6 Eylül 1936’da Atatürk’ün Ertuğrul Yatı’ndaki konuğu Büyük Britanya Kralı VIII. Edward’dı. Türkiye’yi ziyaret eden ilk Büyük Britanya Kralı olan Edward, Moda koyuna demirlemiş Ertuğrul’da hem yelken yarışlarını izliyor hem de Mustafa Kemal’le sohbet ediyordu.
Türk kahvesi ve sigara eşliğinde yapılan sohbette Mustafa Kemal’e gönderdiği iki sandık sigara için teşekkür eden Kral Edward, içimi çok güzel sigaraya alışmaktan korktuğunu gülerek anlatıyordu. “Bunlardan bir miktar daha göndermenizi rica ediyorum” diyordu.
Kralın üzerine kül yağdı
Kültür Bakanlığı’nin sitesinde anlatılana göre o sırada Ertuğrul’un bacasından çıkan kurumlar Kral’ın üzerine döküldü. 7 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesi, o gün kralın beyaz pantolon, sarı parlak düğmeli lacivert bir ceket giydiğini yazıyordu. Başında bahriye şapkası bulunan Kral siyah bir papyon takmıştı.
Küller Kral Edward’ın giysilerini kirletmişti. Üzerini temizlemeye çalışan Kral külleri daha da bulaştırmıştı.
Yaşlı geminin ısınana kadar bacasından kurum attığını söyleyerek özür dileyen Atatürk misafirinin karşısında mahcup olmuştu.
İşte rivayete göre Ertuğrul’un hizmet dışı kalmasına bu olaydan sonra karar verilmiş, yeni bir yat bulmak için çalışmalara başlanmıştı. Ancak tarihi kayıtlara göre Ertuğrul, cumhurbaşkanın önemli konuklarını ağırlamaya devam etti. 1937’de Türkiye’ye gelen Ürdün Kralı Emir Abdullah yine Ertuğrul’da misafir edildi.
Atatürk 23 Ekim 1937 Pazar günü Ertuğrul Yatı ile son kez Yalova’dan Derince’ye yolculuk etti. Gemi daha sonra hizmetten alınarak satıldı.
İlk yatı küçük buldu
Atatürk’ün sağlık durumu da gittikçe ağırlaşıyordu. Doktorlar deniz havasının Atatürk’e iyi geleceğini söylüyorlardı. Bunun üzerine Atatürk için yen bir yat alınmasına karar verildi.
Önce İzmir Levantenlerinden iş insanı Harold Frederic Giraud’ya ait bir yat bulundu. Atatürk, Sedat Evliyazede ve Cemil Atalay’la birlikte Çeşme’de demirli bulunan yatı görmeye gitti.
Ilıca körfezinin ortasında demirli Lilias yatına Atatürk’ü bir motor ile götürdüler. 41 metre uzunluğundaki yatı, yabancı devlet adamlarını ağırlamak için oldukça dar bulan Atatürk, satın almaktan vazgeçti.
Savarona için heyet gönderildi
Sonra Savarona’nın satılık olduğu öğrenildi. Berlin Büyükelçisi Haydar Apak, yatın sahibi Cadwalader ailesiyle temasa geçti. Yatın satış teklifi ve fotoğrafları temin edildi.
Fotoğraflarını incelediği yatı çok beğenen Atatürk, Savarona’nın alınması ile ilgili talimatı verdi. Ardından Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak başkanlığında bir komisyon kuruldu. Mahmut Baler’in de (Bal Mahmut) içinde bulunduğu heyet Berlin’e gitti. Tercümanları ise Atatürk’ün manevi evladı Abdurrahim Tunçak idi. Beş yıldır Hamburg limanlarında demirli bulunan geminin motorlarının durumunu incelemesi için de bir gemi motor makinisti görevlendirildi.
Savarona, 1931’de Almanya’da, Hamburg’daki dünyaca ünlü Blohm und Voss tersanesinde yapılmıştı. Türk donanmasının yıldızı Yavuz zırhlısı da aynı tersanede üretilmişti.
Yatın sahibi Emily Roebling Cadwallader adında, çok büyük bir servetin sahibi Amerikalı bir kadındı. 28 Mart 1931 tarihinde denize indirilen gemi kendi kategorisinde dünyanın en büyük yatıydı. Yat için 4 milyon dolar para harcanmıştı.
Yat ABD’ye giremedi
Zarif beyaz gövdesi ve sarı iki bacasıyla kuğu gibi bir yattı Savarona.. Adının da bir kuğudan geldiği iddia ediliyor ama kimi bu kuğunun Afrika’da kimi ise Atlantik’te yaşadığını ileri sürüyor. Bizim Anka kuşu gibi efsanevi bir kuş. Velhasıl iddiaların aslı var mı bilmiyorum ama kesin olan tek şey Cadwallader ailesinin yaptırdığı diğer iki yata da aynı ismin verildiği.
Bayan Cadwallader’ın Savarona’yı Amerika büyük ekonomik krizle boğuşurken kendi ülkesindeki tersanelerin birinde değil de Almanya’da yaptırmış olması tepkiye neden olmuştu. Bu nedenle de hükümet yatın ABD bayrağı taşıması için neredeyse yatın maliyetine yakın vergi istiyordu.
Bayan Cadwalader bu vergiyi ödemediği için tekne Panama bayrağı taşımak zorunda kalmıştı. Yatıyla bir süre dünyayı dolaşan Bayan Cadwalader en sonunda ülkesine götüremediği yatı Almanya’da bir limana çekmişti. 5 yıldır denize açılmayan yat satışa çıkartılmıştı.
Hitler rakip oldu iddiası
İşte Türkiye bu yata talip olmuştu. Burada yatın satışı ile ilgili bir iddiayı da anlatmam gerek. Rivayete göre yatı satın almak isteyenlerden birisi de Hitler’di. Hatta yatın satışı için anlaşma bile yapılmış, Türkiye sonradan araya girmişti.
5 yıl Almanya limanlarında bekleyen Savarona’ya vergi borcu yüzünden haciz konuldu. Böylece Türkiye’nin gemiyi satın alması engellendi. Geminin satın alınıp Alman denizaltılar için ana gemi olarak kullanılmak istendiği de iddialar arasında.
Sonra devreye Amerika girdi. Atatürk’e karşı büyük hayranlık besleyen ABD Başkanı Roosevelt, Almanların Savarona’yı donanmalarına katmalarını da engellemek için hamle yaptı. Amerika o günlerde New York limanına giren bir Alman transatlantiğine haciz konulabileceği bildirildi. Sonunda Almanya yatın üstündeki haciz kararını kaldırmak zorunda kaldı.
Bir başka iddiaya göre ise Hitler, savaş sanatındaki ustalığını takdir ettiği Atatürk’ün hasta olduğunu duymuş, saygısından satıştan çekilmişti.
82 yıl önce bugün bayrak çekildi
Bu gelişmelerden sonra rakibi kalmayan Türkiye Savarona’yı satın aldı. Atatürk’e büyük sempatisi olan Bayan Cadwalader yatı değerinin çok altına 1 milyon 200 bin dolara satmaya razı oldu.
Birleşik Karallık’a giden Türk heyeti tarafından satın alınan yata, Southampton Limanı’nda düzenlenen törende, Londra Büyükelçisi Ali Fethi Okyar tarafından 83 yıl önce bugün Türk bayrağı çekildi. Bayrak çekme töreninde İngiliz bahriyesinden amiral ve komutanlar, şehrin ileri gelenlerinden birçok kimse vardı.
Almanya’ya götürülen Savarona imal edildiği tersanede 2 aylık bir bakımın ardından Türkiye’ye doğru yola çıktı.
30 Mart 1938 tarihli Cumhurtyet gazetesi Cumhurbaşkanlığı için satın alınan bu lüks dev yatı okurlarına tanıtıyordu. Uzun uzun özelliklerinin anlatıldığı haberde Savarano için şu ifadeler kullanılıyordu:
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu makine dairesi, başlı başına amelî bir fen müzesi sayılabilir...
Hulâsa bu yat, bir eşi daha mevcud olmayan mükemmel bir gemidir...
Gemi, deniz inşaat ilminin bütün yeniliklerini ve inceliklerini nefsinde toplayan bir fen, teknik ve san'at abidesidir. O kadar ki yatın bir eşinî, dünyanın hiçbir memleketinde uzun müddet görmek kabil olmayacaktır...
Gemi yapılırken hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamış, bütün aksamının, en ufak teferruatına kadar emsalsiz olması için, ne mümkünse yapılmıştır. Bunun içindir ki, yatın, bir eşini daha yapmak bugün için, hemen hemen imkansızdır. Gemide kullanılan malzemeyi temin edebilmek bile kabil değildir...
Gemide, yüz seksen bin dolara tedarik edilen bir yalpa muvazene aleti mevcuddur ki, bu sayede gemi, en büyük ve sert denizlerde bile hemen hemen yalpasız yoluna devam edebilir. Kaptan köşkünden düğmelerle idare edilen tertibat ve bölmeler sayesinde, hiçbir tehlikeden korkmaz. Yatta dünyanın en mükemmel seyrisefer alâtı mevcuddur. Yirmi beş mil mesafeden işitilen düdüğü, o suretle yapılmıştır ki, çalındığı zaman, aşağıda uyuyan gemi sahibini rahatsız etmez. 4800 rejister ton büyüklüğünde olan bu yat, dünyanın en büyük yatıdır. (30 Mart 1938 Cumhuriyet)
Haberde Savarona’nın Ege Vapuru Süvarisi Said Özege idaresindeki 45 kişilik mürettebat ile Türkiye’ye getirileceği de belirtiliyordu.
Atatürk çok hastaydı
Gemiyi getirmek için giden ekipte Atatürk’ün uşağı Cemal Granda da vardı. Granada anılarında bu maceradan şöyle söz ediyordu:
Limanda bir ay kadar kaldık. Yatın dış kısmı beyaza boyandı. İçersinde yapılacak değişiklikler için İngilizler çok para istediklerinden, İngiltere’den ayrılıp Hamburg limanına gittik. Zaten yat Hamburg’ta Blonios tezgâhlarında yapıldığı için, Almanlar değişiklik konusunda hiç zorluk çekmemişlerdi.
Savarona yatını 1931 yılında Amerikalı bir kadın yaptırmıştı. Misis Katveller, Alman tezgâhlarına tam beş milyon dolar saymıştı. Yatla altmış üç gün Dünyayı dolaştıktan sonra, Misis Katveller Amerika’ya vatanına döndü. Fakat Amerika Hükümeti, beş milyon dolar gümrük vergisi isteyince, ters yüzü edip tekrar Avrupa’nın yolunu tuttu.
Bu sırada Katveller kocasını kaybetmiş ve hayatta yapayalnız kalmıştı. Yattan hevesini aldığı ve Amerika’ya da sokamayacağını anladığı için satılığa çıkardı.
Yata ilk defa o zamanki Alman Başbakan Yardımcısı Von Papen istekli olmuştu. Fakat bizim komisyoncular açıkgöz davranıp, kadına bu yatı Atatürk’e satmak istediklerini söylediler. Amerikalıların Atatürk’e sevgileri fazla olduğundan, yatı bir milyon iki yüz bin dolara sattılar. Bu suretle Hitler’in istediği yat, ona kısmet olmadı.
Savarona’nın satış işlemi bittikten sonra 1 Haziran’da İstanbul’a geldik… Yatı çok beğenen Atatürk, ne yazık ki, ona kavuştuğunda ölüme yaklaşmış ağır bir hastaydı. (Atatürk’ün Uşağı’nın Gizli Defteri, Cemal Granda.-Turhan Gürkan)
”Mezarım mı olacak bu tekne benim?”
Atatürk’ün sabırsızlıkla beklediği Savarona 1 Haziran 1938’de İstanbul’a geldi.
Yatı ilk kez gören Atatürk hayranlıkla, "Ne olurdu, bu gemi birkaç yıl önce elimize geçmiş olsaydı" diye söylendi.
Atatürk, yatı görmeye Başvekil Celâl Bayar, Cumhurbaşkanlığı Başkâtibi Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celâl Tolgay, Kılıç Ali, yakınlarından Cevat Abbas, Salih Bozok, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ birlikte geldi. Yatı o kadar çok beğendi ki 54 gün karaya çıkmadan Savarona’da kaldı.
Atatürk, Savarona’da geçirdiği 7 hafta boyunca kabine toplantıları düzenlendi, Romanya Kralı Carol da dahil olmak üzere önemli konuklar, devlet başkanları ağırladı. 9 Temmuz 1938 günü Bakanlar Kabinesi ile Savarona’da yaptığı 3,5 saatlik toplantı Bakanlar ile yaptığı son toplantı oldu. Marmara Denizi’nde Boğaz’da dolaştı. Erdek’e kadar uzanan bir deniz turu yaptı. Hastalığı fırsat verdikçe üst güvertede, yakınlarıyla arkadaşlarıyla yemek yedi, sohbet etti.
Hastalığı nedeniyle yatın tadını çıkartamayan, vaktinin çoğunu yatakta geçirmek zorunda kalan Atatürk duygularını, ‘Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim. Mezarım mı olacak bu tekne benim?” diye ifade etmişti.
Durumu ağırlaşan Atatürk, 24 Temmuz gece yarısında Acar motoru ile yattan alınarak Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi. Atatürk’ün 10 Kasım’da gözlerini dünyaya kapatmasıyla Savarona da yetim kaldı.
Savarona, Atatürk’ün cenazesini İzmit’e kadar götüren filoda da yer aldı. Ata’nın naşını taşıyan Yavuz zırhlısının ardında farklı ülkelerden gelen savaş gemileriyle birlikte Atatürk’ü uğurladı.
İsmet İnönü döneminde de Cumhurbaşkanlığı yatı olarak korunan Savarona, Atatürk’ün ölümünden 10 yıl sonra yük olarak görülmeye başlanmıştı.
Savarona yük oldu
27 Aralık 1947’de Meclis’te milletvekilleri Savarona’nın satılmasını tartışıyordu. Eskişehir Milletvekili İsmail Hakkı Çevik, “Denizyolları kadrosunda Savarona adında bir yat. vardır. îki gün evvel kabul ettiğimiz kanundan anlıyoruz ki, bu Savarona’nm beher seferi için 300 bin lira ve senede de 500 bin liraya mal olmaktadır. Yani bu yat alındığı günden bugüne kadar 5 milyon liraya mal olmuştur. 8 - 9 sefer yapmıştır, her şeferi tam 500 bin liradır. Bütçenin bugünkü durumu karşısında bu masrafı kaldırmak görüşümüze göre yerindedir” diye konuyu açmıştı.
Ankara Milletvekili ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Muammer Eriş, “Savarona yatı için komisyonunuzda bazı teklifler de vuku bulmuştur. Hattâ satalım diyen arkadaşlar vardır, Komisyonunuz bu teklifler karşısında bu vasıtanın muhafazasında kendisinde hissi bir mecburiyet bulmuştur. Masraflarına gelince, devamlı şekilde işlemeyen bu oldukça kıymetli vasıtanın bir bakım masrafı olmasını kabul buyurursunuz. Fakat arada gelen kral veyahut misafirlere de tahsis edildiğini yüksek heyetiniz huzurunda açıklamak islerim” diye Savarona’yı savunuyordu.
“Bu vazifeyi yaptığımdan dolayı manevi zevk duymaktayım”
“Kim aldı bu yatı?” eleştirileri üzerine söz alan Celal Bayar, “Aziz arkadaşlar, yatın hangi zamanda alındığını bazı arkadaşlarımızın sormakta olduğunu işittim. Bunun ne mana ifade etmekte olduğunu anlamakta güçlük yoktur. Yat, benim teşkil ettiğim kabinenin vazife gördüğü sırada, Büyük Millet Meclisi’nden bir kanun çıkmak suretiyle, alınmıştır. Şimdi bu karara iştirak eden zevatın mühim bir kısmını da halen karşımda görmekteyim” diye bir açıklama yaptı. Bayar yatın alınma nedenini de ilk ağızdan şöyle anlattı:
Yat niçin alınmıştır? Ertuğrul Yatı vazife göremeyecek bir vaziyette idi ve sefer emniyeti içinde bulunmadığı da salahiyetli kimseler tarafından katiyetle söyleniliyordu. Atatürk hasta idi, son demlerini yaşadığı mütahassısları tarafından hissolunmakta idi ve nihayet, gizli, gizli kulaktan kulağa vehim bir durum karşısında olduğumuz ifade olunuyordu. Bu zat, Atatürk hayatını ancak deniz havası almakla kurtaracağını mümkün görmekte ve öyle zannetmekte idi. İşte böyle bir zamanda Savarona yatının alınması bütün Meclis’ce ve benim kabinemce karar altına alınmıştı. Ben bu vazifeyi yaptığımdan dolayı ancak manevi zevk duymaktayım. Yat ucuz alınmıştır ve bugün de içerisindeki kıymetli eşya parça parça satıldığı takdirde bedeline tekabül edecek derecede bize bir meblâğ temin edebilir (TBMM Tutanak Dergisi 24. Birleşim 27.12.1947)
Bolu Milletvekili İhsan Yalçın ise duygularını Meclis kürsüsünde şöyle anlattı:
Atatürk'ün hatırasını milyarda bir nispette dahi olsa zedeleyecek bir mevzuyu şu kürsüde konuşmak bana çok ağır geldi. Arkadaşlar biz Atatürk, eğer bu millete bu yatın ağırlığınca altın masrafı tahmil etse dahi onun masraflarını sırtımızdaki gömleği satarak bütün varlığımızı vererek seve seve ödemeyi kendimize bir vicdan borcu biliriz, zevk biliriz. (TBMM Tutanak Dergisi 24. Birleşim 27.12.1947)
Tartışma böylece bitiyor, yatın satılması kabul edilmiyor ama tamir ettirilip hastane ya da okul gemisi olarak kullanılıp kullanılamayacağının araştırılmasına karar veriliyordu.
“İcabederse batırmak suretiyle bu yattan kurtulmamız lâzım gelir”
Savarona’nın satılması talebi sonraki yıllarda da Meclis gündemine gelmeye devam etti. 1949’da tartışmalar daha sertti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nihat Erim “Benim bildiğime göre Savarona yatını alabilecek zenginlikte olan bazı devletlere kendilerinin reisleri için almaları hususunda bir istimzaçta bulunulmuş. Yatın satılabileceği ifade edilmiştir. Fakat bu ana kadar bir fiilî neticeye varılamamıştır” diye son durumu anlatıyordu. Yat, değerini verecek bir müşteri olmadığı için satılamıyordu.
En sert tepkiyi Eskişehir Milletvekili Abidin Potuoğlu gösteriyordu:
Sayın arkadaşlar; 20 milyon değil, 20 lira da olsa, hattâ icabederse batırmak suretiyle bu yattan kurtulmamız lâzım gelir. Milletin kesesinden her sene 400 - 500 bin lirayı bu yat için sarf etmemiz doğru değildir. Hiç olmazsa çekelim bir tarafa, çürürse çürüsün, fakat bu masraftan kurtulmuş oluruz. Bu hususta bir de önerge veriyorum. TBMM Tutanak Dergisi 49. Birleşim 22.11.1949)
1950’de Demokrat Parti iktidara gelince atıl durumdaki Savarona, aylığı 300 bin liradan Mısırlı zenginlere kiraya verildi. Atatürk’ün yadigarında ölçüsüz eğlenceler düzenlenmesi tepkilere neden olunca, Celal Bayar’ın isteğiyle 1951 yılında okul gemisi olarak kullanılmak üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredildi. Bakımı, tamir ve tadilatı yapılan lüks yat artık baş ve kıç kısmına ikişer adet top yerleştirilmiş bir askeri eğitim gemisiydi. 65 öğrenciyle Hindistan’ın Bombay şehrini ziyaret eden Savarona büyük bir ilgi görmüştü
1979' da bir yangın geçiren Savarona, tamiratının ardından görevini sürdürdü. 27 Temmuz 1986'da ise hurdaya çıkarıldı.
Jilet yapılması tartışılırken, turizmci Kahraman Sadıkoğlu tarafından 49 yıllığına kiralandı. Sadıkoğlu, 3 boyunca süren masraflı bir yenileme çalışmasıyla gemiyi yeniden hayata döndürdü. Ama tartışmalar hiç bitmedi. Yattaki parti fotoğrafları magazin sayfalarına çıktıkça, Savarona gündeme geldi. 2010’da yata bir fuhuş baskının yapılması da tuz biber oldu. Yatta ünlü iş insanlarının da katıldığı partide yaşı küçük kızlarla fuhuş yapıldığı iddia ediliyordu.
Kültür Bakanlığı devreye girdi. Bakanlık tarafından satın alınan yatın yabancı devlet adamlarının ağırlanması için kullanılması ya da müze yapılması gündemdeydi. Ancak ikisi de olmadı. Tarihi yat Pendik’teki İstanbul Tersane Komutanlığı’na çekildi. Ata yadigarı yat, şimdi milli korvet TCG’nin yanında Mehmetçiğin gözetimi altında bulunuyor.
© The Independentturkish