Pandeminin futbol endüstrisine zararı 2 milyar euroyu bulabilir... Prof. Dr. Alkin: Dünyada zarar konjonktürel, Türkiye'de ise kronik

Prof. Dr. Emre Alkin, Deloitte Danışmanlık'ın Kovid-19 salgının etkisiyle Avrupa kulüplerinin 2 milyar euroluk gelir kaybını ve yapılması gerekenleri Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Süper Lig'in "Üç Büyükler"i, üst üste ikinci kez "Futbol Para Ligi"nde ilk 30'a giremedi / Fotoğraf: Pixabay

Çin'in Vuhan şehrinden dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, hayatın tüm alanlarında olduğu gibi futbol endüstrisine de büyük kayıplar yaşattı.

Deloitte'nin "Futbol Para Ligi" raporunda Kovid-19'un yarattığı ekonomik ve sosyal yıkım ortamında, 2019-20 sezonunda dünya futbolunda en yüksek gelirleri yaratan kulüpler mercek altına alındı. 

Raporun çarpıcı yanı ise "en yüksek gelire sahip 20 kulübün 2020-21 sezonu sonunda gelir kayıpları 2 milyar euroyu aşacak" bölümü oldu.

Özellikle yayıncı kuruluşlarla yapılan indirimler ve ertelemeler, naklen yayın gelirlerinde 937 milyon euroluk bir düşüş yarattı.

Öte yandan pandemi nedeniyle takımlar, seyircisiz oynanmış ve iptal edilmiş müsabakalar nedeniyle 257 milyon euro kayıp yaşadı.

Avrupa'nın beş büyük ligi olarak kabul edilen Premier Lig, La Liga, Bundesliga, Serie A ve Ligue 1, naklen yayın hakları ve UEFA naklen yayın haklarında yapılan indirimler yaklaşık 1 milyar 200 milyon euro seviyesindeyken, bunun büyük bir kısmı "Para Ligi" kulüplerinin kaybı olarak gerçekleşti.

Barcelona, 715 milyon 100 bin euro geliriyle geçen sene olduğu gibi Para Ligi'nin zirvesini kimseye kaptırmadı.

Katalan temsilcisinin en yakın takipçisi ise ezeli rakibi Real Madrid oldu. Eflatun-beyazlılar, 714 milyon 900 bin euro gelir yaratarak, önemli bir başarıya imza attı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


2019'da 840 milyon euro rekor gelir ile 800 milyon barajını aşan ilk kulüp olarak tarihe geçen Barcelona, buna karşılık tüm Para Ligi kulüpleri içerisinde en büyük gelir kaybına uğrayan kulüp konumunda.
 
İkinci sıradaki Real Madrid'in gelirlerde yaşadığı düşüşün ise daha az olduğu belirlendi. 

Geçen yılı 5 kupayla kapatarak adından söz ettiren Bayern Münih, 634 milyon 100 bin euro geliriyle bu sene üçüncü sıraya yükseldi. 

Bavyera ekibi, yüzde 4'lük gelir kaybı ile ilk 10 kulüp arasındaki en az kayıp yaşayan takım oldu.

Türk kulüpleri bu sene de listede yer alamadı

Süper Lig'in Avrupa'da söz sahibi ekiplerinden Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, tarihlerinde ikinci sene üst üste, "Futbol Para Ligi"nde yer alamadı. 

Para Ligi'nde en son 2019 yılında kendine yer bulabilen Beşiktaş, 26. sırada yer almayı başarmıştı.

Son 10 sezonda İstanbul'un üç büyükleri, sekiz kez Para Ligi'nde ilk 30 kulüp içerisinde yer alarak Türkiye'yi temsil etti.

Futbol Para Ligi'nde Galatasaray 5, Fenerbahçe 2 ve Beşiktaş ise 1 kez kendine yer buldu.

Prof. Dr. Emre Alkin, Avrupa ve Süper Lig kulüplerinin içine düştü ekonomik darboğazı ve kulüplerin kurtuluşu için yapması gerekenleri Independent Türkçe'ye yorumladı.

 

Emre Alkin.jpg

Prof. Dr. Emre Alkin / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Prof. Dr. Alkin: Pandemiden önce de Türk futbolu zaten dikensiz bir gül bahçesi içinde değildi

Pandeminin ilk zamanlarında maçların durdurulmasıyla birçok danışman kuruluşun kulüplerin gelirlerindeki kayıp ve zarar oluşumlarını ortaya çıkarmak için çalışmalar yaptıklarını aktaran Alkin, "Bu çerçevede baktığımız zaman Premier Lig'in 1 buçuk yıllık zararının tahminen 1 milyar sterlin olduğu iddia edildi. Bu durum, maçlar yeniden başlayana kadar borsadaki şirketler üzerinde de çok ciddi etki yaptı. Türkiye ile ilgili benim yaptığım araştırma da en az 1 milyar liralık bir kayıp yaşanacağını gösteriyordu" dedi.

Bu konunun çok yönlü olarak ele alınması gerektiğini belirten Alkin, şu ifadeleri kullandı:

Görünen o ki dünya üzerinde sayılı kulüpler haricinde gelirlerini garanti altına almış, herhangi bir iş durmasında farklı bir rezerv kullanarak kendisini ayakta tutacak kulüp sayısı neredeyse yüzde 1 bile değil. Burada en çok gelir yaratanlara baktığımızda Premier Lig, hemen ardından La Liga, sonrasında Bundesliga, Serie A ve Ligue 1... Çok acıklı bir durumun ortaya çıktığını söyleyebilirim. Benim denilen ülkelerde bile ciddi sıkıntılar yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti gibi pamuk ipliğine bağlı yapısı olan, gelirinden çok daha yüksek borçları olan aynı zamanda da borcuyla değer yaratamayan kulüplerin olduğu bir yerde ortaya çıkan sonucu yadırgamamak lazım.

"UEFA ve FIFA emniyet sibobu geliştiremedi"

Dünyada ve Avrupa'da futbolun patronu olan UEFA ve FIFA'nın düzenlemeyi planladıkları turnuvalarda olağanüstü durumlar için acil eylem planına sahip olmadığının görüldüğünü aktaran Alkin, "Herhangi bir iş durmasına karşı bir emniyet sibobu geliştirmediklerini gördük. Pandemi döneminde seyirci azaldı ama zaten bir stadyuma 50 bin-80 bin kişi geliyordu. Geri kalanı canlı yayından seyrediyordu. Demek ki canlı yayında bile seyircinin heyecanlanacağı bir ortam yaratılamadı. Bu da seyircisiz maçların naklen yayın gelirlerinde bir kayıp yaşattı. İlginç ama gerçek" değerlendirmesinde bulundu.

"UEFA ve FIFA'nın müsabakalarda içerik açısından asıl geliri yaratanlara hitap etmediği ortaya çıktı" diyen Alkin, takımlar arasındaki farklılıklara vurgu yaptı:

Haydi şeytanın avukatlığını yapalım. Real Madrid-Barcelona veya Manchester United-Bayern Münih maçı Bate Borisov-Tiran maçından çok daha gelir yaratıyor. Fakat Bayern Münih, Manchester United'la dişe diş mücadele edip 1-0 kazandığı zaman Bate Borisov-Tiran maçının galibiyle aynı parayı alıyor. Daha da kötüsünü örnek vereyim, Real Madrid, Bate Borisov maçı için Minsk'e gittiğinde futbolcularının sakatlanma ihtimali var. Bu büyük bir zarar. Ayrıca maçı kaybettiği zaman bir de yolculuk masraflarını sırtlayıp dönüyor. Bu olur, olmayacak şey değil. Kaç büyük takım Türkiye'ye geldi, başını önüne eğip gitti! Bunu hatırlayalım.

"Dünyada zarar konjonktürel, Türkiye'de ise kronik"

Herhangi bir sektördeki şirketin bile gerekli dijital altyapıyı sağlamadığı için gelir kaybına uğradığını, futbol sektörünün de bundan etkilendiğini kaydeden Alkin, şu görüşü paylaştı:

İş durmasında ciddi gelir kaybının ardından çok ciddi zararlar oluştuğunu görüyoruz. Sebebi şu: Gelir düştü, masraf aynı kaldı... Tabii, dünyada Türkiye Cumhuriyeti'ndeki acayip işler yok! Mesela bizde olduğu gibi, Real Madrid ve Manchester United herhangi bir oyuncusuna 'Zor durumdayız maaşını indirir misin' diyemez. Hal böyle olunca gelirler düşerken giderler sabit kalıyor elbette.

Pandeminin kulüplerin gelirlerinin düşmesinde etkili olduğunu, buna karşın dünyadaki örneklerine göre Türkiye'deki durumun farklı olduğunun altını çizen Alkin, sözlerini şöyle sürdürdü:

Doğal olarak bir zarar oluştu fakat bu zarar konjonktürel! Türkiye'deki gibi değil. Türkiye'de futboldaki zarar kroniktir. Dünyada büyük liglerin oynandığı futbolda oluşan zarar ise konjonktüreldir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak lazım. Örneğin Portekiz futbolu çok borçludur ama buna rağmen değer yaratabilmektedir. Bizim sıkıntımız yükümlülük dediğimiz kısmının fazla, buna karşın aktifler kısmının ise çok düşük olmasıdır. Çok tuhaf bir durum bu! O zaman niye bu borcu alıyorsunuz diye sormak lazım. Bir örnek vereyim: Bugün 100 bin dolara bir ev alırken üç-dört sene sonra onun 230 bin dolar olma ihtimali üzerinden alıyorsunuz. Ama siz 100 bin dolarlık ev aldınız ama sonra 70 bin dolara düşüyorsa, demek ki çok aşırı maliyetlendirilmiş, şişirilmiş rakamlarla yaşıyoruz. Ayrıca, spor kulüplerinin amatör branşlarının da mali ve idari olarak düzgün takip edilememesi nedeniyle çok ciddi bir zarar oluştu ve bu zarar iyice kronikleşti. Amatörleri önemsemedikleri için yönetemiyorlar. Halbuki asıl zenginlik orada. Özetle, Türkiye'deki futbol zararının pandemiyle bir alakası yok. Hatta pandemiye göre futbol sektörü beklendiği kadar zarar etmedi diyebilirim.

"Avrupa Süper Ligi ile bir koyundan kaç post çıkarma imkanı var"

Dünyada faizlerin sıfıra düştüğünü ancak Türkiye'de ise durumun tersi olduğunun altını çizen Alkin, şu değerlendirmeyi yaptı:

Bizim talihsizliğimiz şu: Dünyada faizlerin sıfıra düştüğü ortam var ama bizim futbol sektörü çift haneli kredi faizleri kullanmak zorunda kaldı. Bu açıdan ne tekstil ne de otomotiv sanayiden farkı yok. Avrupa'daki bütün kulüplerin sıfır hatta eksi maliyetle kredi kullandığı bu ortamda bizimkiler de çift haneli yapılandırmalara maruz kaldı!

Avrupa'da bazı fonların faizlerin sıfır seviyesinde olduğunu görerek "Avrupa Süper Ligi" isminde yeni bir enstrüman icat ettiklerini bildiren Alkin, bu oluşumun kulüplere ekonomik yönden olumlu yansıma ihtimalinden bahsetti.

UEFA ve FIFA'nın ise, "Avrupa Süper Ligi'ne katılırlarsa takımlar ve oyuncular UEFA ve FIFA'daki tüm müsabakalardan men edilirler" diye sert bir açıklama ile buna karşı çıktığını hatırlatan Alkin,  Avrupa Futbolundaki kaynaklarına sorarak aldığı yanıtı şöyle paylaştı:

Fonlar, faizlerdeki sıfır getiri, borsalardaki satışlar, Bitcoin'in durması, altının olduğu yerde sayması nedeniyle ortaya bir aktif çıkarmaya çalışıyor. Burada kaybeden de para alması planlanıyor büyük ihtimalle. Bokstaki unvan maçları gibi... İkincisi sadece tesis, finansal tablolar ve diğer kriterlerde en üst seviyede olan 22 takımla bir Avrupa Süper Ligi yapılırsa bunun sponsor ve naklen yayın havuzu Şampiyonlar Ligi'ni geçebilir.

 

stadium-4181150_1920.jpg

Pandemi nedeniyle futbol maçları seyircisiz olarak oynanmaya devam ediyor / Fotoğraf: Pixabay

 

"Milyarlarca euroluk zararı şu anki düzenle kapatmak mümkün değil"

Fonların bu planını futbol endüstrisi için olumsuz bulmayan Alkin, ortaya çıkacak oluşumun kulüplere getireceği gelirleri şöyle sıraladı:

Plandaki güzelliğe bakın. İki taraf da para alacak, denk takımla oynadığınız için mağlubiyete de değecek. Tabii kazanma felsefesiyle oynayan futbolcular birbiriyle karşılaşacak. Defans ve sertlikle sahaya çıkanlar değil. Bu arenada boy gösteren futbolcuların değerleri yükseleceği için kulüplerin borçla alakalı endişeleri azalacak çünkü borçtan değer yaratmış olacaklar. Bütün bunların yanında her galibiyetten sonra iyi bir gelir geleceği için borsalardaki hisseleri de yükselecek. Ulusal şampiyon olmaya bağlı olmayan, sadece marka değeri, tesis, altyapı, mali tablolar açısından bir Avrupa Süper Ligi diğer bütün müsabakalara göre çok daha fazla gelir yaratacak.

Dünyada bahis sektörünün oldukça önemli bir konumda olduğunu söyleyen Alkin, "Bir de bunlara çok daha fazla bahis oynanacak. Bu bahis işi çok önemli. Yine aynı örnekten gidersek, Bate Borisov-Real Madrid maçı, Real Madrid-Manchester United karşılaşması gibi bahislerde ilgi çekmiyor. Bu maçlar oynandıkça bahis havuzu yükselecek ve bu havuzdan sponsorluk gelirleri artacak. Ayrıca Avrupa Süper Ligi'ni şirketleştirerek halka arz etmek de mümkün. Baktığınız zaman bir koyundan kaç tane post çıkarma imkanı var. Belki de, kulüpleri bu borç batağından kurtaracak şey de işte bu yepyeni oyuncakları olacak. Kulüplerin hem kronik hem de konjonkturel zarardan kurtulabilmeleri için yepyeni bir enstrüman çıkarıp ileriye doğru yürümeleri gerekiyor. Hayal görmeyelim, Avrupa Liglerinin ve kulüplerinin milyarlarca euroluk zararlarını şu anki düzenle kapatmak mümkün değil" şeklinde konuştu.

"Ağır şartlardaki borç yapılandırmasıyla sürdürülebilirlik imkansız"

Türkiye'de Galatasaray'ın ve diğer kulüplerin Bankalar Birliği ile yaptıkları yeniden yapılandırma anlaşmasının şartlarının ağır olduğunu belirten Alkin, "Yapılandırmaların da şu anki mevcut kafa yapısıyla sürdürülebilmesi de imkansız. Mümkün değil. Kronik olarak zarar üreten müesseselerin kurtuluşu, mali tablolarını yakışıklı hale getirmek, altyapı açısından eksiklerini gidermek ve UEFA'nın da önünde sonunda mecburen boyun eğeceği hatta kurallarını koyacağı Avrupa Süper Ligi'ne dahil olmak. Bu zaten basketbolda var, EuroLeague böyle oynanıyor. Şampiyon olmanız yeterli değil, altyapı açısından ve tesisler açısından da düzgün olmanız gerekiyor ki orada oynama imkanı bulasınız" açıklamasında bulundu.

Galatasaray Kulübü için önemli bir sunum hazırladığını aktaran Alkin, Süper Lig kulüplerinin "Futbol Para Ligi"nde yer almamasıyla ilgili şunları kaydetti:

PSG'deki Kylian Mbappe'nin toplam bedeli Galatasaray'ın bir yıllık gelirinin üzerinde... Real Madrid'in peşinden koştuğu Danimarkalı oyuncuya 100 milyon Sterlin değer biçiliyor düşünebiliyor musunuz? Avrupa liglerinde veya Şampiyonlar Ligi'nde 100 milyon Sterlin değeri olan futbolculara karşı birkaç milyon euro eden ve kur artışı sebebiyle bize pahalı gelen oyuncularla mücadele etmeye çalışıyoruz. Peki o zaman niye rüya görüyoruz?

"Her yaş kategorisinde yerli ve yabancı oyuncuları yetiştirmeliyiz"

Süper Lig Devlerinin Avrupa ile yarışabilmeleri için öncelikle altyapıya önem vermeleri gerektiğini vurgulayan Alkin, şu ifadeleri kullandı:

Bizim kulüplerimizin yapacağı şey amatör branşları elden bırakmadan, her yaş kategorisinde yerli ya da yabancı gençleri yetiştirmektir. Tıpkı Ozan Kabak gibi. Çünkü biz başka türlü düzlüğe çıkamayız. Bir yandan Avrupa Liglerinde kıran kırana mücadele edecek teknik kapasiteye sahip oyuncu yetiştirmek, hatta bu oyuncuları yurtdışına kiraya verip sonra geri getirmek zorundayız. Türkiye Ligi çok kötü durumda. Bizde 7-8 milyon euro bir oyuncuya para verdik diye yer yerinden oynuyor. Ama çok uzun zamandır önemli bir başarısı olmayan Danimarka'nın bir oyuncusu 100 Milyon Sterlin ediyor. Demek ki bir şeyi yanlış yapıyoruz.

"Kendi şirketlerini yönettikleri gibi Türk futbolunu yönetiyorlar"

Futbol kulüplerini yönetenlerle alakalı söylenen "kendi şirketleri olsa böyle yönetmezler" sözüne katılmadığını söyleyen Alkin, "Hayır tam tersi! Kendi şirketlerini yönettiği gibi Türk futbolunu yönetiyorlar! Türkiye'deki şirketlerin durumu ortada. Küçücük sermayeyle, çek-senetle iş yap, devasa cirolara ulaş. Sonra bilançoyu düzelt, bankaya git kredi iste! Başarılı geçmişi olmayan yeni nesil patronlar, iş hacmi kulübün çok gerisinde olan başkanlar, kendisine son model spor araba almak haricinde bir sosyal başarısı olmayan, empati yoksunu iş adamı-iş kadını profiliyle futbolu yönetmeye kalkıyoruz. Sonra olmuyor diye feryat ediyoruz. Olmaz tabi nasıl olsun? Bu insanlar zaten kendi hayatlarında, şirketlerinde değer üretemiyor. Değer üretmekten aciz olan kişiler kendilerine emanet edilen işlerde değer oluşturabilir mi? Mümkün mü?" şeklinde görüş belirtti.

"Pandemi değildir bizleri vuran, döviz kuru ve faizlerdir"

Kulüpleri yönetenlerin iş insanı olabileceğini dile getiren Alkin, kulüplerin CEO'larının profesyonel olması önerisinde bulunarak, TFF'de görev aldığı dönemdeki bir anısıyla sözlerini noktaladı:

Aramızdan çok yakın bir zamanda ayrılan bir futbol duayeni, ben TFF'de görev alırken bana, 'Emre hoca, bak bu başka bir şeye benzemez, ekonomi değildir' dedi. Bende, 'Sizin gibi insanlar sayesinde futbol zaten bir şeye benzemiyor. 40 yıldır buradasınız sonuç ortada' cevabını verince beraber gülmüştük. Futbolu ancak futboldan anlayanlar yönetir deniyor. Futboldan anlayanların ne yaptığı ortada. 

Özetle, Pandemiden önce de Türk futbolu zaten dikensiz bir gül bahçesi içinde değildi. Pandemi değildir bizleri vuran. Kötü Yönetişim, Döviz kuru ve faizlerdir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU