Onlarca hukukçu harekete geçti: Sorumluların "bilinçli taksirle öldürme"den yargılanmaları istendi

Depremde yıkılan binaların müteahhitleriyle buralara ruhsat veren ve denetiminden sorumlu olanlar savcılığa şikayet edildi. Adanalı 170 avukat, bütün sorumluların "bilinçli taksirle öldürme" suçlamasıyla cezalandırılmasını istedi

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler çok geniş çaplı bir yıkıma ve binlerce kişinin ölümüne neden oldu.

Depremin yaralarını sarmak kolay değil.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ailesini ve sevdiklerini kaybeden, enkazın altında kalan yakınlarını arayan yüz binlerce kişi geride kaldı. 

Deprem, ekonomik maliyetinin dışında şehirlerin belleğinden silinmeyecek psikolojik ve sosyolojik izler de bırakacak.

Adanalı 170 avukat, depremin ardından gelen dramda sorumluluğu bulunanlar hakkında harekete geçerek ilk hukuki girişimi başlattı.

Avukatlar, depremin etkilediği 10 şehrin başsavcılıklarına ayrı ayrı suç duyurusunda bulundu.

Savcılıklara verilen dilekçelerde, bütün bu şehirlerde yıkılan binaların müteahhitleri, bu binalara yapı ruhsatı ve iskan verenler ile denetim görevinde bulunanlar hakkında "bilinçli taksirle öldürme" suçlaması yer aldı.

Dilekçede sorumluluğu olanların hukuka aykırı davranışları nedeniyle felaket düzeyinde bir yıkım, çok sayıda ölüm ve yaralanma yaşandığına dikkat çekilerek, bu denli can kaybının yaşanmasına sebebiyet veren sorumlular hakkında soruşturma yapılması ve dava açılması talep edildi.

"Ne doğanın işi ne Allah'ın takdiri"

Olayın son derece açık olduğunun, bazı binaların dimdik ayakta kalırken hemen yanındaki binaların "oyun kağıdı gibi çöktüğünün" ve "binaların altında binlerce insanın hayatını kaybettiğinin" hatırlatıldığı suç duyurusunda, "Bu felaket ne doğanın işi ne Allah'ın takdiridir. Bu tamamen bu çürük binaları yapan, bunların yapılmasına izin veren, bunlara göz yuman ve bunları denetlemeyenlerin sorumluluğudur. Dolayısıyla her şey bu kadar açık iken suçun maddi unsuruna ilişkin yapılacak fazlaca bir açıklamaya gerek yoktur" denildi.

"Herkes deprem geleceğini biliyordu"

Kişilerin ölümüne ve yaralanmasına deprem değil yıkılan çürük binalar neden olduğunun vurgulandığı dilekçede şu ifadelere yer verildi:

"'Bu konuda özel uzmanlık bilgisi olması gereken müteahhitler, yapı ruhsatı verenler, yapıyı denetleyenler ve bu yapılara iskan izni verenlerden bu neticeyi öngörmeleri beklenebilir mi' sorusunun yanıtlanması gerekir. Bu sorunun muhatabı olan kişi ise ortalama bir müteahhit, ortalama bir imar müdür, ortalama bir fen işleri müdürü, ortalama bir yapı denetim uzmanı ve ortalama bir diğer yetkilidir. Ülkemizde bırakınız bu özel bilgiye sahip kişileri, sokaktaki sıradan kişiler hatta bu konuda özel bir eğitimi olmayan bizim gibi hukukçular dahi bu bölgenin deprem bölgesi olduğunu ve burada Richter ölçeği ile 7 ve üzeri büyüklükte deprem beklendiğini bilmektedirler. "Bu felaketten sorumlu olanların ‘öngöremedik' ya da ‘bunu öngörmemiz bizden beklenemezdi, öngörseydik de zaten bina yıkılırdı' gibi savunmalarına itibar edilemez. Bu nedenle gerçekleşen bu neticeler, bu faillere objektif olarak da isnat edilebilir. Böylelikle bu suç açısından maddi unsur tüm unsurları bakımından oluşmuştur."

"Teknoloji ile can kayıplarının önüne geçmek mümkün"

Yıkılan binalarla ilgili alınan tüm izinlerin, binalarda yapılacak bilirkişi incelemesi ile kullanılan malzemenin, binanın yapılış tekniği gibi hususların soruşturulmasının ve bu konuda uzmanından bilirkişi raporu alınmasının da talep edildiği dilekçede, "Günümüz teknolojisi ile depremin can ve mal kaybına sebebiyet vermesinin önüne geçilmesi mümkündür. Buna karşı yetkili şahıs ve mercilerin üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmemesi meydana gelen depremlerle acı kayıpların yaşanmasına sebebiyet vermektedir" ifadeleri yer aldı.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU