TKDF Başkanı Güllü: İstanbul Sözleşmesi uygulanıyor olsaydı, 3 bin 250 kadın ölmemiş olacaktı

İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin "yok hükmünde" olduğunu öne süren Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, geri adım atmayacaklarını belirterek "Devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi şart" dedi

Fotoğraf: Twitter /@TKDF

Türkiye, 10 yıl önce ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden mart ayında "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" ile tartışmalı şekilde ayrıldı.

Bu durum, başta kadın örgütleri olmak üzere pek çok dernek ve kuruluşun tepkisine neden oldu.

Aralarında siyasetçi, gazeteci, iş insanı, sanatçı ve sporcuların da bulunduğu farklı kesimlerden pek çok kişi, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına itiraz etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

Türkiye'nin sözleşmeden ayrılmasına en sert tepki veren isimlerin başında, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü geliyor.

Güllü ile İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanmasının 10. yılı nedeniyle yaptıkları basın açıklaması sonrasında konuştuk.

Zira TKDF açıklaması hükümete yönelik sert ifadeler içeriyor.

 

 

Neden böyle bir çıkış yaptıklarını sorduğumuz Canan Güllü, hem 10 yıl önce Avrupa Birliği (AB) sürecinde yer almak adına ortaya koyulan emekten vazgeçilmesi hem de "oy kaygısıyla" sözleşmenin "hiçe sayılması" nedeniyle tepki gösterdiklerini söyledi.

"Yürürlüğe giren sözleşmenin neredeyse hiçbir mekanizmasını kullanamadık"

"İstanbul Sözleşmesi'nin imza aşamasında ülkenin kaos sisteminden çıkılarak, aydınlık, çağdaş, demokratik, insan haklarına saygılı bir basamakla yukarıya doğru taşınacakken bunun gerçekleşmediğini" ifade eden Güllü, sözleşmenin yürürlükte olduğu süreçte de neredeyse hiçbir mekanizmasının kullanılamadığını öne sürdü.

 

canan güllü.jpg
Canan Güllü / Fotoğraf: TKDF 

 

"Sözleşmenin yerine getirilmeyeceğini daha ilk aşamadan anlamıştık"

Kadına karşı şiddetin önlenmesinden bahsedilirken araya aile kavramının sokulduğunu, "kutsallaştırılan" kavramla birlikte bakanlığın adının değiştirildiğini ifade eden Güllü, "sözleşmenin gereğinin yerine getirilmeyeceğini" daha ilk aşamada anladıklarını iddia etti.

"Mekanizmaların uygulanması için sürekli elimizi masaya, ayağımızı yere vurduk" diyen Güllü, "Kürtaja yasak, erken yaş evliliklerine kanun, nafakaya sınırlama getirmeye kalktılar. Müftüye nikah işlemleri için yetki verdiler. Boşanma komisyonu kurdular. Kollukta kadınlar güvenceye gelemedi, sığınaklar artmadı. Kadın hakkı ihlallerinin engellenmesi gerekirken, durumu dışarıya karşı kendi rantları uğruna kullandılar ama içeride sürecin yara almasına neden oldular ama biz, haklarımızdan geri adım atmadık" diye konuştu.

"Bu, batıl ile çağdaşlığın savaşıdır ve her zaman çağdaşlık kazanır"

"Nasıl bir cenderenin içindeyiz?" diye sorarak, kadın hareketi mücadelesinden vazgeçmediklerini kaydeden Güllü, "Zihniyetlerinin ne olduğunu, karşımızda kimin olduğunu biliyoruz. Bu, batıl ile çağdaşlığın savaşıdır ve her zaman çağdaşlık kazanır. Ya o el kalkacak, düğmeye basılmayacak ya da basılı kalarak hepimizin hayatını zindana çevirecek" ifadelerini kullandı.

"3 bin 250 kadın ölmemiş olacaktı"

İnsan hakları ihlallerinin yapılmadığı, istismarın olmadığı, kadını koruyan bir sistem için çabaladıklarını savunan Canan Güllü, "İstanbul Sözleşmesi uygulanıyor olsaydı ne değişirdi?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

Bugün kadın-erkek eşitsizliği nedeniyle kadın ölümlerinden bahsediyoruz. Eşitsizlik olmasa, şiddet olmayacaktı. Kadın yoksulluğu artmayacak, erken yaşta evlendirilmeyen kız çocukları eğitimlerini almış olacaktı. İstihdamda yeni alanlar açılacak, çalışan kadınlar kalkınmaya daha fazla katkı sağlayacak ve Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) artacaktı. Çağdaş, demokratik, laik ve refahı yüksek ülke olacaktık. O dönemden bu döneme 3 bin 250 kadın ölmemiş olacaktı.

"Bir sonraki jenerasyon da sıkıntı çekiyor, geride kalan çocuklar psikolojik rehabilitasyona ihtiyaç duyuyor"

Şiddet nedeniyle kadınların yaşamını yitirmesinin ardından geride kalan çocukların psikolojik rehabilitasyon ihtiyacına da değinen Güllü, bir sonraki jenerasyonun karşılaştığı sıkıntıların çözülmesinin de şart olduğunu belirtti. TKDF Başkanı sözlerini, İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin yok hükmünde olduğu iddiasıyla noktaladı.

İstanbul Sözleşmesi'nin kabulünün 10. yıldönümü nedeniyle dün TKDF'nin ardından 78 baro da ortak basın açıklamasıyla çekilme kararının kadınları korumasız bırakacağını savunmuş, yetkililere kararın geri alınması çağrısında bulunulmuştu. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU