Roman topluluğu Avrupa'daki en geniş ve en fazla zulme uğrayan azınlık. Göçmen atalarının Orta Çağ'da kuzey Hindistan alt kıtasından gelmelerinden bu yana Roman halkı 16. yüzyılda zorla yerinden edilmelerden II. Dünya Savaşı'nda Nazi soykırımına (Porajmos) dek yoğun bir ayrımcılığa maruz kaldılar. Avrupa çapında antizigancı (Roman karşıtı) önyargılar bu güne kadar büyük ölçüde değişmeden süregeldi. Ancak Avrupa'da yaşayan 10-12 milyon Roman yurttaşa yönelik nefret suçları ve saldırıların yükselişe geçmesiyle artık sorunu çözmemiz ve varlığını açıkça kabul etmemiz giderek önem kazanıyor.
Aşırı sağ popülizm batıya doğru ivme kazanırken Roman halkına yönelik saldırılarda bir yükselişe eşlik etmesi de şaşırtmıyor. Fransa'dan Macaristan'a, Roman toplulukları ve kampları şiddet ve tehditlere maruz kaldı.
Avrupa Konseyi'nin henüz geçen ay düzenlediği konferansta Odessa, Ukrayna, Moldova ve Slovakya emniyet güçleri liderleri bir araya gelerek antiziganist saldırıları önlemenin yollarını tartıştı. Özellikle İtalya'da son birkaç ayda büyük ölçüde neo-faşist çeteler ve Roman banliyölerinde yaşayan öfkeli yerlilerin ortaklaşarak yoğun Roman karşıtı nefret suçları işlediği görülüyor.
İtalyan bir gencin yayımladığı ve son günlerde viral olup yayılan videoda aşırı sağ protestoları "oy peşinde koşmakla" ve yerel ekonomik meseleleri Roman karşıtı ırkçı nefreti kışkırtmak üzere kötüye kullanmakla suçlaması, karanlık tünelin ucunda çakan ışık oldu. İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini ve onun İtalya'da yaşayan Roman yurttaşlara karşı tutumunu düşündüğümüzde, tüm bunlar geri döndürülemez bir şekilde kötüye gidişi gösteriyor. Hırsızlıkla suçlanan Bosnalı Roman bir annenin kısırlaştırılması için yaptığı çağrıdan, yakın zamanda İtalya’daki Roman kamplarında nüfus sayımı yapılmasını taahhüt etmek gibi ülkenin önde gelen çok sayıda siyasi figürden ciddi eleştiriler alan bir öneriye kadar, elinden gelen her şeyi yaptı.
Tahmin edilebileceği gibi, böylesine büyüyen bir nefret dalgası, ülkede birçoğu korku içinde yaşamakta olan Roman yurttaşlar üzerinde derin bir etkiye yol açıyor. Irkçılık karşıtı Kethane hareketinin sözcüsü, üretken bir Roman aktivisti, Sırbistan doğumlu İtalyan aktör Dijana Pavlović bu ağır yükü özellikle deneyimledi. Onunla yakın zamanda yaptığım bir sohbette, bu gergin iklimin onun üzerindeki kişisel etkisini ortaya koydu.
Bir savaşta yaşamak gibi geliyor. Sözlü hakaret ve saldırıların sayısı son birkaç yılda kesinlikle arttı ve dürüst olmak gerekirse ben çocuğumun geleceği için korkuyorum.
Ve yine de, bu dehşet verici girişimlere rağmen, Avrupa'daki Roman topluluğun karşı karşıya kaldığı durum hakkında yeterince farkındalık yaratılmıyor. Bu tür bir sessizliğin Romanlar hakkında körüklediği derin cehalet, pek çok sakıncalı yanılgının yayılmasına yol açıyor. Birçok farklı alt grup (Sintiler, Aşkaliler ve Kale gibi) ve dilleriyle Roman halkı uzun bir tarihe ve güçlü bir kültüre sahiptir. Flamenkodan sanata, İngilizce'ye girmiş kelimelere kadar, Roman topluluğu, Avrupa kimliğinin kumaşını biçimlendirmiştir. Özellikle Nazi Almanyası'nda, katlandıkları korkunç zulüm benzer şekilde gözden kaçırıldı.
Pavlović bu kolektif sessizliğinin inanılmaz zararlı sonuçlarına işaret ediyor.
İtalya'da pek az kişi Roman halkının tarihi ve kimliğine dair bilgi sahibi. Bununla birlikte 15 yıl boyunca Roman topluluğuna karşı nefret kampanyası düzenleyen (İtalyan) kitlesel medyaya sahip olduğunuzda, ulusal bir günah keçisi haline geldiğimiz ortada.
Ancak daha da ötesi, Roman karşıtlığının yoğunlaşması, zamanın getireceklerinin uğursuz bir işareti olduğundan bu konu üzerinde durmamız her gün daha da fazla gerekiyor. Çeşitli ırkçı, sınıfçı ve etnik milliyetçi duyguları kolaylıkla bir araya getirmeyi başardığından antiziganizm, aşırı sağ yapılar için rahat bir ayrımcılık biçimi sunuyor.
Sözde “suçlu”, “yıkıcı” ve “kanun dışı” gibi kötü şöhretlerine dayanarak Roman toplumuyla ilişkilendirilen sayısız olumsuz basmakalıp, antiziganist argümanların toplumun genelinde yayılmasını güçlendirir. Roman karşıtı ön yargının uzun geçmişini ve Roman toplumuna dair yaygın bilgisizliği hesaba kattığımızda antiziganizm hala aşırı sağın el kitabında yer alan klasik numaralarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Buna ek olarak, diğer azınlık halklara göre Romanları savunmak konusunda sıklıkla çok daha sessiz kalan sol muhalefetin büyük bölümünde çarpıcı bir muhalefet eksikliği olduğundan, Roman karşıtı ayrımcılık kol geziyor. Elbette ilericiler arasında pek çok kişi, “suç olaylarını azaltma” ya da “kanunu ve düzeni koruma” gerekçesiyle antiziganizmi haklı göstermeye çalışan sağ kanat popülistlerin argümanlarının tuzağına düşebiliyor
Geçmişinden bağımsız olarak her birey eylemlerinden yasal olarak sorumlu tutulmalıdır, ancak Romanlar arasında suç işleyen bir azınlığa dayanarak antiziganist ayrımcılığın pasif olarak şekilde savunulması, bağnazlığın ve nefretin her türlüsüne karşı durur görünenlerden geldiğinde daha da sarsıcı bir hal alır.
Nitekim, Avrupa'daki Roman topluluğu arasında yoksulluk ve hak gaspının ulaştığı boyutları düşündüğümüzde biz soldakilerin sistematik baskılar ve kısır döngülerin yol açtığı örtük sonuçlarla yüzleşmek ve toplumun en marjinalleştirilmiş üyelerinin entegrasyonu için çözümler araması iyi olurdu.
Örneğin İspanya, başarılı devlet politikaları amansız çabalarla bir araya geldiğinde ülkedeki Roman topluluğun pek çok olumlu ve çok da ihtiyaç duyulan başarılar kazandığının kusursuz olmasa da parlayan bir örneğidir.
Sonuç olarak, antiziganlığın toplumumuzda bu derece serbest olması nedeniyle Roman karşıtı nefret suçlarındaki artış otoritarizmin zirvesine ulaşmış durumda. Sosyal adalet için gerçekten tavır almak ve aşırı sağın büyümesini durdurmak istiyorsak, bu konuda acilen sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Aklıma Martin Niemöller'in "İlk Geldiklerinde..." sözleri geliyor...
* Makale orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
The Independent Türkçe için çeviren: Sena Çenkoğlu
© The Independent