Pek çok ölümün sır perdesi aralanamadığından, ülkede kaç kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne ilişkin net bir resmi veriden söz etmek mümkün değil.
Ancak genel bilgiler, ülkede kadın cinayetlerinin son 10 yılda 3 kat arttığı yönünde.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu çalışmasında 2019'da 474 kadının cinayet nedeniyle yaşamını yitirdiğini kaydetti.
Rapora göre 2020'de ise 300 kadın, erkekler tarafından öldürülürken, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
Bir haftasını geride bıraktığımız yeni yılda da kadın cinayeti haberlerinin ardı arkası kesilmedi.
Pek çok kadın ise yaşamını yitirmese de ekonomik ve psikolojik şiddet dahil olmak üzere taciz, tecavüz gibi insanlık dışı muamelelere maruz kaldı.
Kadına şiddete karşı yapılması gerekenleri, başta siyaset olmak üzere atılması gereken adımları, partilerdeki cinsel taciz iddialarını ve İstanbul Sözleşmesi'nin de aralarında yer aldığı pek çok konuyu, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Kadın cinayetlerini önlemek için irade ortaya koyulmuyor"
"Kadın cinayetleri neden önlenemiyor" sorusuna Güllü, "Önlemek için irade ortaya koyulmuyor" yanıtını verdi.
İçişleri Bakanlığı'na çağrı: Verileri açıklamak zorundasınız
Kaç kadının yaşamını yitirdiği ya da öldürenin kim olduğuna ilişkin net bilgi bulunmamasını da eleştiren Güllü, medyada yer alan haberler üzerinden toparlanan verilerle yola çıkmanın eksikliğine vurgu yaparak, İçişleri Bakanlığı'na çağrıda bulundu:
Bu rakamların toplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği kavramlarıyla nasıl bağdaştığını bilmiyoruz. Medyaya yansıyan cinayetler üzerinden gidildiği için kaç kadının öldürüldüğüne ilişkin sayı vermiyorum. Türkiye'de bir veri bankası yok. İçişleri Bakanlığı'na çağrıda bulunuyorum, bütün ölümlerin tutanakları sizde var, en gerçekçi veriyi sizler hazırlayacaksınız, sizler o ayrıntıyı vereceksiniz ki bizler de çözüm üreteceğiz. Her ayın başında, bir önceki ayın verilerini açıklamak zorundasınız, ben ülkede kaç kadının öldürüldüğü, öldürenin kim olduğu, hangi çevreden etkilendiği gibi ayrıntıları bilmek zorundayım. Çözüm yoluna gidebilmemiz için net bilgilerin devlet nezdinde açıklanması gerekli.
"Pandemi döneminde kadına şiddet arttı"
Canan Güllü, salgın nedeniyle evlere kapanılmasıyla kadına şiddet olaylarının arttığını ifade etti:
Türkiye'de kadın cinayetlerinin bir önceki seneye göre azaldığı söyleniyor ancak buna karşılık şiddet oranları arttı ve hatta bu şiddetin boyutları (psikolojik, ekonomik) da arttı. Zaten yükseliş seyrinde olan şiddet, pandemi döneminde karantina günlerinin başlamasıyla artışını gösterdi. Ekonomik yoksulluğa giden işten çıkarılmalar, aynı evde iki kişinin işsiz kalması, güvencesiz çalışan kadınların, merdiven altı işlerde çalışan kadınların ilk işten çıkarılan kişiler olması gibi sorunlar da eklendi. Daha önce şiddet yaşamayanlar da bunu yaşadı. Evdeki kapalı kalma durumuna ekonomik şiddetin eklenmesi, evinde ilk defa şiddet yaşayanları ortaya çıkardı. Kadına tahakküm, ev içinde kadının bakım yükünün artması, şiddet olaylarını artırdı. Biz kadınlara aynı hizmeti verebildik mi? Kadınlar, kolluk kuvvetine ulaşabildi mi? Alo 183'e ulaşabildi mi? Hayır! Alo 183'e ulaşamayan kadınlar oldu. 2020'de kadına şiddetin hangi oranda arttığını bilemeyeceğiz ama tahminimiz yüzde 20, bunu kendi acil yardım hattımıza dayanarak söylüyorum. Barolar, Alo 183 çalışamadı, sivil toplum örgütleri ofise gidemedi. Türkiye'de evden de çalışabilen tek örgüt, bizim acil yardım hattımız oldu.
"Kadına taciz, tecavüz, şiddet gibi eylemlerde indirim yapılamaz"
TKDF Başkanı Canan Güllü, hukuki açıdan neler yapılması gerektiğini sorduğumuzda, "Şiddeti tanımlayan kanuna ceza maddesi eklenmeli" yanıtını verdi.
Güllü, kadına karşı şiddetin, tacizin, tecavüzün ve çocuk istismarının iki yılı aşmayan suçlar kapsamından çıkarılarak, hapis cezası alınmasının sağlanması gerektiğini, bunun için de yasaya bir madde eklenmesinin şart olduğunu dile getirdi:
Türk Ceza Kanunu'ndaki meşhur indirimlerin yer aldığı 62. maddeye şöyle bir bent eklenmeli: Kadına taciz, tecavüz, şiddet, çocuk istismarı gibi eylemlerde indirim yapılamaz. Bu durum hem yargının yükünü hafifletir hem de toplumsal kamu vicdanını rahatlatır. Ceza Muhakemeleri Uslu Kanununa göre cezası 2 yıldan az olan suçlar, hapisle cezalandırılmaz. Bu yüzden de kadına şiddet, taciz, tecavüz ve çocuk istismarı gibi suçlarda 2 yıl sınırının kalkması lazım.
"Israrlı takip suç sayılmalı"
Israrlı takibin de suç sayılması gerektiğine vurgu yapan Güllü, kişinin sosyal medyadan rahatsız ettiğini, Whatsapp'tan mesajlar attığını, işyerinize ya da evinize geldiği halde, sizin gidip bu durumu kolluk kuvvetlerine ilettiğinizde, ‘Suçun tanımı yok, bir şey yapamam' denildiğini anlattı.
MEB'e çağrı: Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi müfredata konulsun
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak iktidardan bir beklentilerinin de Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) devreye girerek toplumsal cinsiyet eşitliği dersini müfredata koyması olduğunu dile getirdi.
"Ensar Vakfı'nın değerler eğitimini verme yetkisi olmaması lazım"
Değerler eğitiminin Ensar Vakfı bünyesinde verilmesini de eleştiren Güllü, "Milli Eğitim Bakanlığı'nda verilen değerler eğitimi dersini Ensar Vakfı veremez. İçi boşaltılmış vakıflar, cemaatler… Geleceğin çocukları için yardımlaşma, dürüstlük, ahlak, inanç, farkındalıklara saygı duymak gibi ayrımcılık yapmayacak yeni nesli, geleceği inşa etmek yaşamın kalitesi artacaktır. Sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, hukukçular, eğitimciler gibi toplumu oluşturan grupların eğitimi vermesi gerekli" yorumunu yaptı.
"Kadın-erkek eşitliğini bilmeyen bir toplum yetiştirirseniz kadın cinayetlerinin önüne geçemezsiniz"
Kadın cinayetlerinin siyaset üstü bir konu olduğunu belirterek "Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği söz konusu" yorumunu yapan Canan Güllü, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Kadın-erkek eşitliğini bilmeyen bir toplum yetiştirirseniz kadın cinayetlerinin önüne geçemezsiniz. Kadının birey olduğunu kabul etmeyen, 'biat et rahat et' felsefesi, 'örtüsüz kadın penceresiz eve benzer' görüşü, 'kadınlar erken yaşta evlendirilsin', 'çocuk doğurmayan kadın, kadın sayılmaz' veya 'çalışan kadın evla olmaz' gibi söylemler, kadın cinayetlerini körüklemektedir.
"Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı zihniyetin değişmesi gerekiyor, iktidarın görevi bu"
Türk, Kürt, Çerkez, Alevi, ulusalcı, laik gibi her türlü ayrımcılığa karşı çıkan Güllü, "Sonuca baktığımızda kadınız biz ve hedefimiz, yaşam hakkımızı kullanabilmek. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı bir zihniyet nedeniyle bugün bunlar yaşanıyor, önce bu zihniyetin değişmesi gerekiyor, bu iktidarın görevi bu" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Kırmızı ruj sürdüm diye…"
Zihniyet değişikliğinin şart olduğuna vurgu yapan Canan Güllü'nün iktidara da çağrısı vardı:
Saçının rengi, gülümsemen, yakanın açıklığı, eteğinin boyu erkeğe mesaj olarak gidiyor, böyle bir şey var mı? Kırmızı ruj sürdüm diye bir erkek benimle yatmayı düşünecek, önce bu zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bu iktidarın görevi bu!
Kadına şiddete kaşı muhalefetin görevlerine ilişkin ise Güllü, bu konunun her şeyden önce siyaset üstü bir durum olduğunu belirterek şöyle konuştu:
Muhalefet de elindeki belediye, yerel yönetimlerle yerel eşitlik eylem planları yapacak. İşe almalarda, karar mekanizmalarında kadın erkek eşitliği sağlayacak. Danışma merkezleri, sığınma merkezleri açacak. Bunu iktidara, Aile Bakanlığı'na da sürekli söylüyoruz.
"'Kocam beni dövdü' diyene, 'sinirlenmiştir dövmüştür' yanıtı veriliyor"
Liyakat usulüne dayalı personel atamasının şart olduğuna da değinen Canan Güllü, kolluk kuvvetlerinin zihinsel dönüşümlerinin acilen yapılması gerektiğini savundu.
"'Kocam beni dövdü' diyene, 'sinirlenmiştir dövmüştür' yanıtı veriliyor" sözleriyle tepkisini dile getiren Güllü, Kadın Destek Uygulaması (KADES) gibi çalışmalarda da konusunda bilinçli, bilgili kişilere ihtiyaç duyulduğunu öne sürdü.
"Kadın Kolları kaldırılsın"
Parlamentodaki eril zihniyetin değişmesinin şart olduğunu vurgulayan Güllü, Kadın Kollarının da kaldırılması gerektiğini savundu:
Siyasi partiler yasasının değişmesi, kadın temsilinin artması, yerel yönetimde, parti meclisinde, parti organlarında kadın kolları gibi saçma sapan bir oluşumun kaldırılması gerekli. Bir bedenin kolu olmak, bedenden ayrı düşmektir, bedenin geri kalan parçaları erkek, kolu kadın, saçmalık. Kadın kolları kaldırılmalı. Parlamentoyu kullanmıyorlar, sorgulamayı, şiddetin unsurlarını mekanizmalarını çalıştıracaklar, kendi belediyesi için de soracak. Nüfusu 100 bini aşan belediyelerin sığınak açması lazım.
"Hiç kimse partisinin arkasına saklanamaz, cezalarını çekecekler"
Son dönemde partilerdeki cinsel taciz haberlerine ilişkin yorumunu da sorduğumuz Güllü, siyasi partisi ne olursa olsun hiç kimsenin partisinin arkasına saklanıp yaptığı eylemin sonuçlarından kaçamayacağını söyledi.
"Siyasi partisi ne olursa olsun, şiddet, taciz, tecavüz gibi eylemler Türk Ceza Kanunu'nda suçtur. Partiler kendi disiplin kurullarını acilen işletmek ve bu kişinin siyaset yapmasının önü kesilmeli. Hem hukuki olarak ceza verilmeli hem de parti kendi içinde tavrını koymalı" diyen Güllü, taciz durumunu yaşayanların bunu çekinmeden bildirmesinin, yaşayanların değil yapanların yaptıklarından utanacağı ortamın sağlanmasının şart olduğunu da sözlerine ekledi.
Özellikle son dönemde kadın hareketindeki ifşalar konusuna da değinen Güllü, geç kalınmış olunsa da kadınların cesaretli tutumundan ve ortaya çıkan kadın dayanışmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
© The Independentturkish