Bizans İmparatorunun önünde uçmaya çalışarak Selçuklu Sultanını utandıran Türk

Sütundaki Türk, kanat çırparcasına hareket edip atladığında herkes büyük bir merak içerisindeydi. Bir kuş gibi sütundan süzülen çılgın Türk, kaya gibi yere çakıldı ve oracıkta öldü

Resim: Kültür Postası

Tarihte garip uçuş denemesi ile Hezarfen Ahmet Çelebi'yi herkes bilir ve tanır.

Lodoslu bir günde Galata Kulesi'nin tepesine çıkarak kendi icadı olan kanatlarla semada süzülüp bir kıtadan ötekine açılır.

Konuya dair tüm bilgilerimiz, meşhur Seyyahımız Evliya Çelebi'ye aittir.

Evliya Çelebi, böylesi çılgınca bir işe kalkışan arkadaşının deli veya divane olarak anılmaması için Hezarfen'in Aristo gibi ulvi bir zekâya sahip olduğunu belirtmek adına ona 'Aristo akıllı' demektedir.

Hezarfen'in kelime anlamı da bin fenli kişi demektir. Bu bilgiden hareketle onun bilim ve teknik konularına düşkün bir kişi olduğu anlaşılmaktadır.
 

evliya çelebi (1).jpg
Evliya Çelebi (temsili)

 

Evliya, Hezarfen'in macerasını şu sözlerle nakleder:

Evvela, Okmeydanının minberi üzerinde, rüzgârın şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada uçarak talim etmiştir. Sonra Sultan Murad Han Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nde seyrederken, Galata Kulesi'nin taa tepesinden lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar'da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: 

Bu adam pek korkulacak bir adamdır. Her ne isterse, elinden geliyor. Böyle kimselerin durması doğru değil, diye Cezayir'e sürmüştür. Orada vefat eyledi.


Hezarfen'e dair hemen hemen tüm bilgimiz Evliya Çelebi'nin notlarından ibarettir. Eğer bu olayı yalnızca Evliya'nın Seyahatname isimli eserinde geçiyor diye doğru kabul edersek fena halde yanılırız.

Bunun sebebi Evliya aynı eserde mezardan kalkan başsız Yeniçerilerden tutun da havada süzülen cadılara kadar sayısız 'acayip' vaka anlatır.

Evliya'ya dair en doğru tutumu Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir isimli kitabında şu sözlerle belirtir:

Ben Evliya Çelebi'yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum ve bu yüzden de daima kârlı çıkarım.


Evliya Çelebi'nin aktardığı hadiseden evvel de uçmak Türk toplumunun ilgisini cezbeden konulardan birsiydi. İsmail Cevherî daha 10'uncu yüzyılda bu konuda kayda değer ve ciddi çalışmalar yapmıştı. 
 

İsmail Cevherî.jpeg
İsmail Cevherî (temsili)

 

Saygın bir bilim insanı olan Cevherî uçmayı öylesine takıntı haline getirmişti ki nihayet akli melekelerini yitirmişti. 

Nişarbur'da cami minaresine çıkarak ahaliye şöyle seslenecekti:

Bu dünyada benden başka kimsenin yapmadığı bir şey yaptım. Âhiret için de kimsenin yapmadığı bir iş yapacağım.


Ne yazık ki bunlar Cevherî'nin son sözleri olacaktı. Cevherî, kendi yaptığı kanatlar her nasılsa gökyüzünde uçamamış ve toplumun büyük saygı duyduğu isim yere çakılarak hayatını kaybetmişti. 

Gerek Cevherî gerekse de Hezarfen bilinen karakterler ve olaylardır; fakat Prof. Dr. Muharrem Kesik Hocamızın yıllar önce Belleten dergisi için kaleme aldığı "Türkiye Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın İstanbul'u Ziyareti ve Türkler'in Tarihteki İlk Uçuş Denemesi" isimli makalede çok az kişinin bildiği bir hikâye, okuyanı tebessüm ettiriyor.
 

 

Sultan İkinci Kılıçaslan yaşadığı askeri mağlubiyetler ve karşısındaki güçlü siyasi ittifakı dağıtmak için Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'e bir ziyaret gerçekleştirir:

Sultan Kılıç Arslan sık sık kendi topraklarına saldıran ve son olarak da nikâhlı karısı Erzurum Meliki İzzeddin Saltuk'un kızın~~ kaçırıp zorla yeğeni Zünnun ile evlendiren Sivas Meliki Dânişmendli Yağıbasan üzerine yürüdü. Bizans kuvvetlerince desteklenen Yağıbasan, Sultan II. Kılıç Arslan'ı mağlubiyete uğrattı.

Zor durumda kalan sultan, Yağıbasan ile bir mütareke imzalamaya mecbur kaldı. Sultan II. Kılıç Arslan Anadolu'daki rakipleri ve özellikle de Yağıbasan'a karşı kesin bir üstünlük kurabilmek için Bizans imparatorunun tarafsızlığını sağlamak zorunda idi. Bu nedenle o sırada yanında bulunan Bizanslı Christopher'i imparator Manuel'e göndererek İstanbul'a gelmek istediğini bildirdi.

(Prof. Dr. Muharrem Kesik,
Türkiye Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın İstanbul'u Ziyareti ve Türkler'in Tarihteki İlk Uçuş Denemesi)


Bin kişilik süvarisiyle İstanbul'a gelen Sultan, Bizans imparatoru tarafından son derece iyi ağırlanır. Türk hükümdara birbirinden değerli hediyeler verilir ve karşılıklı jestlerle ittifak güçlendirilir. 
 

hipodrom.jpg
Görsel: Pinterest

 

Her şey Türk hükümdarının İstanbul'dan ayrılacağı son günlerde cereyan eder. Bizanslılar, Türk hükümdarının şerefine Hipodrom'da at arabası yarışı tertipler. Birdenbire Türk ve hükümdarın maiyetinden olduğu anlaşılan bir kişi meydandaki sütuna tırmanarak bağırmaya başlar:

İç içe geçmiş çemberlerle kendisine bir çeşit paraşüt yapmış bu kişi uçacağını ilan etmesi kalabalığın ilgisini bir hayli çeker:

'Stadyumda bulunan yüksek bir kaleye çıkan bu Türk, Niketas'ın kaydından anlaşıldığı kadarıyla çok uzun ve bol, içine takılan çemberlerle şişirilmiş beyaz bir elbise giymişti. Bu kayıttan onun bugünkü paraşüte benzer bir kıyafet içine girdiği anlaşılıyor.

Adam, öne doğru eğilmiş vaziyette rüzgârın uçuş için müsait yönde esmesini beklemekte iken arenadaki kalabalık, bu mucit Türk'e karşı sabırsızlık göstererek 'Haydi uç', 'Haydi yelkeni aç', diye bağırıyorlardı.

Bazıları da 'Bizi daha ne kadar bekleteceksin', 'Rüzgârı daha ne zamana kadar ölçeceksin' diye bağırıyordu.

(Prof. Dr. Muharrem Kesik, age.)
 

 

Bizans İmparatoru hayretler içerisinde bu manzarayı izlerken konuğu Türk Hükümdarının kendi tebaasından bir çılgının bu davranışından hayli rahatsız olduğunu gözlemler.

Adamlarını göndererek uçmaya karar veren Türk'ün sütundan indirilmesi için ikna etmelerini ister; ama uçmayı aklına koyan, Türk hükümdarların dahi ricasını dinlemeyecektir.

Sultan İkinci Kılıçaslan'ın endişesi kısa bir zaman sonra yerini meraka bıraktı. Ola ki bu deli adam uçarsa Sultan için büyük bir gurur vesilesi olacaktı.

Bir Türk, Rum'un başkentinde üstelik semadan süzülerek uçması son derece ilgi çekecek bir hadiseydi. 

Nihayet sütundaki Türk, kanat çırparcasına hareket edip atladığında herkes büyük bir merak içerisindeydi. Bir kuş gibi sütundan süzülen çılgın Türk, kaya gibi yere çakıldı ve oracıkta öldü.

Sonrası Türk hükümdarı için son derece utanç vericiydi. Bütün İstanbul, mütemadiyen deli Türk'ün bu acayip davranışı ve dehşet verici ölümünü konuşuyordu artık:

Sultan Kılıç Arslan, hem bu cesur Türk'ün ölümünden hem de Bizanslıların huzurunda yapılan bu uçuş denemesinin başarısızlığa uğramasından dolayı büyük bir üzüntü duydu. İstanbul halkı ise, bu başarısız uçuş denemesini hatırlatarak çarşıda pazarda ve her yerde Türklerle alay ediyorlardı. Bu durum imparatorun kulağına gidince Sultanın kalbinin kırıldığını anlayarak bu tür küstahlıklara son vereceği konusunda ona teminat verdi.

(Prof. Dr. Muharrem Kesik, age.)


Talihsiz olan durum şudur ki; bu teşebbüs sonucu hayatını kaybeden Türk'ün esasen daha önceki denemelerinde başarıya ulaştığı ama büyük gösterisinde her nedense o an işlerin ters gittiği anlaşılıyor.

Daha onuncu asırda uçuş denemelerinin yapıldığı ve bu konuda kısmi başarıların Osmanlılardan çok önce elde edilmiş olması son derece dikkat çekici bir noktadır.

Bu vaka belleklerde kötü bir hatıra bırakmışsa da Türklerin uçmaya olan sevdasına herhangi bir ket vuramamıştır. Neredeyse her dönemde Türkler, uçmaya saplantı derecesine bir tutku ile bağlıdır.

Filhakika bu işte başarı elde edebilmek için temel motivasyonlardan birisi de çılgın olmaktır, aksi halde ne Hezarfen uçuşunu gerçekleştirebilirdi ne de Nuri Demirağ bugün havacılık tarihi için bu denli önemli olabilirdi.

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için Prof. Dr. Muharrem Kesik- Türkiye Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın İstanbul'u Ziyareti ve Türkler'in Tarihteki İlk Uçuş Denemesi makalesi ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi incelenebilir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU