En çok 1983'teki popüler "Red Red Wine" parçasıyla tanınan reggae grubu UB40'ın bateristi Jimmy Brown, geçen hafta MI5 ajanlarının sosyalist bir devrim planladıklarından korktuğu için grubun telefonlarını dinlediğini iddia edince, istihbarat örgütleri ve müzisyenler arasındaki ilişki bir kez daha gündeme geldi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yakın tarih boyunca istihbarat örgütleri, farklı siyasi ve kültürel gerekçelerle tarihte birçok ünlü sanatçıyı takip etti.
ABD'de FBI, 1960'larda Duke Ellington ve Nat King Cole gibi caz efsanelerini COINTELPRO adlı gizli projesi kapsamında takibe almıştı.
Bu istihbarat projesinde, Vietnam Savaşı karşıtı hareketler, feminist gruplar ve Kara Panter Partisi üyelerinden ırkçı ve radikal sağcı Ku Klux Klan gibi örgütlere kadar birçok grup ve oluşum devlet tarafından gözetleniyordu.
Pek de şaşırtıcı olmayan bir biçimde FBI'ın hedef aldığı çoğu sanatçı siyahiydi. Efsanevi gitarist Jimi Hendrix'ten Tupac, Biggie, Easy-E and the Wu-Tang Clan gibi ünlü rapçilere kadar birçok kişi ve grup istihbarat teşkilatının dosyalarında "büyük suç örgütleri" olarak nitelendiriliyordu.
FBI ve CIA'in takibinden Birleşik Krallık doğumlu sanatçı John Lennon da nasibini almıştı. İstihbaratçılar, Lennon'ın ABD turnesinde sol siyasi görüşlerinin ve Vietnam Savaşı karşıtlığının propagandasını yapmayı amaçladığını düşünmüş ve kendisini takibe almıştı.
Dünyaca ünlü müzik grubu Radiohead'in lideri Thom Yorke da, sivil toplum örgütleriyle bağlantıları, anti-kapitalist ve hükümet karşıtı protestolara verdiği destekler nedeniyle MI5 tarafından takip edildiğini düşündüğünü söylemişti. İstihbarat örgütüyse yürütülen herhangi bir operasyonla ilgili bilgi paylaşamayacaklarını belirtmişti.
Independent Türkçe, NME
Derleyen: Yasin Sofuoğlu