Maalesef şimdiye kadar “Bin yıl önce Kürdlerde müzik nasıl icra edildi? Kürdler, müzik ilmine ne gibi katkıda bulundular? Kullanılan müzik aletleri nelerdi? Hangi makamlar ve nağmeler tercih edildi? Kürd devlet ve mirliklerin saraylarında, qasırlarında musikişinaslar nasıl korundu? İlk yazılı ve sesli kayıt versiyonları ne zaman gerçekleşti?” gibi soruların cevaplarını bulabileceğimiz ve en azından İslamîyet’ten sonraki süreci takip edebileceğimiz referans bir kitap çalışmasına rastlayamıyoruz. Ancak Sadık Sefîzade Borekeyî’nin Tahran’da 1378/1999 yılında Farsça olarak yazdığı ‘Tarîx-i Mûsîqiy Kurdî’ ile Zeynep Yaş’ın Kürdçe ‘Şakerên Muzîka Kurdî’ (2 C, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yayınları) ve Mehmet Bayrak’ın ‘Kürd Müziği, Dansları ve Şarkıları’ (Öz-Ge Yayınları 3 C, 2013) isimli çalışması bu alanda önemli kitaplar olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Kürdlerin milat öncesi doğrudan ataların arasında gösterilen Med, Mana ile dolaylı atları arasında gösterilen Elamlar’dan kalma görsel ögelerde Tanbur/Saza yakın bir musiki aletinin bulunduğu görülmektedir. Bu spesifik bilgilerin yanında hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde bilgilerin yer aldığı klasik İslâmî kaynaklarda, Kürdlerin hem musîkî aletlerinin yaratıcıları hem de çok iyi icracıları olduğu kayıtlıdır. Bağdat’tan Mısır’a, oradan Endülüs Emevileri’ne gidip Ziryab namıyla şöhret sahibi olan Ebu’l-Hasan Ali b. Nâfi’nin (790-804) İslâm müziğine kattıkları Doğu ve Batı kaynaklarında övgüyle söz edilmektedir.
Salahüddîn Safedî’nin (697/1297-764/1363) “Risale fi İlmi’l Mûsîka” adlı eserinde ‘Kürd Kemençesi’ geçmektedir.
Buna benzer bir bilgi de, 19. yüzyılda Fransızca olarak hazırlanmış olan ‘Du Caucase au Golfe Persıque A Travers L’arménie, Le Kurdistan Et La Mésopotamie (1889)’ kitapta, ‘Kiamantcha kürde/Kürd Kemençesi (ss:322)’ adıyla çizimine yer verilerek ele alınmıştır.
Abdülkâdir-i Merâgî (1355-1435), 1415 yılında Sultan Şahruha ithaf ettiği mûsikî nazariyatının temel kaynaklarından olan “Câmiu’l-elhân (İstanbul Nuruosmaniye Kütüphanesi, no:3644)” isimli Farsça eserinde “Nây-ı sefîdi ise Kürtler îcât etmiştir. Çünkü koyunları dağılıyordu. Neyin sesiyle toplanıyorlardı” ifadelerini kullanmıştır.
Eserde Nay-ı Sefîd şu şekilde tanıtılmıştır:
Deliklerinden sekiz ses hâsıl olur. Yedi sesi yüzeyinde yer alan yedi delikten, bir sesi arkasında bulunan bir delikten çıkar. Bu deliğe şücâ’ denir. Bu delik başparmakla kapatılıp kalan sesler de üflemenin şiddeti ve yavaşlığıyla çıkarılır, öyle ki iki oktav aralığında bulunan tiz ve pest seslerin çıkarılması bu şiddetli ve yavaş üflemeyle sağlanır. Ustalar, söz konusu neyin yarısı oranında başka bir ney de îcât etmişlerdir. Neyin uzunluğu kullanıcıların isteğine göre olur. Ancak yaygın ve kullanışlı olanı yedi buçuk yumruk (56,25cm)’tur. Bunu son delikten neyin ağzına kadar sayarlar. Şöyle ki, dört parmağı, yani başparmak, orta parmak, serçe parmağı ve işaret parmağını birbirleriyle bitiştirerek sayarlar. Bundan daha uzun neyler de yapılır. Meselâ dokuz (67,5cm) veya on iki yumruk (90cm) boyunda. Ancak meclislerde kullanılanlar sekiz (60cm),yedi buçuk(56 cm), altı buçuk (48,75cm)veya altı yumruk (45cm)’tur. Ancak çocuklar için beş buçuk (41,25cm) veya beş yumruk (37,5cm) yapılır.
Osmanlı ulemasından Amasyalı Şükrullah (1388-1464?), Safiyyüddîn Abdülmü’min Urmevî’nin (1216-1294) Arapça yazdığı “Kitâbü’l-Edvâr” eserini, “Risâle min İlmi’l-Edvâr” adıyla Anadolu Türkçesine tercüme ederek ilavelerle genişlettiği mûsikî risalesinde; makamları ele aldığı “On Birinci Fasıl”da dördüncü makam olarak ‘Kürdî’ye yer vermiştir. Ki bugün Türk Musikisi içerisinde ‘rast perdesinde bir şed makam’ olan ‘Kürdilihicaskar’ bu tarihsel mirastan gelmektedir.
Kürdlerin tarihine yönelik olarak 1005/1597 yılında hazırlanan Şerefnâme’nin Oxford Biblioteka Bodleian (no:312) kütüphanesindeki yazmada yer alan minyatürlerde; nay, def, tanbur, nefîr, kerrenây, şeştây vb müzik aletlerinin bulunduğu görülmektedir.
Martin van Bruniessen; Evliya Çelebi’nin (1611-1682) ‘Seyehatnâme’sinde yer verdiği Dicle ve Habur nehirleri üzerinde kelekle geçen şahısların icra ettiği müzik kayıtlarının, Kürd folklorunun ilk numunelerini teşkil ettiğini düşünmektedir. 1600-1900 yılları arasında Batılıların Ortadoğu coğrafyasına yaptıkları gezilerle oluşturdukları yaklaşık 10 bin civarındaki ‘Seyehatname’ literatürünün tümüyle araştırılmamış olması, şimdilik bu bilgiyi geçerli kılmaktadır.
Ancak kesin olarak ifade etmemiz gerekir ki, 1800’den itibaren Batılı kaynaklarda ‘Kürd Müziği’ne dair kayıtlar yer almaya başlamıştır. Nitekim Haçatur Abovyan (1809-1849), August Jaba (1801-1894), Felix fon Luschan (1854-1924), Albert Socin (1844-1899), Oscar Mann (1867-1917), Comitas Vartaped (1869-1935) gibi şahsiyetlerin yazılı kayıtlarının yanında 1900’den itibaren sesli kayıtlar da yapılmaya başlanmıştır.
Zeynep Yaş, ABD’de bir arşivde 1893’lerde Osmanlı’dan Amerika’ya sığınan Ermeni ve Süryaniler tarafından kaydedilen müzikler içerisinde Kürdçe müziklerin de bulunduğunu söylemektedir.
Diyarbakır Süryanilerinden Kosrof Maloll’un 1909-1929 yılları arasında taş plaklara yaptığı kayıtlar bu alanda ilktir. 1900’lerin başında Colombia, Polyphon, Baidaphon, Odeon, Sodwa, His Master’s Voice gibi Amerikan, İngiliz ve Fransız plak şirketlerinin İstanbul, Bağdat, Musul, Halep, Kahire, Tahran gibi yerlerde gerçekleştirdikleri kayıtların bir kısmı günümüzde internet ortamına da aktarılmıştır.
Günümüzde Kürd müziğinin profesyonel bir düzlemde kaydedilip arşivlendiği tek merkez Mezher Xalıqî liderliğinde 2003 yılında Irak Federe Kürdsitan Hükümeti’nin Süleymaniye, 2005’te Kerkük, 2006’da Duhok illerinde şubeleri açılan Înstîtûya Kelepora Kurdî/Kürd Kültür Enstitüsü’dür.
Enstitünün kayıtları sadece bölgede konuşulan Soranî lehçesi değil, Kürdlerin konuştuğu Kurmancî, Kırmanckî/Zaza, Lorî, Goranî, Kendulayi lehçeleri/şiveleridir de.
Kaynaklar:
Mesud Serfîraz; “Kurtedîroka Berhevkirina Stranên Kurdî/Kürd Müziğinin Kaydedilişinin Kısa Tarihi”, Nûbihar Dergisi, S:141, 2017, ss:24-9.
Nurullah Alkaç; “Hişê Kurdan: Navenda Kurdolojiyê/Kürdlerin Hafızası: Kürdoloji Merkezleri”, Basnews, 2017.
Ubeydullah Sezikli; “Abdülkâdir Merâgî ve Câmi’u’l-Elhân’ı”, Marmara Üniversitesi, Doktora Tezi, 2007, ss:2.
Erhan Tekin; “Safedi’nin Müzik Teorisinin İncelenmesi”, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2007, ss:95.
Abdulreqîb Yûsuf; “Hurerê Tabloyên Şerefname/Şerefname Minyatürlerindeki Sanat”, Jîna Nû Yayınları, 1991.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish