Üç senaryo: Fed faiz artırırken Merkez Bankası politika faizini indirir, artırır veya sabit bırakmaya devam ederse ne olur?

ABD Merkez Bankası, 3 yıl sonra faiz artırımına gitti. Pek çok ülke Fed'in yolundan giderken, Türkiye "bekle, gör" demeyi tercih etti. Ülkede enflasyon yüzde 50'nin altına düşmüyor. Peki Merkez Bankası'nın bundan sonraki hangi hamlesi ne sonuç doğurur?

Kolay: Independent Türkçe

2021'in son dört ayını faiz indirimleriyle kapatan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2022'deki üç toplantının üçünde de faizleri sabit bırakmaya devam etti.

17 Mart 2022 tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) sonrası, yüzde 14 seviyesinde olan politika faizi değiştirilmedi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Okyanusun ötesinde ise 16 Mart'ta faizle ilgili başka bir gündem vardı.  

Amerikan Merkez Bankası (Fed), Aralık 2018'den bu yana ilk kez artırıma gitti ve faiz oranını 0-0,25'ten 0,25-0,50 aralığına yükseltti.

Yani dolar basma yetkisine sahip tek banka, 3 yıl sonra faiz artırım patikasına girmiş durumda. 

"Güneş batmayan imparatorluk" İngiltere'nin Merkez Bankası da 17 Mart'ta üst üste üçüncü kez faiz artırma kararı aldı. 

Bu büyük bankaları takip eden Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Tayvan ve Rusya gibi gelişmekte olan ekonomiler de son toplantılarında politika faizlerini yükseltti. 

"2020'de aynı ayda iki kez faiz indirilmişti"

Peki böyle bir ortamda TCMB'nin faiz kararları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın düşük faiz söylemi, Türkiye ekonomisinde nasıl bir etki bırakacak?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce ABD Merkez Bankası'nın son üç yıldaki faiz kararlarını ve Başkan Jerome Powell'ın son açıklamalarına yeniden bir bakalım. 
 

ABD merkez bankası FED AP
ABD Merkez Bankası'nın genel merkezi başkent Washington'da yer alıyor/ Fotoğraf: AP


Fed'in Aralık 2018'deki açıklamasında ekonomik faaliyetlerin güçlü bir şekilde arttığı, istihdamın ve harcamaların güçlü olduğu, yatırımların ılımlı seviyede seyrettiği ifade edilmişti. 

2019'da üç defa faiz indiren Fed'in en kuvvetli faiz indirimi, koronavirüs salgınının başlamasıyla gelmişti. 

Mart 2020'de sürpriz şekilde, toplamda 150 baz puan olacak şekilde iki defa faiz indirimine giden Fed'in politika faizi 0-0,25 aralığına kadar çekilmişti. 

Bu kararın gerekçesi ise "Kovid-19 salgınının ekonomik faaliyetlere yönelik gelişen riskler oluşturması"ydı.

Tahvil alıp, para vermek... 

Peki faizlerin bu denli düşük seviyeye çekilmesiyle ne oldu?

Her şeyden önce insanların evlerine çekilip tüketimin yavaşladığı pandemi gibi bir krizde ekonomin çarklarının öyle ya da böyle dönmesi gerekiyordu. 

Amerikan Merkez Bankası'nın düşük faizi, bankaların da faizlerini düşürüyor, böylelikle insanlar ve işletmeler, kredi kullanma yoluna gidebiliyordu. 
 

abd işsizlik

ABD'de işsizlik oranı yüzde 3,8 seviyesinde/Fotoğraf: Reuters


Tüketicinin teorik olarak daha fazla harcayacağını, işletmelerin de daha düşük maliyetlere katlanacağını öngören bu modele Fed bir de parasal genişleme ekledi. 

Yani ABD Merkez Bankası, piyasaya para aktarma kararı aldı. 

Peki bu hangi yolla oldu? Tabii ki Fed, bir şey satın almalıydı ki, karşılığında parasını versin. 

Fed'in piyasadan satın aldığı varlık ise Hazine bonoları ve ipotekli tahvillerdi. 

Her ay piyasa 120 milyar dolar akıtan musluk kapatıldı

2008'den bu yana dördüncü kez parasal genişleme kararı alan Fed, 15 Mart 2020'de yaptığı açıklamada, piyasaya yaklaşık 700 milyar dolarlık bir aktarım olacağını duyurmuştu. 

Bu duyurudan sekiz gün sonra genişleme programı, "piyasaları yumuşatmak için sınırsız varlık alımı"na dönüştürüldü. 

Yeni kararla birlikte Fed, her ay piyasadan 120 milyar dolar değerinde finansal varlık satın almaya başladı. 
 

dolar unsplash
Dünyada en yüksek işlem hacmine sahip 6 önemli para biriminden oluşan bir sepete göre doların değerini belirleyen dolar endeksi, Mayıs 2020'den bu yana en yüksek seviyede… Fotoğraf: Unsplash.com/@adamnir


Taa ki Kasım 2021'e kadar.

Fed Başkanı Jerome Powell, 3 Kasım'da yaptığı açıklamada varlık alımlarının kademeli olarak azaltılarak mart sonunda tamamlanacağını duyurmuştu.

Powell, o dönem yaptığı açıklamada "varlık alımının sona ermesi faiz artırımı olacak anlamına gelmez" vurgusunu yapsa da piyasada hemen "haziranda mı faiz artırımı olur, sonbahara mı kalır" tartışmaları başladı. 

Fed iki yılda piyasaya 4 trilyon dolardan fazla para enjekte etti

Peki neden agresif parasal genişleme politikasının sonuna gelinmişti?

Bunun öncelikli nedeni Fed'in enflasyon endişesi. Neticede piyasada artan para miktarı, enflasyon riskini de tetikliyordu. 

Fed'den Kasım 2021'de yapılan açıklamada pandemi nedeniyle kırılan tedarik zincirinin enflasyon riskini artırdığını, bu faktörlerin "geçici olmasının beklendiği" ifade edilmişti.

Gelinen noktada ABD enflasyonu yüzde 7,5 ile son 40 yılın en yüksek seviyesinde. 
 

ABD enflasyon reuters
Uzmanlara göre Fed'in hatalarından biri enflasyonun nedenlerinin "geçici" olduğunu düşünmekti/ Fotoğraf: Reuters


Fed, Mart 2020'den bu yana piyasadan 4 trilyon dolar değerinde finansal varlık aldı. 

4,2 trilyon dolarlık bilançosunu, çoğu tahvil ve bonolar olmak üzere yaklaşık 9 trilyon dolara çıkardı. 

Parasal genişlemenin sona erdirilmesi ve faiz artırımı, Fed'in istediği "normalleşme" sürecinin ilk adımlarıydı.

Ve Amerikan Merkez Bankası'nın yeni dönemi başlıyor: 7 faiz artırımı

ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, 16 Mart'ta yaptığı basın toplantısında 2022 içerisinde altı faiz artırımı daha olacağını söyledi. 

Nasıl ki TCMB'nin nihai enflasyon hedefi yüzde 5 ise Amerikan Merkez Bankası'nın da uzun vadeli hedefi yüzde 2.

Ancak Powell'a göre ABD'nin mevcut enflasyonu, hedefin üzerinde kalmaya devam ediyor. 
 

Jerome Powell
Jerome Powell, 2018'den bu yana Amerikan Merkez Bankası başkanlığını yürütüyor/ Fotoğraf: AP


Fed Başkanı bu durumu, "Arz kesintileri beklenenden daha büyük oldu ve daha uzun sürdü, burada ve yurt dışında virüs dalgaları tarafından şiddetlendi ve fiyat baskıları daha geniş bir mal ve hizmet yelpazesine yayıldı" sözleriyle açıkladı. 

Powell'ın dikkat çektiği diğer bir konu da hâlihazırda yüksek olan, Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da artabilecek enerji fiyatlarıydı. 

Jerome Powell, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden kaynaklanan ham petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki artış, burada kısa vadeli enflasyon üzerinde yukarı yönlü ek baskı oluşturacaktır" değerlendirmesini yaptı.

"Hedeflenen enflasyona ulaşmak beklenenden uzun sürecek"

Powell'ın açıklamasına göre ABD'nin enflasyonunun fiyat istikrarı hedefine dönmesi, önceden beklenenden daha uzun sürebilir. 

Amerikan Merkez Bankası Başkanı'nın konuşmasındaki en önemli detaylardan biri de bilançolarını daraltma kararı almalarıydı. 
 

FN_mshtWQAIZOPh.jpg
ABD Merkez Bankası'nın bilançosunun 2005'ten bu yana değişimi/ Grafik: Bloomberg


"Faiz oranlarını artırmanın ve bilançoyu küçültmeye başlamanın zamanı geldi" diyen Powell, enflasyonun görünümüne göre değerlendirme yapacaklarını ve gerekirse faiz oranlarını daha hızlı artırabileceklerini kaydetti.

9 trilyona ulaşan bilanço için "daraltma" dönemi başlayacak

Powell'ın açıklamasına göre 9 trilyon dolarlık bilançonun küçültülmesine mayıs ayında başlanabilir.

Powell bu konuyla ilgili çok detay vermese de bilançonun küçülmesi, Fed'in bankalar ve şirketlerden aldığı tahvil ve bonoları, vadesi geldikçe yeniden satması anlamına geliyor. 

IMF: Gelişmekte olan ülkeler faiz artırım sürecine hazırlanmalı

Şimdi gelelim can alıcı soruya: Biz bu resmin neresindeyiz?

Dünyanın en büyük beş gelişmekte olan ekonomisinde kısaca BRICS deniliyor. Yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika. 

Goldman Sachs'ın verilerine göre Türkiye, bu ülkelerden sonra gelen 11'li grupta ve bu grup içerisinde Mısır, Bangladeş, Vietnam, Güney Kore, Nijerya, Meksika, İran, Endonezya ve Filipinler de var. 

Uluslararası Para Fonu'na göre (IMF) Fed'in faiz artırım sürecine en çok gelişmekte olan ekonomiler hazırlanmalı. 
 

ayçiçeği AFP ayçiçek yağı
Türkiye'de enflasyon yüzde 54. TÜİK verilerine göre ayçiçeği yağının fiyatı bir yılda yüzde 65 arttı/ Fotoğraf: AFP


Zira, IMF Sözcüsü Gerry Rice'ın da 17 Mart'ta dediği gibi, "Fed'in "normalleşme" sürecinin hızlanması, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde olduğu gibi dolar fonlamasına bağımlı ülkeler için risk teşkil edebilir". 

İki yıldır küresel piyasalara para akışı sağlayan Fed'in genişleme yerine "sıkılaşmayı" tercih etmesi, söz konusu akışın da sonlanacağı anlamına geliyor. 

"En çok gelişen ülkeler için endişeleniyorum"

Avustralya merkezli varlık yönetimi firması Gamma Asset Management'ın Makro Portföy Yöneticisi Rajiv De Mello, Blomberg'e yaptığı açıklamada "Gelişmekte olan ekonomilerin merkez bankaları, Fed ile aynı hızda gitmek ve kendi enflasyonlarıyla başa çıkabilmek için çok daha katı olmalı" değerlendirmesini yaptı. 

De Mello, "Daha çok parasal sıkılaştırmaya gitme konusunda isteksiz ve enerjide bağımlı gelişen ülkeler için endişeleniyorum" diye konuştu

"Türkiye, dünyada likidite bolluğu yaşanırken bile bu kaynaktan faydalanamadı"

Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı ve Ekonomi Yazarı Dr. Şeref Oğuz, Amerikan Merkez Bankası'nın yeni politikasını şöyle yorumladı: "Savaş riskinin kalıcı, enflasyonun daha da uzun süreceği bir dünyada faiz artışlarıyla birlikte para, kendi mabedine dönecek."

Faiz artışlarının daha hiç konuşulmadığı, küresel likiditenin yüksek olduğu dönemlerde bile Türkiye'nin kaynaklara ulaşımında zorluk çektiğini hatırlatan Oğuz, BloombergHT'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:
 

Kredi risk puanlarımız (CDS) 500-600'lere çıktı. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu ortamda dışarıdan da enflasyon ithal etmeye başladık. 

Cari fazla üretebilmek için bir sistem geliştirdik: Düşük faiz, yüksek kur dedik. 

Cari fazla bir başarı kriteri olabilirdi ancak şu dört unsurun sağlanması gerekiyordu: İstihdam artışı, büyüme artışı, yatırım artışı ve ihracat artışı. Tüm bunların içerisinde bir tek ihracat artışı ayakta kaldı. 

 

Şeref Oğuz

Dr. Şeref Oğuz'a göre küresel likiditenin yüksek olduğu dönemlerde bile Türkiye, kaynaklara ulaşımda sıkıntı yaşadı. 


Merkez Bankası'nın yönetmek zorunda kaldığı riskler inanılmaz arttı. 

Kur korumalı TL mevduat vadeleri bitince vadenin uzatıp uzatılmaması, tersine dolarizasyonun nereye varacağı, enflasyon belasının indirilmesi için sürekli vurgu yapılmasına rağmen aşağı gelip gelmeyeceği… 

Bugüne kadar uyguladığımız heteredoks politikalar savaşa, enflasyona ve Fed'e çatmış durumda. 


"Turizmde 2020'yi yakalamak bile mucize olur"

Türkiye'den üst düzey yetkililerin Washington ve New York ziyaretlerini, "Türkiye'nin yatırım çekme, kaynak peşinde olması" diyerek değerlendiren Şeref Oğuz, " Fed'in attığı bu adımlarla çok daha zor olacak" ifadesini kullandı. 

Türkiye'ye gelen turist sayısının yüzde 40-45'ini oluşturan iki ülkenin savaşta olduğunu hatırlatan Oğuz, "Türkiye'nin döviz ihtiyacı inanılmaz. Turizm gelirlerinde düşüş olacak, 2019'u bırak, 2020'yi yakalarsak bile mucize" dedi. 

"Düşük faizle bol likidite dönemi kapandı"

Independent Türkçe'ye konuşan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Karacaer de önümüzdeki dönemde dış piyasalarda daha kıt bir para olacağını söylüyor. 
 

Merve Karacaer
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Karacaer/ Fotoğraf: YouTube


"Bu, gelişmekte olan ülkeler için aslında hiç istediğimiz bir durum değil" diyen Karacaer, Fed'in 7 faiz artışında politika faizini yüzde 2'ye çekebileceğini dikkati çekti.

Karacaer şunları kaydetti: 
 

Yeni bir döneme girildi. Nedir bu yeni dönem? Düşük faizle bol likidite dönemi kapandı. Bunun yerine artık parasal sıklaşma başlatıldı. 

Diğer merkez bankaları tabii bunu takip etmeye çalışıyorlar. Bir yandan da ABD'de enflasyon, 40 yılın en yüksek seviyesinde. 

Piyasaya aşırı likidite verildiği için ABD 10 yıllık tahvillerinde faiz, yüzde 2'nin üzerine çıkmış durumda. 2,5-3 civarına gelmesi bekleniyor. 

ABD'nin bunu finanse edecek bütçesi yok. Dolayısıyla önümüzdeki dönem Amerikan ekonomisi için sıkıntılı olacak. Dünyanın en büyük ekonomisinin sıkıntıya girmesi, gelişmekte olan ekonomileri de zor bir döneme sokacaktır. 


"Şu anki enflasyon, henüz savaşın etkisini ve enerji fiyatlarındaki artışı içermiyor"

Doç. Dr. Merve Karacaer'e göre TCMB son toplantısında 500 baz puan faiz artırımına gitseydi bile yeterli olmayacaktı. Çünkü enflasyonla faiz makası çok açılmış durumda. 

Merkez Bankası'nın artırıma gitmemesinin sıkıntılarının ise gelecek dönemde görüleceğini ifade eden Karacaer, "Çünkü dünya sıkılaşma dönemine girdi" dedi. 
 

Merkez Bankası AA
Fotoğraf: AA


Bu yeni dönemin yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşının hiç hesapta yokken başladığını hatırlatan Karacaer şöyle devam etti: 
 

Pandemiyi enerji anlamında nispeten rahat atlattık. Evet biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz ancak talebin zayıflamasından kaynaklı, petrol başta olmak üzere enerji fiyatlarında geri çekilme vardı. 

Bu sene enerji fiyatları çok yükseldi. Şu andaki enflasyon verisi, henüz savaşın etkisini ve enerji fiyatlarındaki bu artışı içermiyor. 

Bunların yansımasıyla önümüzdeki süreçte daha da yüksek bir enflasyon göreceğiz.

Tüm bunların yanı sıra kur korumalı TL mevduatlarının vadesi geliyor. Dolayısıyla eğer kur daha da yukarı giderse, orada da Hazine'ye yük binme ihtimali var. Bu, şu an hiç istemediğimiz bir şey. 


"Avrupa Merkez Bankası'nın faiz artırması euroyu yükseltebilir"

2008'deki küresel kriz sonrası faiz artışları ve bilanço daraltma dönemine geçildiğini hatırlatan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi, "O dönem gelişmekte olan ülkelerin kurları yavaş yavaş artmaya başlamıştı. Dolayısıyla biz yine Dolar/TL kurunda yukarı yönlü gidişler görebiliriz" değerlendirmesini yaptı. 

Merve Karacaer'e göre Avrupa Merkez Bankası da 2022'nin son çeyreğine doğru bir faiz artışı gerçekleştirebilir. Bu durum da euroyu gelişmekte olan ülkelerin para birimleri karşısında yukarı taşıyabilir. 
 

Euro Polonya Reuters
Fotoğraf: Reuters


10 Mart'taki toplantısında politika faizini sabit tutan Avrupa Merkez Bankası da Fed gibi varlık alım programının daha hızlı azaltılacağını duyurmuştu. 

Varlık alımlarının üçüncü çeyrek itibarıyla sonlanabileceğini belirten AMB, faizlerde yapılacak ayarlamanın net varlık alımları sona erdirildikten sonra gerçekleştirileceğini açıkladı. 

"Yüksek faiz veren ‘süper bono' uygulaması gelebilir"

Kısa vadede faiz artışı beklemediğini aktaran Karacaer, "Ancak ona yakın enstrümanlar çıkaracaklardır" dedi ve ekledi: 
 

Bu finansal araçların daha da çeşitlendirileceği konuşuluyor. Bir, yüksek faiz veren "süper bono" uygulaması gelebilir. Kur korumalı TL mevduat sistemi devam edecektir. 

Bir çeşitlendirme yapılarak devam edilecek ancak tabii belli bir noktada enflasyonla mücadelede istenilen nokta yakalanamazsa, o zaman Merkez Bankası tabii faiz aracına başvurmak zorunda kalacak.

Pandeminin gidişatına bağlı olarak biraz daha ekonomi canlanınca da böyle bir karar alabilirler diye düşünüyorum. 


"100 baz puan artışla faizin sabit tutulması aynı etkiye sahip"

Doç. Dr. Karacaer'e göre faiz artışında miktar da önemli. 

"100 baz puanlık bir faiz artışı ile faizin sabit tutulması aslında aynı etkiyi yaratıyor" diyen Karacaer, "Enflasyonun ötesinde bir faiz sunması gerekiyor ki o zaman TL'yi güçlü kılabilsin. Şu an için de enflasyon o kadar yüksek ki enflasyona paralel bir faiz artışı ben kesinlikle beklemiyorum. Çünkü o da ekonomiyi çok ciddi sarsacaktır" şeklinde konuştu. 
 

Para TL lira döviz zam Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters


Fed'in faiz artırırken, TCMB'nin faiz indirmesinin kuru yukarı yönlü tetikleyeceğini söyleyen Karacaer, Merkez Bankası'nın gelecek dönemde dayanabildiği kadar faizleri sabit tutmaya devam edebileceğini aktardı. 

"Paranızı bana getirin. Üstüne size para vereyim" 

Enflasyonun, fiyatlar genel seviyesindeki artış olduğunu hatırlatan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi, şöyle konuştu: 
 

Yatırımcı şöyle düşünüyor: Enflasyon var. Alım gücü düşüyor. Enflasyon karşısında bu para eriyor. Dolayısıyla kişi, cebindeki paranın zaman değerini korumasını istiyor. Bu da tabii alternatif yatırım araçlarına yöneltiyor. Burada altın devreye giriyor. Koinler, döviz kurları… 

Faiz artışı ne demek? Gelişmekte olan ülkeler için artık daha yüksekten borçlanacağız demek. 

Bir yandan da Fed'in şu çağrısı var: Paranızı bana getirin. Üstüne size para vereyim. 

Dolayısıyla bunu gören yatırımcı, dünyanın en büyük, en güvenilir merkez bankasına parasını yatırmayı tercih ediyor. 

Gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları oluyor. Bu tabii borsayı da olumsuz etkileyebiliyor. Kurda da olumsuz etkileri olacaktır gelişmekte olan ülkeler için. 


"Fed, savaş olmasa daha fazla faiz artırabilirdi"

Fed'in her toplantısındaki faiz artışının 25 baz puan olup olmayacağının kesin olmadığını aktaran Doç. Dr. Karacaer, " Mayıstaki toplantıda 50 baz puan artırırsa bu kurdaki yükselişi daha da tetikler" dedi. 

Karacaer'e göre Fed, faiz artışında geç kaldı ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle artış miktarını 25 baz puanda bıraktı. 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU