6 Şubat Pazartesi günü Türkiye için güneş doğmadı. Türkiye çok karanlık bir kış sabahına, büyük bir doğal afete uyandı.
Ülkenin pazartesi günü yaşadığı olay, 1939 depreminden sonra son yüzyılın en büyük felaketi oldu.
Sadece 9 saat arayla odak noktaları Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan iki büyük bağımsız deprem ve ardından şimdiye kadar 1.500'den fazla (altısı 6'dan büyük) artçı sarsıntı Türkiye'nin güneyini vurdu.
7,7 büyüklüğündeki deprem ülkeyi sabah 04.17'de insanlar uykudayken, 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem ise saat 13.24'te yine hemen yakınında meydana geldi.
Uzman görüşleri dikkate alındığında, dünya jeoloji tarihinde o kadar enderdir ki böylesine büyük iki fay kırığı ne yazık ki çok yakın zamanda çok yakın yerde meydana gelmiştir.
7 gün yasta olan Türkiye'nin 10 ilini (Kahramanmaraş, Hatay/Antakya, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa) kasıp kavuran iki büyük bağımsız deprem; Suriye, Irak, Lübnan, Mısır ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail'de de hissedildi. Türk deprem uzmanları depremin beklendiğini, ancak bu kadar büyük bir yıkımın öngörülmediğini belirtiyor.
İtalyan bir deprem uzmanına göre Türkiye'yi 3 metre kaydıran felaket, çok geniş bir alanda çok yıkıcı bir şekilde hissedildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da belirttiği gibi, "Türkiye sadece tarihinin değil, dünyanın en büyük felaketlerinden biriyle karşı karşıya."
Türkiye, Avrasya ve Afrika levhalarının tam ortasında yer alan Anadolu tektonik levhasının üzerinde konumlanıyor; ülkenin batısından doğusuna kadar uzanan 3,5 milyon yıllık Kuzey Anadolu Fayı ve ülkenin güneydoğusunda bulunan 20 milyon yıllık Doğu Anadolu Fayı olmak üzere iki ana fay hattı üzerindedir.
1939'da Erzincan ilini vuran 7,8 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 33.000 kişi vefat etti, 100.000'den fazla kişi yaralandı.
Ayrıca, 1999 yılında ülkenin kuzeybatısı, İstanbul, Kocaeli/İzmit, Sakarya illerini vuran 7,6 büyüklüğündeki Gölcük (Kocaeli/İzmit) depreminde yaklaşık 17 bin kişi hayatını kaybetmiştir.
Bu felaketteki kaybı tahmin etmek çok üzücü ve acı olsa da AFAD Başkanı Yunus Sezer'in son açıkladığı rakama göre 41 bin 20 ölü sayısı ile Erzincan trajedisine yakın, Gölcük deneyiminden daha kötü olabileceğini gösteriyor.
6 Şubat Pazartesi günü meydana gelen iki büyük bağımsız deprem ve yüzlerce artçı sarsıntının ardından bugüne kadar Türkiye'nin 10 ilinde en az 12 bin doğrulanmış bina (evler, okullar, hastaneler, tarihi yapılar...) çöktü, 41 binden fazla insan hayatını kaybetti ve 80 binden fazla kişi yaralandı.
Ve ne yazık ki artçı sarsıntılar ülkenin güney kesimini sarsmaya devam ediyor.
Dün akşam Hatay'ın Defne ilçesinde 6,4 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Ve ne yazık ki çok soğuk, yağmurlu ve karlı hava koşulları ve zamanın hızla ilerlemesi, arama kurtarma operasyonlarını zorlaştırmakta ve endişeleri artırıyor.
Evet, Türkiye'nin bir deprem tarihi var ama doğal afetler her zaman acı getirir ve nesiller üzerinde kalıcı acı izler bırakır.
8 yaşındaki bir kız çocuğunun enkazdan çıkarıldıktan hemen sonra bir kurtarma ekibine hala enkaz altında kalan annesi için "Annem çıkamadı, elimi tutuyordu ama sonra bıraktı ve ses çıkarmadı" diyerek sessiz ve çaresiz ağlayışı; enkazdaki bir kadının "Tam ümidi kesmiştim, uyuyacaktım" derken ki o sakinliği asla unutulmayacak.
Bunun gibi unutulmayacak olan onlarca sözcük, onlarca fotoğraf karesi hafızalara ve yüreklere kazındı...
Ama her şeye rağmen Türk insanının örnek birlik, beraberlik ve dayanışmasına bir kez daha tanık olunuyor ve bu kenetlenme, umutları artırıyor.
Her şeye karşın, böyle bir dayanışma, ancak bu eşsiz millete, ancak bu topraklara özgüdür.
Türk hükümeti de tüm imkanlarını seferber ederek, Türk ordusu ve ülke çapındaki gönüllü gruplarıyla, Türkiye ile dayanışma içinde olan birçok ülkenin arama kurtarma misyonlarıyla omuz omuza çalışıyor.
Türkiye, zor zamanlarda diğer ülkelere yardım eli uzatmanın her daim ön saflarında yer almanın gurur verici bir geçmişine sahiptir.
Ve şimdi, dayanışmanın gücünü dünyanın her köşesinden hissetmenin memnuniyetini yaşıyoruz.
Bugün gördüğümüz uluslararası dayanışma seferberliği, Türk halkının ve Türk devletinin her daim mazlumların yanında oluşunun unutulmadığının bir göstergesidir.
Elbette yaralarımızı saracağız ama trajedisi hafızalarımıza ve yüreklerimize kazınacak...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish