Akşener: İstanbul'u iki kere kaybettiler, hala akıllanmadılar

"Bu karar, millet iradesine yapılmış, vesayetçi bir müdahaledir. Bu karar, Türk demokrasisine vurulmuş bir darbedir"

Fotoğraf: AA arşivi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyasi yasak cezaları konusuna değindi ve iktidara sert eleştiriler yöneltti:

Hatırlayın, 31 Mart İstanbul seçimlerini, düzmece yalanlarla iptal ettiler. Sandıkların güvenliğinden kendileri sorumluyken muhalefeti, hile yapmakla suçladılar. Üzerinden 3 buçuk sene geçti. Tek bir kişi bile yargılanmadı. Kuyruklu yalanlarını destekleyecek tek bir delil bile bulanamadı. Ama siyasi tarihimize, bu kara lekeyi sürenler, utanmadılar. Milletimizden, bir özür bile dilemediler. Peki sonuçta ne oldu? Millet iradesi yok sayıp, demokrasiye indirmeye çalıştıkları darbenin karşılığında, İstanbul’u bir kere değil, tam iki kere kaybettiler. Belli ki, hâlâ daha akıllanmamışlar…  Hâlâ daha, hezimeti hazmedememişler. Hâlâ daha, millet iradesini kabullenememişler. Hâlâ daha, demokrasiyi içselleştirememişler. Ve bu sefer de, Türkiye’yi kaybedecekler…

“Bu karar, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gündemidir”

“Ak Parti iktidarının millet iradesini bastırmaya çalışan bir vesayet rejimi olduğu bir kez daha gözler önüne serildi” diyen İYİ Parti lideri, şöyle konuştu:

Yargıyı, demokrasiye karşı, bir sopa olarak kullanan, 28 Şubat zihniyetinin, günümüzdeki temsilcisi olduğu bir kez daha açığa çıktı. Seçimle alamadıkları İstanbul’u, hatta düzelteyim, seçimle alamayacakları İstanbul’u yargı yoluyla almak için yine bir rezilliğin peşine düştüler. Kadınlara “sürtük” demenin suç sayılmadığı bu ülkede İçişleri Bakanı’nın “ahmak” sözünü iade etmek suç sayıldı. Belediye Başkanı’na “ahmak” demek meşru; ama ahmak sözünü iade etmek, suç sayıldı. Aslında, haziran ayında görülen davada, yargı kararını vermişti.  Kararın açıklanmasına iki gün kala davanın hakimi değişti. Yani, seçimleri iptal ettikleri gibi hakimi de iptal ettiler. Sonra da bu saçmalığa ceza verecek bir hakim bulmak için tüm Türkiye’yi taradılar. Ve sonunda Ak Parti teşkilatıyla boy boy fotoğrafları olan bir hakimi, davanın başına atadılar. Sonuç? Sonuç ortada. Planlı ve programlı bir şekilde siparişle çıkartılan absürt bir ceza kararı… Bakın altını çizerek söylüyorum: Bu karar, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gündemidir.  Bu karar, millet iradesine yapılmış, vesayetçi bir müdahaledir. Bu karar, Türk demokrasisine vurulmuş bir darbedir!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Saraçhane’ye neden gitti?

İYİ Parti lideri, İmamoğlu’na verilen cezaların ardından Saraçhane’ye gitmesiyle ilgili özetle şu açıklamayı yaptı:

Millet İttifakı’nın belediye başkanlarının katkıları, yok sayılamaz. İşte bu yüzden de, onlardan çok korkuyorlar! Milletimizin onlara olan sevgisini kıskanıyorlar! Onların önünü kesmek için her türlü rezilliği de yapıyorlar. İşte tam da bu nedenle onlara uzanan elleri kırmak, değişime inanan herkesin boynunun borcudur! Ben de 14 Aralık’ta bu borcun gereğini yapmak için yola çıktım.

İstanbullunun iradesine, vurulmaya çalışılan darbeye karşı, tıpkı 2019’daki gibi, Ekrem kardeşimizle, omuz omuza durmaya gittim. Bundan yirmi sene önce, yaşadığı haksızlık karşısında, nasıl Sayın Erdoğan’ın yanına koştuysam bu sefer de Ekrem kardeşimin yanına koştum. Bundan 20 sene önce, nasıl Emine Hanım’ın yanına koştuysam, bu defa da Dilek kızımın yanına koştum. Linç edilmeye çalışıldığında, Nasıl Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına koştuysam, bu defa da Ekrem İmamoğlu’nun yanına koştum.

Bugüne kadar meydanı boş bulmanın şımarıklığı ile, her istediklerini yaptılar.  Bugün de hizmetleriyle milletin kalbini kazanan bir belediye başkanımızı hukuksuzluk yoluyla diskalifiye etmeye çalıştılar. Dün kendilerine yapılanları bugün Ekrem Başkan’a yapmaya kalktılar. Ama artık bu meydanın boş olmadığını, Saraçhane’de gördüler. Bugün, hedefleri Ekrem Başkan’dı. Bu yüzden, İYİ Parti olarak biz de, amasız, fakatsız onun yanındaydık. Bir saniye düşünmedik, bir dakika gecikmedik, haberi alır almaz yola çıktık. Demokrasimizin, sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, İstanbulluların iradesinin, çiğnenemeyeceğini haykırmak için,

Kaybetme korkusundan gözü dönenlere karşı, dimdik durmak için, Saraçhane’deydik.  Biz dün neredeysek, bugün de oradayız. Kim ne derse desin, yarın da, aynı yerde olmaya devam edeceğiz. Şayet bu kafa, yarın da hedefine, Mansur Başkan’ı koyarsa bu sefer de, bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden, onun yanında dimdik dururuz.

“Ey Yeni Şafak, ey Akit…”

Akşener, konuşmasının bir kısmında 1999 yılındaki anısını anlattı:

 Ey yeni Şafak’ın sahipleri gece yarısı eviniz armaya çalışıldığında avukatınız kimseyi bulamamıştı bula bula beni bulmuştu ben de oradaydım. Ey Akit, 1999 hatırlıyor musunuz panik içinde Kocaeli’nden milletvekili adayı olan eski içişleri bakanı Meral Akşener’i arayıp ‘Abla ne olursun bizi bir gürültüyle ziyaret et’ dediğinizde seçim çalışmayı bırakın İzmit’ten sizi ziyarete gelmiştim hatırlıyor musunuz? Çağıra çağıra beni çağırmıştınız, çünkü hepsi korkaktı.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU