Vaziyet ciddi, Fransa tehlikede: Ölümcül tehlikeler onu tehdit ediyor. Biz ise, emeklilikte dahi Fransa'nın askerleri olmaya devam ederken, bu şartlar altında, güzel ülkemizin kaderine kayıtsız kalamayız.
Fransa 21 Nisan 2021'de bu satırlarla sarsıldı. Karl Marx'ın çok farklı bir zamanda ve çok farklı bir bağlamda yazdığı "Fransa'da İç Savaş" bu kez 20'den fazla general ve 1200'e yakın askeri personelin imzaladığı -ya da imzaladığının iddia edildiği- bir bildiride açıkça dile getirildi.
Orijinal metin "Place d'Armes" (Ordu Meydanı) adlı militarist ve aşırı sağcı bir blogda 14 Nisan'da imzaya açılmıştı.
Bildirinin -yahut muhtıranın- muhatabı Cumhurbaşkanı Macron, hükûmet görevlileri ve milletvekilleri idi. Metin bir hafta sonra "Valeurs actuelles" (Güncel Değerler) isimli muhafazakarların ve hatta bugün aşırı sağın kalesi hâline gelmiş haftalık derginin internet sitesinde yayımlanmıştı.
Genel hatlarıyla Fransız hükûmetinin "gevşekliğinin" ülkenin dağılmasına yol açtığını iddia ediyordu bildiri:
Dekolonyalist ve post-yapısal söylem ve politikaların ırkçılık karşıtlığıyla birleşerek Fransız kimliğini tahrip ettiğini, banliyölerdeki Müslüman "sürülerin" saldırısının ve göçmen akınlarından sonra iç savaşın tetikleneceğinden endişe ediliyordu.
İlk metnin imzacılara dair tek bilgimiz, sayıları: 12 Mayıs (Fransız saatiyle 12.30) itibarıyla 27 bin 52 kişi bunu imzalamış.
İsimleri, meslekleri, yaşları, rütbeleri?.. Yok. Yalnızca 1500 kişinin ismi paylaşıldı.
İlk metin diyoruz; çünkü bu bildirinin sarsıntıları devam ederken, 10 Mayıs günü görevdeki askerî personel yeni bir metinle seslendi Cumhurbaşkanı, kabine, parlamento ve silahlı kuvvetlere.
Yine "Valeurs actuelles"de yayımlanan bu ikinci bildiriye 11 Mayıs (18.00) itibarıyla 249 bin 989 imza verildi.
Peki, 2 milyona yakın kişinin görüntülediği bu bildiriye kimler imza verdi? Bilmiyoruz.
Zaten tam da bu noktada şüphe bulutları toparlanıyor ve bir tür komplonun aşırı sağ mahfillerinde boy atıp atmadığı tartışılıyor:
Şu anda Fransız ordusunda 115 bin muvazzaf, 23 bine yakın yedek personel varken bu sayıya nasıl, kimlerin katkılarıyla ulaşılabilir? Bilmiyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bildiriler ve semboller
O halde bildiklerimizden başlayalım: "1968'den sonra doğmuş toy bir hükümdarın (un prince immature, yani Emmanuel Macron) Fransa'yı mezara götürdüğünü" iddia eden generallerden Roland Dubois, gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminin "kimlik, güvenlik, yani göç" üzerine kurulması gerektiğini söylüyor.
İlk bildiri işte bu noktalara yoğunlaşıyor ve kamuoyunun dikkatini göçmen karşıtı, İslamofobik ifadelerle çekmeye çalışıyor.
Macron'un toyluğundan dem vuran askerlerin bir başka göndermesi de tarihî bakımdan anlam taşıyor:
Metni Fransa'nın gerçek bir iç savaşın içinden geçtiği 1960'lı yılların bir dönemeci, 21 Nisan 1961'in yıl dönümünde, yayımlayarak Cezayir darbe girişimine selam gönderiyor generaller.
Charles de Gaulle'ün Cezayir meselesini ele alış tarzına karşı düzenlenen bu darbe girişimi başarısız olmuş; Batı Avrupa'da başka darbe girişimleri yaşansa da Fransa asker-sivil ilişkisine bir denge getirebilmişti 2010'lara kadar.
Her ne kadar 1988'de Mitterand'a karşı önemsiz bir askeri bildiri yayımlansa ve 2017'de Macron ile zamanın Genelkurmay Başkanı Pierre de Villiers açıkça karşı karşıya gelse de sonuç bütün bu generallerin tasfiyesiyle sonuçlanmıştı.
Şimdiki bildiriler ise sabık Genelkurmay Başkanının sağ siyasete demir atmış kardeşi Philippe de Villiers'in 17 Nisan tarihli "başkaldırı çağrısı" ile ana akım medyada yer buldu.
21 Nisan'daki ilk bildiriyi 10 Mayıs'ta ikincisi takip etti. "Charlie Hebdo"nun Hz. Muhammed karikatürünü sınıfta gösterdiği için Ekim 2020'de başı kesilerek katledilen lise öğretmeni Samuel Paty'den 23 Nisan 2021'de bir polis memurun hayatını kaybettiği terör saldırısına pek çok olaya atıfta bulunuldu.
Süreç boyunca dikkat çeken bir başka nokta ise hükûmetin günler süren sessizliği, solun "darbeci generallere ceza" çağrısı, Genelkurmay Başkanı François Lecointre'ın disiplin uyarısı ve Marine Le Pen'in bildiriyi yazan askerlerin bile tepkisini çeken desteği oldu.
Bildirinin arkasındaki isimler
İlk bildiri 14 Nisan'da "Place d'Armes" adlı blogda yayımlanmıştı. Blog sahibi Jean-Pierre Fabre-Bernadac isimli bir Ulusal Jandarma emeklisi.
Le Pen'e duyduğu "sempati"yi gizlemeyen Fabre-Bernadac, 1993-1994 arasında Le Pen sülalesinin eski partisi Ulusal Cephe'nin (Front national, FN) paramiliter yapılanması DPS'nin (Koruma ve Güvenlik Departmanı) başındaydı.
2018'de Sarı Yelekliler hareketine de destek vermişti. Aşırı sağcı generalin zar zor neşredebildiği "Fransa'nın Lanetlileri" (Les damnés de la terre) isimli de bir kitabı da var.
Adı Frantz Fanon'un "Yeryüzünün Lanetlileri"ne oldukça ironik bir gönderme taşıyor.
İmzacı generaller arasında FN'nin devamcısı Ulusal Birlik Partisi'ne (Rassemblement national, RN) yakın olan isimler dikkat çekiyor.
Bunlar arasında 2020 yerel seçimlerine RN'den aday olmuş General Éric Champoiseau, General Norbert de Cacqueray-Valménier, General Emmanuel de Richoufftz gibi kişiler var.
Ayrıca RN'den bile daha sağda ve radikal olan emekli generaller de imza vermiş. General Christian Piquemal, diğeri ise General Antoine Martinez bunlardan ikisi.
Piquemal, 2016'da Calais'de Alman PEGIDA'yla ortak "Avrupa'nın İslamlaşmasına karşı" yürüyüşüne katıldığı için ordudan ihraç edilmişti.
General, 2019'da ordu içinde cihatçı bir "beşinci kol" bulunduğunu söylemiş, "Türklerin, Berberilerin, İhvancıların, Selefilerin, Vehhabilerin, Arapların camilerini kapatalım" demiş, Fransa'nın Lübnanlaştığını ilan etmiş, hacca giren Müslüman Fransız askerlerini nefret suçu işlemekle suçlamıştı.
Le Pen ile ortak noktaları olduğunu ifade etse de "Le Pen İslam'ın Cumhuriyet'le uyuşabileceğini söylüyor; biz ise demokrasiyle uyuşamayacağını söylüyoruz" demişti.
Martinez, en azından şu an için, aşırı sağcı Fransa İçin Gönüllüler (Volontaires pour la France, VPF) hareketinin cumhurbaşkanı adayı.
VPF'ye bağlı örgütlerin 2015 sonrasında Müslümanlara karşı saldırılar düzenleyeceğine dair planlar Fransız medyasında epeyi konuşulmuştu.
Martinez ile Piquemal ayrıca göçmen ve Müslümanların Avrupa'nın beyaz nüfusuna egemen olacağı "Büyük Yer Değiştirme" (Grand Remplacement) teorisinin sahibi Renaud Camus'nün Avrupa Direnişi Ulusal Konseyine üyeler.
Yukarıda ismi geçen General Dubois'nın aşırı sağcı internet sitesi "Boulevard Voltaire"de ve bir başka imzacı General Dominique Delawarde'ın komplocu "Réseau Voltaire"de yazar olduğunu eklemek gerek.
Aşırı sağ ile özdeşleşen bu isimlerin yanında Çinhindi Savaşı'nda (1946-1954) çarpışmış General Alfred Lebreton ve Cezayir Savaşı'nda görev yapmış General Robert Jeannerod (1954-1962) gibi kişiler de yer alıyor.
Bu noktada bildirinin meşruiyetini sağlamak adına tarihsel mirasa dayanılıyor.
Tartışma isimler ve paylaşılan sayıların güvenilirliği üzerine yoğunlaşsa da güvenlik güçlerinin Marine Le Pen'in RN'sine yöneldiği bir gerçek.
Kamuoyu araştırma kurumu Ifop'un 2019'daki verilerinee göre ordu ve polis personelinin yüzde 40'tan fazlası RN'ye oy veriyor.
Bildiriye yönelik tepkiler
Şu ana dek Fransız kamuoyunun bildiriye nasıl yaklaştığına dair yalnızca bir tek araştırma paylaşıldı: Sağ tandanslı (hatta aşırı sağa yakınlığı tartışılan) LCI adlı TV kanalının Harris Interactive'e yaptırdığı ve 29 Nisan'da paylaştığı kamuoyu yoklamasına göre, Fransızların yüzde 58'i askerlerin bildirisini destekliyor.
Katılımcıların yüzde 84'ü ülkede şiddetin günden güne arttığını düşünürken, yüzde 73'lük kesim Fransa'nın -muhtıracı askerlerin ve Le Pen'in ifade ettiği gibi- dağılmakta olduğunu ifade ediyor.
Ülkenin merkezi, güneybatı ve güneydoğusundaki yerel gazetelerde bildirileri destekleyen ifadeler ve "Fransa'nın generallerine teşekkür ediyoruz" mesajları yayımlandı.
Bu siyasi tartışmada gerçekler ne olursa olsun ikinci bir bildirinin yayımlanışı tehdidin -eğer bir tehdit var ise- yabana atılamayacağını gösteriyor.
İmzacı sayısına yönelik iddialara ve daha önce ordu içerisindeki aşırı sağcılara dair araştırmalara rağmen Savunma Bakanı Florence Parly, emekli imzacı generallerin "kendilerinden başka kimseyi temsil etmediğini", "ordunun büyük bir kesiminin cumhuriyetçi değerleri savunduğunu ve Fransa savunması ile Fransızların korunmasını sağladıklarını" söylüyor.
Genelkurmay Başkanı Lecointre, imzacıları açık ve sertçe uyarmasına rağmen ikinci bildirinin gelişi ordudaki otorite boşluğuna ve dış komplolara açıklığa delalet ediyor.
General Lecointre 28 Nisan tarihinde "Le Parisien"de yayımlanan söyleşisinde imzacı generallerin ihraç edilebileceğini söylemişti. Tarafsızlığının, siyaset dışılığının Fransız ordusunun özü olduğunu belirtmişti.
Genelkurmay Başkanı, metnin orduda bir manipülasyona yol açmaya çalıştığını ifade etse de ikinci metnin gelmesini engelleyemedi.
12 Mayıs'ta bu kez imzacı askeri personeli istifaya çağırdı. Şu aşamada taraflardan hiçbirisi geri adım atacak gibi durmuyor; eğer kriz daha da büyümezse Macron'un, tıpkı Mitterand gibi, ordudan ihraç kararlarını birkaç ay içinde verebileceğini düşünmek zor değil.
Hükûmetin geç gelen tepkisine karşı sol muhalefet ilk andan beri tepkisini gösterdi. Boyun Eğmeyen Fransa'nın (La France insoumise, FI) lideri Jean-Luc Mélenchon, iki bildiriye de en sert biçimde karşılık veren isimler arasında yer aldı.
"Darbecilerin" metnini kınayan ve "İslamogoşistlere karşı müdahale hakkı yarattılar" diyen Mélenchon, 26 Nisan'da Başsavcılığa şikayette bulundu; fakat yetkisizlik kararıyla soruşturma açılmadı.
Macron hükûmetinin yarattığı İslamogoşizm -ya da İslamcı aşırı sol- tartışmaları da böylece tekrar gündeme geldi. Mélenchon'un yanı sıra Fransız Komünist Partisi'nin ulusal sekreteri ve 2022 seçiminde cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan eden Fabien Roussel ile Sosyalist Parti'nin önceki cumhurbaşkanı adayı Benoît Hamon da bildiriyi sert dille eleştirdi.
Karşı çıkan isimler arasında 2002-2006 arasında Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturan Henri Bentégeat da yer aldı.
Bentégeat 10 Mayıs'ta generallere ‘durun" demiş ve orduyu siyaseti bırakarak Fransa'ya hizmet etmeye çağırmıştı.
Marine Le Pen'in kurtlarla dansı
İlk bildiri yayımlandığından bu yana gözler Marine Le Pen'in üzerinde. 2022'deki cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda Macron'u geçmesinün kesin olduğu düşünülen, ikinci turda ise seçilebileceği hakkında spekülasyonlar yapılan Le Pen, bildiriyi en başından beri destekledi.
23 Nisan'da yine "Valeurs actuelles"de yayımlanan açık mektubunda Le Pen, generallere "Fransa için savaşımda bana katılın" çağrısında bulundu. Önde gelen imzacılar Le Pen'i fırsatçılık ve seçimlere oynamakla eleştirdi.
Le Pen'e yönelik eleştiriler sadece askeri camiadan gelmedi. Savunma Bakanı Parly de Le Pen'i orduyu tanımamakla itham ederken, medya ve siyasetçiler korosu onu babası Jean-Marie Le Pen'in Cezayir Savaşı yıllarında ve sonrasındaki kanlı mirasını devam ettirmekle ve "ağır bir hata" yapmakla suçluyor.
Sanayi Bakanı Parly, Le Pen'in "orduyu, yani Fransa'yı zayıflatmak" istediğini söylerken Sanayi Bakanı Agnès Pannier-Runacher, "maskeler düştü, cila bozuldu. Marine Le Pen aşırı sağ demektir ve 60 yıl öncekiyle aynıdır" dedi.
Le Pen ise pişman değil. İlk bildirinin imzacılarıyla ilgili "yaşlı kurtları sakinleştirdim ve aşırı solcuları engelledim" diyen Le Pen, ikinci bildiriden sonra da "Fransa'da iç savaşın yolda" olduğunu söyledi.
Uluslararası bağlar ve ABD'den Türkiye'ye bildiriler silsilesi
Henüz bildirinin arkasındaki isimlerin yurt dışı ilişkilerini konuşmak için erken. Fakat Macron'la sürtüşmesi ve ordudan ayrılmasından bu yana küreselleşme karşıtı sivil bir "aksakallı"ya dönüşen General de Villiers'den Martinez ve Piquemal gibi isimlere Fransız aşırı sağının ortak özelliklerini ortaya dökmek kolay:
Göçmen karşıtlığı, İslamofobi, ulusal korumacılık, dini ve milli kimliğe vurgu.
Bu söylemlere Kovid-19 salgınıyla beraber aşı karşıtlığı da eklendi. Marine Le Pen'den politikaya soyunan emekli generallere aradaki fark söylemlerdeki ton ve dış bağlantılar.
Dış bağlantılar söz konusuyken geçtiğimiz bir buçuk ay içerisinde ABD, Almanya ve Türkiye'nin de benzer gelişmelerle çalkalandığını akılda tutmak önemli.
Motivasyonlar farklı olsa da 4 Nisan'da Türkiye'de 104 emekli amiralin bildirisi yayımlanmış -veya sızdırılmış- ve 11 Mayıs'ta ABD Başkanı Biden'ı Marksist ve sosyalist politikalarla itham eden 120'den fazla emekli generalin bildirisi dünya gündemine düşmüştü.
Almanya ise açığa çıkarılmış bir gelişmeyi tartışıyor: Telegram üzerinde örgütlenen "Querdenken 711" adlı örgütün ve Alman QAnon'cuların ordu içindeki yeri.
Geçtiğimiz yıllarda defalarca ordu ve polis içinde aşırı sağcı oluşumların ifşasına şimdi de bu yeni örgütün Alman siyasilere eş zamanlı suikast plan düzenleyeceği iddiaları ekledi.
Montrö Anlaşması, Cumhuriyetçi (hatta Trump'çı) tutum ile Fransa'nın göçmen karşıtlığı elbette kıyaslanamaz. Fakat Türkiye örneği haricinde diğer oluşumlar şaşırtıcı derecede birbirine benziyor.
Batı'daki neoliberal ve postmodern dönüşüm bahane gösterilse de ulusal ekonomilerin ve küresel sistemin aldığı darbeler ile siyasi kamplaşmanın asıl neden olduğunu düşünebiliriz.
Kaldı ki Türkiye'deki imzacı amirallerin ulusalcı -hatta ulusalcılık içinde farklı- eğilimlere ait olduğu iddiaları, Cumhuriyetçi generaller ile Batı Avrupalı aşırı sağcı askerlerin eğilimleri dikkatleri Kremlin'e ve nihayetinde "Trumpizm" ile şematize edilen düşünce ve bunun öncülü ekibe çekebilir.
Komploculuğa ve beyin fırtınasına biraz ara verelim. Fransız generallere ve askeri personele geri dönecek olursak; ordu içinde taraftar topladığı belli olan RN ve Marine Le Pen'in 2019'daki AB seçimleri arifesinde Steve Bannon tarafından ziyaret edildiği ve desteklendiğinden bahsetmek gerek.
Le Pen, Bannon'ın "Avrupa siyasetinde bir rolü olmadığını" ve partisine finansal yardımda bulunmadığını defalarca dile getirse de kamuoyu ve rakipleri için aradaki ilişki netleşmiş değil.
Finansal yardım demişken; 2014'te FN-RN'nin Kremlin'e yakın ve 2020'de ABD'nin yaptırımına uğrayan "Aviazapçast" şirketinden 9.6 milyon ve 2017'de Birleşik Arap Emirlikleri'nden 8 milyon euro elde ettiği not düşülmeli.
Zarlar atıldı
Le Pen, mayıs başında "Fransa'nın en büyük bedbahtlığı olan Emmanuel Macron ikinci kez seçilirse, kaos her yere yayılacak" dedi.
Hükûmet her ne kadar süreci pasif bir şekilde yönetmeye çalışsa da aşırı sağcıların ve imzacı askerlerin tartışmalara yön verdiği bir gerçek.
Fransız siyasetinde 2022 seçimlerine giden süreç gayet çalkantılı bir biçimde başladı.
Demokrasinin kalesi olmakla övünen Fransa'nın tarihi dönemeçlerinde, 1792'den 1870'e, 1958'den bugüne, ordu siyaseti tayin edici bir kuvvet olmaya devam ediyor.
IŞİD'in Kasım 2015'teki saldırılarından bu yana Fransız sokaklarına inen ordunun geri adım atmayacağı ve fikren yakınlık duyduğu müstakbel müttefikiyle hareket edebileceği akla uzak bir ihtimal değil.
Öte yandan Atlantik'in iki yakasında devam eden bildiri ve gizli örgütlenme trafiğinin nereye evrileceği sorusunun cevabı da henüz meçhul.
Gazeteci Hassina Mechaï, 5 Mayıs 2021 tarihli analizinde hatırlatıyor: Fransız tarihçi ve sosyolog Emmanuel Todd, Sarı Yelekliler hareketinin başında, 2018 Aralık'ında, Macron'un cumhurbaşkanlığı döneminde "Fransa'yı bekleyen en büyük tehdidin devrim değil darbe olduğunu" söylemişti.
İlginçtir ki General de Villiers de 6 Aralık 2020'de verdiği röportajda "En büyük korkum iç savaş" dedi.
Marx'ın "Fransa'da İç Savaş"ına dönersek: Dış savaşını ihaneti sonucu kaybeden burjuvazi, iç savaşını yabancı istilacıyla birlikte başlatmıştı.
Kendi yarattığı krizler silsilesiyle kayıplardan kayıplara koşan Macron iktidarı ve destekçilerinin karşısında yer alan generaller takımı ve Le Pen'gillerin hükûmetten beter bir cadı avını başlatabileceği aşikar.
Kesin olansa Fransa'da ve dünya siyasetinin göbeğinde zarların çoktan atıldığı. Oyunun gidişatı, yüzyılın en büyük sağlık ve ekonomi krizinin ortasında, uluslararası aktörler için büyük riskler taşıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish