Sanal dünya takıntısı

Sanal dünya takıntısı, psikolojik, sosyal, kültürel ve medeniyet yönünden rahatsız edici bir fenomen ve sağlıksız bir belirti olmaya devam ediyor. İlle de bir şeye saplantılı olmak gerekiyorsa, bırakın bu işe, pozitifliğe ve yaratıcı katılıma olsun

Fotoğraf: Unsplash

Dijitalleşme, internet ve iletişim teknolojisi çağında, iletişimi kolaylaştırmayı ve dünyadaki nüfusun çoğunluğu için bunu erişilebilir hale getirmeyi mümkün kılan muazzam atılımları ve beşeri başarıları takdir etmekten başka bir şey yapamayız.

Tabii ki, tüm başarılar olumludur ve ortaya konulma işlevleri tarafından gerekçelendirilir. Ancak sorun her zaman, bu başarıların kullanılma şeklinde yatıyor.

Bu bağlamda, Arap ve İslam dünyasının iletişim teknolojisi kullanımında, neyi simgelediği ve bilimsel olarak incelemeye değecek ve sorgulanabilecek hangi gerçekleri ortaya çıkardığı açısından önemli gördüğümüz bazı özelliklerin baskın olduğunu gözlemliyoruz.

Aslında bu gözlemlerden ilki sosyal medya ağlarına yönelik yoğun rağbet olgusudur. Rakamlar Twitter, Facebook ve bu gibi platformların milyonlarca Arap tarafından kullanıldığını ortaya koyuyor.

Ayrıca kullanıcıların bu platformları -işte burası işin can alıcı kısmı- gün içerisinde saatlerce kullandığını gösteriyor. Bu da bizi bir takım sorular sormaya itiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avrupa toplumlarına kıyasla sosyal iletişim ağlarına harcanan süremiz çok daha fazla. Bu da bir nevi sosyal medyaya aşırı derecede bir düşkünlük ve bağımlılık olduğunu gösteriyor.

Bunun boşluk hissi ve eksikliği tamamlama arzusundan kaynaklı bir problem olduğu aşikâr. Bu problem zamanla farklı boyutlarda başka birçok probleme evrilir. Zira sanal ortama saatlerce bağımlı kalma olgusu, gerçek dünyanın kendisinden ciddi derecede uzaklaşmak demektir.

İşsizlik olgusu ile sanal dünya takıntısı arasındaki ilişki nedir?

Gerçek hayatta hissedilen boşluk ile sanal bağımlılık arasındaki bağlantı nedir?

İşin değerinin takdir edilmesi için vakit ayrılması ve gerekli ilginin gösterilmesi gerektiğini göz önüne alırsak, sosyal medyada hangi limite kadar harcanan süre işin boşlandığını gösterir?

Şüphesiz, işsizlik sanal dünyaya olan takıntının güçlü bir nedenidir. Çünkü zamanın boşa harcanması, bunu yapan kişinin zamanının değerli olmadığını ve kendisini meşgul edecek ciddi bir uğraşının olmadığını gösterir.

Bu gayet doğru. Arap-İslam dünyasında sosyal medyayı kullanan çok sayıda kişinin bunu işleri esnasında yaptığı ortaya kondu. Bu da çalışırken zamanın verimli kullanılması ile ilgili rakamların neden bu kadar düşük olduğunu açıklıyor.


Genel olarak bakıldığında işsizlik, sanal dünya bağımlılığını haklı çıkarmak için ikna edici bir sebep olamaz. Çünkü işsizlik, kişinin zamanını iş aramak veya iş hayatıyla ilgili yeteneklerini geliştirip özgeçmişini zenginleştirmek amacıyla kullanması için bir teşvik unsuru olabilir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, sanal dünyada gezinip sanal arkadaşlar edinmek, klasik sosyal ilişkiler tarzından bir tür kaçışın ve bunların gerçek arkadaşlık olarak görülmesinin bir nişanesidir.

Sosyal ağlardaki blogların ve paylaşımların çoğuna göre mahrem olup olmadığı ayrımı gözetilmeksizin adeta bir sergileme ve gösteriye dönüşen benlikle olan ilişkiyi de unutmayalım.

Güne sabah selamı ile başlayıp akşam selamı ile bitirenler var, ki bu, etraflarında hareket eden zamanın sanal olduğunu gösteriyor.


Diğer dikkat çekici olan noktaya gelirsek, sosyal medyada zaman öldürülmesi, özellikle bugün Arap toplumlarının karşı karşıya olduğu sıkıntılar ve kültürel değer savaşları göz önüne alındığında, zamanı iyi kullanamayan bir millet olduğumuzu göstermektedir.

Bu sıkıntılar ancak çalışmak, çaba sarf etmek, kalkınma yolunda ilerleme kaydetmek ve reform yapmak ile çözülebilir. Bu sıkıntılar için özel bir dikkat, uzun bir çaba ve sebat göstermek lazım.

Tüm bunlar için de zaman ayırmak ve zamanı boşa harcamanın tüm tezahürlerine sırt dönmek gerekir.

Sorun şu ki sanal dünya bağımlılığı yetişkinleri, çocukları ve gençleri kapsıyor ve aile, arkadaşlık vb. tanıdık sosyal ortamlara karşı soğukluğa yol açıyor.
 


Odaklanmaya değer bir başka nokta ise, sosyal medya ağlarının saldırgan ve şiddet içerikli davranışlarda bulunarak bir başkasına zarar vermek için kullanılması.

Aslında, bu ağların birincil amacı, beşeri kültürü zenginleştirecek ve daha çeşitli hale getirecek şekilde tanışma, katılım ve karşılıklı fikir, bilgi, gelenek, hikaye ve deneyim paylaşımı için insanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırmaktır.

Başkalarıyla paylaşmak üzere başarı veya başarısızlıkla ilgili deneyimler ve hikayeler sergilemenin kişinin kendisiyle daha çok barışık olduğu bir kültür ve deneyim ile sahibi arasında bir ayrım yapılmasını gerektirdiğini düşünüyoruz.

Ancak elbette bu, paylaşmayı ve iletişimi zarar vermekle değiştirmek veya toplumlarımızın pozitifliğin yanı sıra umut verici ve teşvik edici mesajlara değer vermesi gereken bir zamanda olumsuz değerleri yaymak için bu iletişim penceresini kullanmak anlamına gelmez.

Sanal dünya takıntısı, psikolojik, sosyal, kültürel ve medeniyet yönünden rahatsız edici bir fenomen ve sağlıksız bir belirti olmaya devam ediyor.

İlle de bir şeye saplantılı olmak gerekiyorsa, bırakın bu işe, pozitifliğe ve yaratıcı katılıma olsun.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU