürk, bulundukları yere en yakın mobil duş ve tuvaletin 4,5 kilometre uzaklıkta olmasına da tepki gösterdi.
"Dükkanlar açılsa kaç yazar, alışveriş yapacak para mı var?"
Kentteki bazı marketler, dükkanlar açılsa da yıkılan şehirdeki halkın yüzde 80'inin işsiz kaldığına dikkat çeken Emre Öztürk, "İnsanların geliri, işi yok. Nasıl gidip alışveriş yapsınlar? Dükkanlar açılsa kaç yazar, insanların geliri olmadıktan sonra. Alışveriş yapacak para mı var sanki?" diye sordu.
Konuştuğumuz Hataylıların aktardığına göre gıda yardımları da yetersiz. Öztürk, "Beslenme; bulgurdan, pirinçten ibaret değil ama bize verilen gıdalar ağırlıklı böyle. Özellikle çocukların, gençlerin protein yemesi, sebze, meyve tüketmesi lazım. Devlet bana nasıl elektrik, su faturamı yolluyorsa, yemeğimi de yollamalı" yorumunu yaptı.
"Hatay'da yazın 42 dereceler görülür, yetkililerin bir planı var mı?"
Bugünlerde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyretse de Hatay'da yaz aylarında gündüz 40- 42 derecelerin görüldüğüne ve gölgede bile sıcaktan durulmadığına değinen Emre Öztürk, yetkililerin bu duruma ilişkin planlarının olup olmadığını da sordu.
"Yazlık kıyafet, vantilatör, klima ve buzdolabı ihtiyacı arttı ama kimsenin umurunda değiliz"
Kendilerine açıklama yapılmadığından yakınan Öztürk, "Yazlık kıyafet, vantilatör, klima ve buzdolabı ihtiyacı çok arttı ama kimsenin umurunda değiliz" diyerek sitemini dile getirdi.
"'Annem, babam, kardeşim çıkmadı, bulsak da bari mezarları olsa' diyenler var"
Kayıpların durumu ise Hataylıların en fazla canının yandığı konuların başında geliyor.
Yakınlarını arayanlara ilişkin Öztürk, "'Annem, babam, kardeşim çıkmadı, bulsak da bari bir mezarları olsa' diyenler var. Hatay Amatör Kulüpler Başkanı amcam, yengem, kuzenlerim, polis kuzenim, yakınlarımızı yitirdik. Kuzenimin iki bacağı kesildi, böbrekleri iflas etti. Onu enkazdan 20. saatte çıkarmıştık. 45. günde vefat etti. Yakınınız için 'Keşke ilk gün ölseydi' demek çok acı ama onun feryatları, çığlıkları, ağlamalarını duyunca, çektiği ağrılara şahit olunca kahroluyorsunuz" diye konuştu.
İktidarın da yerel yönetimlerin de depremle ilgili süreçte sınıfta kaldığını düşündüğünü belirten Emre Öztürk'e göre en büyük faydayı sivil toplum kuruluşları (STK) sağladı. "STK'ler olmasa hiçbir şey yapılamazdı" diyen Öztürk, gönüllülere teşekkür etti ve bu yapılanları Hataylıların hiçbir zaman unutmayacağını da sözlerine ekledi.
"Çok erken unutulmaya yüz tuttuk, hiçbir şey çözülmedi, yetkilerden cevap bekliyoruz"
Hatay Samandağlı sağlık teknikeri Sedef Uysal da benzer görüşleri dile getirdi. Uysal, "Hiçbir şey çözülmedi. İş yok. Eldekiler de bitti. İllâ kendi işimizi yapalım da demiyoruz artık, yeter ki bir gelirimiz olsun. Başka türlü hayatımızı nasıl yoluna koyacağız" sözleriyle, hayatlarını belirsizlikler içinde sürdürdüklerini, hiç yol kat edemediklerini ve yetkililerin sorulara yanıt vermediğini ifade etti.
"Sadece çadır kentlerin kurulduğu yerlerdeki kişilerin yardıma ihtiyaçları yok, hepimizin var"
Hâlâ çadırların ulaştırılmadığı kişilerin bulunduğunu dile getiren Sedef Uysal'a göre en önemli sorunların başında yardımların, çadır kentlerin olduğu yerlere yığılırken, farklı alanların "üvey evlat" muamelesi görmesi.
"Samandağ'ın mahallelerine, merkez kadar yardım ulaşmıyor. Yardımlar genellikle çadır kentlerin olduğu yere götürülüyor. Sadece çadır kentlerin kurulduğu yerlerdeki kişilerin yardıma ihtiyaçları yok, hepimizin var! Birileri mahallelere, köylere yardım götürürse bir şeyler var, götürmezse hiçbir şeyimiz yok" diyen Uysal, çeşmelerin, şebeke suyunun kullanılamaz halde olduğunu, sıcakla birlikte haşarat, yılan giren çadırların bulunduğunu da ekledi.
"Yazlık kıyafet, vantilatör, klima ve buzdolabı gerekli"
Mevsime uygun kıyafet, vantilatör, klima ve buzdolabı eksikliğine de değinen Uysal, "Burada hiçbir şey çözülmedi, yetkililerden sorularımıza cevap bekliyoruz" şeklinde konuştu.
"Yakınlarımızın dirilerini bulamadık bari ölülerini bulalım"
Konteyner sayısının çok yetersiz kaldığını ifade eden Sedef Uysal, pek çok kişinin onların konulduğu yerde değil kendi mahallelerinde yaşamak istediğine değindi.
Acılarının ilk günkü gibi taze olduğunu ve depremin üzerinden yaklaşık üç ay geçmesine rağmen hâlâ kayıplarını aradıklarını da belirten Sedef Uysal, sözlerini "Yakınlarımızın dirilerini bulamadık, bari ölülerini bulalım. Bu süreç unutulmasın. Biz daha ayağa kalkamadık, bizi unutmayın. Çok erken unutulmaya yüz tuttuk. Bunu hak etmedik" diyerek noktaladı.