Adana'da geçen pazar günü tutuklu 8 üyeleri için basın açıklaması yapmak isteyen kapatılan Furkan Vakfı üyelerine yapılan sert polis müdahalesi Türkiye gündeminde tartışmaya yol açtı.
Furkan Vakfı üyeleri İslami çizgide. Vakfın Kurucu Başkanı Alpaslan Kuytul, iktidara yönelik eleştirileriyle biliniyor.
Kuytul'un eşi Semra Kuytul, müdahaleyi "zalimce" niteleyerek, "Muhalif olduğumuz için şiddet uyguluyorlar" iddiasında bulundu.
Müdahale İslami çizgideki bir grup tarafından gerçekleştirilen bir gösteriye yapılan en sert müdahalelerden biri olarak dikkat çekti.
Polis, solcu göstericilere karşı daha sert iddiası yıllardır var
Türkiye'de özellikle sol çevrelerde kolluk güçlerinin solcular tarafından yapılan eylemlere daha sert müdahale ettiği, buna karşın sokağa inen sağ gruplara karşı daha tahammülkar oldukları yönünde bir algı hakim.
Bir İslami gruba bu denli sert müdahale edilmesi bu tür muameleye pek çok defa maruz kalan sosyalist kesimde nasıl yankı buldu? Sorunun cevabı için farklı sol partilerde veya çevrelerde yer alan isimlerle görüştük.
Sosyalistlerde iki görüş öne çıkıyor
Genel olarak Furkan Vakfı'na yönelik sert müdahaleye insan hakları çerçevesinde bakanların eleştiri dozu daha yüksek oldu. Ama bu konuyla ilgili iki görüş dillendirildi.
Birincisi Furkan Vakfı'nın AK Parti'ye muhalif olduğu için bu denli bir sert müdahaleye maruz kaldığı yönünde. Bu yönüyle yapılan müdahaleye sert ifadelerle karşı çıkılıyor.
İkinci görüşün sahipleri ise müdahalenin sertliğini eleştirmekle birlikte Furkan Vakfı'na da şüpheyle yaklaşıyor.
Onlara göre yaşananlar bir muhalif yapıya tavırdan ziyade İslami kesimde devleti bölüşme konusunda güç paylaşımdan kaynaklanan rekabetin bir sonucu.
Düşüncesini dile getirenlerde bu iki zıt görüşün izlerini görmek mümkün.
Kenanoğlu: Kolluğun solculara daha az toleranslı olduğu algısı haksız değil
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, sol kesimde kolluk güçlerinin özel olarak solculara karşı daha az toleranslı davrandığı algısının olduğunu söyledi.
Kenanoğlu, insanların bu algıdan dolayı haksız olmadığını ifade ederek, "bugüne kadar sol-sosyalist gösterilere son derece sert müdahalelerin yaşandığını herkes yakinen biliyor" dedi.
"İlk defa bir sağ gruba bu denli sert müdahale edildi"
İlk defa bir sağ gruba bu denli sert müdahale edildiğinin görüldüğünü ve bunu şaşırtıcı bulduğunu belirten Kenanoğlu, "Adana'da gördüğümüz türden işkenceye varan bir müdahaleyi daha önce Gazi katliamı anmasına yapılan müdahalede görmüştüm. Temel sebebin iktidarın güvenlik politikalarını artırmasıdır. Ülkedeki ekonomik sıkıntıların sokağa yansımasını engellemek için en ufak gösteriyi şiddet politikasıyla bastırmak amaçlanıyor. Son olayın da İslami kesime yönelmiş bir şiddetten ziyade baskıyla bütün muhaliflerin susturulmaya çalışılmasının bir parçası olarak görmek lazım" diye konuştu.
"Yaşananlar tek adam yönetiminin keyfi uygulamalarının sonucu"
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de ortaya çıkan görüntülerin kabul edilebilir olmadığını kaydetti. Akdeniz, "Yaşananlar tek adam yönetiminin keyfi uygulamalarının sonuçları. Polis de bu süreçte keyfilikte sorun görmüyor. Olanlar sadece polis saldırısı değil, asıl ifade özgürlüğünün ayaklar altına alınmasıdır" ifadelerini kullandı.
Sol, sosyalist, işçi ve hak arama eylemlerinin de sürekli sert müdahalelere maruz kaldığını hatırlatan Akdeniz, şunları söyledi:
Adana'da yaşananları, geçen günlerde Gebze'deki Farplas işçilerine yapılan müdahaledeki tavrın bir yansıması olarak görmek lazım. Bu müdahalede bir işçinin kolu kırıldı. Bir işçinin kolunu kıran anlayışın yansıması olarak görmek gerekir. Yoksa polis şimdi de kendi taraftarı görünenlere şiddet uygulamaya başladı gibi söylemlere girmeye gerek yok.
"Furkan Vakfı'nın muhalif olarak nitelendirilmesi hata"
Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ise Furkan Vakfı'nın muhalif olarak nitelendirilmesinin hata olduğu düşüncesinde.
Furkan Vakfı üzerinden yaşanan gerilimin tarikatlar arası bir kavganın ötesinde bir anlam taşımadığını savunan İşleyen, bu yapıların devletin kontrolünde olduğunu ileri sürdü.
"Bu karşıtlıktan hareketle Furkan Vakfı'nı rejim karşısında konumlandırmak hatta ona muhaliflik affetmek büyük bir yanılgı olur" diyen İşleyen, "Furkan da bugün iktidar blokunun içinde konumlanmış ve çatışma içinde olduğu diğer gerici tarikatlardan farklı olmayan bir bağnaz düşünceye sahip. Tasfiye edilmiş olmasının sebebi ideolojik bir karşıtlık değil, diğerlerinden daha demokrat olması değil. Türkiye tarikatların, cemaatlerin rant kavgasına bırakılamaz, gençlerimizin geleceğini bu gerici çetelerden geri almamız gerekiyor" yorumunda bulundu.
"Furkan Vakfı, AK Parti'yi eleştirmesinin sonuçlarını yaşıyor"
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Sözcüsü Özge Akman da Furkan Vakfı'nın aynı gelenekten gelmiş olmalarına rağmen uzun süredir AK Parti politikalarını eleştiren pozisyonda olmasının sonuçlarını yaşadığını ifade etti.
Adana Emniyeti'nin uyguladığı üst düzeyde şiddet görüntülerinin meşrulaştırılabilecek hiçbir yanının bulunmadığını aktaran Akman, "Bu tip bir şiddet hangi görüşte olana uygulanırsa uygulansın, bunun karşısında durulması zorunludur" dedi.
"Bu durum, devlet politikalarının kendisinden olmayana şiddet uygulamayı meşrulaştırmasının sonucudur"
"28 Şubat dönemindeki şiddetin siyasal İslamcılara yönelik olduğunu iddia edenler, şimdilerde başka bir siyasal İslamcı gruba daha da üst seviyede bir şiddeti uyguluyor" diyen Akman, sözlerine şöyle devam etti
Bu durum, devlet politikalarının kendisinden olmayana şiddet uygulamayı, hatta öldürmeye teşebbüs etmeyi meşrulaştırmasının sonucudur. Biz sosyalistler ise bunu 'her dönemde, herkes için ve koşulsuz-şartsız' reddedenleriz.
"Polisiye tedbirlerin giderek sertleşeceğini söylemek mümkün"
Türkiye İşçi Partisi'nde (TİP) siyaset yapan gazeteci, yazar Hakan Gülseven, önce Furkan Vakfı'nın uzun zamandır AK Parti ile sorunlu olduğuna dikkat çekti.
Gülseven, ardından yapılan sert müdahaleyle dayanarak geleceğe yönelik şöyle bir iddia da bulundu:
Bundan sonra yumuşak diye bir şey olmayacak gibi görünüyor. 8 Mart'ta yapılan eylemlere müdahalede de bunu gördük. Polise hesap soran da yok. Polisiye tedbirlerin giderek sertleşeceğini söylemek mümkün. Ancak çok kitleselleşilmesi halinde bu tür müdahalelerden, engellemelerden korunulabilir.
"Düşmana vurur gibi tavrı daha önce solculara ve Kürtlere karşı görürdük"
Gökhan Kaya, kendisini sosyalist olarak tanımlayan, öğrencilik yaşamında ve sonraki yıllarda sol hareketler içerisinde bulunmuş bir gazeteci.
Son yaşanan müdahaleye dair "Bu düşmana vurur gibi tavrı daha önce solculara ve Kürtlere karşı görürdük" diyen Kaya, "15 Temmuz'la birlikte İslamcılar arası iktidar mücadelesi şiddete döküldü. Son yaşananları bu kırılmanın devamı olarak görüyorum. Kırılma devletleşen İslamcılar ve bu iktidar alanının dışında kalanlar arasında yaşanıyor. Bu sürecin ilginç bir sonucu var; İslamcılar insan haklarına dayalı bir rejimin 'ümmet kardeşliği'nden daha önemli olduğunu fark ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
© The Independentturkish