Washington'da kaos

Abdullah Utaybi yazdı

Fotoğraf: AP

Kaos, özgürlük ve demokrasi ülkesi, çağdaş insan medeniyetinin feneri ABD'nin başkenti, kültürel, politik, ekonomik ve askeri açıdan tarihin en güçlü imparatorluğunun merkezi Washington'un kalbini de vurdu. Zira kaos saygısızdır, hiç kimseye saygısı yoktur.

ABD Kongre binasının içini gösteren fotoğraflar ve videolar, tarih ve bugün için şok edici ve uzun bir süre hafızalardaki yerini koruyacak. Köklü demokrasi binasını istila eden bu kitle, Temsilciler Başkanı’nın ofisini, binanın koridorlarını, ofislerini ve salonlarını dolduran bu kalabalıklar, bazı Arap başkentlerinde harekete geçirilen kitlelere ve kalabalıklara benziyorlar. Ne var ki ABD bundan çok çabuk, bir gecede uyanırken, bazı Arap ülkeleri henüz uyanamadılar.

Kongre baskını, gerçekten de ABD’nin 10 yıldan fazla bir süredir yaşadığı bölünmenin, kendi içlerinde ve aralarındaki çeşitli anlaşmazlıklarla sağ-sol çekişmesinin boyutunu ifade eden keskin bir doruk noktasıydı. Solcular, başkanlık ile Temsilciler Meclisi ve Senato’da çoğunluğu elde ederek sağcıları nakavt ettiler, fakat bu zaferlerden mutlu olanların, düşmanlarının bir kerede ve sonsuza kadar yenilmiş olduğunu ve savaşın bittiğini düşünmeleri bir hatadır. Burada kişilerden değil politik, kültürel, toplumsal ve ekonomik akımlardan bahsediyoruz. Kişiler gidicidir ama akımlar arasındaki çatışma kalıcı ve süreğendir. 75 milyon ABD vatandaşının birkaç yıl içinde yok olup gideceğini sananlar ne kadar büyük bir yanılgı içindeler. Aksine gerek Trump gerekse karşıtlarının onlara aşıladıkları kendi ülkelerinde baskı gördükleri ve haksızlığa maruz kaldıkları duygusu onları daha da güçlü kılacak.          

Trump, akımı ve destekçilerine yönelik açık önyargının tezahürlerinden biri, yıllarca onları yakından veya uzaktan temsil eden herkese karşı güçlü ve net medyatik önyargıdır. Önümüzdeki yıllarda Trump dönemini yok etmek ve onu kötülemek, hakaret gibi bir şeye dönüştürmek için büyük bir istekle bu dönemi yargılamaya dönük organize medya kampanyalarının başlatılacağı tahmin ediliyor. Bu, taraftarlarının azim ve kararlılıklarını körükleyecektir.

ABD politikasındaki sapma Obama dönemiyle başladı. Trump yönetimi ise buna verilmiş sert bir reaksiyondu. Biden yönetimine gelince, birçokları Obama döneminin uzantısı olacağına inanıyor. Nitekim şu ana kadar yaptığı atamalar da bunu destekliyor. ABD’deki iki geniş akım arasındaki boşluğu yakın bir zamanda kapatmaya hazır olan yok gibi görünüyor. İki taraftan her biri, tüm detaylarıyla mutlak gerçeğe sahip olduğuna inanıyor, karşı tarafın fikirlerini sadece alay edilecek ve küçümsenecek fikirler olarak görüyor, ki bu aşırılığın bir tezahürüdür.

Medeniyet, bilim ve bilginin ABD’si şüphesiz çağdaş insan medeniyetinin başı ve en önemli adresi. Ona tavsiyede bulunmaktan ziyade gözlemlemek, olanlardan ders çıkarıp öğrenmek (elbette eleştiri ve düşünme hakkını muhafaza ederek) daha faydalı. İmparatorlukları parçalayan ve medeniyetlerini içten zayıflatan keskin ve derin bölünmelerden daha zor ve şiddetlisi olamaz. İnsanlık doğru ve yanlışı büyüklerden öğrenmeye devam edecek.

İki akımın son yıllardaki eylemleri birbirine çok benziyor, aradaki tek fark, her birinin taraftarlarının eylemlerini yorumlama biçimi. Kongre baskını, Demokratlar için affedilemez bir suç, ancak Seattle şehir merkezini silah zoruyla işgal etmek değerlendirilebilir bir mesele. Ashli Babbitt’in Kongre’de öldürülmesi ile George Floyd’un sokakta öldürülmesi arasında bir fark yok, ikisi de aynı, fakat keskin ideolojik yorumlar, çatışmayı körüklemek, duyguların akla baskın geldiği çekişmeleri haklı çıkarmak için kullanıldığında, çifte standart devreye girer.

Başkan Trump, Arap ülkelerindeki bazı aydın ve yazarların desteğini aldı, çünkü İran rejimi karşıtı vizyonu ve ona karşı benimsediği güçlü stratejisi nedeniyle çıkarlarına yakın olduğunu düşündüler. Diğerleri de rakipleri Demokratları desteklemeyi seçtiler. Bu iki Arap taraf, ABD’li tarafları desteklemekte öyle aşırı bir düzeye ve fanatikliğe ulaştı ki bazıları, kendilerine ne bir zararı ne de faydası olmayan bu savaşı, bir varoluş ya da yok oluş savaşı gibi görmeye başladılar. Ancak gerçek şu ki, Amerikan solunun Arap destekçileri, Amerikan sağının destekçilerinden daha şiddetli, fanatik ve yaygınlar.

ABD iç çatışmasının büyümesi ve modern tarihte görülmemiş seviyelere ulaşması ışığında, sağ ve sol olmak üzere her iki tarafta da sayısız komplo teorileri yayıyorlar. Herkes kendisinin doğru olduğunda diretiyor ve kendi ölümcül hatalarının sorumluluğunu rakibine yüklüyor. Gerçekler soğuktur ve ancak fırtına dindiğinde yüzeye çıkarlar. Dolayısıyla gerçek şimdi değil, fırtına dindiğinde kendisini arayan tarihçiler ve araştırmacılar tarafından er geç ortaya çıkarılacak. Tüm tarafların fanatikleri çok basit bir nedenden dolayı yanıldıklarını keşfedecekler. O neden de, duyguların sıcak, önyargılı ve yanlışa kaymaya meyilli olduğu, bu nedenle doğru bilgiye ancak sakin bilimsel araştırmalarla ulaşabileceğidir.

Burada, şu veya bu tarafın kazanımlarından değil olanların ve olacakların gerçeklerinden bahsediyoruz. Siyasi kazanımlar, örneğin açıkça yalan söylemek dahil çeşitli şekillerde elde edilebilir. Fakat yalan her zaman gerçeğin düşmanı ve karşıtıdır. Başkan Trump’ın bazı hatalar, hatta ABD içinde ve özellikle de rakipleri ile mücadelelerinde çirkinlikler işlemiş olduğu doğru. Fakat Ortadoğu için, bölgeyi affedilemez tarihi çirkinliklere sürükleyen selefinden daha iyiydi. Sözde Arap Baharı döneminde işlenen suçları ve zulmü, köktendinci terörist gruplara verilen desteği, ABD ve müttefiklerinin bölgedeki düşmanları ile kurulan ittifakları kim unutabilir?

Siyasi kışkırtma çok tehlikelidir ve kişisel olarak Trump'ı suçlayan ve kendisini Kongre baskınının günah keçisi deklare eden Amerikan solu ile bölgedeki takipçilerinin yaptıkları da budur. Ancak aynı Amerikan solu ve Arap destekçilerinin, Arap ülkeleri kendilerine Sünni ve Şii siyasi İslam gruplarının siyasi kışkırtmalarının ciddiyetinden bahsettiklerinde reddettikleri şey de tam olarak budur. ABD köklü kurumları ve kültürü sayesinde bu kaostan bir gece de kurtulabildi, ama bazı Arap ülkeleri 10 yıldır bu kaosun içinde yaşıyorlar ve henüz tünelin ucunda bir ışık da göremiyorlar.

Kongre baskınına ait görüntüler, sosyologların kitleler ve ruhları, onların halk olmadıkları, bireyin bilgi düzeyi ne olursa olsun kitlelere ve eylemlerine dahil olduğunda kimliğini kaybettiği hakkında yazdıklarını hatırlattı. Kongre'de kitlelerin yaptığı yıkım, karşı kitlelerin ABD’de geçtiğimiz aylarda silahlı soygun, yangın ve suçlarla yol açtıkları yıkımın aynısıdır.

Son olarak, Nancy Pelosi'nin Trump'ın nükleer kodları kullanmasını engelleme talebi, kendisini karalama ve ülkeyi 4 yıl boyunca yöneten bir başkanı dengesiz ve beceriksiz göstermek için Trump'a uygulanan siyasi baskının, ABD’deki eşi görülmemiş çatışma ve bölünme görüntülerinin anlaşılır bir parçasıdır.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU