Ramazanın keremi ve insanların zulmü

Bazı oruçluların bir yandan "Ramazanın bereketi üzerinize olsun" deyip, diğer taraftan başkalarının arkasından sert bir şekilde konuşmaktan çekinmemeleri tuhaf değil midir? Şüphesiz, testinin içinde ne varsa, dışarı o sızar

Fotoğraf: Unsplash - @rifkyns

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların dilinde yer edinen ve oruç ayı boyunca sık sık tekrarlanan bir ifade vardır:

Ramazanın bereketi üzerinize olsun.

İfadenin kendisi, gün içinde evi veya iş yerini ziyaret eden bir misafiri yedirme ve içirme gibi ağırlama görevini yerine getirememe hususundaki maruzat dahil olmak üzere, çeşitli anlamlara gelmektedir.


Genellikle "Ramazan'ın bereketi üzerinize olsun" ifadesine, "Âmin cümlemizin" denilerek karşılık verilir. Bu doğrudur, belki de daha doğrusu "Kerîm olan Allah'tır" ifadesidir.

Ramazan ayının gelişi, doğu ve batıdaki farklı kültürleri ve yaklaşımlarıyla tüm Müslümanları sevindirir.

Oruç tutmaya gücü yetmeyenler de bu sevinci paylaşırlar. Çünkü Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın kanunu, hastalık, yaşlılık, hamilelik veya emzirme gibi çeşitli sebeplerle yemekten ve içmekten uzaklaşamayacak olanlar için kefareti caiz kılmıştır.

Tüm bunlar, Allah'ın insanlara karşı kerem ve cömertliğinin bir tecellisidir:

Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez.

(Bakara-185)


Peki, insanlar kendisine ikramlardan bulunan zata şükür ve onu hamd ile tesbih etmekte cimrilik yapabilir mi?

Hayır, elbette.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ramazan ayının gelişine sevinmenin sebeplerinin de çok çeşitli olduğu söylenebilir. Müminler, İslam'ın beş şartından biri olan oruç vazifesini yerine getirip, kendilerine farz kılınan ibadeti eda etmekle Allah'ın emrine olan bağlılıklarını yenilemenin sevincini duyarlar.

Ayrıca nafileler ve müekked sünnetler de gücü yeten kimseler tarafından yerine getirilir. Tüm bunların yanında güvenilir dini merciiler, ramazanın atmosferinin donukluğa ve kuraklığa maruz kalmış çeşitli manevi duyguları yeniden canlandığı hususunda hemfikirdir.

Ramazan ayında, daha samimi bir ilişki kurulduğuna, akrabalar arasında kopan bağların yeniden tesis edildiğine, insanların bunun için gayret gösterdiklerine tanık olunur. İnsanlar arasındaki soğukluğun ya da kırılgan ilişkilerin çeşitli sebepleri olabilir. Hayat meşgalesi veya husumet bunlar arasında sayılabilir.

Fakat belki de en temel mesele, ne yazık ki iletişim devriminin teknolojisi aracılığıyla insan tarafından elde edilen teknik ilerleme ve sosyal iletişim platformları ile ilgilidir. Bazıları, aile üyeleri arasındaki anlaşmazlıkları daha da alevlendirmek için de bunlara başvururlar.

Dolayısıyla sevgi ve şefkatin olmadığı yerde, onların yerini nefret ve küskünlük alır. Ramazan hilalinin parlamasıyla birlikte iyi insanlar kendilerini hesaba çeker, af talep eder ve böylece dostlarından ve sevdiklerinden ayrı kalmanın acısını giderir.


Ancak insanlar arasında bir uzaklaşma ve yabancılaşma gerçekten varsa, bundan insanlığın ilmi gelişmesini sorumlu tutmak makul değildir.

Gerçek şu ki, birinci derecede sorumlu olan kişinin kendisidir. Bu, insanların kendilerine karşı uyguladıkları bir tür zulüm ve insafsızlıktır.

Bunun kasıtlı, yahut sonuçlarından habersiz bir şekilde yapılması bir şeyi değiştirmez. Bu, yeni bir şey değildir.

Eski zamanlardan bu yana insanlar bundan bahsetmiş ve ilahi mesajlar da buna atıfta bulunarak korkunç sonuçlarına karşı uyarmıştır.

Gerektiği ölçüde, hatta zaruri bir şekilde geçim araçlarının gelişmesinin tüm nedenlerini hesaba katmak gerekir.

Ayrıca, teknolojik ilerlemenin sağladığı modern araçların herhangi bir şekilde kötüye kullanımına karşı dikkatli olunmalıdır, ki milletlerin meşru müdafaa araçlarına sahip olmasının önemi çağlar boyunca dillendirilmiştir.

Suç, -ne kadar tehlikeli olursa olsun- silahı yapanda mı, silahta mı, yoksa kullanılma şeklinde mi? Her akıl ve basiret sahibi bu sorunun cevabını bilir.
 


İnsanın kendisine karşı yaptığı haksızlık bizzat ramazanın kendisinde de ortaya çıkıyor.

Buna örnekler vermeye gerek var mı? Hayır, bence kavrayışınız bunun için yeterlidir.

Birçoğunuz bu mübarek ayın ruhuna aykırı olan israf ve savurganlığı kınayan pek çok konuşmayı dinliyor ve izliyorsunuz.

Ancak burada oruçlu kişinin içine düşebileceği bir zulmün hatırlatılması gerekir ki o da insanlara eziyet ve sıkıntı verecek durumlarda dili tutamamaktır.

Bazı oruçluların bir yandan "Ramazanın bereketi üzerinize olsun" deyip, diğer taraftan başkalarının arkasından sert bir şekilde konuşmaktan çekinmemeleri tuhaf değil midir?

Şüphesiz, testinin içinde ne varsa, dışarı o sızar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU