Liz Truss, Muhafazakar Parti'nin haftalardır süren oylama sürecinin neticesinde geçen pazartesi günü başbakan seçildi.
Truss, genel seçimler sonucunda değil, sadece 81 bin kişinin oyuyla (toplumun yaklaşık yüzde 0,3'ü) 10 Numara'nın yeni "misafiri" oldu.
12 yıldır iktidarda olan Muhafazakar Parti'nin kendinden önceki üç başbakan döneminde çeşitli bakanlıklar da dahil olmak üzere önemli görevlerde bulunan Truss, esasında toplum tarafından bilinen bir siyasi kişilik değil.
46 yaşında hırslı, çalışkan ve mesafeli olduğu söylenen Liz Truss, yıllar içerisinde değişen siyasi görüşü ve konjonktüre göre farklılık arzeden politik söylemleriyle daha çok öne çıkıyor.
Zamanında monarşinin kaldırılmasını, marihuananın serbest olmasını savunan liberal demokrat görüşlü Truss'ın yıllar içerisinde muhafazakar bir çizgiye kaydığı ve Muhafazakar Parti içinde de artan oranda sağa yöneldiği biliniyor.
Hatta Truss'ın kabinesini de benzer düşüncedeki bakanlarla kurması nedeniyle parti içerisinde zaten sınırlı olan popülaritesinin böylelikle daha da azalacağı, ayrıca kapsayıcı olması gerekirken partiyi bölebileceği iddia ediliyor.
Yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın sadece yüzde 12'si Truss'ın iyi bir başbakan olduğu görüşüne sahipken, halkın yüzde 52'si Truss'ın kötü ya da çok kötü bir başbakan olacağını düşünüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Truss çeşitli demeçlerinde gençliğinde Birleşik Krallık'ın 1979-1990 yılları arasında görev yapan ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher'ı örnek aldığını ve hala almaya devam ettiğini söylüyor.
Ancak Truss'ın dünyada saygı uyandıran ve 20'nci yüzyıla damgasını vuran liderler arasında sayılan "Demir Leydi"nin konumuna ulaşması için daha çok çalışması ve önümüzdeki süreçte kendisini ispatlaması gerekiyor.
Truss'ın karşı karşıya kaldığı iç ve dış sınamalar
Truss'ın başbakanlık koltuğuna oturmasıyla alışma dönemi gibi bir geçiş sürecini yaşama imkanı olmayacak, zira ülke içte ve dışta birçok sınamayla karşı karşıya kalmış vaziyette.
Ülkede enflasyon iki haneli rakamlara ulaştı, enerji krizi nedeniyle halk ve özel sektör huzursuz, Kuzey İrlanda Protokolü nedeniyle aylardır Kuzey İrlanda'da yerel hükümet kurulamıyor, İskoçya'da ise eski Başbakan Boris Johnson'un yakın zamanda verdiği olumsuz görüşe rağmen ikinci bir referanduma gidilmesi bekleniyor.
Truss'ın başbakan olmasından birkaç gün sonra ise Birleşik Krallık'ın birleştirici unsuru olan Kraliçe II. Elizabeth'in vefat etmesinin beraberinde Kraliyet ailesi ile ülkenin yönetim şekli hakkında bazı tartışmaları da gündeme getirmesi bir ihtimal olarak beliriyor.
Diğer yandan, içerideki mevcut tabloya ilaveten Ukrayna savaşı ve Çin'in Asya-Pasifik'te artan mevcudiyeti ile Brexit nedeniyle AB'yle gerilen ilişkiler dış politikada Truss'u fazlasıyla meşgul edecek gibi duruyor.
Tüm bunlar düşünüldüğünde Truss'ın 2024 genel seçimlerine kadarki iki yıllık görev süresi kolay geçmeyeceğe benziyor.
Liz Truss'ın dış politikaya bakışı ve temel öncelikleri
Liz Truss'ın yaklaşık bir yıllık dışişleri bakanlığı döneminde Rusya Ukrayna'yı işgal etti, Çin'in Asya-Pasifik'te son on yıldır artan askeri etkisi nedeniyle Birleşik Krallık ABD'nin öncülüğünde bölgede AUKUS başta olmak üzere yeni oluşumlarla Çin'e yönelik bir çevreleme politikası izlemeye başladı.
Dış politikada "şahin" olarak bilinen ve Birleşik Krallık'ın dünya sahnesinde daha görünür olmasını savunan, bunu da "Küresel Britanya" sloganıyla yürüten Truss'ın, Başbakanlık döneminde, iç politikadan zaman bulması halinde, dış politikada aynı çizgiyi sürdürmesi bekleniyor.
Truss, bu yeni sloganla Birleşik Krallık'ın müttefikleriyle birlikte dünyada özgürlük ve demokrasi için mücadele edeceğini söylüyor.
Truss, Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceklerini, halihazırda yaptıkları 3,8 milyar dolarlık yardıma ilaveten önümüzdeki dönemde de askeri olarak Ukrayna'yı güçlendireceklerini belirterek, Marshall Planı'na benzer bir planla Ukrayna'nın yeniden inşası taahhüdünde bulunuyor.
Truss aynı zamanda askeri harcamaları da GSMH'nın yüzde 3'ünü teşkil edecek şekilde artırmayı hedefliyor.
Truss'ın yakın gelecekte Ukrayna'ya bir ziyaret gerçekleştirmesi de öngörülüyor.
Yeni Başbakan'ın Çin'e karşı daha sert bir tutum benimsemesi bekleniyor. Truss, dışişleri bakanlığı döneminde Huawei şirketinin Birleşik Krallık'ın 5G ağına yatırım yapmasını ulusal güvenlik gerekçeleriyle engel olmuştu.
Truss'ın söylemlerinden Çin'e yönelik tehdit değerlendirmesinde bir revizyona gidilerek tarihte ilk defa "Birleşik Krallık için bir tehdit" olarak nitelendirilmesi gündemde.
Halihazırda Brüksel'de pek sevilmeyen Truss'ın, eski Başbakan Boris Johnson tarafından imzalanan ve uluslararası bir anlaşma olan, Brexit Anlaşması'nın ekindeki Kuzey İrlanda Protokolü'nün uygulanmaması amacıyla yeni bir yasa çıkartacağı konuşuluyor.
AB'nin Birleşik Krallık hakkında ahdi yükümlülüklerine uymadığı için yasal bir süreç başlattığı düşünüldüğünde, bu gelişme nedeniyle iki taraf arasındaki gerginliğin daha da artmasının kaçınılmaz olacağa açıktır.
Ülkenin AB'den ayrılmasına ve yeniden bir küresel aktör olma emellerine paralel olarak, Truss'ın Uluslararası Ticaret Bakanı olduğu dönemde başlayan ve sonrasında da artan hızla devam eden, ticaret ağını genişletme süreci ilerleyen zamanda da devam edecektir.
Bu çerçevede, daha fazla ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları (STA) imzalanarak ekonomik ve ticari ortaklıklar artacaktır.
Önümüzdeki dönemde Truss'ın liderliğinde Birleşik Krallık'ın; dünyada demokrasi ve insan haklarının savunuculuğunu üstlenmesini, ABD'yle dünya sahnesinde birlikte hareket etmesini, NATO'ya tam destek vermesini, Ortadoğu ve tüm dünyanın istikrarı açısından İran'la nükleer anlaşma konusunda bir mutabakata varılma amacıyla yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütmesini, Kraliçe II. Elizabeth'in vefatıyla İngiliz Milletler Topluluğu ülkeleriyle mevcut ilişkilerini devam ettirmek için ilave gayretler içine girilmesini beklemek doğru olacaktır.
Türkiye-Birleşik Krallık ilişkileri ve Truss döneminden beklentiler
Türkiye'nin bölgesi ve ötesindeki öneminin bilincinde olan Londra, Ankara'yı önemli bir müttefik olarak görmekte, NATO içerisindeki rolünü takdir etmekte ve geçmişten bu yana Türkiye'nin AB üyelik sürecine destek vermektedir.
Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılması sonrasında ilk etapta STA imzaladığı ülkelerden biri Türkiye'dir. Söz konusu anlaşma Liz Truss'ın yine Uluslararası Ticaret Bakanı olduğu dönemde imzalandı.
Liz Truss Haziran 2022'de Dışişleri Bakanı olarak Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla düzenlenen ortak basın toplantısında görüşmelerinin çok faydalı geçtiğini belirtti.
Truss bu çerçevede, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenerek gelişeceğini vurgulayarak, "Ticaret konusunda ilişkilerimizi yürütüyoruz. Görüyorum ki tarım ve hizmetler alanında da çalışmaları daha da artırarak ticaret hacminin daha iyi hale geleceğini gösteren çalışmalarımız var. Terörizm konusunda da işbirliği yapıyoruz" dedi.
Öte yandan Truss'ın, göçmenlerin geri gönderilmesine ilişkin Ruanda'yla varılan mutabakatın Başbakan olması halinde aralarında Türkiye'nin de bulunduğu başka ülkelere de genişletilmesi için çalışacağı yönündeki ifadelerinin kamuoyuna yansıması Türkiye'de ciddi tepkiyle karşılandı.
Truss'ın, Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte bu gibi gerçeklikten uzak söylemleri bir kenara bırakarak Birleşik Krallık'ın Türkiye'ye yönelik partiler üstü iyi ilişkiler yürütme politikasını sürdürmesini beklemek doğru olacaktır.
Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde güvenlik ve terörizmle mücadele başta olmak üzere, düzensiz göç, enerji güvenliği, savunma sanayii alanlarında işbirliğinin sürdürülmesi, ekonomik ve ticareti ilişkilerinin daha da geliştirilmesi iki ülke gündeminde yeralan konular olarak ön plana çıkacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish