Boğaziçi Üniversitesi'nde Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan ve Ağustos 2021'de Prof. Dr. Naci İnci'nin göreve gelmesi ardından da devam eden protestolar gündemdeki yerini koruyor.
Akademisyenlerin rektörlük binasına sırtını dönerek "özerk", "demokratik üniversite" talebiyle başlattıkları eylemler ve kampüsteki gelişmelerle ilgili Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, Independent Türkçe'ye konuştu.
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki verilerin kamuoyuna yansıması ardından Prof. Dr. Tuna Tuğcu, sizin Yüksek Öğretim Kurumu'na (YÖK) şikayette bulunduğunuzu ve kamu hizmetinden çıkarılmasını talep ettiğinizi açıkladı. Bu iddia doğru mu? Doğru ise nedeni nedir?
Boğaziçi Üniversitesi mensuplarının kişisel verilerinin sızması söz konusu dahi değil. Bu tamamen Tuna Tuğcu'nun hayal dünyasında kurguladığı bir komplo teorisi.
Tam aksine biz göreve geldiğimiz ilk günden itibaren bilgi işlem sisteminin altyapısının daha güvenlikli hale gelmesi için mesai harcıyoruz.
Şunu üzülerek belirtmek zorundayım. Üniversitemizin bilgi işlem sistemi içler acısı bir durumdaydı. Pek çok acemilikler ve tedbirsizlikler yapılmış. Sunucular değişik birimlere dağıtılmış, korunaksız yerlerde, açıkta saklanıyordu.
Su basmasına karşı ne bulunmuşsa tahta-tuğla bir şeylerin üzerine konulmuş. Gerekli siber güvenlik prosedürlerinden bahsetmiyorum bile.
Biliyorsunuz ulusal ve uluslararası kriter kabul edilen bazı güvenlik standartları var. Biz bunların yanına bile yaklaşamamışız. Ben bunları gördüğümde inanamadım.
Bu konuda hızlıca harekete geçtik. Açıkların tespit edilmesi için güvenlik testlerine başlandı fakat hemen ardından medyaya da yansıyan bu hadise yaşandı.
Bir grup akademisyen Tuna Tuğcu'nun liderliğinde Bilgi İşlem Merkezi'ni bastılar. Bunu yapmak için bütün idari personelin Kandilli'de Cumhurbaşkanımızın da katıldığı açılış töreninde bulunduğu saati seçmişler. İlgili personeli tehdit ederek bazı evrakı almışlar.
Bir kamu dairesini vakit gözeterek basmak, personeli tehdit etmek, özellikle de evrakın gasp edilmesi… Bunlar çok ciddi suçlardır. Mevzuatın öngördüğü ceza kanunlar çerçevesinde soruşturmacı tarafından önerildi. Bizim şikayet etmemizle bir alakası yok.
Basın-yayına yaptığı açıklamalarla bize iftira atan ve baskın olayını da organize ettiği anlaşılan Tuna Tuğcu, Bilgi İşlem Merkezi'nin eski yöneticisi. Buradaki bazı eski personel üzerinde de etkisi var.
Dolayısıyla bütün bu "bilgilerimiz çalınıyor" yaygarasının sebebini de anlıyorsunuz. Bizim harap haldeki bilgi işlem altyapısını güçlendirme çalışmalarımızı sabote etmeye çalışıyorlar; çünkü, kendi kabahatlerinin, beceriksizliklerinin ortaya çıkmasını ve Bilgi İşlem Merkezi üzerinde kurdukları hakimiyeti kaybetmek istemiyorlar.
Üniversiteye alınacak sözleşmeli personel ilanının arasında bulunan 8 teknisyenin işe alımı için erkek olmak şartı koyulduğu kamuoyuna yansıdı. Bu uygulamanın gerekçesi nedir?
Birincisi bizim kız ve erkek yurtlarımız var. Bu yurtlarda çalışan personelin alımında cinsiyet belirtilir. Kız yurduna erkek, erkek yurduna kadın çalışan görevlendirmiyoruz.
İkincisi, bazı personelin iş tanımı içerisinde kalorifer dairesine girmekten, bina-çatı bakım onarımına kadar değişebilen ve fiziksel güç gerektirecek görevler var. Bu tür ağır fiziksel gereksinimleri olan işler için ilanı açan birim tarafından cinsiyet şartı eklenmiş.
Bu ihtiyaçları ve kadro koşullarını birimlerimiz kendileri belirliyorlar. Biz de onların ihtiyaçlarına göre ilan açıyoruz. Bizim bütün birimlerimizde kadın ve erkek çalışanlar var. Bu ilan üzerinden yapılan eleştirileri iyi niyetli bulmuyorum.
YÖK'ün hazırladığı "Üniversite İzleme ve Değerlendirme 2022" raporu üniversitenin birçok alanda geride kaldığını gösteriyor. En yüksek yüzde 10'luk dilimde atıf alan yayın sayısının 2020'de 621 iken 2021'de 580'e düştüğü, Times Higher Education (THE) Dünya Üniversite Sıralaması'na göre 2018'de bölgesel (Asya) sıralaması 67 olan Boğaziçi'nin, 2019'da 88'e, 2020'de 138'e, 2021'de 167'ye gerilediği, Boğaziçi'nin, QS Dünya Üniversiteleri Sıralaması'na göre bölgesel (Asya) sıralaması 2021'de 189'a düştüğü, Ar-Ge'ye harcadığı payın azaldığı, endüstri ile ortak yürütülen proje sayısının da gerilediği görüldü. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Nedeni nedir?
Üniversitemiz öğrenci kalitesinde Türkiye'nin öncü üniversitesiyken maalesef araştırma alanında geri kalıyor. Ülkemizin yeni kurulan özel üniversiteleri ve rakibimiz olan devlet üniversiteleri yeni yatırımlarla ve farklı alanlarda yaptıkları açılımlarla ileri giderken bizim yerimizde saymamız kabul edilemez.
Her alanda yeni enstitü ve fakültelerle, yeni kampüs alanlarıyla, araştırma ve laboratuvar imkanlarıyla ve en önemlisi genç ve dinamik akademisyenlerle büyümeye devam etmemiz lazım.
Lisanstaki başarımızı, lisansüstü eğitimde ve araştırmada da göstermeliyiz. Araştırma üniversitesi vizyonuna uygun olarak araştırmacı kapasitemizin artırılması gerekiyor. Bizim yönetimimizin zaten kendine hedef olarak koyduğu konulardan biri budur.
40 yıldır bünyesinde herhangi bir bölüm ya da enstitü kurulmayan belki de tek üniversite biziz. Uluslararası düzeyde rekabetin arttığı alanlarda, mesela veri bilim, yapay zeka, mikroelektronik gibi alanlarda atılım yapamamışız.
"Küçük olsun bizim olsun" anlayışı yüzünden yol alamıyoruz. Bu statükocu tavır değişirse her şey değişir. Biz buna inanıyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi'nde akademisyenler 700 günü aşkın süredir bir eylem yapıyor ve arkalarını 490'ıncı kez rektörlük binasına döndüler. Meslektaşlarınız rektörlüğe sırtını döndüğünde ne hissediyorsunuz?
Her öğlen 15 dakikalık bir eylemi devam ettiren aşağı yukarı 10-15 akademisyenden oluşan bir grup var. Bazı günler sayıları biraz daha artıyor ama bunların önemli bir kısmı da zaten emekli öğretim üyeleri.
Bizim için bir mahsuru yok. Herkes kendini farklı şekillerde ifade edebilir. Fakat; ben bunu çok ilkel bir iletişim yöntemi olarak değerlendiriyorum. Öğrenciler bile bu anlamsız tavırlardan sıkılmış görünüyorlar.
Açıkça dillendirilmese de herkes biliyor ki bu arkadaşlar eski dönemdeki imtiyazlarını ve konfor alanlarını koruma gayretinde olan bir grup.
Dikkat edin eylemlere katılanların neredeyse tamamı eskiden idari pozisyonlarda olan arkadaşlar. Üniversiteyi sahiplenmiyorlar; kendilerini üniversitenin sahibi zannediyorlar. İktidarlarını kaybettikleri için de hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Ama az önce siz de ifade ettiniz, üniversitemiz bazı akademik ölçeklerde geriye gidiyor. Boğaziçi Üniversitesi küçük bir elitist grubun keyfine bırakılamaz. Burası ülkemizin incisi bir kamu kurumu. Milletimizin üniversitesi. Onlar istemese de biz üniversitemizi ileri götüreceğiz
Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının ekim ayında düzenledikleri Mezunlar Günü Etkinliği'nin üniversite yönetimi izin vermediği için ilk kez okul dışında yapıldığı gündeme geldi. Mezunlar kampüse alınmadıkları için uygulamaya tepki gösterdi. Neden böyle bir karar alındı?
Yine yanlış bir bilgi. BÜMED 5 Kasım'da mezun etkinliğini kampüsümüzde gerçekleştirdi. Bir gün boyunca kampüsün altındaki tünellere varıncaya kadar neredeyse bütün kampüs alanlarını kullandıkları bir etkinlik gerçekleştirdiler.
Bahsettiğiniz hadise ilk başvurularının reddedilmesidir. Dernek, etkinlikle ilgili resmi izin sürecini başlatmadan duyurular yaparak üniversite yönetimini yok sayan bir yol izledi.
Böyle bir etkinlikle ilgili mekanın durumunu sormadan, üniversite yönetimine adeta bir emr-i vaki yapılması kabul edilemez.
Birkaç yüz insanın katılacağı kapsamlı bir etkinlik için güvenlik ve altyapı hazırlıkları yapılması gerekir. Hafta sonu bu kadar insanın çöpünün nasıl toplanacağı dahi personel için bir iş yükü.
Mezun dernekleri, gerekli prosedürü izlemeleri ve asgari kurumsal nezaketi korumaları halinde kampüsümüzde her faaliyeti gerçekleştirebilirler.
"Hepsi her zamankinden daha coşkulu devam ediyor; 'Buraya gelmeseydik' diyen kim?"
Üniversitede yaşanan ve basına yansıyan durumlarla ilgili öğrencilerin ve öğretim üyelerinin morallerinin bozulduğu, "Buraya gelmeseydik" diyen öğrencilerin olduğu belirtiliyor. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
2022 yılında üniversite sınavında ilk 1000'e giren öğrencilerin 773'ü Boğaziçi Üniversitesi'ni tercih etti. Geçtiğimiz sene bu sayı 700 oldu. İlk 100'e giren öğrencilerin 68'i bizi tercih etti. Geçen sene bu sayı 62'ydi.
Hukuk fakültemiz bu yıl ilk kez öğrenci kabul ediyor olmasına rağmen devlet üniversiteleri arasında ikinci sıraya yerleşti.
Üstelik bu sene eğitime başlayan öğrencilerimiz hazırlık eğitimlerini Kilyos'taki ücra ve ıssız kampüsün yerine, Anadolu Hisarı'nda bulunan yeni kampüsümüzde alıyorlar.
Burası boğazın kenarında, merkez kampüsümüzün hemen karşısında, İstanbul'un en güzel semtlerinden birinde yer alıyor. Eğitim ve araştırma faaliyetleri, sosyal faaliyetler, kulüp etkinlikleri, konserler, hepsi her zamankinden daha coşkulu devam ediyor.
"Buraya gelmeseydik" diyen kim? Boğaziçi Üniversitesi bir cazibe merkezidir.
"Eleştirilerinde samimi olsalardı daha önceki atanan rektörü de protesto ederlerdi"
Üniversitede konuştuğumuz öğretim üyesi ve görevlilerinin taleplerinden birinin, "Akademisyenlerin dahil olduğu bir sistemle rektörün seçilmesi" olduğu görülüyor. Bu talebi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boğaziçi Üniversitesi bir kamu üniversitesidir. Tüm kamu üniversitelerinde rektörler nasıl göreve geliyorsa Boğaziçi'nde de aynı şekilde gelir.
Rektör seçimini demokrasi adına savunanlar kavram kargaşası içindeler. Demokratik ülkelerde önemli kamu kurumlarının başında ya halkın seçilmiş temsilcileri ya da onların atadığı bürokratlar bulunur. Başhekimleri doktorlar, okul müdürlerini öğretmenler, emniyet müdürlerini polisler seçmez.
Kamu kaynaklarıyla finanse edilen ve görevi halka hizmet olan bir kurumun yöneticisinin, o kurumda çalışan insanlar tarafından seçilmesi demokrasi değildir. Bilakis bu anti-demokratik, vesayetçi bir durumdur.
Bunu savunan insanlar, bütün kaynakları kamudan gelen ve Türkiye'nin en iyi öğrencilerinin okuduğu bu güzide kurum bize terk edilsin, biz yönetelim, devlet karışmasın demek istiyorlar.
Dünyanın önde gelen birçok üniversitesinde de rektörler atanarak göreve gelirler. Bazıları ABD'de ya da Avrupa üniversitelerinde doktora yapmış arkadaşların Boğaziçi Üniversitesi'nde ille de seçim diye tutturmasını garip karşılıyorum.
Aynı şekilde Türkiye'de Koç ya da Sabancı Üniversitesi gibi rektörü atanan bazı okullarda çalışan arkadaşlarımızın verdiği tepkiler de garip.
Eğer eleştirilerinde samimi olsalardı daha önceki atanan rektörü de protesto ederlerdi ama makamlarını korudukları için gayet uyumlu çalıştılar.
Kaldı ki bizde üniversitenin içinde öğretim üyelerinin yönetim süreçlerine katılımı anlamında bir demokrasi de hiçbir zaman olmamıştır.
Ben 30 yıldır bu üniversitenin hocasıyım. Gayet iyi biliyorum. Daha ziyade bir oligarşi yapısı vardı. Daima aynı kişiler yönetimde bulunurlar, idari makamları kendi aralarında değiştirirler ve kendi sosyal grupları haricindekileri dışlarlardı.
Seçimler biraz malumun ilanı gibiydi. Yeni akademisyenlerin belirlenmesi noktasında da hep bu grubun baskınlığı var.
Mesela ben sormak isterim. Üniversitemizdeki 200'den fazla kadın öğretim üyesi arasında neden bir tane dahi başörtülü akademisyen yok?
Bulundukları akademik birimleri domine eden hatta emekli olduktan yıllar sonra dahi bu oligarşik tutumu devam ettiren bazı hocalar, genç akademisyenleri yönetim süreçlerine ne oranda katmaktadırlar? Demokrasi adına önce bunları konuşalım.
Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mohan Ravichandran nedenini bilmediği bir şekilde rektörlük tarafından işine son verildiğini açıkladı. Emeritus Profesör Dr. Alpar Sevgen'in de üniversite ile ilişiğinin kesildiği gündeme gelmişti. Böyle bir karar alınmasına neden ihtiyaç duyuldu?
Kadrolu bir öğretim üyemizin işine son verilmesi söz konusu olamaz. Böyle bir yetkimiz yok. Alpar Sevgen üniversitemizden yıllar önce yaş haddinden emekli olmuş eski bir öğretim üyesi.
Bizde emekli öğretim üyelerinin eğitim ve araştırmaya katılmaya devam etmeleri bir gelenektir. Söylediğim gibi, bazı emekli akademisyenler herhangi bir yetki ve sorumluğu olmadığı halde bulundukları akademik birimleri yönetmeye ve üniversiteyi istedikleri gibi yönlendirmeye çalışıyor.
Son dönemdeki eylemlerde aktif rol oynayan ve tahrik edenlerin de çoğunlukla bunlar olduğunu görüyoruz.
Bu durumdaki 8-10 emekli hocanın dışarıdan ücretli olarak ders vermesi geçen dönem onaylanmadı. "İlişik kesmek" diye lanse edilen budur.
Fakat bölümler tarafından açılması önerilen diğer 240 civarı ücretli dersin hepsini onayladık. Eğer genç akademisyenler üzerinde tahakküm kurmak ve üniversitede huzuru bozmak yerine eğitime ve araştırmaya katkı yapmak istiyorlarsa bu arkadaşların da önümüzdeki dönemlerde başımızın üstünde yeri var.
Mohan Ravichandran'a gelince, kendisi hizmet sözleşmesi ile istihdam edilebilen yabancı uyruklu bir akademisyen. Sözleşmesi bitince yeni sözleşme imzalanmamıştır. Sözleşmesinin yenilenmeme gerekçelerini kişisel veri içerdiğinden açıklamamız doğru olmaz.
"Ünal Bey inatla ve ısrarla mevzuatı yok sayıyor; suç işliyor"
Ekonomi Bölümü Eski Başkanı Prof.Dr. Ünal Zenginobuz, hakkında 7 soruşturma yürütüldüğünü, sürecin yasal olmadığını, ders verilmesine engel olunduğunu, Boğaziçi bağlantılı e-mail adresinin kapatıldığını dile getiriyor. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Ünal Bey şu anda hakkında devam eden çok sayıda soruşturması var. Ünal Bey inatla ve ısrarla mevzuatı yok sayıyor ve suç işliyor.
Bardağı taşıran son dalma bir öğrencimizin mahkeme kararına rağmen sınav hakkını vermemesi oldu.
YÖK azami sürede mezun olamayan öğrencilere pandemi sürecinde bir defaya mahsus olarak ek sınav hakkı tanıdı. Bütün bölümlerimizde bu durumdaki öğrenciler sınav hakkından faydalandılar.
Sadece Ünal Bey bu sınav hakkını tanımayı reddetti. Üniversite Yönetim Kurulu kararı aldık, yine reddetti. Öğrenci mahkemeye gitti ve kazandı. Yine reddetti.
Biz ikinci bir yönetim kurulu kararı daha aldık ve hakkında soruşturma başlattık. Nihayet ceza alacağını anlayınca öğrencinin sınav takvimini oluşturdu fakat bu süreçte öğrencimiz aylarını kaybetti.
Bizim zorlamamız ve mahkeme kararı olmasa belki de bu hakkı hiç tanınmayacaktı.
"Kendi bildiğinden başka kural tanımayan bir profesör tarafından en mutlu günleri sabote edildi"
Bu olaydan önce de bölüm birincilerinin belirlenmesi ile ilgili süreçte alenen mevzuatı yok sayan bir tavır gösterdi.
İktisat bölümünde yönetmeliğe göre 3 bölüm birincisi belirlenmiş. Fakat Ünal hoca kendine göre bir yöntemle bir bölüm birincisi seçmiş.
Tören sırasında diğer iki öğrenciyi son derece kaba bir üslupla kürsüden indirerek ödülü tek bir öğrenciye vermiş. Bu kabul edilebilir bir şey değil.
Diğer 2 öğrenci ödüllerini alamadılar. Kendi bildiğinden başka kural tanımayan bir profesör tarafından en mutlu günleri sabote edildi.
"Hiçbir üniversitede ya da kamu kurumda bunlar göz ardı edilemez"
Üniversitelerde çok kültürlü bir ortam oluşsun diye yabancı öğrencilere kontenjan ayırılıyor. Biz de bazı yüksek kriterler koyarak bölümlerimize 2-3 kişilik kontenjanlar ayırdık.
Bütün bölümlerimiz başvuran yabancı uyruklu adaylar arasından seçimlerini yaptılar. Sadece Ünal Hoca yabancı öğrenci seçimiyle ilgili süreci yürütmeyi reddetti.
Uyarıldı, tekrar talep edildi fakat kabul etmedi. Görevini yapmadığı gibi üniversiteye arka kapıdan usulsüz öğrenci alındığına dair komplo teorileri yaymaya başladı, dekan hocamıza ve kabul edilen yabancı öğrencilere iftirada bulundu.
Hiçbir üniversitede ya da kamu kurumda bunlar göz ardı edilemez. Tabii ki yasal işlem başlattık. Göz ardı edersek biz de sorumlu oluruz.
Ünal Bey hala TV'lerde birtakım ithamlarda bulunmaya ve iftiralar saçmaya devam ediyor. Bunlarla ilgili de hukuki tedbir alacağız.
"Bazıları sırf yönetim zafiyeti algısı oluşturmak için üniversitedeki sistemi tıkamaya çalışıyor"
Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Murat Önder'in kendisini Ekonomi Bölümü Başkan Vekili olarak atadığı basına yansıdı. Bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Murat Hoca dekan olarak göreve başladıktan sonra görevde olan İktisat Bölüm Başkanı Ünal Zenginobuz ile bir süre birlikte çalıştı.
Bölüm başkanının usulsüzlük ve kural tanımazlıklarına, görev yapmasını engelleme çabalarına rağmen, bir uzlaşma zemini bularak görevini yerine getirmeye çalıştı.
Fakat sonunda iktisat bölüm başkanı, bazı öğrenci ve öğretim üyelerimizi dahi mağdur eden icraatlarda bulundu.
Öğrencilerin eğitim hakkını engelleme boyutuna varan usulsüzlükler karşısında biz soruşturma süresince kendisini görevinden uzaklaştırmak zorunda kaldık.
Murat Hoca şimdi vekaleten bölüm başkanlığı yapmak zorunda kalıyor. Kendisine mevcut durumun hiçbir faydası yok. Aksine üzerine ekstra iş yükü alıyor.
Murat Hoca bölüm başkanı olacak makul bir aday bulacaktır. Dekanın bölüm başkanı atayabilmesi için yasal mevzuat gereği önce anabilim dalı başkanlarından görüş alması gerekir.
Fakat, fakültedeki usulsüzlüklerin bir parçası olarak, uzun yıllardır anabilim dalı başkanları seçilmemiş. Dekan Hoca önce anabilim dalı başkanlığı için seçim sürecini başlattı ve geçtiğimiz günlerde seçimler gerçekleşti.
Bundan sonraki aşamada anabilim dalı başkanlarından görüş alarak bölüm başkanlığı için atama yapacak. Bu arada mecburen bölüm başkanının sorumluluklarını da yerine getirecek.
Anlaşılmayan nokta şu; üniversitede işleyiş devam etmek zorunda. Akademik ve idari süreçlerin tıkanmasına, öğrencilerin ders, sınav gibi işlemlerinin aksatılmasına biz müsamaha gösteremeyiz.
Bazıları sırf yönetim zafiyeti algısı oluşturmak ya da bize karşı bazı ithamlarda bulunmak için üniversitedeki sistemi tıkamaya çalışıyor. Buna biz izin vermeyiz. Bunu yapmaya çalışanlara da yetki sınırlarımız içinde ve yasaların gerektirdiği şekilde müdahale ederiz.
"Bir usulsüzlüğe müdahale ettiğimiz anda hemen yaygara kopuyor"
Yakın zamanda Boğaziçi Üniversitesi farklı bölümlerden öğretim üyeleri; yaptıkları ortak açıklamayla üniversite bünyesindeki akademisyenlerin görev yapmasının sizin tarafınızdan engellendiğini belirtti. Mesnetsiz gerekçeler görevden alınmaların olduğunu, seçilen bölüm başkanlarının atanmadığını, öğretim üyelerine soruşturmalar açıldığını, bazılarının kampüse girmesine izin verilmediğini ifade ettiler. Bu tepkileri nasıl karşılıyorsunuz?
Hiçbir akademisyenin görevini yapmasının engellenmesi söz konusu dahi olamaz. Tam aksine bizim aldığımız idari kararlar Boğaziçi Üniversitesi'nde eğitim ve araştırma faaliyetlerinin aksamadan ve iyileşerek devam etmesi içindir.
Biz bazı alanlarda ciddi bir sistemsizlik ve kuralsızlık görüyoruz. Bu durum çok fazla keyfiliğe ve usulsüzlüğe yol açıyor. Üniversitenin kaynaklar israf ediliyor.
Bu sistemsizlikten birilerinin kendine bir konfor alanı inşa ettiğini görüyoruz. Biz bir sistem kurmaya ve kuralları uygulamaya çalıştığımızda konfor alanını kaybeden insanlar hemen tepki veriyorlar.
Bir usulsüzlüğe müdahale ettiğimiz anda hemen yaygara kopuyor. Karalama ve manipülasyon kampanyası başlıyor.
Bu tepkilerini son derece normal karşılıyorum. Fakat üniversitede eğitim ve araştırma faaliyetlerin zarar veren ya da idari işleyişi sabote eden davranışları biz kabul edemeyiz.
Akademik görevlerini bir kenara bırakarak derslerde ve diğer üniversite ortamlarında yalan ve yanlış bilgilerle öğrenciler ve hocalar arasında infial çıkarmaya çalışan, iftira, tehdit ve hakaret ile mahalle baskısı yaratan ve Boğaziçi'ne zarar veren herkes yasal sonuçlarına katlanmak durumunda.
Boğaziçi Üniversitesi'ne yönelik basına henüz yansımayan yeni projeleriniz var mı? Varsa bunlarla ilgili bilgi alabilir miyiz?
Biz yönetime geldiğimiz günden bu yana Boğaziçi Üniversitesi için hem idari hem de akademik anlamda birçok yenilik yaptık. Birçoğu hala devam eden projelerimiz var.
Anadolu Hisarı Kampüsü 40 yıl sonra Boğaziçi'ne kazandırılan ilk fiziksel mekan. Boğaziçi Üniversitesi adına yakışır şekilde boğazın iki yakasını bir araya getiren bir üniversite haline geldi. Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu'nu, 20 yıl sonra hak ettiği şekilde bir fakülteye dönüştürdük.
Hukuk fakültemizi kurduk ve eğitime başladık. Veri Bilimi ve Yapay Zekâ Enstitüsü kuruldu ve faaliyetlerine başladı. İletişim fakültemiz kuruldu ve eğitime hazırlanıyor.
Şu anda üzerinde çalıştığımız çok sayıda altyapı yatırımı var. Önümüzdeki 3 yılda bunları gerçekleştirebilirsek üniversitemiz çağ atlayacak diye düşünüyoruz.
Bilgi İşlem altyapımız yenileniyor ve güçlendiriliyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız sorunları artık yaşamak istemiyoruz. Siber güvenlik anlamında kendimizden emin olmalıyız.
Mevcut riskli yapılarımızı yenilemek ve nispeten eski ve enerji-verimsiz binalarımızı enerji-verimli hale getirmek için Dünya Bankası'ndan yaklaşık 2 milyar TL üzerinde kaynak temin ettik. Bu kaynak ile üniversitemizde yaklaşık 240.000 m2 alanı yenileyip modern ve güvenlikli alanlara çevireceğiz.
Karbon ayak izimizi azaltmak ana hedeflerimizden. Boğaziçi Üniversitesi tüm enerjisini yenilenebilir kaynaklardan alan, bu enerjiyi en verimli şekilde harcayan dünyanın ilk karbon-free ve enerji-free üniversitesi olacak.
© The Independentturkish