Türk ekonomisinde son yıllarda birçok ilk yaşandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) arka arkaya faiz düşürdü.
Aralık 2021'den itibaren sabit tutulan, ağustos ve eylül aylarında 100 baz puan indirilen politika faizi, geçen ay 150 baz puan aşağıya çekilip yüzde 10,5'i gördü.
Enflasyon sürekli rekor tazeliyor. Geçen ekimde yükselmeye başlayan enflasyon, kasım ve aralıkta aylık bazda resmen tavan yaptı.
Sonraki aylarda da artış devam etti. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre bile enflasyon yüzde 85,51'e ulaştı. Enflasyon Araştırma Grubu ise (ENAG) yüzde 185,34'e işaret ediyor.
Hal böyle olunca Türkiye, yüksek enflasyonda Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve G20 devletleri arasında şampiyon.
İlk defa Sefalet Endeksi'nde listenin ilk sırasına yerleşerek (yüzde 93,3 puan) yıllardır birinciliği kimseye kaptırmayan Arjantin'i de geride bıraktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Dünya genelinde en yüksek enflasyon sıralamasında; Türkiye, Zimbabve (269), Lübnan (162), Suriye (139), Sudan (117) ve Venezuela'nın (114) ardından 6. sırada.
Senelerdir yüksek enflasyonda gerek AB gerekse G20 ülkeleri arasında birinciliği kimseye bırakmayan Arjantin'in bile geride bıraktı.
Bununla birlikte Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) geçen yıl hazırladığı rapor da Türkiye'nin artık dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olmadığını ortaya koyuyor.
Uzmanlar 21. sıraya gerileyen Türkiye'nin en büyüklerin yer aldığı G20'den çıkartılması ihtimalini tartışıyor.
54 yıl önce dövize çevrilebilir mevduat (DÇM) adıyla denenen ve geçen yılın son günlerinde hükümetçe bir çözüm yolu olarak sunulan kur korumalı TL vadeli mevduat (KKM) ile bir anlamda "örtülü faiz" hayata geçirildi.
Bu hesaplarda biriken para 1,5 trilyon lirayı buldu, Merkez Bankası ile Hazine'nin yükü ise sürekli arttı.
Yeni yük döviz cinsince çift haneli borçlanmayla geldi
Şimdilerde yine faiz kaynaklı yüksek oranda borçlanma nedeniyle Türkiye ağır bir yükün daha altına girebilir.
Eğer, 24 Kasım'daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yeni bir faiz indirimi gelirse uzun bir süreden sonra içerideki faiz oranı tek haneli olacak.
Ancak bunun ihtiyaç, konut ve taşıt kredisine kullananlara hiçbir faydası yok. Bankalar, TCMB'den yıllık yüzde 9 veya 9,5 ile kredi alacak. Fakat ihtiyaç sahibine yüzde 30-35 ile kullandırtacaklar.
Tam da bu nedenle bankalar ciddi kâr elde ediyor. Merkez Bankası'nın tabelasında faizi tek rakamlara indiren hükümet, döviz cinsinde çift haneli rakamlarla borçlanıyor.
"Tarihi bir gün(!) 40 yılda bir ilk"
Dışarıdan gerçekleşen dolar bazlı borçlanmanın faizi yüzde 10'ü bulmuş durumda.
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu'ya göre bu durum Türkiye'de ilk kez yaşanacak.
Babuşcu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan "düşürün" talimatı alan Merkez Bankası'nın 6 gün sonra gerçekleşecek (24 Kasım) toplantıda da faizi en az 1 puan indirme kararı çıkacağı kanaatinde.
Babuşçu, "Politika Faizi yüzde 9'a inecek. TL faizi tek haneli rakama iniyor. Ama Türkiye yurtdışından dolar borçlanırken çift haneli (yüzde 10) faiz ödüyor. Tarihi gün yaşanacak. 40 yıldır ilk defa oluyor" diyor.
Prof. Dr. Şenol Babuşçu, ithal ikameci büyüme stratejisinden dışa dönük serbest piyasa anlayışına dayanan ekonomi politikasına geçildiği günlerden bu yana, yaklaşık 1985'ten beri Türkiye ekonomisini yakından takip eden bir isim. Maliye Bakanlığı'nda başladığı kariyerini kamu bankalarında üstlendiği yöneticilik görevleriyle sürdüren Babuşçu, ne yönetici ne akademisyen kimliğiyle devletin TL'de tek, döviz cinsinde ise çift haneli borçlanması gibi bir durumuna tanıklık etmediğini söylüyor:
Daha geçen hafta 1,5 milyar dolar borçlandı Türkiye. Döviz cinsindeki bu borçlanma için yüzde 10 faiz ödenecek. Bakın içeride tek haneli borçlanmaya doğru gidilirken dışarıda döviz bazlı borçlanma niye yükseliyor? Çünkü, güven kalmadı. Kredi derecelendirme kurumları puan düşürüyor. Borçlanma risk primleri aşağı çekilmiyor. Bu döndürülebilecek bir sistem değil"
"Ne geçmişte ne de bugünkü dünya da yeri var"
Bir dönem Merkez Bankası'nda görev yapan Gelecek Partisi sözcüsü Serkan Özcan ise duruma tepkili.
Özcan'a göre Türkiye'de şu anda uygulanan para politikasının ne bugünkü dünyada ne geçmişte yeri var. Aslında söz konusu uygulamaya da para politikası modeli demek doğru değil.
Evrak üzerinde bakıldığında Türkiye'de bir enflasyon hedeflemesi rejimi olduğu görüntüsünün verildiğini ama serbest biçimde çalışan bir piyasanın olmadığını aktaran Özcan, "Oysa enflasyon hedeflemesi rejiminde, şeffaf ve hesap verebilir bir merkez bankasına ve kısa vadeli faizlerin enflasyonla mücadele edilecek şekilde belirlenmesine ihtiyaç vardır" ifadelerini kullanıyor.
Hükümeti yaptığı serbest piyasaya aykırı müdahaleler nedeniyle para politikası faizinin düşürüldüğünü ancak piyasadaki mevduat ve kredi faizleri artmaya devam ettiğini vurgulayan Özcan, "Yani Türkiye'de farklı farklı faiz piyasaları oluşturulmuş durumda. Bu da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve hükümet yetkililerinin cahilce müdahaleleri nedeniyle meydana gelmiştir" diyor.
"Türkiye dolar cinsinden çift haneli rakamlarla borçlanmaktadır"
Merkez Bankası'nda uzman ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nda (BDDK) başkanlık danışmanlığı görevi üstlenen Gelecek Partisi sözcüsü Özcan da Prof. Dr. Babuşçu gibi 24 Kasım'daki toplantıda MB'nin tekrar politika faizi indirileceği görüşünde.
"Bunun yüzde 9 oranına çekileceğin biliyoruz" diyen Özcan, "Çünkü Merkez Bankası, halihazırda bunu duyurmuş durumda. Oranın bu noktaya çekilmesi, Türkiye'de kredi kullanan vatandaşın daha az maliyetli krediyle yatırım ve üretim yapması, bireysel ihtiyaçlarını kolaylıkla gidermesi anlamına gelmiyor" yorumunu yapıyor. Şu anda MB'nin yaptığı faiz indirimini, "Dostlar alışverişte görsün" diye niteliyor:
Kredi faizlerine bakın, mevduat faizlerine bakın, buradan bunun böyle olmadığını çok net olarak görürsünüz. Merkez Bankası, içeriden talimat zoruyla belirliyor olabilir ama uluslararası piyasaya çıkıldığı zaman hepimiz görüyoruz ki, Türk lirası cinsinden tek haneli faize ulaşılmasına rağmen Türkiye dolar cinsinden çift haneli rakamlarla borçlanmaktadır."
Deneyimli ekonomist bunun çok basit bir sebebi olduğunu söylüyor. Özcan'a göre MB içeride Türk lirası üzerine kurduğu baskıyı ve saçma politikalarını uluslararası piyasalardaki yatırımcılara anlatamıyor. Özcan, "Hiç kimse MB faizi indiriyor diye döviz cinsinden faizi daha ucuz bir maliyetle Türkiye'ye vermez" görüşünü paylaşıyor.
"Ağır yük, maalesef müdahalelerin sonucudur"
Türkiye'nin risk primine işaret eden Serkan Özcan, "Hepsinin temel sebebi de MB'nin; akla, bilime, rasyonaliteye aykırı para politikasıdır" deyip nedenini şöyle izah ediyor:
Ne geçmişte ne de bugünkü dünyada bu şekilde uygulanan para politikası var. Türkiye ilk defa açık bir biçimde serbest piyasa teamüllerine aykırı, zorlama ve talimatla bir para politikası yönettiği için Türk lirası cinsinde tabelada tek haneli faiz görülecek. Gerçek hayatta bunun nerelerde olduğunu biz biliyoruz. Piyasada yüzde 30 oranında faiz almak bile zor mümkün oluyor. Ama MB tabelasında faizi yüzde 9 olarak görebileceğiz. Fakat Türkiye'de geçmişinde enflasyonla mücadele politikalarında buna benzer bir olay yaşanmamıştır. Maalesef müdahalelerin sonucudur."
"Garabetin işareti"
Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova ise yaşan tablonun yapısal bir bozukluğu göstergesi olduğunu belirtiyor.
Arzova'ya göre TL cinsinden borçlanmanın maliyeti döviz cinsinden borçlanmanın maliyetinden düşük olması bir "garabetin" işareti.
Faiz oranı tek haneye indirilmeden önce de TL bazında devlet tahvilleri borçlanma faizlerinin, dolar cinsinden devlet iç borçlanma senetlerinden daha düşük olduğunu hatırlatan Arzova, "Onun için şunu ifade edebilirim. Bu ekonomik anlamda realitesi ve gerçekçiliği olmayan bir durum" yorumunda bulunuyor.
"İçerden faizleri indirdiğiniz zaman dışarıda faizler düşmüyor" uyarısında bulunan Arzova, "Buna rağmen hükümetin faizleri indirme politikası devam edecek gibi görünüyor. 24 Kasım'daki toplantıda bir puan indirilirse 9,5'a inmiş olacak. Fakat belki gelecek sene tekrar artırılacak. Sonuç itibarıyla burada çok yeni bir durum yok. Zaten beklenen durumla karşı karşıyayız" diye konuşuyor.
"Türkiye yüksek seyreden enflasyonu aşağı çekemiyor"
Hükümetin uluslararası piyasaya müdahale etme gücünün bulunmadığını hatırlatan Arzova, Türkiye'nin risk primlerine dikkat çekiyor:
Bankalara müdahale ediliyor. Faizler aşağı çekiliyor. Fakat, dışarıdaki durumunuz risk primlerine göre şekilleniyor. Döviz cinsinden borçlanırken faizler Türkiye'ye yönelik beklentilere göre fiyatlanıyor. Çeşitli kurumlardan da Türkiye'ye yönelik uyarılar geliyor. Enflasyon oranının çok yüksek olduğu dolayısıyla faizlerin artırılmasına ilişkin ikazlar geliyor. Sonuçta da Türkiye yüksek seyreden enflasyonu aşağı çekemiyor. Dış etkenleri belirleyen faktörler, içerideki faiz indirimini çok fazla dikkate almıyorlar. Risk primlerini dikkate alıyorlar. Türkiye'nin risk pirimi de oldukça yüksek. Diğer taraftan da uluslararası kredi derecelendirme kurumları da notlarını düşürdü Türkiye'nin. O nedenle dışarıdan borçlanmak daha maliyetli hale geldi."
Tablonun tanığı 200 TL
Uzmanların görüşüne göre tablo net. Politika faizinin bir etkisi kalmadı. Sıfıra da indirilse artık piyasa itibar etmiyor.
Aniden 20 puan yükseltilse de döviz eğrisi aşağı yönlü dönmeyebilir. Türk lirasındaki değer kaybı durdurulamıyor. Ülke düşük faizle borçlanıyor.
Türk halkının alım gücü ise sürekli düşüş kaydediyor. Bunu en iyi şekilde özetleyen ise 200 liralık Türk banknotu.
Liradan 6 sıfırın atıldığı 1 Ocak 2009'da dolar kuru 1,52 liraydı. O zaman 200 TL ile 131 dolar alınıyordu. Şimdi ise dolar kuru (18 Kasım itibarıyla) 18,62. 200 lira sadece 10,74 TL ediyor.
Bir başka deyişle Merkez Bankası'nın tedavüldeki en büyük banknotu olan bir adet 200 TL ile artık pek çok ürün satın alınamıyor.
© The Independentturkish