Türk siyasetindeki dalgalanmalar: Esad ile uzlaşma

Putin, stratejik önemi nedeniyle Esad'ı feda etmek istemiyor. Esad ise iktidardan indirilmesini kabul etmeyecektir

Fotoğraf: Reuters (Arşiv)

2022'nin sonunda belki de en öne çıkan olay, İran'ın bu hassas stratejik dosyada yer almadığı Suriye, Türkiye ve Rusya üçlü toplantısı oldu.

Bu toplantı habersiz değildi, ancak öncesinde Erdoğan'ın Esad ile görüşmenin mümkün olduğuna ve siyasette küslük olmayacağına dair açıklaması da dahil olmak üzere çeşitli toplantı ve açıklamalar yapıldı.

Bunun akabinde Suriye yönetiminin Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilmesi şartı geldi.

Buna, Putin'in kendisini Ukrayna krizine odaklamak için bu dosyayı soğutma ihtiyacı ve İran'ın protestolar ve rejimin kaderiyle meşgul olması eşlik etti.

Peki Erdoğan, Esad ile uzlaşma konusunda ciddi mi? Suriye krizini çözebilir mi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hiç şüphe yok ki Türk politikası "sıfır sorun" ilkesine geri döndü. Böylece İsrail ve Körfez ülkeleriyle ilişkiler yeniden hareketlendi.

Türkiye'nin güvenliğiyle doğrudan bağlantısı ve Türkiye'nin Ortadoğu, Orta Asya, Kafkaslar ve hatta Avrupa'daki bölgesel rolü göz önüne alındığında, Suriye dosyasında değişiklik görmek doğaldır.

Bu değişiklik, gerçekçi Türk politikasından kaynaklanmaktadır ve amacı, değişken ve tehlikeli bir bölgede Türk güvenliği için kazanımları en üst düzeye çıkarmaktır.

Türkiye, güvenliğini korumak için beklenmedik uzlaşmalara gitti ve dış politikasının temel direklerinden biri olarak gördüğü ideolojik-dinsel ortaklıklardan geri çekildi.

Türk liderliğinin büyük bir uluslararası oyunun merkezinde olduğunu, özellikle Birinci Dünya Savaşı'ndaki deneyimi ona büyük bir imparatorluğun kaybına mal olduğu için yanlış atılmış herhangi bir adımın belki de ondan daha büyük ve büyük zarar verebileceğini bildiğini kabul etmeliyiz.

Buna göre Suriye-Türkiye diyaloğu şunları hedefleyen bir manevradan başka bir şekilde okunamaz:

Birincisi, Dondurulmuş Suriye dosyasını, özellikle ABD-Rusya çatışması daha da karmaşık hale getirecek, Kürtlerin Kuzey Irak'ta ve Suriye'de artan gücü, Türkiye'nin ulusal güvenliği için stratejik bir tehdit oluşturacaktır.

Realpolitikte devleti korumak birincil hedef olduğundan, Türkiye en kötü koşullarda dahi Suriye dosyasını hareketlendirmenin kendisi için faydalı olacağına inanıyor. Çünkü bu, oyuncular için kabul edilebilir minimum seviyeyi bilmesini sağlayacaktır.

Türkiye, anlaşmaya varılması durumunda güvenliğine verilen zararı etkisiz hale getirebilecek ve bu hamleyle, Suriye'nin geleceği için hazır bir planı olmadığını bildiği için özellikle Amerika'yı daha iyi bir teklif yapmaya zorlayabilir.


İkincisi, Erdoğan'ın kişiliği, değişken siyaseti ve siyasi gerçekçiliğe olan inancıyla ün kazandığı için stratejik sıçrama yapmasına izin veriyor.

Bu nedenle, Türkiye'nin artık müzakere masasına oturabileceğine ve maksimum kazanımlar elde edebileceğine inanıyor.

Rusya'nın Karadeniz'i kontrol eden Türkiye'ye ihtiyacı var ve Rusya-Asya komşuluğunda ona ihtiyacı var. Bu iki ülke Libya ve Suriye'de de temas halindeler.

Amerika'nın Ukrayna'da, NATO'da, Orta Doğu'da, Orta Asya'da ve Kafkasya'da Türkiye'ye ihtiyacı var.

Dolayısıyla Erdoğan, dostu Putin ile Türkiye'nin Suriye'deki güvenliği konusunda diyalog başlatmanın kazanılmış bir hak olduğuna inanıyor ve bunun aynı zamanda kuşatma altındaki Rusya'nın da işine geldiğini biliyor.

Putin, Suriye dosyasını soğutmanın veya çözmenin, artan Türkiye tehdidi karşısında Erdoğan'ı Esad'la her iki tarafın da çıkarlarını garanti eden bir anlaşmayla sonuçlanacak ikili görüşmeleri başlatmaya sürüklemek için bir fırsat olduğuna inanıyor.

Ancak Erdoğan, bu yolun kolay olmadığının ve kısa vadede somut sonuç vermeyeceğinin, ancak Suriye konusunda uluslararası ve bölgesel pazarlıklara kapı aralayan bir yol olduğunun farkında.

Türkiye, komşuları olması nedeniyle mülteciler ve İslami hareketlere verdiği destek sayesinde bölgede en güçlü konumda olduğu için bundan en çok yararlanan taraf olacak.


Üçüncüsü, Erdoğan, Arapların Esad'ı İran'dan uzaklaştırma arzusu olduğuna inanıyor ve bu arzu henüz bölgedeki etkili ülkeleri ikna edecek bir projeye dönüşmedi.

Bu nedenle İran'ın katılımı olmadan ve Körfez ülkeleriyle iyi ilişkileri olan Rusya'nın himayesinde Şam ile diyaloğun, Türkiye'nin bu ülkelerle olan rolünü güçlendireceğine inanıyor.

Erdoğan, Arap çatısı altında Şam'la yapılacak bir anlaşmanın sınırlarının güvenliğini garanti altına alacağına, ekonomisini canlandıracağına ve Libya krizi ve bunun Yunanistan ile ilişkilere yansımaları gibi Türkiye'nin ulusal güvenliğiyle ilgili diğer dosyaların çözümlenmesini kolaylaştıracağına da inanıyor.

İran'ın yokluğu, Türkiye'nin, İran'ın Arap ulusal güvenliğine ve bu ülkelerin iç dokusuna yönelik müdahalesi ve tehdidinden zarar gören Arap ülkelerini kışkırtmama arzusu olarak yorumlanabilir.
 


Dördüncüsü, Erdoğan, Esad'la diyaloğun kendi imajı için bir tehlike olduğunun farkında.

Erdoğan, Kur'an-ı Kerim okuyan, her daim mazlumları ve Müslümanları savunan, mümin bir lider olarak gösterişli bir imaj çizdi ve bu sayede İslam dünyasında benzersiz bir popülerlik kazandı.

Dolayısıyla savaş suçlusu olmakla suçladığı Esad'la el sıkışma ihtimali, bu imajı tamamen yıkmak olacaktır.

Ancak diyaloğun tek amacının terörle mücadele olduğunu ve Türkiye'nin güvenliğini ve sınırlarını korumaya çalıştığını açıkça belirten Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a göre Erdoğan bu yolda dönüş çizgisini korudu.

Akar ayrıca Suriye krizinin, barışçıl güç devrini şart koşan 2254 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Kararına uygun olarak tutarlı ve kapsamlı bir şekilde çözülmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu, Esad-Erdoğan görüşmesinin Suriye medyasının söylediğinin aksine eli kulağında olmadığı, daha ziyade Türkiye Dışişleri Bakanı'nın dediği gibi müzakerelerde teknik ve ardından siyasi olarak kaydedilen ilerlemeye bağlı olarak sonrasında görüşmenin gerçekleşebileceği ya da gerçekleşmeyeceği anlamına geliyor.

Başka bir deyişle Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi kararıyla imzalanan bir Türk diplomatik zaferinin doruk noktası olmadıkça Esad ile görüşmek istemiyor. İran bunu asla kabul etmeyecektir.


Bu okuma, Erdoğan'ın Esad'ı kurtarmak konusunda istekli olmadığını doğruluyor, çünkü Esad'ı kurtarmak onun imajını ve uzun vadeli güvenliğini yok ediyor.

Putin, stratejik önemi nedeniyle Esad'ı feda etmek istemiyor. Esad ise iktidardan indirilmesini kabul etmeyecektir.

Müzakere masasında oturanlar ister istemez iyi niyet gösterisi yaparken, ilk tehlike anında savuracakları zehirli hançerleri arkalarına saklıyorlar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU