Türkiye'de gündem son günlerde ağırlıklı olarak Sedat Peker'in iddialarıyla şekillense de gelecek haftadan itibaren bir konunun tekrar gündemde ön sıralara çıkması bekleniyor. O da: Kanal İstanbul.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "inadına yapacağız" dediği Kanal İstanbul'un temel atma töreni 26 Haziran 2021 Cumartesi günü yapılacak.
Temel atmayla birlikte tartışmaların da yeniden alevlenmesi bekleniyor. Çünkü muhalefet ağırlıklı olarak projeye karşı.
Hatta bu karşıtlık sadece eleştiriyle de sınırlı kalmamakta.
Kılıçdaroğlu ve Akşener'in "Ödemeyiz" restine İnce'den "Seçmeni kandırmayın" cevabı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Mayıs 2021 Pazar günü T24'ten Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlarken, "İster ihale etsinler ister etmesinler, kime verirlerse versinler. İktidar olduğumuzda; bir, eğer o ihaleye giren yabancı bir ülke olursa biz o yabancı ülkeyle aramıza mesafe koyacağız. İki; bunların paralarını kesinlikle ödemeyeceğiz. Bankaların buna finans kaynağı ayıracağını da düşünmüyorum. Eğer bizden bir banka buraya kredi verirse günü geldiğinde o da görür" açıklamasında bulunmuştu.
Kılıçdaroğlu, benzer ifadeleri sonraki günlerdeki açıklamalarında tekrar etti.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de 9 Haziran Çarşamba gün TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Kanal İstanbul yapımı için anlaşılan şirketlere 1 kuruş ödemeyeceğiz, sonra yok demedi demeyin" dedi.
Bu açıklamalara karşın 10 Haziran Perşembe günü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Memleket Hareketi Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu ve Akşener'i eleştirerek, "Devlet yönetecek insanların bunu söylememesi gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir hakkınız yok. Oraya gidecek olan bir yatırımcı bunun tahkimini uluslararası anlaşmasını yapar. Ya o parayı ödersiniz ya da dünyadan dışlanırsınız. Seçmeni kandırmaya yönelik bir laf olarak algılıyorum bunu" diye konuştu.
Peki muhalefet liderlerinin açıklaması hukuken mümkün mü? Alınan krediler olası bir iktidar değişikliği durumunda ödenmeyebilir mi? Hangi şartlar altında ödenmez? Para ödense bile kredi verenlerin işleri hangi noktalarda zorlaştırılabilir?
Bu soruları konunun uzmanlarına sorduk.
"Türkiye, Osmanlı'nın bile borçlarını ödedi"
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği uyarının uluslararası hukuk açısından mümkün olmadığını iddiasında.
"Devletlerin devamlılığı vardır" diyen Özülker, "Devletler iç politika açısından değişebilirler ama hukuka bakıldığında devamlılık göstermek zorundalar. Türkiye Cumhuriyeti, aynı ismi taşımadığı halde devamlılık esasından dolayı Osmanlı'nın bile borçlarını ödemiştir" ifadelerini kullandı.
"Faiziyle şakır şakır alırlar"
Uluslararası yatırım yapan şirketlerle yapılan anlaşmalarda olası bir sorun halinde hangi mahkemenin geçerli olacağına dair bir hüküm de konulduğunu hatırlatan Özülker, "Türkiye'deki yargıya güvenmediklerinden genelde Türkiye dışında bir yer gösterirler. O nedenle ödemiyorum dediğinizde sizi mahkemeye verirler. Faiziyle şakır şakır alırlar" diye konuştu.
"Türkiye'nin borcunu aksatmayan ülke olarak dışarıda şöhreti var"
"Dünyada önceki hükümetin borcunu tanımıyorum diyen ülke oldu mu?" sorusuna Özülker, şu şekilde cevabı verdi:
Olmadı. Bir anlaşma imzalanmışsa hukukidir. Mahkemeye giderler. Başınız ciddi derecede ağrır. Kimse dışarıdan yatırım beklerken, paraya ihtiyaç varken yurtdışında itibarını sıfırlayacak adım atamaz. Türkiye'nin borcunu aksatmayan bir ülke olduğu konusunda dışarıda bir şöhreti vardır. Halen para alabiliyorsak bu şöhret sayesinde alıyoruz. Konuşurken bazı şeylerin hatırlanacağını düşünmek lazım.
"Nasıl sözleşme yapılacağını bugünden bilemeyiz"
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem ise olayı hukuki yönden değerlendirdi.
Gerek Kılıçdaroğlu'nun gerekse İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in iktidara gelmeleri halinde tabii ki hukuka bağlı kalacaklarını söyleyen Erdem, şunları kaydetti:
Bugünden projenin hukuki boyutuyla ilgili bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü iktidarın nasıl bir sözleşme yapacağını, bu sözleşmelerle Türkiye'yi nasıl bağlayacağını bugünden bilemeyiz. İktidar bu görüşmeleri kamuoyuna kapalı ve halkın, muhalefet liderlerinin itirazlarına karşın yapıyor. Bundan dolayı muhalefet, dünya kamuoyuna bu projede halkın rızasının ve iradesinin olmadığını beyan ediyor.
"Hukuk içerisinde projenin yapılmaması için her yola başvurulur"
Erdem, iktidar değişikliği halinde yine hukuka bağlı kalacaklarını ancak hukuk içerisinde projenin yapılmaması için her yola başvurulacağını kaydederek, "Hukuk içerisinde kalarak ödemeleri hızlı bir şekilde yapılmayabilir, iptal edilebiliyorsa edilir. Halkın karşı çıkmasına karşın inat edilerek bölgenin coğrafyasını değiştirecek bir işe giriliyorsa bizlerde ileride hiçbir şekilde projeye destek verenlerin lehine hareket etmeyeceğiz" diye konuştu.
"Projenin yerli bankalarca finanse edilmesi cehennem buz tutarsa mümkün!"
Peki yabancı bankalardan ve ülkelerden bağımsız olarak yerli bankaların Kanal İstanbul'a kredi vermesi halinde onların borçlarını ödememek mümkün mü?
Bu soruya da ticaret hukuku uzmanı avukat İhsan Özkan, "Bu tür büyük projelerin nasıl kredilendirildiği cümlenin malumudur. Kanal İstanbul Projesi'nin yerli kreditörler eliyle finanse edilmesi, ülkemiz bankacılık sektörünün mevcut imkanları dikkate alındığında, ancak "cehennem buz tutarsa" mümkün olabilir" diye yanıtladı.
"Yabancı kaynaklar devlet garantisi ister"
Özkan, sözlerinin devamında şöyle devam etti:
Yabancı kaynak aranacaktır, bulunur bulunamaz burasını bilinemez. Diyelim bu kreditör veya kreditörler bulundu; kreditör, mutlaka, müteahhit firmaların bu projeyi inşa etme karşılığı Devlet'ten alacağı doğrudan alacağı parayı hukuken temlik bankacılık işleyişinde 'devlet-banka-müteahhit arasında üçlü ödeme-virman' enstrümanı ile uhdesine almak şeklinde garanti altına alacaktır. Kreditör veya kreditörlerin 'kredisinin geri ödenmesini garanti etmesi' aynı zamanda devletin de bunu garanti etmesi demektir.
"Projeye devam etmeme hakkı var ama ödememek mümkün olmaz"
Özkan, bu noktadan sonra şu uyarıda bulundu:
Sınırları dahilindeki bir projeye devam edip etmemek devletin 'egemenlik hakkının' doğal neticesidir, kimse niçin devam etmiyorsun diyemez. Devletin yerli veya yabancı kreditöre 'kredini geri ödemiyorum' demesi devletin diğer yerli veya yabancı kaynaklı kredileri dikkate alındığında zor olacağı gibi böylesi bir karar, en önemlisi devlet olmanın ciddiyeti düşünüldüğünde mümkün olmaz.
"Yeni hükümet, banka yönetimi hakkında işlem başlatabilir ama ödememe ihtimali düşük"
"Peki her şeye karşın böyle bir karar alındı ve borç ödenmedi. Sonuçları ne olur? Özkan, bu soruyu da şu şekilde yanıtladı:
Yeni iktidar, krediyi tahsis eden bir yerli banka olur ise, banka yönetim kurulu aleyhinde, "Bankacılık kanunu ceza hükümlerinin" uygulanması sürecini başlatabilir; ancak krediyi -hiç- geri ödememe ihtimali düşüktür.
"Yeni hükümetin krediyi ödememenin sadece bir yolu var"
Özkan, son olarak "Yeni hükümetin ödeme yapmama şansı olmadığını var sayarsak hangi açıdan kredi veren şirketlere zorluk çıkarabilir?" sorusuna cevabında sözlerini şöyle tamamladı:
Yeni hükümetin bankaya krediyi geri ödememesinin sadece bir yolu vardır; 'kreditör ile krediyi kullanan müşteri ve üçüncü kişiler arasında bir muvazaa tespit etmek. Yeni iktidar bu muvazaaya dahil olanların tümü hakkında cezai süreci başlatabileceği gibi eş zamanlı olarak (siyaseten) krediyi geri ödemiyorum' diyebilir hatta böylesi bir tavır, aynı zamanda o (yerli) bankaların bankacılık lisansının iptalini dahi tetikleyebilir.
© The Independentturkish