Elinde geleneksel ve nükleer güç araçları olan büyük ülkeler, sanki dünya onların imparatorluklarının kenar mahallesiymiş gibi küresel nüfuz yarışını abarttıklarında büyük yenilgiler aldılar.
ABD'nin Vietnam'daki mağlubiyeti, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki mağlubiyeti ve rakibinin yenildiği aynı yerde ABD'nin aldığı hezimet gibi henüz unutulmamış yenilgileri hatırlatmaktan zarar gelmez.
En büyük yenilgi, kıtlığın eşiğine geldikten sonra dağılan Sovyetler Birliği'nin payına düştü. Nitekim dünyayı 50 kez yok etme gücü kendisine bir fayda sağlamadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yenilgilerden çıkarılan ders, geri çekilmenin varlıkları korumak için en güvenli yol olduğunu gösterdi. Çünkü ne kadar büyük veya küçük olursa olsun, her ülkedeki iç durumun sağlam oluşu, çıkarların en önemli garantisidir.
Rusya ancak esas sermayesinin üzerine eğilip buna yatırım yapınca önemli bir ülke haline geldi. İşte şu anda ABD, küresel nüfuzundan dolayı bir sinir bloğu varmış gibi görünen yerlerden geri çekilerek, yavaş yavaş kendi yoluna eğiliyor.
Büyük ülkelerin evrene hükmetme vehmine kapılarak yaptıkları yarışta ödedikleri insani, psikolojik ve maddi kayıpların boyutunu hesaplayabilecek bilgisayar henüz icat edilmedi.
Biz ise hüküm süren sonra tarihe karışan imparatorlukların peş peşe geldiği bölgenin halkıyız. Eskiyi diriltme olgusunu yaşadık.
Zira Arapların yok olan imparatorluklarına karşı içlerini kaplayan bir özlem duygusu vardı. Özlemlerini birçok iç savaşla birlikte sloganlar ve şarkılarla somutlaştırdılar.
Komşumuz Türklerin kalplerinde de sürdürülmesi zor olduğu için kendi elleriyle bitirdikleri Osmanlı İmparatorluğu'na özlem duygusu yeşerdi.
Diğer komşumuz İranlılara gelince, onları da tarihe karışan Roma'nın karşı kutbu olan Pers İmparatorluğu'nu diriltme hayali kapladı.
Bu özlem, buna sarılan ve politikalarını bunun üstüne inşa eden herkese ne kadar zarar verdi! Osmanlı ve Pers imparatorluklarının askeri gücü, yüzyıllarca süren haşmetin bir sebebiydi; ancak aynı zamanda toplumların, halkların ve varlıkların doğal büyümesini engelleyen kaçınılmaz bir batışın da nedeniydi.
Şu anda içinde bulunduğumuz zamanda, konuşmaların ve ilginin büyük bir kısmı İran nükleer dosyasına odaklandığı sürece bu hususta iki çift laf etmek kaçınılmaz oluyor.
Direkt bir soruyla başlamak isterim:
İran bugün, yarın veya ertesi gün bir atom bombasına sahip olursa bununla ne yapabilir?
Bu lanet bomba bir kez farklı bir koşulda ve zamanda kullanılmıştı. Mevcut realitenin gerçekleri, bu bombanın dünya intihar etmeye karar vermedikçe kullanılmayacağını söylüyor.
Nükleer silah ulaşılmaya çalışılan bir hedef olmaya devam ettikçe, İran'ın bombasının başka yerlerde benzer bombalar üretilmesine yol açmayacağının ve bu durumda bombanın ikinci kez geçersiz kılınacağının bir garantisi yok.
Atom bombasına giden yolda ve üretildiği zaman bu bomba, arkasında ekonomik ve gelişim açısından, savaşların getirdiği yıkımdan daha sert, daha derin ve daha uzun süren bir yıkım bırakmıştır.
İranlı kardeşlerimize gelince, OrtaDoğu merkezli uluslararası bir nüfuzu empoze etmek için güvenilen silahlı gruplar mevzusu var. İranlı kardeşlerimiz bu silahlı grupların maliyetlerini ve başlayıp bitmek bilmeyen savaşlarının sonuçlarını bir düşünsünler.
Tabii ki İran'da nükleer silah hayalinde ve silahlı grup stratejisinde ilerlemenin olumsuz etkisini er ya da geç fark edenler var.
Bu noktada Varşova'da yere bir iğne düşse sesi Moskova'dan duyulan Sovyetler Birliği'nin tecrübesini hatırlamak yerinde olacaktır.
Zira ürkütücü Stalinist ahtapot küçülüp özellikle Çernobil'den sonra nükleer reaktörler paslanmaya başladığında, bu reaktörler dünyanın altıda birini kaplayan nükleer devletin her yerinde kıt kanaat bulunan yiyeceklerin yerine konulamıyordu.
Herhangi bir varlığın iç durumunu sağlamlaştırma, yakın komşu ülkelerle ilişkileri medeni bir şekilde yönetme, çağın mekanizmalarından yararlanma araçlarının bilincinde olma ve bunları doğru bir şekilde kullanma reçetesini, her kim nüfuzunu, otoritesini ve büyümesini genişletme pahasına göz ardı ederse hezimete uğrar.
Askeri savaşlar ve aynı zamanda vekalet savaşlarını doğuran ve birçok varlığın büyümesini engelleyen Soğuk Savaş, bunları başlatanlar için ağır bir yük olmuştur.
Bu savaşların taraflara ve destekçilerine hiçbir fayda getirmediği kesinleştiğinde bedbaht bölgemizde savaşların başarısızlıklarını tekrarlamaya çalışanlara rast geldik.
Düşünmek için bir dakikaya gerek var mı?
İran'ın her yönde politikalarını belirlemek hakkı. Bizim de tavsiye vermek hakkımız daha fazlası değil.
Son olarak İsrail'e dönelim;
Nükleer reaktörü, kendisini, Filistinli bir taşın yarattığı daimî huzursuzluğun pençesinde kurtarabildi mi?!.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu