Ukrayna kriziyle ilgili olarak en son 3 Ekim 2022 tarihinde bir yazı kaleme aldım. Rusya 30 Eylül'de Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya'yı ilhak etmiş ve savaşı sona erdirmek için Ukrayna'nın müzakere masasına dönmesi için çağrıda bulunmuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi imzalayarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in görevde olduğu müddetçe Rusya'yla masaya oturulmayacağı mesajını vermişti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ekimden bu yana sahada neler oldu? Avrupa-Atlantik ittifakında neden çatlaklar oluştu?
Türkiye'nin diplomatik çabalarından bir sonuç çıkar mı?
ABD ve Avrupa Rusya'yla masaya oturma konusunda Ukrayna'yı ikna edebilir mi?
Sahadaki gelişmeler
Bir önceki yazımda Ukrayna'nın ilhak edilen dört bölgeyi geri almak için daha yoğun bir şekilde taarruza geçmesinin seçenekler arasında olduğunu belirtmiştim.
Nitekim Ukrayna, Batı'dan almaya devam ettiği askeri ve istihbarı destek sayesinde kontratağa geçti.
Kasım ortasına gelindiğinde Ukrayna'nın işgal altındaki topraklarının neredeyse yarısını geri aldığı açıklandı.
Herson bölgesinde-Herson şehrini de geri alarak-Rus askerlerinin geri çekilmesine neden oldu.
Rus askerlerinin Dinyeper Nehri'nin doğusuna çekilmesi aynı zamanda Rusya'nın Ukrayna'nın Karadeniz'e çıkışını engelleyecek olan ve Odessa şehrini de ele geçirecek planlarından şimdilik vazgeçmesi anlamına geliyordu. Bu da Rusya açısından bir yenilgiydi.
Ukrayna'nın Herson'da elde ettiği zafer ABD ve müttefikleri tarafından takdirle karşılanırken, savaşın devam ettiği ve Rusya'nın saldırılarına devam edeceği, bu nedenle Ukrayna'nın "zafer sarhoşu" olmaması gerektiği yönünde mesajlar veriliyordu.
Buna ilaveten, ABD ve müttefikleri Ukrayna'yı sonuna kadar destekleyeceklerini ifade etmeye devam ediyorlardı, ancak Ukrayna'nın Rusya'ya yönelik provokatif bazı eylemlerinin de müzakere masasına dönmeyi zorlaştıracağı için rahatsızlık duyuyorlardı.
Ukrayna'nın ekim başında Kerç Köprüsü'ne yönelik saldırısı Ukrayna'nın bir meydan okumasıydı, ancak Rusya'nın buna verdiği tepki ağır oldu.
Rusya, dört bölgenin ilhakı sonrasında 2014'te Kırım'da yaşanan ve Ukrayna askerlerinin hızlıca geri çekildikleri bir sürecin yaşanmayacağını görerek, Ukrayna'ya karşı daha agresif bir tutum içine girdi.
Putin'e yönelik içeride yükselen sesler ve Kerç Köprüsü'ne yönelik saldırı neticesinde General Armageddon olarak bilinen ve Suriye'de kullandığı acımazsız taktiklerle adını duyuran Sergei Surovikin "Rus Özel Askeri Operasyonu"nun başına getirildi.
Ukrayna ekim ayının ortasından bu yana hava saldırına maruz kalıyor. Hava saldırılarının hedefinde altyapı tesisleri bulunuyor.
Sadece bin kadar füzenin Ukrayna'nın elektrik ve altyapı şebekelerine isabet ettiği belirtiliyor.
Kışın şiddetinin artan oranda hissedildiği bu günlerde milyonlarca haneye elektrik ve su verilemiyor. Kanalizasyon sisteminin çalışmaması nedeniyle salgın hastalıklardan korkuluyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün Kasım sonunda yayınladığı bir çalışma, Rusya'nın 24 Şubat'tan bu yana Ukrayna'nın sağlık altyapısına 703 saldırı düzenlendiğini belgeleriyle ortaya koyuyor.
Rusya, Kerç saldırısı ve sonrasında Sivastopol limanı ile Engels ve Dyagilevo Askeri üslerine düzenlediği saldırıları Ukrayna'nın sivil ve altyapısını hedef almaya devam etmek için bir bahane olarak kullanıyor.
Nitekim 9 Aralık 2022'de "Rusya'nın Kahramanları" etkinliği çerçevesinde düzenlenen madalya törenine katılan Putin enerji altyapısına yönelik saldırıları kabul etti ve devamının geleceğine de işaret etti.
BD ve NATO ülkeleri Rusya'nın söz konusu saldırılarının savaş suçu teşkil ettiğini öne sürüyor ve Ukrayna'da işlenen suçlar için özel bir mahkeme kurulmasını istiyor. Rusya ise buna sert bir şekilde karşı çıkıyor.
Halihazırda, cephe hattında ve bilhassa Zaporijya, Donetsk ve ülkenin kuzeyinde yoğun çatışmalar sürüyor.
Bazı haberlerde, Ukrayna'nın cephede günlük olarak yitirdiği asker sayısının ABD'nin Vietnam'da bir ayda yitirdiği askerlerin sayısıyla aynı olduğu belirtiliyor.
Geçen günlerde, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen'in yaptığı bir konuşmada Ukrayna'da 100 binin üzerinde asker öldüğünü açıklaması Ukrayna'da infial yarattı.
Komisyon söz konusu rakamın ölü ve yararlıların sayısı olduğu yönünde düzeltme yapmak durumunda kaldı. Tam rakamlar Ukrayna makamları tarafından açıklanmıyor.
Tüm bunların dışında Rusya ekimden bu yana bir dizi iddia ortaya atarak Ukrayna'yı ve müttefiklerini suçlamaya devam ediyor.
Kuzey Akım-1 ve Kuzey Akım-2 boru hatlarına yönelik yapılan sabotaj sonrasında Rusya Ukrayna'yı kirli bomba kullanacak olmakla itham etti ve Rusya Savunma Bakanı Sergei Soygu ABD'li ve Avrupalı bazı mevkidaşlarını arayarak bu konuya dikkat çekti.
Daha sonra Rusya Ukrayna'nın TürkAkım boru hattına saldırı ihtimalini gündeme getirdi.
ABD ve Avrupa arasındaki çatlak derinleşiyor mu?
Krizin başından itibaren ABD ve Birleşik Krallık, Rusya'ya yönelik daha agresif bir tutum içerisindeyken, tehdidi yakından hisseden ve enerji açısından Rusya'ya ciddi anlamda bağımlı olan Avrupa daha yavaş ve temkinli adımlar attı.
Son haftalarda savaşın uzayacağının net bir şekilde anlaşılması ve kışın da etkisini göstermesiyle Avrupa'nın birçok şehrinde protesto gösterileri düzenlenmeye başladı.
Avrupa'da artan enerji fiyatları ve enflasyonun bazı ülkelerde çift hanelere ulaşması hükümetleri de zor durumda bıraktı.
Bu durum, ABD'yle Avrupa arasında Ukrayna kriziyle ilgili anlaşmazlıkların belirginleşmesine neden oldu.
Bazı Avrupa ülkeleri ABD'yi hem Ukrayna'ya silah satarak hem de Avrupa'ya yüksek fiyatlarla LNG ihraç ederek savaştan kazanç elde etmekle suçluyor.
Geçenlerde Alman Ekonomi Bakanı Robert Habeck "Bazı dost ülkeler bile gaz için astronomik fiyatlar talep ediyor" diyerek ABD'yi işaret etti.
Ardından Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, "ABD yönetiminden LNG'yi uzun vadeli bir yaklaşımla daha ucuza almayı bekliyoruz" dedi.
Öte yandan, Hollanda yaptırımlar konusunda geri adım atan ilk ülke oldu. İspanya, Almanya ve Fransa'dan ise Rusya'yla yeniden müzakere masasına dönülmesi yönünde bazı açıklamalar geldi.
Ayrıca, basında son dönemde artan oranda ABD ve müttefiklerinin silah stoklarının azaldığı haberleri yer alıyor.
Tüm bu gelişmeler neticesinde Kasım başında, ABD medyasında, Biden Yönetimi'nin Kiev'le temaslarında Avrupa'da bir "Ukrayna Yorgunluğu" yaşandığını aktardığı, Ukrayna'nın Putin ayrılmadan müzakere masasına oturulmaması yönündeki tutumunda esnekliğe gitmesi telkininde bulunduğu iddia edildi.
Zelenski'nin ilk önce 4 madde olarak açıkladığı, bilahare 15-16 Kasım 2022 tarihlerinde düzenlenen G20 Bali Zirvesi'ne telekonferansla katılarak 10 madde olarak sıraladığı barış koşullarının ABD basınında yeralan haberler akabinde olması dikkat çekiciydi.
Rusya'nın işgal ettiği tüm Ukrayna topraklarından çekilmesi şartına yer veren barış koşulları Rusya tarafından reddedildi.
Rusya mevcut durumun (ilhakın) kabul edilmesi halinde müzakereye açık olduğu mesajını vermeye devam ediyor.
Halihazırda tarafların bu konuda geri adım atmamaları masaya dönülmesi önündeki en temel engel.
Türkiye'nin devam eden diplomatik çabaları
Türkiye, Ukrayna ile Rusya arasında müzakere masasına dönülmesi amacıyla diplomatik çabalarını Ekim ayından bu yana sürdürüyor.
Esir mübadelesi ve Tahıl Anlaşması'ndan Rusya'nın önce geri çekilmesi, sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Putin'le gerçekleştirdiği telefon görüşmesiyle yeniden dönmesi ve tarafların anlaşmayı 120 gün daha uzatma konusunda mutabakata varmaları Türkiye'nin diplomatik girişimleri neticesinde oldu.
Bu hususlara ilaveten, Zelenski'nin 10 maddelik planını açıklamasıyla eş zamanlı olarak Ankara'da önemli bir toplantı gerçekleşti.
CIA Direktörü William Burns ile Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergei Narışkin MİT'in evsahipliğinde bir araya geldi.
Medyada, iki yetkilinin nükleer güvenlik meselelerine ilaveten Ukrayna konusunu da ele aldıkları kaydedildi.
Her ne kadar ABD'li yetkililer, Ukrayna olmadan Ukrayna konusunu Rusya'yla görüşmeyeceklerini ifade etseler de Burns'un bir sonraki gün Kiev'e giderek Zelenski tarafından kabul edilmesi bu söylemin pek gerçekçi olmadığını gösterdi.
Dışişleri Bakan Yardımcılarından Sergei Ryabkov, 9 Aralık Cuma günü ABD ve Rus heyetlerinin İstanbul'da biraraya geldiğini açıkladı.
Ryabkov görüşmede, Rusya ABD ile Rusya arasındaki diplomatik temsilciliklere ilişkin konuların ele alınacağını belirterek, "İstanbul'daki temasta Ukrayna ile ilgili veya küresel boyutta önemli yeni bir adım atıldığı anlamı çıkartılmamalı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan pazar günü hem Putin hem de Zelenski'yle birer telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Erdoğan yine barışa ve müzakere masasına dönülmesine vurgu yaptı.
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde önce ateşkes sonra da barış için çabalarına devam etmesi önemlidir.
Bundan sonra ne olabilir?
Tahmini zor olmakla birlikte, son dönemde ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin Rusya'yla yeniden temasa geçmeleri ve Batı'dan gelen üst düzey açıklamalar, tarafları hiç değilse kış sırasında ateşkese imale etmeye yönelik bir hamle olabilir.
Ukrayna'nın tüm topraklarını geri alma yönündeki haklı tutumu, Putin içinse geri adım atmanın kendi sonunu getirecek olması her iki taraf için "onurlu bir çıkış" bulunmasını zorlaştırıyor.
Peskov'un dört bölgenin ilhakı sonrasında yaptığı "Herson ve Zaporijya'nın sınırları bölge halkının iradesine göre belirlenecektir" ifadesi müzakereler için bir başlangıç teşkil edebilir. Buna Ukrayna'nın ne derece yanaşacağı ise bilinmemektedir.
Diğer yandan, son günlerde, Rusya'nın Kuzeyden ve Belarus üzerinden saldırması ihtimalinden bahsediliyor.
Rusya bunu olası müzakereler öncesinde elini yüksekten açmak için bir koz olarak da kullanıyor olabilir.
Ukrayna ise, belki de aynı saiklerle, azamide toprak kazanmak için var gücüyle cephedeki ağır koşullara rağmen mücadele etmeye devam ediyor.
Rusya ayrıca, nükleer kartını da bir caydırma taktiği olarak kullanmayı sürdürüyor.
Hatırlanacağı üzere, Kasım ortasında Polonya'ya düşen füze NATO genelinde paniğe yol açmıştı.
NATO hiçbir surette savaşa dahil olmak istemiyor. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik füze saldırıları ise savaşın NATO toprağına sıçraması tehdidini beraberinde getiriyor. Bu da ABD ve NATO'da tedirginlik yaratıyor.
Neticede, savaşın seyrinde ABD ve müttefiklerinin Ukrayna'ya vereceği destek belirleyici olacaktır.
ABD ve NATO Ukrayna'ya masayı gösterirse, savaş için Batı silahlarına muhtaç olan Ukrayna'nın bunu kabul etmekten başka bir seçeneği yok gibi görünüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish