Türk futbolunda önce gönder sonra geri getir modeli... Gülhan: Riskten kaçma kaygıları var

Türk futbolu son yıllarda aynı isimler etrafında dönüyor. Avrupa'ya giden de başka takıma gönderilen de geri geliyor. Spor yazarı Müslüm Gülhan, kulüplerin sürekli aynı isimler etrafında hareket etme nedenlerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Süper Lig'de 2021-22 sezonu ara transfer döneminin kapanmasına az bir süre kala kadrolara katılan isimlerin eski oyuncular olması dikkat çekiyor.

Son yıllarda Türkiye'de oynayan ancak bir şekilde takımından ayrılmak zorunda kalan futbolcuların aradan geçen sürenin ardından tekrar ülkeye dönmesi tartışmalara neden oldu.

Kulüplerin yeni isimler transfer etseler de sık sık eski isimler üzerinde diretmesi veya rakip takımdaki oyuncu için mücadele etmesi ise sorgulanıyor.

Özellikle son dönemde Galatasaray'ın 2017-18 sezonunda ayrılan Bafetimbi Gomis'in yerini yeniden Fransız futbolcuyla doldurması, Fenerbahçe'nin de sezon başında Premier Lig'e transfer ettiği Ozan Tufan'ı tekrar geri çağırması en gündemdeki konular.

 

 

Keza Galatasaray'da Luyindama'nın Suudi Arabistan'a transferi sonrası Semih Kaya'yı yeniden kadroya katması, Giresunspor ile kiralık sözleşmesini sonlandıran Emre Taşdemir'in de yeniden kadroya dahil edilmesi de eleştirilerin başında geliyor.

Bir dönem Fenerbahçe'de oynayan ve sonrasında takımdan gönderilen Josef De Souza'nın geçen sezon Beşiktaş'a gelmesi, 2020-21'i Galatasaray'da tamamlayan Gedson Fernandes için Rizespor-Galatasaray-Beşiktaş takımlarının yarışı benzer sorunları gündeme taşıyor.

 

 

Türk futbolunun sık sık benzer isimlere yönelmesi spor kamuoyunda eleştirileri de beraberinde getirdi.

Bu konudaki gerekçeler ise yeni isimlerin denenmesinden korku duyulması, daha önceki tecrübeleri nedeniyle performansın aşağı yukarı tahmin edilmesi ve menajer oyunları olarak sıralanıyor.

"Son 20 senedeki yönetimler tarihsel süreci terk etti, ranta dayalı kurgu içinde kurumsallaşamadı" 

Spor yazarı ve teknik direktör Müslüm Gülhan, Türk futbolunda son dönemde sık sık aynı yüzlerin görünmesini ve bu durumun kulüplere ve ülke futboluna yansımalarını Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

Gülhan, futbol camiasında aynı isimlerin telaffuz edilmesinin teknik değil yönetimsel bir sorun olduğunu dile getirdi.

Gülhan'a göre bu durumun temel nedenlerinden birincisi kulüplerin tarihsel bir derinliği olmasına rağmen özellikle son 20 senede gelişen süreçteki yönetimlerin bu tarihsel süreci terk etmelerinden kaynaklanıyor. 

Kulüplerin piyasa ekonomisi denilen ranta dayalı kurgu içinde olmalarından dolayı kurumsallaşamamalarının da ikinci bir engel olduğunu ifade eden Gülhan, "Kurumsallaşamadıkları için de profesyonel anlamda kulüplerin içinde, yönetimin dışında olması gereken bölümler kurulamadı. Bu aslında bir işletme modelidir. Scout grubu, sponsorluk grubu, futbol şubesine bakan grup, basketbol vb... hepsi ayrı ayrı bir profesyonel yapı içinde yönetilmesi gerekiyordu. Fakat böyle bir şey yapamadılar" dedi.  

 

Müslüm Gülhan.jpg.jpeg
Müslüm Gülhan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"100 yıllık 3 kulüp bile şu anda menajerlik sisteminin içinde hareket etmek zorunda kalıyor"

Kulüp yönetimlerinin iş insanlarından veya kulübe yakın kişilerden seçildiğine değinen Gülhan, yönetimlerde sporcu kökenli kişilerin olmamasının bu durumda etkili olduğunu belirtti. 

"Bu sistemlerin de eski sporcuların eğitilip oraya getirme gibi bir dertleri de yok" diyen Gülhan, "Kendilerine göre bir sistem kurmaya çalıştılar. Tabii bu sistem çok açık verdiği için menajerlik yapısı da bunun içine girdi ve menajerlik yapısı şu anda sistemi yöneten duruma geldi. 100 küsur yıllık 3 kulüp düşünün. Onlar bile şu anda menajerlik sisteminin içinde hareket etmek zorunda kalıyorlar. Kendi kurumsal kültürlerine uygun hareket edemiyorlar. Ne birim olarak bir böyle bir oluşum kurabildiler ne de kendileri var olan tarihsel süreçten gelen o bütünlüğü koruyabildiler. Böyle olunca ister istemez birinci koşul menajerlerin istek ve taleplerine göre hareket ediyorlar" diye konuştu. 

"Riskten kaçma kaygıları var, bildikleri oyunculara gidip, kamuoyunda tepki almamak üzerine bir politika"

Türk futbolunun aynı isimler etrafında dönmesinin bir başka nedenini ise yeni yüzlerle macera aramak yerine eski bilinen isimler tercih edilerek daha az risk alınmasıyla ilgili olduğunu aktaran Gülhan, şu yorumu yaptı:

Biraz daha riskten kaçmayla ilgili kaygıları var. Yani bildikleri oyuncular üzerinden gidip, kamuoyunda tepki almamak üzerine bir politika. Bir de yeni birini alıp ne verip vermeyeceği üzerine çelişki yaşamaktansa menajerlerin baskısıyla beraber o duygunun da etkili olması sonucunda ister istemez bilinen üzerine giderek hareket etmek istiyorlar. 

 

 

"Dönüp dolaşıp o kısır döngü içinde hareket etmek zorunda kalıyorlar"

Transfer tercihlerinden paranın belirleyici unsur olduğunu aktaran Gülhan, menajerlerin bu konudaki dahline değinerek şunları kaydetti:

Tabii burada paranın belirleyici unsuru var. Menajerler komisyonlarını yüksek tutmak için düşüp kalibreli oyunculara yüksek meblağlar üzerinden kulüplere baskı kurup aldırmaya çalışıyorlar. Bu da menajerlik oyunu. E kulüpler de zaten menajerler üzerinden hareket etme zorunluluğuna girmiş durumda maalesef. Kendileri böyle birimler oluşturup profesyonelleşememişler. Böyle olunca ister istemez 2 tane, 3 tane unsur yan yana geldiğinde dönüp dolaşıp o kısır döngü içinde hareket etmek zorunda kalıyorlar. 

"Bu tamamen menajer oyunu, rant oyunu, korkuyla çok alakalı bir konu değil"

Aynı oyuncular üzerinde birçok kulübün zaman zaman karşıya gelmesinde veya eski oyuncuların yeniden kulüplere kazandırılmaları sonrası yapılan "dünyada tek o oyuncu mu kaldı" eleştirilerine de değinen Gülhan, bu konuda menajerlerin etkisinin oldukça fazla olduğunu bildirdi:

Bu tamamen menajer oyunu, rant oyunu. Korkuyla çok alakalı bir konu değil o. Korku ikinci ya da üçüncü sırada gelir. Bu tamamen menajerlik oyunu ve ödenen paralar da çok ciddi paralar. Yani 6 milyon euro ne demek Gedson Fernandes için? O da yüzde 50'sine ödüyorsun ve inanılmaz bir de satıştan Benfica'ya yüzde 50 pay veriyorsun. E getiriyorsun o kadar para verdiğin oyuncuyu oynatamıyorsun bir de kiralık veriyorsun. Verdiğin yer Rizespor. Senden kalibre olarak daha düşük bir kulüp. Nasıl bir ilişki kuruldu ki Beşiktaş'ın satın aldığı bir oyuncuyu Benfica'dan kiralıyor Rizespor. O da çok komik. Beşiktaş'ın bir yaptırım gücü yok mu? Nasıl bir ilişki içine girdi ki kulüpler de böyle bir resim ortaya çıktı. Burada bir ilişki var ki Rize'de Beşiktaş'la ortak hareket edebiliyor. Ama bakıyorsunuz Beşiktaş'tan değil de Benfica'dan kiraladı Rizespor. O da benim için ciddi bir soru işareti. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Türkiye'deki futbolun kurtuluş reçetesi, oyuncu yetiştirip, A takımda oynatıp, üst düzey bir takıma satabilmek"

Gülhan'a, Galatasaray'da Semih Kaya ile Emre Taşdemir, Fenerbahçe'de Ozan Tufan'ın tekrar takıma katılmalarıyla ilgili yapılan eleştirileri hatırlatarak bu isimler yerine altyapı oyuncularının neden tercih edilmediğini sordum.

Burada yeniden menajerlerin devreye girdiğini ve altyapı oyuncularının sözleşmelerinin oldukça düşük rakamlar olması nedeniyle onların tercih edilemeyeceğini öne süren Gülhan, şu yorumu yaptı:

Altyapı oyuncularına imza attırdığın zaman 50 bin, 100 bin, 150-200 bin euroya kadar imza attırıyorsun. Buradaki komisyon çok düşük. Birincisi bu menajerler için. İkincisi bu tip oyuncular üzerinden A takımlarla sözleşme imzalama pek işlerine gelmiyor maalesef. Bu kadar düşük meblağlı oyuncular için. Ancak altyapıdan oyuncu yetiştirip A takımda oynatma kulüplerin kendi politikası olursa olur. Ki Beşiktaş geçmişte özkaynak düzeniyle Avrupa'da bile örnek bir kulüp olmuştu. Sürekli altyapıdan A takıma çıkıyor ve çok üst düzey performans gösteriyorlardı. Baktığınız zaman şampiyon olan takımların içinde muhakkak 3-4 tane çok değerli oyuncu çıkıyordu. Aslında bu bir yönetim mekanizması. Türkiye'deki futbolun kurtuluş reçetesinin temeli, altyapıya yönelip, oyuncu yetiştirip, A takımda oynatıp, daha sonra da Avrupa'da oynatarak üst düzey bir takıma satabilmek amaç edilmeli. 

"Menajerlik üzerinden oluşturulan rant kurgusunun ortadan kalkması lazım"

Avrupa'da Borussia Dortmund, Porto, Benfica, Ajax gibi kulüplerin bu konuda oldukça başarılı örnekler olduğunu ve Türk kulüplerinin de benzer bir yapıya bürünmeleri gerektiğini vurgulayan Gülhan, sözlerini şöyle noktaladı:

Dortmund bu politikayla hareket ediyor. Porto, Benfica aynı. Ajax, yıllardır zaten bunun üzerinden hareket ediyor. Ve yarattıkları katma değere baktığınız zaman ülke ekonomisine bile çok ciddi bir girdi sağlıyorlar. Böyle bir politika üretilmesi lazım. Bu 1 ya da 2 kulübün değil tüme yayılarak yapılmalı. Menajerlik üzerinden oluşturulan rant kurgusunun ortadan kalkması lazım. Federasyon hatta bakanlık nezdinde hareket edilerek bunun üzerine bir politika üretilmesi lazım. Ama bu maalesef yapılamıyor. Federasyonun özerk olması böyle bir politika üretmesine engel anlamına gelmiyor. Aslında önünün açık olduğu ve her türlü yetkiye sahip olduğunu gösteriyor. Bu politikaları da çok rahat yönetebilir ama o da profesyonel yapıdaki insanları bünyesine alıp çalışmıyor maalesef. O da siyasi bir kurum haline geldi. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU