Aşırılık yanlısı din adamlarından Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 2021'de seçilir seçilmez hemen 15 Ağustos'ta yeni kısıtlamalar getiren bir kararname çıkarıyor.
Önceki yasakçı uygulamalar yetersizmiş gibi, sokaklara çok sayıda kamera yerleştirerek kadınları takip etmek, saçlarını görünmeyecek şekilde örtmeyen kadınların cezalarını ağırlaştırmak, uyum göstermeyen kadınları "danışmanlık vermek" görüntüsüyle karakola götürmek, internet ortamında başörtüsü karşıtı paylaşım yapanlara hapis cezası vermek vb. yaptırımlar da kararnamede yer alıyor.
Kararname caydırıcı olamayınca, gözaltı ve tutuklamalar artırılarak önü alınma yoluna gidiliyorsa da bu önlem de kadınların sosyal medyada başörtüsüz fotoğraf ve video paylaşım miktarının artmasını engelleyemiyor.
Mahsa Amini, kararname gereği sözde "danışmanlık vermek" için sağ salim karakola götürülüyor ama nasıl bir 'ikna yöntemi' üzerinden caydırıcı bir danışmanlıksa artık, karakoldan ölüsü çıkıyor.
Kararnameye rağmen, başörtüsüz fotoğraf ve video paylaşımlarını caydırma bakımından olsun, etnik kimliği açısından olsun Mahsa Amini'nin katledilmesinin anlamlı olduğunu da bir kenara not etmek gerekiyor.
Mahsa Amini'nin cenazesi sırasında kadınlar başörtülerini çıkarıp salladılar.
Takip eden günlerde başörtüsüz fotoğraf ve video paylaşımları öncesinde görülmemiş şekilde artarken, kadınların tüm ülkeye yayılarak toplumsallaşan protesto gösterileri devam ediyor.
Sadece kadınlar mı?
Sadece İran'da mı?
Ülke genelinde birçok yerde sokaklara dökülen kadınların başörtülerini yakması uluslararası medyada yer alıyor.
Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar kâh başörtülerini yakarak, kâh saçlarını keserek dayanışma içine giriyor.
Spor, sanat, siyaset alanında dünya ölçeğinde "ünlü" kadın ve erkeklerin yanı sıra, "ünlü" İranlılar doğrudan dayanışma içine giriyor; İran İslam Cumhuriyeti'nin katı otoriter dini yaşam kurallarına ve kuralların uygulayıcılarına tepki gösteriyor.
Zorunlu örtünme üzerine
Şah Rıza Pehlevi döneminden Humeyni döneminin ardılı Molla dönemine kadar kadınlar bir şekilde hep direndi.
Öyle ki kadınların yasaklara karşı direnişi özellikle 'zorunlu örtünme'ye karşı direnişinde simgeleşti.
Buna karşın zorunlu örtünme giderek Molla rejimi için kırmızı çizgi oldu, dersek abartmış olmayız.
İran Devrimi'nden hemen sonra 7 Mart 1979'da Humeyni döneminde getirilen şer'i yasalar çerçevesinde, iffetlerini korumak için kadınların tüm kamusal alanlar dahil, başörtü takması ve uzun, bol kıyafetler giymesi zorunlu hale getirildi ve başörtü takmayan kadınlara para ve hapis cezası verilmeye başlandı.
Ancak saçı 3 santimetreden kısa olan kadınlar istisnadır; başörtüsü takma zorunlulukları yoktur.
Kadınlar, Şah döneminde sokaklardaydı. Devrimin daha başında yasakla karşılaşmaları şaşırtıcıydı ama devrim öncesinin sıcaklığı sürüyordu, anında tepki gösterdiler.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde 100 binin üzerinde kadın zorunlu örtünmeye karşı Tahran sokaklarında eylemlilik halindeydi.
78 yaşındaki insan hakları avukatı ve ülkede devrim sonrası ilk başörtüsü karşıtı eylemi organize eden aktivist Mehrangiz Kar, "Hiçbir şey bir gecede olmadı, süreç adım adım ilerledi" 1 diyerek o günleri anlatıyor;
Devrimden hemen sonra sokaklarda, ellerinde hediye paketine sarılı başörtüler olan kadın ve erkekleri görmeye başladık. Bu örtüleri hediye gibi kadınlara veriyorlardı. 2
7 Mart 1979'da devrimin lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni, başörtüsünün tüm kadınlar için iş yerlerinde zorunlu olduğunu, başörtüsü takmayan kadınların "çıplak sayılacağını" 3 duyuran bir kararname yayımlıyor.
Bugün ABD'de Washington DC'de yaşayan Kar, "Bu konuşma birçok devrim yanlısı tarafından kadınların başörtüsü takmalarını zorunlu hale getiren ve bunu zorla uygulayabileceklerini düşündüren bir emir gibiydi" 4 diyor.
Mehrangiz Kar, sözlerine şunları ekliyor:
Birçok kişi bunu bir gecede değiştirebileceğini düşündü ama kadınlar isyan etti. 5
Elbette yeni yönetim, isyan eden kadınlara hemen müdahale etti.
Çoğunluğu kadın; 100 binden fazla kişi, ertesi gün Tahran sokaklarında toplandı.
O gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü.
Şii İslamcı yaşam tarzı kurumlaşıyor
İran Devrimi, kadın, erkek, solcu, Şii İslamcı; denebilir ki bütün bir muhalefetin ortak hareketiyle gerçekleşmişti ama muhalefete, özellikle sol muhalefete başta TUDEH olmak üzere, öncesinde Şii İslamcı hareketin Devrimi çalma ajandasını okuyamaması nedeniyle tasfiye dayatılmıştı.
Bu bağlamda kadınlar yakın tehlike idi, dolayısıyla başından itibaren baskı altına alındılar.
"İnkilap Komitesi" yaşam tarzına, "Devrim Muhafızları" sokaklara müdahale için kurulacak, Şii İslamcılık-Farsi milliyetçilik ideolojisini, yıldırıcı şiddet ve işkence üzerinden, kılık-kıyafet, saç sakal dahil, yaşam tarzının nasıl olacağına, uymayanların hangi cezai müeyyidelerle karşılaşacaklarını adeta şeytani bir tarzla düzene bağlama süreci başlatacaklardı.
Anti-Amerikan tutumun getirdiği ambargo ve İran-Irak Savaşı'nın etkileri, sol muhalefeti, Kürt muhalefetini ve diğer etnik kesimlerden gelen muhalefeti, Halkın Mücahitlerinin tasfiyesini kolaylaştıracaktı.
Bu bütünlük içinde 21'inci yüzyılın ilk yıllarında yaşam tarzına ilişkin dayatılan düzen sağlanacak, kurumlaşma tamamlanacaktı.
"Ahlaki emniyet polisi" 6 Molla düzeninin dayattığı ahlaki ölçüleri uygulamaya başlayacaktı.
Bu kadar mı?
"Kültür Devrimi Yüksek Konseyi" 7 üstünde, "Velayeti Fakih-Rehber" 8 yukarıdan aşağıya tüm bu kurumlaşmayı kendince güncel aykırı hadiselere kadar kontrol edecekti.
Zorunlu yaşam tarzından…
Zorunlu örtünme, başörtüsü bağlamında sanırım yeterince ifade edildi.
Mesela, İran'da kadınların dış kıyafetlerinin düğmeli olması zorunludur. Düğmesiz dış kıyafet üretimi yasaktır.
Kadınlar -ki buna kız çocukları da dahildir-, kolsuz-yarı kolsuz kıyafet giyemezler.
Kadınların dış kıyafetlerin boyun bölgesinden topuklara kadar uzun olması zorunludur.
Bu konuda erkeklerin ayrıcalığı vardır. Erkeklerin kıyafetleri kısıtlama altında değildir.
İran'da kadınların, yasalar gereği erkeklerle düğün, parti, kutlama gibi doğal etkinliklere katılmaları, dans etmeleri vesaire yasaktır, suçtur.
İran'da, kadınlar evlendiklerinde soyadları değiştirilemediği gibi, evlendikleri eşlerinin soyadlarını alamazlar.
Çift soyadı, eşinin soyadını da kullanamazlar. Burada kadın-erkek eşitliğine giden yolun açılacağı kaygısı olduğu kanaatindeyim.
İran'da kadının boşanma hakkı yoktur. Bir evlilik bitirilmek istendiğinde dahi boşanma davasını kadın açamaz.
Erkek yasal olarak dört kadınla evlenebilir. Öte yandan kadın mahkemeye gidip kocası başkası ile evlendiği için ya da başka bir sebeple, boşanma talebinde dahi bulunamaz. Bu hak erkeğindir.
Anne-baba ayrıldığında, kadınlar çocuklarının velayetini tam olarak alamazlar. Sadece evlenmeden önce buna uygun sözleşme yapılmışsa durum bir ölçüde değişebilir.
Çocuk kız ise yedi yaşına kadar, erkek ise beş yaşına kadar anne ile kalabilir. Bunda cinsel kaygının belirleyici olduğu kanaatindeyim.
Kadınların maç izlemek için stadyuma gitmeleri yasaktır. Ancak Seher Hüdeyari adlı kadının futbol maçını izlemek için stadyuma girmesini engelleyen cezayı protesto etmek için mahkeme önünde kendini yakması ve hayatını kaybetmesi sonunda, kadınlara stadyuma bir günlük giriş izni verildi ve kadınlar milli maçı stadyumda seyrettiler. Bu yasak 40 yıldır uygulanıyor.
İran da kadınlar avukat olabilir ama aile mahkemeleri dışında hâkim olamaz ki ilk kez 1997'de bir kadın hâkim atanabildi.
İran'da kadın hukukçular savcı olamaz ki ilk kez 1998'de savcı yardımcısı bir kadın atanabildi.
İranlı bir kadın yabancı uyruklu bir erkek ile evlendiğinde, çocuğu İran vatandaşı olma hakkına sahip değildi.
Ancak bir erkek yabancı uyruklu bir kadınla evlenirse, çocuğu İran vatandaşı olabilirdi.
Yaklaşık on yıldır süren bir mücadele sonucu İranlı kadınların yabancı uyruklulardan olan çocukları da İran vatandaşı olmaya başlayabildi.
İran'da, kadın evli ise kocasının; bekar ise, 18 yaşını doldurmuş olsa da bir kereye mahsus babasının izni ile pasaport alabilir ve yurtdışına çıkabilir.
18 yaşından küçük ise, her çıkışta baba, yoksa büyükbaba veya amcadan izin alınabilir. Annenin bu konuda söz hakkı yoktur.
Kısacası Şii İslamcı Molla düzeninde, kadına sadece eş ve anne olma hakkı tanınmıştır.
Evlilikte olsun, sosyal, siyasal, kültürel yaşamda olsun; dinsel kisveli erkek iktidarcı yaşam tarzı erkeğe, denebilir ki "devredilmez ve dokunulmaz" bir hak olarak erkeğe tanınmış ve kurumlaşmıştır.
Sürekli baskıya karşı sürekli direniş
İranlı kadınlar uzun yıllardır, özellikle 2009 ile içinde olduğumuz 2022 yılları arasında sayısı ve yoğunluğu düşmeyen, artan ölçüde radikalleşen sürekli bir direniş içinde oldular.
Direnişin ortaya çıkış nedeni ekonomik değil, kadınlara yaşam tarzı, kılık kıyafet dayatmasına karşı çıkış biçiminde oldu.
Kırbaç, hapis, türlü yaptırımlar, ölüme rağmen direndiler ve denebilir ki korku duvarı eşiğini önemli ölçüde aştılar, devam ediyorlar.
Ancak kadın direnişi giderek kadınların yaşam tarzından, toplum ve insanların yaşam tarzına müdahaleye karşı mücadeleye de yöneldi.
Yeşil Hareket biçimi altında "Benim oyum nerede?","Gelin Konuşalım", erkeklerin de desteğiyle her çarşamba günü "Beyaz Çarşamba" adı altında demokratik taleplerin konuşulması yanı sıra, "Benim ekmeğim nerede?" adı altında ekonomik taleplere karşı ilgisiz kalmadılar.
Kadınlara yapılan zulüm onları "evde ayrı, sokakta ayrı" diyebileceğimiz "çift kişilikli" yaşama da zorladı.
Çift kişilik yoksul kesimlerde yaşanmıyor sadece, varlıklı kesimlerde de yaşanıyor.
İfade edildiği gibi kadınlar, futbol maçına gitmeleri yasak olduğundan, erkek kıyafetleri giyinerek gitme biçiminde "sivil itaatsizlik" denebilecek mücadele tarzını da geliştiriyorlar.
Kadınların tarihi süreçte geliştirdiği direniş deneyimi, gelinen noktada güncel toplumsal direnişle birleşiyor.
Sürekli direniş kadınlara önemli tutunma kazanımları sağlıyor.
İran Şii İslamcı Rejimi geri adım atar mı?
İran Şii İslamcı rejiminin toplum içinde hala küçümsenemez bir desteği var. Özellikle Kum ve Meşhed başta olmak üzere, Ayetullahlar hala etkili bir dini güce sahip.
Bir de meselenin Ortadoğu boyutu var. Irak, Suriye, Filistin ve Yemen'de İran siyaseti örgütlü ve etkili.
Ayrıca, Afganistan ve Pakistan gibi kriz bölgelerinde olsun, Bahreyn gibi Körfez ülkesinde olsun İran etkisi küçümsenmemeli.
Türkiye'de, Suudi Arabistan'da da belli bir Şii nüfuz olduğunu hatırda tutmak gerekir.
İran'ın Basra Körfezi, Hazar Denizi ve Asya ile genişletilmiş Ortadoğu arasında, aynı zamanda bir Ortadoğu ülkesi olarak jeostratejik konumunu, Pers İmparatorluğu'ndan günümüze kadar sürekliliği olan bir devlet ve toplum deneyiminin mirasını da hatırda tutmalı.
Bakmayın siz Mollaların dar Şii İslamcı dini ve siyasi durumuna, İran toplumsallığının derinlerinde binlerce yıllık zengin bir siyasi ve kültürel miras yatıyor.
İran'da ambargo nedeniyle karşılığını bulamayan zengin petrol ve doğalgaz kaynakları değerlendirildiğinde, İran'ın açığa çıkacak potansiyeli üzerinde düşünelim.
Böyle bir İran'ın Ortadoğu'da ve dünyada son derece olumlu bir rol oynayabileceğini de düşünelim.
Belki de Batı'nın, ilerici Amerika'nın değil emperyalist Amerika'nın, barışçı İsrail'in değil, Siyonist İsrail'in istemediği böyle bir İran…
Belki'de Şii İslam, böyle bir İran istemezliğe tekabül ediyor.
İran Şii İslamcı rejimi kadınlar karşısında geri adım atmaz. Kadınlar karşısında geri adım atmanın kendisi için yıkım olacağını gayet iyi bilir.
Dolayısıyla zorunlu örtünme siyasetinden vazgeçmez. İhtiyaç duyduğunda son derece kanlı katliamlardan da kaçınmaz.
Bu misyon için içeride Devrim Muhafızları, dışarıda Haşdi Şabi gibi silahlı örgütler hazır ve nazır.
Öte yandan kadınlar her türlü zulme ve zorbalığa karşı direnecektir!
Kadın haklarını kazanma mücadelesi yenilmeyecektir!
Birleşik toplumsal/siyasi mücadele ve liderliğinin oluşumu zorunludur, kazanmanın olmazsa olmazıdır.
Bu sürecin etkin bir toplumsal bileşeni olarak kadın direnişi sürecektir.
Kadın direnişinin kadın olmaktan gelen nedenlerle yaşamsal olduğu, kaçınılmaz bir İran ve Ortadoğu gerçeğidir…
Devam edecek...
Kaynaklar:
1,2, 3,4 ve 5. Mehrangiz Kar, BBC NEWS Türkçe
6. "Rehber Devriyeleri" İran'da Şii İslamcı "ahlak kurallarının" uygulanıp uygulanmadığını sokakta takip ederek ihlâl ettiğini düşündükleri kişileri gözaltına almak, "Danışma vermek" ile yükümlü polis birimi.
7. Kültür Devrimi Yüksek Konseyi'nin ilan edilen hedefi, İran'ın eğitim ve kültürünün "eksiksiz İslami" kalmasını sağlamaktır. Ayetullah Humeyni yönetti. Bu, dış "kültürel etkilere" ve ideolojilere karşı çalışmayı içerir.
8. İran'da yasaların şeriata uygunluğunu denetleyen kurum. Esasen denetim ve yasaların şeriata uygunluğunu denetlemekten öte, kişilerin Müslümanlığını sorgulama, konumları ve nitelikleriyle başta Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmak üzere, adayların seçime katılıp katılamayacaklarına da karar verme yetkisine sahip İran'ın en üst dini ve siyasi liderlik, Rehber…
9. Bu bölüm kısmen TÜSES'in düzenlediği, Mete Çubukçu'nun yönettiği "KADINLAR İRAN REJİMİNİ SARSIYOR MU?" ZOOM Konferansında İran üzerine çalışan gazeteci-akademisyen Savash Porgham'ın konuşmalarından derlendi. (29 Eylül 2021)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish