İran, önceki gece Irak Kürdistan Bölgesi'nin (IKB) başkenti Erbil'e füze saldırısında bulundu.
Saldırıyı üstelenen Devrim Muhafızları Ordusu, bölgede gizli İsrail üssünün hedef alındığını iddia etti.
10 adet Fatih-110 balistik füzenin kullanıldığı saldırıda, bazı bina ve evlerde hasar meydana gelirken can kaybı yaşanmadı.
Tahran yönetiminin IKB'ye düzenlediği saldırı ilk değil. Daha önce de İran veya ona yakın silahlı milis gruplar tarafından birçok defa saldırı gerçekleşti.
Ancak bu sefer durum biraz daha farklı. Önceki saldırılara nazaran hem Irak hem de uluslararası kamuoyu saldırılara sert tepki göstererek dayanışma mesajı yayınladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Başbakan Mustafa Kazımi ve Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi, saldırıyı sert bir dille kınadı.
"Erbil, yenilgi ve ihanetin ateşi altında"
Saldırıyla ilgili en sert tepki Iraklı Şii lider ve Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr'dan geldi.
İran'ın acilen Birleşmiş Milletlere (BM) şikayet edilmesi ve İran'ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi'ye nota verilmesini isteyen Sadr, "Erbil, yenilgi ve ihanetin ateşi altında. Erbil, ancak istiklal, egemenlik ve itidale baş eğer. Ey Erbil ve Kürtler; ulusal çoğunluk hükümeti gerçekleşene kadar size benden selam" ifadelerini kullandı.
ABD'den Irak ve IKB'ye savunma sistemi yardımı
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI), Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, Türkiye ve Arap Birliği gibi ülkeler de saldırıya tepki gösterdi.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ise Erbil'e düzenlenen saldırıyı kınamasının yanı sıra Irak ve IKB'ye füze savunma sistemi yardımı yapacaklarını açıkladı.
İran'ın Irak Kürdistan Bölgesi'ne saldırısı ne anlama geliyor?
Erbil'de İsrail'e ait askeri veya MOSSAD karargahı olduğu iddiası doğru mu?
Bölgeyi yakından tanıyan uzmanlar, konuyu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"İran, İsrail'i direkt hedef alma cesareti gösteremiyor"
IKB Salahaddin Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Salih Ömer, bölgede İsrail'e ait bir askeri üst veya MOSSAD'ın mekanı olmadığını söyledi.
İran'ın iç kamuoyunun gazını almak için Erbil saldırısını gerçekleştirdiğini kaydeden Ömer, "Gerçekten Erbil'de İsrail'e ait bir üs veya MOSSAD karargahı olsaydı İran saldırmaya cüret edemezdi" dedi.
Tahran yönetiminin hiçbir suretle bugüne kadar İsrail'e direk bir saldırı gerçekleştirme cesaretini gösteremediğini savunan Ömer, "Bilindiği gibi geçen hafta Suriye'de İsrail'in hava saldırısı sonucu İranlı üst düzey birkaç yetkili öldü. Sözde bunların intikamını almak İran'ın saldırıyı gerçekleştirildiği söyleniyor. Ancak saldırının gerçekleştiği yer inşaat işçilerinin çalıştığı bir bina ve sivil yerleşim yeri" diye konuştu.
Erbil'e düzenlenen saldırıyı "korkakça" niteleyen Dr. Ömer, şöyle devam etti:
"İsrail'in onlarca kez İran'ı hedef aldığı herkes tarafından biliniyor. Peki Tahran niye İsrail'in içinde onu hedef alamıyor. Aslında Erbil saldırısıyla İran'ın İsrail'den ne kadar korktuğunu gösteriyor. İsrail ile savaşmaya cesaret edemeyen İran, ancak mazlum ve müdafaasız Kürtleri hedef alabiliyor."
"İran gövde gösterisi yapma ihtiyacı hissetti"
İran uzmanı gazeteci yazar Savash Porgham ise Erbil saldırısını ambargo, ekonomik kriz, pandemi ve bir türlü sonuçlanmayan nükleer müzakereler gibi konu başlıklarında sıkışmış İran'ın iç politikadaki baskıdan kurtulmak için böylesi radikal güvenlikçi dış politika hamleleri yaptığını öne sürdü.
Şimdiye kadar Suriye'de aralarında tanınmış generallerin de bulunduğun sayısız üst düzey İranlı subayın çeşitli saldırılarda öldürüldüğünü ancak Tahran'ın hiçbiri için "kendi topraklarından füze fırlatacak kadar" büyük yanıtlar verme yoluna gitmediğini anımsatan Porgham, "İran'ın Irak içerisinde pek çok vekil grubu olmasına rağmen bu grupların saldırı için kullanmak yerine kendi toprakları içinden füzeler atarak Erbil'e saldırdı. Yani İran burada bir gövde gösterisi yapma ihtiyacı hissetmiş ve mesele sadece iki albayın Suriye'de İsrail saldırısıyla öldürülmesinin ötesinde bir anlama sahip ve konuyu daha iyi kavrayabilmek için konjonktüre de bakmak gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Ankara-Tel Aviv yakınlaşması İran için güvenlik meselesidir"
Tel Aviv'in "İbrahim Anlaşmaları" üzerinden Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin ardından şimdi de İsrail Cumhurbaşkanı Isaak Herzog'un ziyaretiyle birlikte Ankara-Tel Aviv yakınlaşmasının başladığına değinen Porgham, "Bu durum İran için bir ulusal güvenlik meselesidir ve özellikle komşularının topraklarında İsrail varlığının olması İran açısından kabul edilemez. Tam da bu bağlamda İran'ın Erbil'de İsrail'e ait olduğu iddia edilen binaya yaptığı füze saldırısı da aslında 'komşu' Irak'a bir mesaj niteliğinde" dedi ve şunları ekledi:
Gözden kaçan başka bir saldırı daha var ve bu Erbil saldırısıyla birlikte okunması gerekiyor. Geçen gün İran'ın direkt emri altında olan vekil örgütü Husiler, Yemen'deki Türk Şehitliği'ne saldırdı. Örgütün İran'ın bilgisi ve izni olmadan ‘kendiliğinden' saldırı yapması pek mümkün değil. Türkiye'nin varlığına yapılan bu saldırının sebebi Herzog'un ziyareti sonrasında yükselişe geçen ilişkilerden İran'ın rahatsızlığını göstermekti. Son olarak Viyana'da inişli çıkışlı olarak devam eden nükleer müzakerelerin akıbeti konusunda İran masadaki baskı ve pazarlık gücünün böylesi saldırılarla artırmak gayesinde, çünkü müzakereler çıkmaza girmiş durumda.
"Tahran hiçbir zaman saldırılara karşılık veremedi"
İki üst düzey Devrim Muhafızları yetkilisinin Suriye'de öldürülmesinin ilk defa yaşanan bir olay olmadığını hatırlatan İranlı gazeteci Taha Kermani de Tahran yönetiminin neredeyse hiçbir zaman saldırılara karşılık veremediğini söyledi.
Karşılık verememesinin kamuoyunda ‘zafiyet göstergesi olmasın' diye İran'ın mümkün olduğunca saldırıların ön plana çıkmasını engellediğini dile getiren Kermani, "Ama bu sefer farklı bir yol izlediler ve açık bir şekilde İsrail'in vurduğunu itiraf ettiler. Cenaze töreninde doğrudan İsrail'den intikam alınması gerektiğini vurguladılar. Bu da yakın bir tarihte bir şey yapacaklarını gösteriyordu. Ben ayın 9'unda İran'ın bir şey yapacağını yazmıştım" dedi.
Viyana'da süren nükleer müzakerelerde yaşanan tıkanmanın olayın farklı bir diğer boyutu olduğunu vurgulayan Kermani, şunları kaydetti:
"Rusya İran ile ticarette muaf tutulmasını talep etti. Bu anlaşmanın önüne geçti ve müzakereler süresiz bir şekilde durduruldu. Müzakerelerde Çin ve Rusya'nın müdahale ettiği hep konuşuldu. Ancak bu sefer hem Batı hem de İran tarafı bunu doğrulamış oldu. İran'ın eski Dış işleri Bakanı'nın sızdırılan ses kaydında ‘Ruslar anlaşma olmasın diye ellerinden geleni yaptılar' diyor. Rusya'nın müzakereler sabote ettiği yeni bir şey değil. Ayrıca Rusya Devrim Muhafızlarında etkin bir role sahip. İstediği zaman kendi amaçları doğrultusunda bunlara bir şey yaptırarak en azından gidişatı etkileyebiliyor."
"'Tebriz'de atılan ateş Erdoğan'ı salladı' manşetleri kullanıldı"
İran'da halkın "Erbil'de İsrail karargahını vurduk" söylemine pek inanmadığını aktaran Kermani, "Çünkü İran ne içeride ne de dışarıda İsrail'e karşılık veremiyor, kendini savunamıyor. Tahran'ın göbeğinde bakan yardımcısının terör edilmesi, Suriye saldırılarında defalarca bunu gördük. Saldırının son dönemde Ankara-Erbil yakınlaşmasıyla bir ilgisinin olduğunu düşünüyorum. Bu çok açıktır" ifadelerini kullandı.
Taha Kermani, sözlerini şöyle tamamladı:
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın Erbil saldırısını bir terör eylemi olarak nitelendirmesi fazla rahatsızlık duyulduğunun bir göstergesidir. Bu İran'daki gazete manşetlerine de yansıdı. Hatta radikal bir gazete ‘Tebriz'de atılan ateş Erdoğan'ı salladı' anlamında manşetlere yer verdiler. Tahran bunu saklamıyor. Öte yandan Ankara-Tel Aviv yakınlaşması da İran'ı rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık İran'ın klişe söylemlerinden öte bir şey, çünkü iki ülkenin yakınlaşması İran'ın daha da yalnızlaşması anlamına geliyor.
© The Independentturkish