"Depremi bekleyen İstanbul'da afet yönetimi planı mahalle mahalle kurulmalı"

İnsani yardım lojistiği ve afet yönetimi uzmanı Prof. Dr. Balçık'a göre İstanbul'un tamamını bir arada planlamak zor. Yerel mekanizmalar etkinleştirilmeli ve kim ne yapacağı adım adım planlanmalı

Hemen hemen her depremden sonra akıllarda bir soru ve endişe beliriyor: Beklenen büyük İstanbul depremi ne zaman olur? 

Bu, bir süre konuşuluyor ardından unutuluyor. Ancak bilim insanları uyarılarını her defasında devam ettiriyor. Bu deprem olacak. Sadece ne zaman olacağı söylenemiyor.
 
6 Şubat 2023 Pazartesi günü Türkiye, tarihinin en büyük felaketini yaşadı. Şehirlerin ortadan kalktığı bir afetti bu. 10 şehirde büyük çaplı yıkım meydana geldi. Ölü sayısı, resmi rakamlara göre 45 bini aştı. Depremin hemen ardından arama-kurtarma, insani yardım ve tahliyelerde büyük aksaklıklar yaşandı. Depremden saatler, hatta günler sonra bile dokunulmayan enkazlar oldu. İnsanlar betonların altlarındaki sevdiklerinin seslerini duyuyordu. O sesler yavaş yavaş kesildi.  
 
Deprem sonrası yaşanan bu büyük kriz, nüfusu birçok ülkeden de fazla olan, Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'un olası depreminin ardından da yaşanır mı? Birçok uzmana göre Türkiye'nin gerçek bir beka meselesi olan İstanbul depreminden önce yapılması gereken çok şey var. Yapı stokunu elden geçirmek bunlardan biri. Zor bir yolculuk olacak.
 
Peki deprem anı ve deprem sonrası neler yapılmalı? Benzer bir krizi aşmanın yolları neler?

İnsani yardım lojistiği ve afet yönetim uzmanı Prof. Dr. Burcu Balçık'la İstanbul'un afet yönetimini konuştuk.
 

 

Burcu Balçık
Prof. Dr. Burcu Balçık / Fotoğraf: Özyeğin Üniversitesi

 


Bir deprem tecrübesi yaşadık. Deprem sonrası arama-kurtarma ekiplerinin intikali ve insani yardım noktasında ciddi aksaklıklar yaşandı. Benzer aksaklıkları olası İstanbul depreminin ardından da görebilir miyiz?

Mevcut durumda evet, öngörebiliriz. Bir koordinasyon ve planlama yapılmazsa ne yazık ki benzerini yaşayacağız diye düşünüyorum.

İstanbul depreminde çevredeki 10 şehrin de etkileneceği öngörülüyor. En önemli konulardan biri arama-kurtarma olacak gibi duruyor. Deprem sonrası için neler yapılmalı?

Arama-kurtarma deprem olduktan sonra ilk 24 saatte yapılması gereken ilk faaliyetler arasında. Bunun da önceden planlanması lazım. Yaşadığımız depremde kaynakların haritalanması ve onların yönlendirilmesinde sıkıntılar yaşandığını gördük. Bunların önceden; mahalle, semt, ilçe bazında haritalanıp, neyimiz var, neyimiz eksik, hangi senaryoda yeterliyiz, hangi senaryoda eksiklerimiz var, afet sonrasında iletişim nasıl olacak, haberleşme kesintileri olduğunda ekipler nasıl haberleşecek, gönüllüler nasıl koordine olacak gibi başlıkların adım adım önceden düşünülüp planlanması gerekiyor. Sadece bunlar da değil hem iletişim sistemlerinin hem bu faaliyetleri destekleyecek lojistik ve ulaşım sistemlerinin planlanması lazım. Ancak bütün bölgeyi ya da İstanbul'un tamamını bir arada planlamak ve yönetmek zor. Nüfus açısından İstanbul'un her ilçesini bir il gibi düşünebiliriz. Yerel mekanizmalar etkinleştirilmeli, aktifleştirilmeli ve adım adım kimin ne zaman hangi senaryoda ne yapacağı planlanmalı. Bunların tatbikatı yapılmalı. Böylece o kaos yaşanırsa sakin ve soğukkanlı bir şekilde ne yapacağımızı biliriz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Küçük bir SMS, trafiği rahatlatabilir"

Ben depremden hemen sonra Hatay'daydım ve Hatay'da sadece arama kurtarma krizi değil, bir tahliye krizi de yaşandı. Hem Hatay'a girmek isteyenler hem de şehirden çıkmak isteyenler yoğunluk oluşturdu. Bu diğer şehirler için de böyleydi. Tahliye nasıl olmalı hocam? Denizden mi yapılmalı? Başka bir yöntem mi bulunmalı?

Tahliye çok kapsamlı bir konu. Çok farklı şekillerde farklı ulaşım şekillerini düşünmek gerekiyor. Bazı insanlar belki tahliye edilmek bile istemeyecek. Yani şu an hala neredeyse bir ay oldu ama enkazı var, evi var, orada değerli şeyleri var. Çadırkente bile gitmek istemiyorlar. Orada evlerinin yanında olmak istiyorlar. Şimdi İstanbul için herkes çaba göstermeye başladı. Burada bütün ulaşım ağlarının değerlendirilmesi, risklerinin belirlenmesi gerekiyor. Gece ve gündüz ayrımı da çok önemli. Deprem gece mi olacak, gündüz mü yaşanacak? İş çıkışında mı olacak? Bunlara göre ayrı ayrı, ilçe ve mahalle bazlı planlar olmalı. Her ilçenin dokusu farklı. Mesela Levent'te iş merkezleri var. Bazı yerler Şişli ya da Taksim gibi ulaşım noktaları. Her saatin verilerinin incelenip, mobilite ve ulaşım haritalarının çıkarılması gerekiyor. Eğer sistemi planlarsak ve toplum olarak bu sisteme güvenirsek insanlar sokaklara çaresizce düşmek yerine sisteme güvendiği, planları bildiği ve tatbikatını yaptığı için mesela 'çocuğumu okuldan almaya mutlaka gitmeliyim' demeyebilir. Bilir ki bir plan var ve okul zaten ne yapacağını biliyor. Bu, küçük bir SMS'le çözülebilir. Arabaya binip belki bir ambulansın ya da arama-kurtarma aracının geçmesi gereken bir yolu tek başıma kapamamalıyım. Yani birey, grup, kurum bazında herkesin ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Sisteme güvenirsek yollara düşmeyiz.

 

Deprem hatay reuters.jpeg
Fotoğraf: Reuters

 

"Bir de telefon hatlarının çökmesi meselesi var"

Bu kadar uyarıya rağmen bence herkes yine telefon hatlarına yüklenecek. Bu yüzden bilgilendirme, farkındalık, bilinç, plan, koordinasyonun hücrelerimize kadar içselleşmeli. Ona göre davranacağımız yeni bir sistem kurulması gerekiyor.

Kahramanmaraş, Hatay ya da Adıyaman'da yıkım yaşandığında o enkazların altında kalanları kurtarmakla görevli insanlar ya da onların aileleri de enkaz altındaydı. Bu bağlamda İstanbul'a dışarıdan gelecek ekiplerin koordinasyonu nasıl değerlendirilmeli?

Uluslararası ya da başka illerden gelecek ekiplerin yetkinlikleri farklı. Her ekibin ekipmanı aynı değil. Kaynaklarımız neler ve afet sonrasında kimin nerede görevli olduğu önceden bilinmeli. Aslında AFAD'ın planlarında bu atamalar yapılmış durumdaydı. Mesela herhangi bir ilin arama-kurtarma grubunun bir senaryo altında nerede görevlendirileceği aslında planlarda var. Şimdi eğer o planlar bir nedenle gerçekleşmediyse, plan yapılmış ama kağıt üstünde kalmışsa bunu sorgulayarak, planın neden işlemediğini değerlendirilerek revize edilmeli.

Neden işlemedi peki?

Bildiğim kadarıyla çok detaylı planlar yapılmıştı. Ama nerelerde eksik olduğuna, en çok yıkımın nerelerde yaşandığına, mevcut ekiplerin nerede çalıştığına yönelik haritalar çıkarılamadı. Herkes bir organizasyonluk, karmaşa ve koordinasyonsuzluk olduğunu sahadan iletiyordu. Bunun nedeni artık haberleşme mi daha iyi olmalıydı, koordinasyon mu daha iyi kurulmalıydı, başka bir mekanizma mı sisteme konulması gerekiyordu o tartışılmalı.

 

 

 

Arama-kurtarma meselesini nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?

Bu ortak akılla birlikte ortaya konup değerlendirilecek bir şey ama en sonunda geldiğimiz noktada bizim afet sonrasında ihtiyacımız olacak şey arama-kurtarma. Keşke böyle bir ihtiyacımız olmasa ama şu anki durumda binalar hızlı bir şekilde güçlendirilip yenilenmezse arama-kurtarmaya olan ihtiyacımız kaçınılmaz görünüyor. Mevcut kaynaklarımız belli. O kaynaklarda eksik varsa geliştirilmesi gerekiyor. Kapasite planlanması ve değerlendirilmesi yapmak gerekiyor. Hangi ekibin nereye kaç saatte hangi yolu kullanarak gideceği belirlenmeli. Kritik tesisler neler? Müdahalede kullanılacak ve mutlaka ayakta kalması gereken tesisler zarar gördü mü? Önce oralara mı gitmek gerekiyor? Bunun gibi sorulara topluca bir plan dahilinde yanıt verilmesi gerekiyor.

"İnsanlar endişeli, hazırlanmak için vaktimiz olabilir"

Beklenen afet için İstanbul özelinde neye öncelik verilmeli?

Bilim insanlarından, çok çeşitli çevrelerden, dezavantajlı kesimlere hizmet eden küçük STK'lardan tutun merkezi olanlara kadar herkesin fikri alınarak çok paydaşlı bir şekilde koordinasyon ve planlama yapılmalı. Tabii bu kolay bir iş değil ama en küçük unsura kadar bilinçlendirme gerekiyor. Bu bina bazında başlamalı. Mesela bina yöneticimiz binada kimlerin yaşadığını bilmeli. Çünkü büyük bir afette birinin merkezden bize ulaşmasını beklemek o ilk saatler için çok makul olmayabilir. Yani bizim yerel olarak güçlü olmamız, kendimize yetmemiz ilk öncelik olmalı. Yani binamızdan emin olacağız. Eğer bir risk varsa neler yapacağımızı bileceğiz. Kaynakları daha yerel bazda hareketlendirmeliyiz. Merkezi yöneticiler bu sistemin koordineli bir şekilde nasıl yürüyeceğiyle ilgili master planlarını yapmalı. Yani ben o sırada ne yapacağım diye düşünmemeliyim. Aslında askerlerin çok hızlı yol alabilmesinin sebebi bu sistemlerin çok fazla tatbikatının yapılmış olması. Herkesin ne yapacağını bilmesi. Bu farkındalık, eğitim planlama ve koordinasyonla oluyor. Hala hazırlanmak için zamanımız olabilir. Şu an bir farkındalık ve ilgi var. İnsanlar endişeli, kaygı içindeler ve bir şeyler bekliyorlar. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU