Ümit Özdağ, Zafer Partisi'nin ilk doğum gününde konuştu, son 1 yılın muhasebesini Independent Türkçe için yaptı

Özdağ, Zafer Partisi'ni kurduktan sonra bazı gençlerin yurtdışına çıkma planlarından vazgeçtiğini ve partisinin her geçen gün büyüdüğünü söylüyor

NEDEN ÜMİT ÖZDAĞ?
Türkiye, Özdağ soyadına yabancı değil. Muzaffer Özdağ, Adnan Menderes'in devrildiği 27 Mayıs darbesine fiilen katılan bir subaydı. Bir önceki kuşak Özdağ'lar Osmanlı'nın son, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında yaşadı. Ve Ümit Özdağ'ın ifadesiyle Şeyh Said isyanında Atatürk'ün yanında savaştılar. 3. kuşak Özdağ'lardan Ümit Özdağ, ne babası ne de dedesi gibi asker olmayı seçti. Akademik çalışmalara yoğunlaştı, profesörlüğe yükseldi. 2006'da Milliyetçi Hareket Partisi'ne genel başkan adayı olacağını açıklayınca partiden ihraç edildi. 2010 yılında partiye mahkeme kararıyla döndü. 2015'te MHP'nin Merkez Yürütme Kurulu'na seçildi, aynı yıl yapılan seçimlerde Gaziantep milletvekili olarak parlamentoya gitti. 2016'da tekrar MHP liderliğine talip olduğunu açıklayınca bir kez daha ihraç edildi. 2017'de İYİ Parti kurucuları arasında siyaset sahnesine geri döndü, 2020'de bir iç anlaşmazlık yaşaması üzerine İYİ Parti'den de ihraç edildi. Mahkeme kararıyla İYİ Parti'ye geri dönse de birkaç ay sonra istifa etti ve 26 Ağustos 2021'de Zafer Partisi'ni kurdu. "Zafer Partisi" denilince akıllara sadece göçmen ve mülteci karşıtlığı gelse de Özdağ Türkiye'de siyaseti belirledikleri görüşünde. Ümit Özdağ ile partisinin kuruluşunun birinci yıldönümü için konuştuk.

 

 

Zafer Partisi'nin kuruluşunun üzerinden tam 1 yıl geçti. Bu geçen 1 yılın muhasebesini yapmanızı istesem neler söylersiniz? 

Bu bir seneyi iki günden beri yazdığım için bu soru en çok hazırlandığım soru. Hani derler ya öğrenciler "çalıştığım yerden geldi" diye, evet çalıştığım yerden geldi. Bu bir sene zor ama başarılı geçti. Zor geçti çünkü yola çıkarken arkamızda parasal hiçbir destek yoktu. Hiçbirimiz zengin insanlar değildik. Partiyi resmen kurduğumuz zaman genel merkezimiz bile yoktu. Ve tadilat halindeydi. Ankara il binamızda çalışmalara başladık. Sonra inşaatı bitmeden genel merkeze taşındı. Bu sefer kaloriferleri yakacak paramız yoktu. Bir süre soğukta oturduk. Genel başkan yardımcıları, hepsi kendi odalarının döşemesini kendileri satın aldılar ve partiye hibe ettiler. Bir arkadaşımız sağ olsun, aylarca hiç ücret almadan partiye yemek yolladı. Bağışlarla ayakta kalmaya çalıştık. Kitap sattık, bağış çağrısında bulunduk Twitter üzerinden, 1 milyona yakın bağış geldi. Ama en büyüğü 5 bin lira en azı 34 TL. Kredi kartındaki son 34 lirayı yollamış biri. Tişört sattık. Satıyoruz hala. Ve biz bu maddi imkansızlıklarla yola çıktığımızda Anadolu'da da arkadaşlarımız aynı imkansızlıklardaydı. Çok ağır bir ekonomik kriz var. Ve salgın da bunun üzerine bindi. Ayrıca MHP ve İYİ Parti deneyimiyle hayal kırıklığına uğramış birçok kişi siyasetten çekilmişti. Onları ikna etmek çok zor oluyordu. Bize yönelik basında çok büyük bir ambargo vardı. Hala devam ediyor ambargo. Hatta artarak devam ediyor. 

Nasıl ambargo mesela?

Ulusal kanalların bir tanesinde iki hafta önce bir program yapılıyordu. Program yayına girmeden Zafer Partisi'ni tarafsız bir gözlemci başarılı bulduğu ve övdüğü için program yayından kaldırıldı, programın yapımcısı da tanıtan büyük bir kanal, işten çıkartıldı. Açıklayacağım bunların hepsini zamanını bekliyorum. İsimlerini vererek açıklayacağım.

Hep şu söylendi; Türkiye'de 150 parti var bir tane daha açıldı ne olur ne gerek var? Arkasından biz partinin kuruluşuyla birlikte temel politik söylemimizi ortaya koyduk, bu defa bize en hafifinden ırkçı-faşist saldırısı yapılmaya başlandı koro halinde. Bir taraftan Cumhur İttifakı diğer taraftan Millet ittifakı ve bunlar da bizi yıldırmadı. Bu imkansızlıklar, bu saldırılara rağmen biz doğru bildiğimiz şeyi anlatmaya devam ettik. Her geçen gün daha da halka ulaştı söylemimiz. Biz halka ulaştıkça bize ırkçı diye saldıranlar, bize Orta Çağ kafalı diye saldıranlar, bize yabancı düşmanı diye saldıranlar hiç gündemlerine almadıkları sığınmacılar meselesi üzerine konuşmaya başladılar. Gündemlerine almaya başladılar. Biz sığınmacıları yollamayacağız diye altını çize çize konuşan Erdoğan 1 milyon sığınmacıyı yollamaktan bahsetti. Bugün DEVA Partisi sığınmacıların geri dönüşünden konuşturuyoruz, Gelecek Partisi'ni sığınmacıların geri dönüşünden konuşturuyoruz, Erdoğan'ı, AKP'yi sığınmacıların geri dönüşünden konuşturuyoruz, Kılıçdaroğlu "sığınmacılar geri dönecek" şarkısı söylüyor. Öbürleri konuşuyor, Kılıçdaroğlu şarkı söylüyor. Meral Akşener, "geri dönecekler" türküsü söylüyor. Bunların hepsi Zafer Partisi'nin başarısıdır. 

 

 

"Lise öğrencileri akıllı tahtadan İçişleri Bakanlığı'na gidişimi seyretti"

Peki sadece sığınmacı meselesine yoğunlaşmak bir siyasi parti için handikap değil mi? Bu sorun ortadan kalkarsa Zafer Partisi'nin varlık nedeni de ortadan kalkmayacak mı?

Türkiye'de siyasal gündemi Zafer Partisi tek başına belirlemiştir. Ama sadece bu meseleden mi belirlemiştir? Hayır. Erzincan İliç'te çevreyi mahveden altın madeninin faaliyetlerini durdurduk. Oraya giden tek parti genel başkanı benim. 2 defa Zafer Partisi heyeti Lütfü Şehsuvaroğlu başkanlığında gitti. Yine Kayseri Develi'de çevreyi zehirleyen altın madeninin faaliyetlerini durdurtan Zafer Partisi'dir. 2 defa Lütfü Şehsuvaroğlu başkanlığındaki heyetler oraya gitti, konuyu gündeme getirdi. Adli olarak takipçisi oldu. Ve sadece sığınmacılar meselesinde ön plana çıkmadık. Sadece maden, çevre meselesinde de ön plana çıkmadık. Türkiye'de siyasette kilitlenmişlik var. Neden? Bir tarafta aday belli öbür tarafta belli değil. Nisan ayında bir çağrı yaptım ve dedim ki 'Biz görüyoruz ki sahada Mansur Yavaş isteniyor halk tarafından' ve Mansur Yavaş'ı aday gösterelim dedik Millet İttifakı'na. Ve bu da siyaseti belirledi. Bize yönelik saldırılara en sert cevapları verdik. Herkesi tehdit eden AK Parti ve AK Parti'nin bu konulardaki kabadayısı Süleyman Soylu bana da küfretti. Diğer siyasi parti liderleri susuyorlardı. Ben susmadım. Susmamanın ötesinde de bir şey yaptım, 'hadi gel kapının önünde beni karşıla' dedim. Çıkamadı kapının önüne. Bakın ben geçen hafta Karadeniz'deydim. Giresun'da lise öğrencileri geldiler. Bana dediler ki 'Hocam, Genel Başkanım, biz sizin İçişleri Bakanlığı'na gittiğiniz gün okul müdürüne gittik, akıllı tahtayı Facebook'tan canlı yayını seyretmek için izin aldık, öğretmenimizi de sınıfa sokmadık ve canlı yayında, Facebook'ta akıllı tahtadan lisede sizin içişleri bakanlığına gidişini seyrettik. Hepimiz Zafer Partiliyiz. Dedim ki bana fotoğrafını gösterin. Fotoğrafını da gösterdiler. Hatay'a sokulmadık. Hatay'a. Bu, Cumhuriyet tarihi boyunca bir defa oldu. Rahmetli İnönü'yü Kayseri'ye sokmamışlardı. Hala engellemelerle, saldırılarla karşı karşıyayız. Ama her geçen gün Zafer Partisi büyüyerek devam ediyor. Türkiye'de iki şey yükseliyor, bir döviz, iki Zafer Partisi. 

 

 

 

"Salağa salak derim"

Sosyal medyayı çok etkin kullanıyorsunuz. Paylaşımlarınızın, toplumsal gerginliği patlama noktasına getireceğini düşünenler var. Böyle bir endişe taşımıyor musunuz?

Ben buna gülerim. (Gülüyor…) Neden gülerim biliyor musunuz? Muhalefete çukur diye hakaret eden Recep Tayyip Erdoğan varken, ortalığı geren "Suçişleri Bakanı" Süleyman Soylu varken, benim tweetlerim mi toplumsal gerginlik yapıyormuş. Salak mı bunu söyleyenler? Biliyorsunuz benim bir adetim var, salağa salak derim. 

Aslında bu diliniz tweetlerinize de yansıyor. Bu bir siyasal iletişim stratejisi mi yoksa Ümit Özdağ böyle biri mi zaten?

Ben böyleyim. Bu iletişim stratejisi değil. Ben böyleyim. İletişimin kitabını yazmış bir adamım. Algı yönetimi, psikolojik operasyon ve propaganda teknikleri kitabım var. Bu konuyu da çok çalıştım. Ama ben de böyleyim. Hayatım boyunca böyle oldum. Benim siyahlarım ve beyazlarım var. Gri tonlarım da var ama… Bakın, zor zamanlar zor kararlar gerektirir. Türkiye zor zamanlardan geçiyor. Zor kararlar almak zorundadır. Ve eğer hasta ağır hastaysa ona aspirin tedavisi önerirseniz siz kötü bir doktorsunuz. Ben Türkiye'nin ağır hasta olduğunu görüyorum, Zafer Partisi Türkiye'nin ağır hasta olduğunu görüyor. Ve bu ağır hasta iyileşebilir. Ama iyileşmesi için ilaç tedavisi yetersiz artık. 

Az önce akademisyen kimliğinize değindiniz. Alanında kendini kanıtlamış bir akademisyensiniz. Kişisel bir soru sormak istiyorum, bunu başka liderlere de sormuştum. Ben Ümit Özdağ olsam siyaset yapmam. Neden siyaset?

Eğer yolda başınıza Suriyeli ve Afgan çeteler tarafından çökülür, yaralanırsanız annenizin arayacağı bir parti olmazdı biliyor musunuz? Çocuklarının burnu kırılan, saldırıya uğrayan, bıçaklanan anneler ve babalar Zafer Partisi'ni arıyor. Gençler yeniden Türkiye'de yaşama heyecanı bulmaya başladı. Birçok genç 'Siz Zafer Partisi'ni kurdunuz diye yurtdışına gitme kararımı değiştirdim' diyor. Ben onların gözlerindeki umudu ve sevinci, tekrar hayata sarılışlarını görüyorum. Rize'de otobüsümüzün yanına gelen bir genç, 'Burada Atatürk ismini duymak ne kadar büyük bir keyif biliyor musunuz' demişti. Bunu için yapmaya değer. 

"MHP Genel Başkanı'nı benim kadar eleştiren başka biri yoktur"

Birçok partiye açıkça muhalefet ediyorsunuz

Düzen partileri diyoruz biz bunlara.

Ama, sanki Milliyetçi Hareket Partisi'ni ve lideri Sayın Devlet Bahçeli'yi biraz kayırıyorsunuz gibi bir algı var. Bu durum MHP köklerinizle mi ilgili yoksa algıdan mı ibaret?

Yok, MHP'yi, genel başkanını çok sert eleştirdim. Kitaplar yazdım. Makaleler yazdım. Onlar da bana çok saldırdılar. Yani herhalde MHP tarihinde benim kadar eleştirilen ikinci bir isim yoktur. Ve MHP genel başkanını da benim kadar eleştiren başka bir isim yoktur. Bu, biraz önce söylediğiniz gibi bir siyaset. Propaganda stratejisi. Bunu da ben tespit ettim. Bize eleştirdiğimiz için değil, gündeme getirdiğimiz problemler için insanlar oy verecek. 'Ya mükemmel eleştiri yapıyorlar… Mükemmel MHP, AKP, CHP eleştirisi yapıyorlar' diye değil. Buradan oy almıyoruz.

 

 

"Zafer Partisi'nin çerçevesi: Anıtkabir, Yesi ve Hacı Bektaş"

Milliyetçilik demişken, son yıllarda tespit edebildiğimiz bir hadise var. Seküler milliyetçilik kavramı biraz daha karşılık bulmaya başladı. Zafer Partisi, ideolojik motivasyonunu bu şekilde tarif edebilir miyiz? Seküler milliyetçilik Türkiye'de Zafer Partisi üzerinden mi yükseliyor?

Biz Atatürk çizgisinde Türk milliyetçisi bir partiyiz. Laik düzenden yanayız. Laikliği Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçilmez temel ilkelerinden biri olarak görüyoruz. Ama bunun dışında insanların dini inançları ile herhangi bir müdahalemiz, eleştirimiz olamaz. Biz partiyi kurarken temel, kültürel ve politik çerçevemizi Anıtkabir, Türkistan'da Yesi kenti -Hacı Ahmet Yesevi'nin dergahının olduğu, Mete'nin başkenti olan yer- ve Hacı Bektaş-ı Veli üçgeninde ortaya koymuş durumdayız. Bunun dışında hiçbir tartışmaya da girmeyiz. Kimseden İslam'ı öğrenmeye ihtiyacımız yok. Kimsenin dini inancına bir itirazımız yok. 'Ne mutlu Türküm diyene' diyen herkes bu milletin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle olmaya da devam edeceğiz. AK Parti'nin de son 20 yıldır yaptığı icraatlarla son bin senede Anadolu'da İslam'a en ağır zararları veren yapı olduğunu düşünüyoruz.

"Gerçek mülteci sayısını resmi makamlar bana defalarca bildirdi: 13 milyon"

Resmi rakamların gösterdiği bir sığınmacı sayısı var. Ama size göre bu sayı bunun çok üzerinde?

13 milyon…

Bu bahsettiğiniz sayı çok yüksek bir orana tekabül ediyor. 

Evet

Bu rakamı nasıl elde ettiniz? Çok özel değilse dinleyebilir miyim?

Çok özel. Bana değişik şekillerde iletildi. 'Artık bunu bilmen gerekiyor. Yani durum bu, sen 10 milyonun üzerinde olduğunu söylüyorsun ama gerçek rakam 13 milyon. Bil diye söylüyoruz' denildi. Yine de kullanmadım. Sonra tekrar tekrar 3 farklı yerden iletildi.

Resmi makamlar mı bunlar?

Resmi makamlar. Şimdi bakın, TÜİK'in enflasyon rakamlarına inanıyorsanız benim verdiğim rakama değil Süleyman'ın verdiği rakama inanın. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU