Acıbadem Hastanesi İç Hastalıkları, Hemotoloji bölümünde görev yapan Prof. Dr. Mustafa Çetiner'le bilim ve etik sarmalında tıp dünyası, günümüzde hekimliğin geldiği nokta, ilaç sektörü, aşı karşıtlığı ve bilimsel açıdan Türkiye'nin pozisyonu gibi konuları konuştuk. Çetiner'in 3 ay önce raflarda yerini alan "Bilim Bizi Kandırıyor Mu" başlıklı kitabındaki bölümlere değindiğimiz söyleşimize, "post-truth (gerçek ötesi)" adı verilen bu çağda karşılaşılan bazı durumlarla başladık.
"Gerçeğe aldırmadan, sadece algı ve yalanlarla akıllar karıştırılıp kitleler yönlendiriliyor"
Oxford Sözlüğü'ndeki gibi bu yüzyılda nesnel hakikatlerin belirli bir konuda kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olduğunu Prof. Dr. Mustafa Çetiner, gerçeğe aldırmadan, sadece algı ve yalanlarla akılların karıştırılıp kitlelerin yönlendirilmesine tepkili.
"'İnanıyorum, öyleyse haklıyım' durumu söz konusu"
İçinde bulunduğumuz dönemi "averaj (ortalama) insanlar çağı" olarak niteleyen Çetiner, "Gerçeklik döneminde 'Düşünüyorum, öyleyse varım' deyişi hakimdi, gerçek sonrası dönemde ise 'İnanıyorum, öyleyse haklıyım' durumu söz konusu" eleştirisini yöneltti.
"Eskiden insanları yönlendirmenin yolu, onları bilgisiz bırakmaktı"
Kovid-19 salgınıyla birlikte aşı karşıtlarının yalan yanlış bilgilere kanıp/kandırıp, kendilerini haklı görmesine tepki gösteren Mustafa Çetiner, bu durumu dünyanın düz olduğuna inanan "The Flat Earth Society" topluluğuna benzeterek, "Dünyanın düz olduğunu savunanlardan hâlâ var" yorumunu yaptı. Yalan yanlış bilgiler paylaşan kişiler arasında hekimlerin bulunmasını da eleştiren Çetiner, özellikle son dönemde bilimsel gerçekliğe zıt açıklamalar yaparak kitleleri kandırarak toplum sağlığıyla oynayan bu isimlere karşı harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.
"Bu ülkede Aziz Sancar'a bile işini öğretmeye çalışanlar oldu"
Mustafa Çetiner'e göre sağlık konusunda doğrulanmamış bilgileri satmaya çalışan hekimler kadar, hekim olmadan yalan yanlış bilgileri pazarlamaya çalışanlar da tehlikeli. Çetiner, bu durumu "trajikomik" bir örnekle açıkladı:
"Bu ülkede Aziz Sancar'a bile işini öğretmeye çalışanlar oldu. Adamın biri kalkmış, 'Birisi Aziz Sancar'a gerçekleri anlatsın' diyor. Nobel ödülü almış isme, 'mRna aşısını yanlış biliyorsun' dediler. Bilime karşı önerebileceğiniz bir şey yok ama birileri çıkıp 'mRna düşüklere neden oluyor, eltimin gelini, kaynatamın bilmem nesinin başına şu geldi' diyerek, yalan yanlış bilgiler, kulaktan dolma hurafelerle başkalarını da yönlendiriyor."
"Bilim, güce ve paraya teslim olmadığı sürece insanlığın yararına bir işlev yürütebilir"
Akademik birikimi bulunmayan, çoğu zaman "duygusal" nedenlerle topluma safsata pazarlayan kişilere inanarak aşı olmayan binlerce kişi yaşamını yitirmesine ilişkin yorumunu sorduğumuz Çetiner, "İnsanlar kendilerine anlatılan gerçeklere inanmıyorlar, çünkü gerçek onları mutsuz ediyor. Geçmişte çok kandırıldılar ve yeniden kandırılmak istemiyorlar. Doğru ile yanlışı ayırt edebilecek bilgi birikimleri de yok. Eskiden insanları yönlendirmenin yolu, onları bilgisiz bırakmaktı. Şimdi ise yarım yamalak bilgi bombardımanına maruz kalan bu kişiler, başkalarının istediği şekilde düşünüp hareket ediyor. Umberto Eco'nun da dediği gibi, artık esas meselemiz bir şeyin yanlış olduğunu ispatlamak zorunda kalacak olmamız değil, esas mesele doğrunun doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak zorunda kalmamız. Bilim, güce ve paraya teslim olmadığı sürece insanlığın yararına bir işlev yürütebilir. Bilim bu nedenle her zaman doğruyu söylemeyebilir. Bilim bizi kandırmıyor ama 'bilimperest' gibi de davranamayız. Bilmek fiili vardır, inanmak yoktur" değerlendirmesinde bulundu.
"Aşı karşıtlığının nedenlerinden biri, grip aşılarının koruculuğunun düşüklüğü"
Mustafa Çetiner'in de değindiği gibi, bilimin güce ve paraya teslim olması ihtimali, akıllara, trilyonlarca doların döndüğü ilaç endüstrisini getiriyor.
Prof. Dr. Çetiner'e göre sağlık sektörü giderek endüstrileşiyor ve ilaç sektörü ona hükmediyor, hekimler ise adeta birer teknikere dönüşüyor. Hatta akademi ve bilim dünyası, çoğu zaman ilaç geliştirilme süreçlerinde ilaç firmalarının seyircisi konumunda. Bu nedenle akademi ile ilaç sektörü ilişkilerinin daha kontrol edilebilir ve daha şeffaf hale getirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Ancak ilaç sektörünün kâr amaçlı olduğu gerçeğine de vurgu yapan Çetiner, "Nasıl otomobil kâr amaçlı ise ilaç da kâr amaçlı bir sektör. Kapitalist bir düzende zaten bir şirketin amacı kâr sağlamaktır. Otomobil sektörüne karşı olsanız bile işe atla gitmiyorsanız, ilaca karşıysanız da ot, çöp kullanamazsınız! Bilime karşı önerebileceğiniz bir şey yok. İlaç şirketlerinin ekonomik gücü var ve bizlerin yapması gereken onları kamu yararına daha fazla çalışmaları için zorlamak. Devletlerin yaptırım gücü var ancak şeffaflık, kontrol edilebilirlik eksik" şeklinde konuştu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Etik kurallar hiçe sayılıyor"
Sosyal medya hesapları üzerinden "bir umutmuş gibi" pazarlanan kimi ilaçların gelişi güzel kullanıldığı eleştirisinde bulunan Mustafa Çetiner, yeri geldiğinde etik kuralların hiçe sayıldığını ve bu işlerin içinde yer alan hekimlerin "büyük bilim insanı" edasıyla pazarlanmaya çalışıldığını da öne sürdü.
Sosyal medyada hekimlerin bulunmasına karşı olmadığını ancak sorumlu davranmalarının şart olduğunu belirten Çetiner'e, yanıltıcı paylaşımlar yapanlar arasında aşı karşıtı hekimlerin bulunmasına da değindi. Şifalı bitki tacirlerinin, "bilimsel değil filmsel bilgi" pazarladığını ifade eden Çetiner, "doğal olan zararsızdır" görüşünün bir ürünün daima sağlığa faydalı olduğu anlamına da gelemeyeceğini vurguladı.
"Muayenehanelerinde ot ve çöp pazarlayanlar da hastalandığında bize geliyor"
Çetiner sözlerini, "'Ama bu ürünler doğal' denilerek pazarlanmaya çalışılan ürünler var. Ona bakarsanız tütün de doğal, esrarın ana maddesi kenevir bitkisi de doğal! Muayenehanelerinde ot ve çöp pazarlayanlar da hastalandığında bize geliyor" ifadelerini kullandı.
"Bu toplumun en büyük sorunu, bilim ve akıl yoluna giremiyor olması"
Mustafa Çetiner'e göre ilaç şirketleri -ekonomik kaygılar da güderek- grip aşılarının koruyuculuğunun sınırlı olduğunu açıklamıyor ve bu durum, aşı retçilerinin elinde koza dönüşüyor.
Grip aşılarının koruyuculuğunun "düşük" olduğu halde bunun söylenmemesini, aşı karşıtlığının başlıca nedenleri arasında gören Mustafa Çetiner, "Bu toplumun en büyük sorunu, bilim ve akıl yoluna giremiyor olması. Bilim değersizleştikçe bilim yapmaya çalışanlar da değersizleşiyor. Değerlilerin sesi çıkmayınca onların yerini daha az değerliler alıyor ve bu kişiler 'bilim yapıyormuş gibi' davranıyor. Bu yüzden bilime olan inanç azalırken, bilim insanlarını küçümseme hastalığı başlıyor ve ağzı olan herkes konuşuyor!" şeklinde konuştu.
"Bilim ile ilgili bir iş yapıyorsanız, -en azından işinizi yaparken- inançlarınızı bir kenara bırakın"
"Ben her pazar kiliseye giden inançlı bir Hristiyanım ama laboratuvarda üzerime beyaz önlüğümü giydiğimde Tanrı dahil kimseyi tanımam."
Claude Bernard'un bilimde nesnelliğin şart olduğunu anlatan bu meşhur sözüne kitabında da yer veren Çetiner, iş yaparken bilim ve inancın birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi.
"İnanışlarınız, yaşama bakışınız ne olursa olsun, eğer bilim üretiyor ya da bilim ile ilgili bir iş yapıyorsanız, -en azından işinizi yaparken- inançlarınızı bir kenara bırakın! Bilim insanı özgür düşünceyi temsil eder" diyen Mustafa Çetiner'e son olarak, "Türkiye bilimselliğin neresinde" diye sorduk.
Kimi zaman akademide para ile yayın yaptırıldığını ifade eden ve "predatory journals" olarak bilinen bu sorunu "çakal yayıncılık" olarak niteleyen Çetiner; Hindistan, Çin ve Türkiye'yi bu konuda "mimli" ülkeler arasında saydı.
Çakal dergilerde 2010'da yayımlanan makale sayısı 53 bin iken, 2014'te bu sayının 8 katın üstünde artış göstererek 400 bini geçtiğini belirten Çetiner, o yıl tıp ve biyoloji alanındaki makale sayısının ise 70 bin civarında olduğunu söyledi.
"Bilim toplumu olmanın çok uzağındayız"
"Bir bilim toplumu olmanın çok uzağındayız" diyen Çetiner, "Türkiye ne yapmalı?" sorusuna "Liyakat ön planda olmalı, kişiler değil kurumlar ön plana çıkarılmalı, bilimsel kuruluşlar ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) gibi meslek örgütleri daha etkin olmalı. Adalet ve liyakat esas olmalı" yanıtını verdi.
Çetiner söyleşimizi, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerdeki bilim insanlarının ek görevlerini yerine getirmesi, bilimi güce ve paraya teslim etmemesi ve kamu yararına daha fazla çalışılması tavsiyesiyle noktaladı.
© The Independentturkish