Rita Hester İzmir Barosu önünde anıldı: Katledilen translar isyanımızdır

Trans cinayetleri hala dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye'de de ülke gündeminin önemli bir kısmını teşkil ediyor

Rita Hester / Fotoğraf: wbur.org

Kasım 1998'de işlenen bir nefret cinayeti, dünyadaki ilk transseksüel anma gününün düzenlenmesine sebep olacaktı.

Rita Hester, tıpkı kendisinden 3 sene önce kasım ayında öldürülen Chanelle Pickett gibi bir Afroamerikalı'ydı. İki cinayet de Massachusetts'te işlenmişti.  
 


Hester, popüler ve sosyal bir transtı. Bilinmeyen bir saldırgan tarafından, göğsünden 20 kez bıçaklandı.

Cesedi kasım ayı içerisinde bulundu.

Kız kardeşi Diana Hester'in aktardıklarına göre, maktul o gün tanıdığı iki erkek tarafından takip edilmişti. 

Cinayetten sonra fark edildi ki, katil(ler?) Hester'in evine zorla girmemişti.  Ayrıca, herhangi bir hırsızlıkta bulunmamışlardı. 

Bütün bunlar, Rita Hester cinayetinin nefret suçu olduğunu gösterdi. 

Boston Polis Departmanı o gün de bugün de Hester'in faillerini bulamadı.

Annesinin talebi üzerine 2006 senesinde dava tekrar açılsa da sonuç çıkmadı.
 

Trans hareket körükleniyor

Rita Hester katledilen ilk trans değildi. Fakat onun cinayeti Boston'daki trans topluluğu adına bir dönüm noktası oldu. Bu cinayetle birlikte trans hareket körüklenmişti. 

Natransların da eylemlere katılmasıyla o dönem 200'den fazla kişiden oluşan kalabalıklar nöbet tutmaya başladı.

Hester'in vedasının ardından arkadaşı Gwendolyn Ann Smith, onun ve Chanelle Pickett'in anısına bir web sitesi oluşturmaya karar verdi.

Bu web sitesinde tıpkı Hester ve Chanelle Pickett gibi nefret cinayetine kurban giden transseksüeller yer alacaktı.

Gwendolyn Ann Smith'in kaydını tuttuğu liste ne yazık ki yeni trans cinayetleriyle güncellenmeye devam ediyor.
 

2.JPG
Londra'da trans hakları için yürüyen eylemciler / Fotoğraf: Ehimetalor Akhere Unuabona/Unsplash

 

Nefret suçu mağdurları

Transseksüeller, transgenderlar, travestiler, drag queen ya da drag kingler transfobi mağdurlarıdır. 

Heteronormatif toplum, kendi yarattığı toplumsal cinsiyet rollerine karşı gelen ya da bu rolleri altüst eden bireylere bilinçli veya bilinçsiz çekilde düşmanlık gösterir. 

Transeksüalizm terimi ilk defa 1949'da cinsiyet değişikliği için ameliyatı talebi olan bir kadına istinaden "Psychopathia Transexualis" makalesini yazan D.O. Cauldwell adlı seksolog tarafından kullanılmıştı. 

Bu yıllarda ne yazık ki transların ameliyat hakları, tıbbi otoritenin inisiyatifine bırakıldı.

Uzun süre transseksüel hareket, eşcinsel hareketle bir arada düşünüldü ve "hastalıklı", "bozuk" ve "düzeltilmesi gereken" bir durum olarak görüldü.  

Trans varoluşların Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalık kategorisinden çıkarılması yönünde düzenleme ancak 2018 yılına tekabül eder

Translar bugün hâlâ öteki olarak görülmeye, toplumsal haklardan mahrum kalmaya, nefret suçunun mağduru olmaya devam ediyor.

Trans cinayetleri ise, hâlâ dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye'de de ülke gündeminin önemli bir kısmını teşkil ediyor.
 

3.JPG
Fotoğraf: Karollyne Jubert/Unsplash

 

Translar toplumsal haklardan yararlanamıyor

Sağlık sistemleri, transseksüelleri kapsayacak gelişmişlik düzeyinde değil.

Günümüzde translar, cerrahi operasyon geçirmek istediklerinde sayısız engelle karşılaşıyorlar. 

Yürütülecek olan cinsiyet uyum süreci operasyonları veya süreç içinde kullanılacak hormonlar devlet güvencesi kapsamında değil.

Sağlık sistemi, ancak imkânı olan transların fahiş ücretlerle kendini gerçekleştirmesine imkân veriyor.

Bunun yanı sıra, transların hayatları boyunca önlerine çıkacak olan engellerden birisi de kimliklerinde yazan cinsiyet hanesi.

Translara, kimliklerindeki cinsiyet ibaresini değiştirmeleri için devlet tarafından ameliyat olma zorunluluğu dayatılıyor.


Kurumsallaşmış transfobi

Türkiye'de, birçok ülkede olduğu gibi transfobinin kurumsallaştığına tanıklık ediyoruz.

Mevcut hükûmetin, özellikle İçişleri Bakanı'nın açıklamaları bunu kanıtlar nitelikte.

Translara ve LGBTİ'lere karşı oluşturulan bu siyasi tavır, beraberinde LGBTİ karşıtı mitinglerin düzenlenmesine sebep oldu.

Zaten hâlihazırda toplumda varolan olan transfobi, hükûmet ittirmesiyle alevlenmiş oldu.

Türkiye'de kurumsallaşan transfobinin ve yetersiz kanunların sebep olduğu birçok trans cinayeti işlendi.
 

4.JPG
Fotoğraf: Osman Keçeli/Independent Türkçe

 

Avrupa'da en çok trans cinayeti Türkiye'de işleniyor

Elbette, translar için dünyadaki hiçbir ülke tam anlamıyla güvenli değil.

Fakat Türkiye gibi öteki cinsel yönelim ve kimliklerin kabul görmediği, LGBTİ haklarının yasalarla tanınmadığı ülkelerde daha fazla oranda nefret suçu işlendiği aşikar. 

Kaos GL'nin hazırladığı 2017 tarihli rapore göre Türkiye, Avrupa'da en çok trans cinayetinin işlendiği ülkeydi. Dünyada ise 9'uncu sıradaydı.

Bugün durum 2017'den pek farklı görünmüyor.
 

5.JPG
20 Kasım'da İzmir Barosu önündeki eylemciler / Fotoğraf: Osman Keçeli/Independent Türkçe

 

Rita Hester ve Türkiye'de katledilen translar İzmir'de anıldı

20 Kasım vesilesiyle, İzmirli yaşam savunucuları Nefret Suçu Mağdurları'nı anma günü için İzmir Barosu önündeydi.

20 Kasım Platformu ve İzmir Barosu ayrı ayrı basın açıklamalarında bulundu.

Trans aktivist Elif Zorlu, açıklasında şunları söyledi:

...makbul kadın dayatmasını kabul etmediğimiz için bizi toplumdan dışlamaya çalışanlar Hande'yi, Doski'yi, Rita'yı katledenlerden, Eylül'ü, Didem'i intihara sürükleyenlerden farklı değildir. Transları intihara sürükleyen mevcut sistem katlettiği her bir arkadaşımızın hesabını verecek. İntihara sürüklediğiniz ya da ölümüne intihar süsü verdiğiniz her bir arkadaşımızın hesabını soracağız


İzmir Barosu adınaysa Avukat Gamze Şimşek, geçmiş 20 Kasım'dan bu yana yaşanan nefret suçlarını dile getirdi:

Geçen yılın 20 Kasım'ından bu yana İzmir'de bir yıl içinde translara yönelik gerçekleşen 5 ayrı nefret saldırısında 2 trans kadın öldürüldü ve yarısı hayati tehlike barındıran biçimde olmak üzere 6 trans kadın yaralandı. Bunun yanı sıra başta Bornova Sokağı ve civarı olmak üzere, LGBTİ+'lar kolluk güçlerinin baskısına ve şiddetine maruz bırakıldı. 

LGBTİ+'ların ve hak savunucularının 10 yıldır şehrimizde düzenlediği barışçıl bir gösteri olan onur yürüyüşü, daha önce İzmir Bölge İdare Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararına rağmen valilik kararıyla yeniden yasaklandı...

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU