"KHK'lılar oy kullanamaz" itirazının hatırlattığı: Yaklaşık 133 bin KHK'lı ne yapacak?

KHK’lıların seyahat, çalışma, velayet, seçilme, eğitim haklarının yanı sıra seçme hakları da tartışma masasındaydı. Bu tartışma geride kaldı ama onlar hala büyük sorunlarla yüz yüze

Türkiye, 15 Temmuz darbe girişim sonrası ilan edilen OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) sonuçlarını yaşamaya devam ediyor.

31 Mart'ta seçildiği halde mazbata alamayan belediye başkanlarının ardından, KHK'lıların seçme hakkı da tartışmaya açıldı. AK Parti, KHK'lıların seçme hakkı olamayacağı teziyle, İstanbul'daki seçimin iptalini istedi. YSK, AK Parti'nin itirazını reddetti, KHK'lıların seçme hakkına sahip olduğuna karar verdi ama bu süreçte KHK'lıların yaşadığı mağduriyetler tekrar gündeme geldi. 

Peki, kim bu KHK’lılar, ne yaşıyorlar, bu kararlara dair ne düşünüyorlar? 

 

khk7.jpg
Kaynak: OHAL'in Getirdiği Toplumsal Maliyetler Araştırması



Mağdurlar İçin Adalet Girişimi’nin yaptığı araştırmaya göre OHAL /KHK mağdurları, kendilerini yüzde 94.2 oranında ‘Müslüman’ ve yüzde 88.6 oranında ‘Sünni’ olarak tanımlıyor.

 

khk4.jpg
Kaynak: OHAL'in Getirdiği Toplumsal Maliyetler Araştırması​​​​​​​

 

Araştırmaya göre KHK’lıların en önemli sorunu işsizlik ve ekonomik sıkıntılar. Bu mağduriyetten KHK’lı yakınları da nasibini alıyor ve işsizlik oranları yüzde 28.3.

 

khk3.jpg
Kaynak: OHAL'in Getirdiği Toplumsal Maliyetler Araştırması​​​​​​​



OHAL mağdurlarının katıldığı araştırma, yaşananları ortaya koymuş. Buna göre araştırmaya katılanların en önemli sıkıntısı yüzde 95.3 oranında ekonomik sorunlar. Bunu yüzde 86.6 oranında itibarsızlık-dışlanma, yüzde 84.6 oranında psikolojik sorunlar, yüzde 83.1 oranında iş bulamama, yüzde 78 oranında çevrenin dağılması, yüzde 69.4 oranında sosyal güvencesizlik gibi sorunlar izliyor.

 

khk6.jpg
Kaynak: OHAL'in Getirdiği Toplumsal Maliyetler Araştırması​​​​​​​



Araştırmada bu sorunlar şöyle özetleniyor:

“OHAL mağdurlarının yüzde 80’i ya işsizdir ya da düzenli bir işleri bulunmamaktadır. Mağdurlar arasında sigortalı bir iş bulabilenlerin oranı yüzde 13.9, kendi işlerini kurup çalıştıranların oranının yüzde 6’dır. Emeklilik hakkı olup, emekli olabilenlerin de ekonomik kategori olarak ‘mutlak açlık / mutlak yoksulluk kategorisi’ dışında bırakıldıklarında, geriye kalanların çok çetin bir açlıkla/yoksullukla mücadele veya hayatta kalma savaşı verdikleri söylenebilir. Birçoğunun kendi adlarına veya özel sektördeki başka kurumlarda çalışmalarının da engellenmiş olması yanında, yurtdışına çıkmaları dahi engellenerek tam bir çaresizlik sarmalına itilmişlerdir. Çaresizce, içerisinde tutuldukları cinnet ortamından kurtulmak için bazı mağdurlar hayatlarını da tehlikeye atarak dış ülkelere iltica yolunu bile deneyebilmektedir. Bu akıl tutulması ortamının ülkenin sosyal sermayesine, yetiştirdiği beyin gücünün israfına, beyin göçüne sebep olması yanında ülkenin bilim, teknoloji, üretim ve rekabet kabiliyetine de zararlar vermektedir.”

Bir KHK’lı olan ve Adıyaman Üniversitesi’nin eski öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu'na göre, KHK'lıların seçme hakkının gündeme gelmesinin nedeni, "iktidarın ‘iç düşman, ‘görünmez düşman’, ‘içimizdeki hainler’ söylemine geri dönmesi...”  


“AKP, böylece kendi meşruiyetini de ortadan kaldırıyor farkında değil. Nasıl mı? Aynı insanlar, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde de oy kullandılar. 31 Mart'ta Türkiye’nin diğer illerinde ve belediyelerinde de oy kullandılar. Öyleyse ve cesaretleri varsa bütün bu seçimleri de iptal etsinler ve yeniden yaptırsınlar. İsterlerse bu sefer KHK'lılara da oy kullandırtmasınlar bakalım, sonucu neler olacak çok merak ediyorum.”

 

bayram erzurumluoglu.jpg
Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu'​​​​​​


HDP’nin seçim denklemine girmesiyle sandıktaki bir oyun bile önemli olduğunu fark eden iktidarın oyunun kurallarını değiştirmeye çalıştığını öne süren Erzurumluoğlu, “Şeytanlaştırmaya çalıştığı kesimleri sürecin dışına çıkarmaya çalıştı. Bunun ilk örneği KHK’lı belediye başkan adaylarıydı. Kazandıktan sonra dediler ki, ‘siz kazanamazsınız’. Oyunun kuralları başlamadan önce belirlenir, oyuncular ona göre sahaya çıkar. Yaşanan ne insanidir, ne hukukidir. Çünkü devlet vatandaşına tuzak kurmaz” diyor.

“KHK’lılara yaşamak yasak” diyen Bayram Erzurumluoğlu “Mesela” diyor ve şöyle örnekler veriyor:
 

“Eski asker ve polislere özel güvenlik işlerinde çalışmak yasak. Eski hakim ve savcılara, avukatlık yapmak yasak. Öğretmenlerin okullarda çalışması yasak. Yurtdışına çıkmaları da yasak. Türkiye’nin tamamı KHK’lılar için toplama kampına dönüştürüldü.”

 

Yüksek eğitimlerine rağmen hamallık, inşaat işçiliği, pazarcılık, sokak satıcılığı, el işçiliği, çocuk bakıcılığı, temizlikçilik, biletçilik yapan binlerce KHK'lı ve OHAL mağduru olduğunu söyleyen Erzurumluoğlu “Kayıtsız çalışmak zorunda oldukları için KHK’lılar kapıcılık dahi yapamıyor” diyor. 

Kendisinin ailesinin koşulları nedeniyle nispeten şanslı olduğunu anlatan Erzurumluoğlu’ndan sonra ikinci konuştuğumuz isim, Mor Beyin uygulamasını ortaya çıkaran eski Binbaşı ve hukukçu Levent Mazılıgüney. KHK'lıların seçme haklarına dair itirazı hukuken yorumlamanın mümkün olmadığını söyleyen Mazılıgüney “Çünkü hukukun hiçbir evrensel ilkesine sığacak bir görüş değil bu. Yine de oldukça üzücü” diyor.

 

 

levent maziliguney.jpg
Levent Mazılıgüney


Kardeşine yapılmış bir ‘bylock’ isnadı nedeniyle, bu işin üzerine gittiğini, Mor Beyin kumpasının ortaya çıkmasına katkı sağladığını anlatan Mazılıgüney yaşadığı süreci şöyle özetliyor:
 

“Ben bylock konusunun üzerine gidince, kardeşimden önce ihraç edildim -ki kardeşime yapılan isnadın da hatalı olduğunu teknik raporlarla ortaya çıkardık. Kendisinin ve eşinin telefon kayıtlarında uygulama çıkmadı ve operatör kayıtlarında bir sürü tutarsızlık bulundu. Düşünün bir kardeşe bylock kullanım isnadı var, ama bunu araştıran büyük kardeş daha önce ihraç ediliyor, sonra bylock kullandığı öne sürülen kardeş ihraç ediliyor, sonra da hakkında hiçbir iddia olmayan üçüncü kardeş.”

"Önce Google FETÖ'cülerini arayın"


Kendisinin binbaşı, kardeşlerinin de yüzbaşı olduğunu anımsatan Mazılıgüney “Bana ilişkin Ocak 2018’de takipsizlik kararı çıktı ve 15 ay geçmiş olmasına rağmen bir geri dönüş yok. Hava Kuvvetleri beni arayıp kardeşiniz beraat ederse değerlendireceğiz diye bir cevap veriyor” diye konuşuyor. Yargı önünde aklanmış olmasına rağmen, böyle bir şeyle karşılaştığını söyleyen Mazılıgüney “OHAL Komisyonu’nda başkan yardımcısı olan Mustafa İkbal’in de kardeşi aynı durumda. Bir büyükelçi ve bakan örneklerini hepimiz biliyoruz” diyerek, kişiye göre hukuk uygulandığını öne sürüyor:
 

“Eğer iktidara yakınsanız bir şekilde kurtuluyorsunuz. Seçme hakkımıza dair başvuru yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın sosyal medya hesaplarına bir bakın, bizim hesaplarımızda bir tane dahi öyle paylaşım yok. İktidar kripto FETÖ’cü bulma peşinde, ben de onlara önce Google FETÖ’cülerini arayın diyorum.”
 

 

YSK, KHK'lıların oy kullanamayacağına ilişkin başvuruyu kabul etmedi ama Mazılıgüney'e göre KHK'lılar çok ağır ve aynı derecede haksız birçok mağduriyetle karşı karşıya... Kendisinin hukuk fakültesi mezunu olarak, ihraç edildikten sonra avukatlık stajını tamamladığını anlatan Mazılıgüney “Takipsizlik almış olmama rağmen KHK ile ihraç edildiğim için avukatlık ruhsatım verilmedi. Bu durum, mahkeme kararlarının artık anlam ifade etmediğini gösteriyor” diyor. 

Levent Mazılıgüney, askerlik ve hukukçuluk kimliğinin yanı sıra aynı zamanda iktisatçı ve mühendis. Üç ayrı lisansı ve yüksek lisansı var, ayrıca ek eğitimler de almış, çünkü aynı zamanda adli bilişim uzmanı. O yüzden KHK sonrası adli bilişim uzmanı olarak çalışıyor ve başka insanlara da bu konuda destek veriyor. Mazılıgüney, kardeşlerinin de kendisiyle birlikte çalıştığını söyleyerek “Ben maç izlemem, dizi izlemem, sürekli eğitimle geçti ömrüm, demek ki bugünler içinmiş” diyor.

Silah arkadaşları arasında çiğ köfte dükkanı açan, pazarcılık yapan, yöresel ürünler satan pek çok insan olduğunu söyleyen eski asker şu öngörüde bulunuyor:

 

“Hiçbir ülke bu kadar çok KHK’lıyı, yetişmiş, deneyimli, donanımlı personelini sistemin dışına çıkardıktan ekonomisini ayakta tutamaz. Bu bir Avrupa ülkesi için de geçerlidir, Amerika için de. Dolayısıyla eninde sonunda bu ülke ve toplum, ekonomik olarak kendine gelmek istiyorsa, toplumsal barışı sağlamak istiyorsa, hukuk devleti olmak istiyorsa KHK’lılara muhtaç. KHK’lılar, yani üretim sisteminin dışına çıkarılanlar, yeniden üretime dâhil edilmediği sürece bu ülkenin ekonomisini düzeltme şansı yok, bunu da bir iktisatçı olarak söylüyorum.”
 

Ersoy Turan, 12 yıllık eski bir matematik öğretmeni ve KHK’lı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir öğretmenken lisansı iptal edilmiş ve şu anda özel dersler vererek geçinmeye çalışıyor. Seçme hakkına yönelik girişimi ‘çok gülünç’ bulduğunu söyleyen Turan “KHK’nın zaten kendisinin yasal olup olmadığı tartışılıyor. Bir de OHAL komisyonunda dosyalar daha inceleniyor. Bu girişim, OHAL komisyonunun da gereksiz olduğu anlamına geliyor” diyor. Şu anda 10 milletvekilinin KHK'lı olduğunu söyleyen Turan’a göre iktidarın yaptığı şey, ‘gündem değiştirme çabası’.

Turan şöyle devam ediyor:

“Bir anda ihraç edildiğimi öğrendim. Ama neden ihraç edildiğim halen açıklanmadı. Avukatlık stajımı tamamladım ama Adalet Bakanlığı ruhsat almama itiraz etti. Korkmuyorum çünkü bir şey yapmadım. Korktukça daha çok üzerimize geleceklerini biliyorum. Bence her şey düzelecek, sadece zamana ihtiyaç var.” 

 

omer faruk gergerlioglu.jpg
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu



KHK’lıların durumunu en yakından izleyen vekillerden biri olan HDP Kocaeli Milletvekili ve Eski Mazlum Der Başkanlarından Ömer Faruk Gergerlioğlu, aynı zamanda bir KHK’lı. Seçme hakkının gündeme gelmesini “İnanılmaz cümleler, trajikomik, kabul edilebilir bir şey değil” sözleriyle yorumluyor ve şöyle devam ediyor:

“İki buçuk yıldır KHK’lıların neler çektiğini biz çok iyi biliyoruz. Birçok rapor hazırladık, binlerce başvuru alıyoruz, inanılmaz bir kırım yaşandığını ve iş hayatından-toplumsal hayattan dışlanmaya çalışılan yüzbinlerce kişinin olduğunu yakından izliyoruz.”


Bu dışlanmaların intihara kadar varan sonuçları olduğunu, Türkiye'de hayat hakkı bulamayan bu insanlarların yurtdışına da çıkamadığını söyleyen Grgerlioğlu şöyle konuşuyor:


“Öyle şeyler oldu ki, KHK’lıların koruyucu aile olarak sahiplendikleri çocukları bile ellerinden alındı. Tıpkı Ortaçağ’da cadıların çocuklarının anneleriyle ateşe atılması gibi. Koca bir Türkiye hapishanesinde yüzbinlerce insan, çaresiz ve gittikçe daha derin bir depresyonun içinde yaşıyorlar. Buna da, yaşamak denirse. Maddi açıdan iş bulamayan, manevi açıdan her gün sosyal dışlanmaya maruz kalan yüzbinlerce insan, anne-babaları cezaevinde ortalıkta kalmış binlerce çocuk, hasta ve bebekli tutuklular. Çok önemli bir toplumsal dram yaşanıyor.”


Gergerlioğlu “Zaten seçilme hakları da gasp edildi. Hem KHK’lı başkanların hem de encümen üyelerinin. Ayrıca onlara oy veren yüzbinlerin” diyerek, gelinen yeni aşamaya dikkat çekiyor:
 

“Sırf İstanbul seçimindeki kritik oy oranını kapatmak için düşündüler, taşındılar ve KHK meselesini gündeme getirdiler. Bunun dünyada bir örneği yok. Çünkü bir insanın seçme hakkı, ancak kamu hizmetinden yasaklanma dâhilinde iptal edilebilir. Ancak bu insanlar için verilen kararlarda, sadece ‘kamu hizmetinde istihdam edilemezler’ deniliyor.”
 

Kamu hizmetinden yasaklanan mahkumların, serbest kaldıktan üç yıl sonra seçilme hakkını dahi elde ettiklerini hatırlatan Ömer Faruk Gergerlioğlu “Yani canice adam öldüren birisi, hapisten çıktıktan sonraki üç yıl içinde belediye başkanı veya milletvekili olabiliyor. KHK'lılara uygulanan ise tam bir cadı avı. Hem KHK’lıları, hem çoluk çocuklarını, hem de mallarını mülklerini ateşe atmak istiyorlar” diyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU