Ev sinemasında bu hafta: Sembolik bir kahraman ve onun ruh hali; “Pes Etme”

Boston’da, 2013’te yaşanan terör saldırısında iki bacağını kaybeden Jeff Bauman’ın hikayesini konu edinen“Pes Etme (Stronger)”, TRT 2’nin 3 Temmuz tarihli yayın akışında seyirciyle buluşmak üzere saatini bekliyor

Koronavirüs salgını öncesinde, dünya çapında yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, Türkiye’nin yüzde 67’sinde, diğer ülkeler toplamının yüzde 51’inde terör; gelecekten beklentileri etkileyen, insanları endişelendiren ve derhal çözülmesi istenilen dünyanın en büyük sorunu olarak ilk sırada yer alıyordu.

Yani objektif olarak bakıldığında salgın öncesinde terör sadece bizim değil tüm dünyanın en ciddi sorunuydu.

Yaşanılan olaylara baktığımızda terör, hem Türkiye’de hem de dünya genelinde çok büyük sorunlar yarattı, acılar bıraktı ve ne yazık ki bu durum şimdilik durmuş gibi görünüyorsa da tehlikeleri hala tam anlamıyla önlenebilmiş de değil.

Tüm dünya bu salgınla birlikte gerek ekonomik gerek siyasi gerek kültürel açıdan çok katmanlı ve pek de kısa sürmeyeceği anlaşılan sarsıcı bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve tabiri caiz ise yeniden şekilleniyor.

Bu korona günlerinde hemen hemen hepimiz “dünya artık eskisi gibi olmayacak” söylemini dilimize pelesenk ettiysek de bazı şeylerin eskisi gibi olmaya devam edeceği aslında kesin: Mesela terör bunlardan biri…

Böylesi bir dönüşüm sürecinde bile bazı devletlerin ekonomik ve politik çıkarlarından dolayı, bazı devletlerin ise uluslararası alanda kendi milli politikaları ile çatışan diğer devletlere karşı dolaylı bir yıpratma ve dayatma yöntemiyle terörizmi bir maşa olarak kullanması ve desteklemesi terörün boyutunu günümüzde daha da kontrol edilemez bir hale dönüştüreceğine işaret ediyor.

Bu noktada, uluslararası alanda genel kabul gören tanımında da bahsedildiği üzere; terörizm halkı sindirmek ya da hükümeti onlardan istenilen bir şeyi yapmaya zorlamak ya da yapmaktan alıkoymak amacında olduğundan bu tür eylemlerin en büyük mağduru da her daim hedefteki siviller oluyor.

Böylesi bir olayın sivil mağdurlarından biri de 2013 yılında Boston’da yaşanan terör saldırısında iki bacağını kaybeden Jeff Bauman.
 

Jeff Bauman.jpg
Jeff Bauman / Fotoğraf: The Boston Globe


Onun yaşadıklarına dayanan “Pes Etme (Stronger)” adlı bu film, “Ev Hayat Dolu” sloganıyla temmuz ayı yayın akışını güncelleyerek, dünya sinemasının en prestijli filmlerini ekranlara getiren Türkiye’nin kültür sanat kanalı TRT 2’nin 3 Temmuz tarihli yayın akışında seyirciyle buluşmak üzere saatini bekliyor.


Sembolik bir kahraman ve onun ruh hali; “Pes Etme”

Yönetmen: David Gordon Green / Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Tatiana Maslany, Miranda Richardson, Richard Lane Jr. Clancy Brown, Lenny Clarke, Frankie Shaw, Jimmy LeBlanc, Jessica Lundy, Carlos Sanz, Patty O’Neil, Cassandra Cato-Louis / Süre: 119 dakika
 


2013 yılında, Boston Maratonu’nun bitiş noktasına yakın bir bölgesinde gerçekleşen bombalı saldırının ardından, yirmi yedi yaşındaki Bostonlu bir işçi olan Jeff Bauman’ın gerçek hayat hikayesini konu alarak yaşanmış bir olaydan uyarlanan bu filmi özetlemek gerekirse; Jeff, maratonda sevgilisini desteklemek için seyirciler arasındayken yaşanan bombalı terör saldırısında iki bacağını birden kaybeder.
 


Acil müdahale ile hastaneye yetiştirildiğinde tüm tıbbi operasyonlardan sonra gözünü açtığı ilk anda teröristleri gördüğünü söyleyince FBI ve terörle mücadele devreye girer.
 


Çoğumuzdan daha güçlü biri

Yetkililere tüm gördüklerini anlatan ve robot çizimlerin çıkmasında önemli rol oynayan, bu çabasıyla da pek çoğumuzdan çok daha güçlü olduğunu ortaya koyan Jeff, içinde bulunduğu koşullara rağmen bombacıların kimliğinin tespit edilmesi ve faillerin yakalanması için var gücüyle yardım eder. Bunda başarılı da olur.
 


Bu büyük trajediden önce de annesi ile birlikte yaşayan ve ayrıldığı kız arkadaşıyla barışmanın yollarını arayan Jeff’in hastaneden çıktıktan sonra, annesi Patty ve eski kız arkadaşı Erin’in de desteğiyle hayata dönme ve rehabilitasyon süreci başlar.
 


Bu noktadan sonra film, can yakan bu sarsıcı saldırının kendisine değil Jeff’in, ailesinin ve kız arkadaşı Erin’in bu olaylar karşısında sürüklendikleri fiziksel ve zihinsel kargaşalara odaklanır.

Jeff, artık üstesinden gelmek için çok fazla zaman ve çaba gerektiren fiziksel bir engele uyum sağlamayı öğrenmelidir.

Üstelik bu da yetmezmiş gibi; kendi yaşadıklarının travmasını henüz üzerinden atamamışken ailesinin kendisinden bir kahraman yaratma çabası Jeff’in üzerinde baskı yaratınca bu durum ailevi ilişkilerinde birtakım gerginlikleri de beraberinde getirir.
 


Bu açıdan film Jeff’in bu yolculuğunun ne tamamen gurur verici ne de tamamen ilham verici bir süreç olarak ortaya çıkmasına izin verir.

Her şey onun adaptasyonun acıları ve yaraları ile ilgilidir.
 


Tüm bu süre boyunca “Ben bir kahraman değilim” diyerek itiraz etmesi ve “tesadüfen orada durduğunu” söylemesine karşı, onun mücadelesi ve azmi Boston’da dalga dalga yayılarak halkı birbirine kenetleyen “Güçlü Boston” isimli bir kampanyaya dönüşür.

Kendisini de bu kampanyanın sembolü olmaktan kurtaramaz.
 


Nihayetinde şehirde ve dünyada, umudun sembolü olarak insanların kalbinde yer eder.

Ancak gelen bu şöhret, Jeff’in iyileşmesini engelleyen bir yük olarak karşısına çıkar.

Tüm olay örgüsü çerçevesinde film, trajedinin metalaştırılma biçiminin nasıl tatsız bir şeye dönüştüğü gerçeğiyle seyirciyi baş başa bırakır.


Süper Kahraman Out, Gerçek Kahraman In

Yönetmenliğini David Gordon Green’in üstlendiği başrolünde Jake Gyllenhaal’un yer aldığı film, içinde yaşadığımız böylesi karanlık dönemlerde insanlara umut ışığı veriyor olsa da yıkıcı bir trajediden sonra “ulusal kahraman” etiketini algısal olarak sorgulamayı seçiyor.
 

Jeff Bauman Jake Gyllenhaal.jpg
Jeff Bauman ile filmde kendisini canlandıran Jake Gyllenhaal / Fotoğraf: The Boston Globe


Arka planda; özellikle 11 Eylül saldırısından sonra Amerikalıların kolektif bir şekilde kendi içlerinden gerçek bir kahraman çıkarma sevdasına da vurgu yapıyor.

Aslında zor zamanlarda kendilerine bir kahraman yaratma durumu Amerika için yeni bir şey değil.

Bu süreç 1933’lü yıllardaki Büyük Buhran zamanına yani Süpermen’in doğuşuna kadar uzanıyor.
 

-.jpg
Fotoğraflar: Pinterest


Bu çizgi hikayelerdeki evrenlerde de değinildiği üzere; refah ve huzur içinde yaşayan toplum “kötü olan” tarafından tehdit edilir.

Toplumun kolluk kuvvetleri ve resmî kurumları bu tehdidi önlemede yetersiz kalınca ortaya bir “süper” kahraman çıkar.

Gücünü başkaları için değil de kendisi için kullanması yönündeki tüm akıl çelme girişimlerine rağmen o tercihini iyi olan için yapar ve gücünü toplumu kurtarmak için kullanır.

Kaderin de yardımıyla elde ettiği zafer zor durumdaki evreni ve halkı önceki tehlikesiz yaşamına döndürür.
 

s.jpg
Fotoğraflar: Pinterest


Süper kahramanların hikayelerinde genelde ana formül şöyledir:

Her şey sıradan giderken kahraman bir anda gerçekleşen bir kaza veya bir deneye maruz kalır.

Ve gerçekleşen bu kaza veya deney kahramanın hayatını kökten değiştirecek ilk adım olur.

Sonrasında kahramanın yaşadıklarını hazmetme ve travma sonrası yaşanan stres bozukluğu dönemi devreye girer.

Nihayetinde de bir şekilde mutlu sona ulaşılır.
 


Jeff Bauman’ın yaşadıklarına baktığımızda aslında gerçekten bir süper kahramanın “kahraman” olma sürecinde yaşadığı şeyleri benzer şekilde yaşıyor.

Ancak film Jeff’i bir kaide üzerine koyup onu kutsamak yerine acılarını daha da deşiyor.

Jeff, hayatta kalan biri olmasına rağmen geçmiş günahlarından öyle bir anda ve kolayca kurtulamıyor.

Artık üstesinden gelmesi gereken çok daha büyük sorunlarla yüzleşmesi gerekiyor.
 


Tedavisi için çok fazla zaman ve çaba gerektiren fiziksel sakatlığına alışması ve bu haliyle toplum içinde yaşamaya uyum sağlaması gerekiyor.

Her şeye eskisi gibi devam edebilmeyi, rehabilitasyonlarla normal bir yaşama dönmeyi çok istiyor ama her şey onun canını fazlasıyla acıtıyor.
 


Dolayısıyla fantastik bir süper kahramana kıyasla Jeff’in yaşadıkları çok daha trajik, çok daha gerçek ve acı verici.

Böyle olunca da toplumun ona bir kahramanlık payesi vermesinde haliyle hiçbir sakınca gözükmüyor.
 


Buradaki gariplik, insanlığın doğasında olan şey şu ki; dünyadaki sıkıntılarımızdan kurtulmak için daima bir kahraman bekliyor ve arıyoruz.

Jeff Bauman ne ilk ne de son…

Zor zamanlardan ve sıkıntılı anlardan kurtulabilmek için ihtiyacımız olan motivasyonu ve gücü kendi içimizde aramadığımız ve onu ortaya çıkarmadığımız sürece kurtarıcı bir kahraman beklemeye de devam edeceğiz gibi görünüyor.
 


John Pollona tarafından yazılan, fiziksel acı ile gelen duygusal ve psikolojik travmaya odaklanan filmin senaryosunda, Jeff Bauman yeniden ayağa kalkmaya çalışırken bundan daha kötüsü olamaz diye düşündüğümüz en zor koşullardan daha büyük bir şeyin nasıl gelebileceğini gösteren zarif ve dokunaklı bir sadelik var.
 


Stronger’ın sonu zaten belli, ancak bu film bize benzer filmlerinin aksine “Hedef değil yolculuktur esas olan” sözünü hatırlatıyor.

Ele alınan konu bizi öngörülebilir bir yerlere götürüyorsa bile, Green’in karakterleri hikayeyi ilgi çekici kılmak için yeterli derinlik ve çatışmaları gösteriyor.


Haftanın diğer filmleri

Aşka İnan

Yönetmen: Erwin Brothers / Oyuncular: KJ Apa, Britt Robertson, Gary Sinise, Shania Twain, Melissa Roxburgh, Nathan Parsons, Abigail Cowen / Süre: 116 dakika
 


Hristiyan kimliğiyle tanınan, albümleri milyonlarca satan, Altın Plak ödüllü ünlü müzisyen Jeremy Camp’ın yaşamını kadrajına alan I Still Believe, salgın nedeniyle vizyona giremeyen en yeni filmleri evlere getirerek Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik eden Türk Telekom’un dijital televizyon platformu Tivibu’da bu ay gösterime giren filmlerden.

Hikayesi gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan ve Jeremy Camp’ın aynı adlı anı kitabından uyarlanan film, sevginin sınandığı ve etkileyici müziklerin yer aldığı biyografi türünde romantik bir yapım.

Müzisyenin ergenlik yıllarında geçen filmde, üniversite eğitimi için evden ayrılan Jeremy, kampüse yerleştiği ilk günlerde Melissa ile tanışır.

Kısa süre içinde birbirlerine deliler gibi aşık olan ve kaderin onları bir araya getirdiğine inanan çift yine aynı kaderin kendilerine ördüğü ağdan aşka ve umuda sıkı sıkı tutunarak kurtulmak için bir çıkış yolu aramak zorunda kalır.

Kariyerinde hızla yükselen bir müzisyenin ilhamını aldığı aşk hikayesine ve müzik yolculuğuna tanıklık edebileceğiniz bu tarz müzikal dramları seviyorsanız, bu filme şans verebilirsiniz.


Desperados

Yönetmen: LP / Oyuncular: Anna Camp, Robbie Amell, Nasim Pedrad, Lamorne Morris, Heather Graham, Sarah Burns, Mike Mitchell, Jessica Chaffin / Süre: 105 dakika
 


Netflix’in Komediler kuşağında gösterime giren Desperados; sarhoşken utanç verici bir e-posta gönderen umutsuz romantik Wes’in, yeni aşkı okumadan önce bu mesajı silmek için en iyi arkadaşlarıyla Meksika’ya gitme maceralarını anlatıyor.

Wesley, yaşının ilerlediği düşüncesinin onda yarattığı baskıyla yaşarken bu durumdan olabildiğince hızlı kurtulmak için kendine sevgili edinmenin yollarını arayan bir kaybedendir.

Bir gün bir kaza sonucu hayallerindeki adama âşık olur ancak onunla ilişkiye girdikten sonra da ondan bir daha haber alamaz ve onu aradığında ulaşamaz.

Bu duruma çok sinirlenen Wesley, aklına geleni yazdığı bir e-postayı adama yanlışlıkla gönderince onun için umut kapıları artık tamamen kapanmış gibi görünür. Fakat durum hiç de göründüğü gibi değildir.

Wes’in düşündüğünün aksine, geçirdiği bir kaza sonucu birçok yerinden yaralı olan ve yatağa bağlı yaşayan bu yeni sevgili Meksika’daki bir hastanede mahsur kalmıştır.

Bunu öğrenen ve hala bu ilişkiyi sürdürmek için bir şansı olduğu düşünen Wesley iki arkadaşını da yanına alarak sınırın güneyine doğru çılgın bir yolculuğa çıkar.

Amaçları kazayla gönderilmiş olan bu e-postayı o okumadan adamın bilgisayarından silmektir.


Dipte

Yönetmen: Joachim Hedén / Oyuncular: Moa Gammel, Madeleine Martin, Trine Wiggen, Maja Söderström, Olle Wirenhed, Ingrid Pettersen, Ima Jenny Hallberg / Süre: 81 dakika
 


Türk Telekom’un dijital televizyon platformu Tivibu’da bu hafta gösterime giren; İsveç, Norveç ve Belçika ortak yapımı bir film olan Breaking Surface; zamana karşı verilen bir yaşam savaşını izleyiciyle buluşturuyor.

Noel’den birkaç gün sonra, annelerini ziyaret etmek için buluşan iki kız kardeş, Ida ve Tuva, Norveç sahilinin uzak bir bölümünde kış dalışına çıkarlar.

Issız bir yerde dalış yaparlarken yaşanan büyük bir kazayla, Tuva su altında sıkışır ve mahsur kalır. Üstelik bu Tuva’nın ölümle burun buruna geldiği ilk kaza da değildir.

Bu kazayla birlikte çocukluk travmaları yeniden ortaya çıkan Ida’nın kardeşini kurtarmak için acele etmesi gerekmektedir. Ancak yardım bulmak için su yüzeyine çıktığında onları hayatta tutacak tüm ekipmanların yaşanan bu kaza sonucu erişilemez ve kullanılamaz olduğunu görür.

Joachim Hedén tarafından yazılan ve yüksek gerilimiyle dikkat çeken filmde Ida’nın Tuva’yı kurtarma mücadelesi kırık bir kardeşliği ortaya çıkarırken, her şeyin sona doğru yaklaştığı bir anda onlar için küçük de olsa bir yaşam ışığı kendini gösterecektir.


Manchester’ın Mavi Yakasındaki Avcı

Yönetmen: Rako Prijanto / Oyuncular: Adipati Dolken, Ganindra Bimo, Vonny Cornellya, Donny Alamsyah / Süre: 90 dakika
 


Netflix’te bu hafta gösterime girmesi beklenen biyografi türündeki Pemburu di Manchester Biru (Hunter in the Blue Side of Manchester); Hanif Thamrin’in memleketinden ayrılıp dünyanın en büyük futbol liginde çalışma hayalini anlatıyor.

Hikayesi gerçek olaylara dayanan ve aynı adlı romandan uyarlanan; Londra’daki futbol kulüplerinde çalışan Endonezyalıları kadrajına alan filmde Hanif, babasını onurlandırmak için öğrencilik hayatı boyunca çok çalışır ve üniversiteden mezun olduktan sonra da kariyer şansını Londra’da denemek ister.

Londra’da bir yaşam sürmek ve iş bulmak zor olsa da idealleri uğruna mücadele etmek zorunda kalan Hanif, Manchester’da, İngiliz Premier Ligi’nde çalışan muhabirlerden biri olur.

Bu görevinde üst üste yaptığı hatalarla patronunun öfkelenmesine sebep olup, onun gözünde başarısız bir imaj çizse de Hanif babasına verdiği sözü yerine getirmek için tüm bu zorluklara göğüs germeye devam edecektir.


Mucho Mucho Amor: Walter Mercado Efsanesi

Yönetmen: Kareem Tabsch, Cristina Costantini / Oyuncular: Walter Mercado / Süre: 96 dakika
 


8 Temmuz’da, Netflix’in Biyografik Belgeseller kuşağında gösterilecek olan Mucho Mucho Amor: The Legend of Walter Mercado adlı bu dokunaklı belgesel; ününün zirvesindeyken ortadan kaybolan iyi huylu, yumuşak yürekli ve büyüleyici efsanevi astrolog Walter Mercado’ya ne olduğunu açıklıyor.

Porto Riko’nun şeker kamışı tarlalarında büyüyen Mercado, çocukluğunda ve hatta pedagoji, psikoloji ve eczacılık dalında üniversiteye devam ettiği zamanlarda bile kimsede olmayan manevi yeteneklere sahip olduğuna inanıyordu.

Bu yüzden 1970’li yıllarda astroloji, tarot okuma ve diğer gizli disiplinler hakkında resmi çalışmalarla bilgisini geliştirerek derecesini ve becerilerini, başkalarına bilgi vermek ve insan aklını incelemek ve aynı zamanda şifalı bitkilerin iyileştirici özelliklerini öğrenmek için kullanmayı tercih etmişti.

Göz önünde olduğu bu yaşam süresi içinde, sahnede ‘Shanti Ananda’ adını kullanan, yaşamı boyunca cazibesi, cinsiyete uygun olmayan kimliği ve her daim pozitif açıdan yorumladığı kozmik okumaları, sevgi ve umut dolu mesajlarıyla insanları büyülemeyi başaran ve 120 milyondan fazla izleyicinin kalbini kazanan Walter Mercado, savurganlığı ve psişik yetenekleriyle Latin toplumunun sevilen isimlerinden biri olmuştu.

Latin kültüründe, gösterişli çizgisiyle, payetli pelerinler ve zengin mücevherlerle süslenmiş kıyafetleriyle insanları etkileyen ancak 2019 yılında böbrek yetmezliği nedeniyle hayata veda eden bu efsanevi figürün son iki yılını kadrajına alan bu belgesel film, görünenin arkasındakileri göstermek adına onun yaşam perdesini aralayarak yaşlanmaya karşı verdiği mücadeleleri ve mirası için verdiği çabaları ele alıyor.


Riccione Güneşinin Altında

Yönetmen: Younuts / Oyuncular: Isabella Ferrari, Lorenzo Zurzolo, Ludovica Martino, Cristiano Caccamo, Saul Nanni, Fotin Peluso, Andrea Roncato, Luca Ward, Claudia Tranchese, Rosanna Sapia, Sergio Ruggeri, Maria Luisa De Crescenzo, Matteo Oscar Giuggioli, Giulia Schiavo, Tommaso Paradiso, Davide Calgaro / Süre: 101 dakika
 


Netflix’in Avrupa Filmleri kuşağında gösterime giren Sotto il sole di Riccione (Under the Riccione Sun) adlı bu İtalyan komedisi; Riccione sahillerinde tatil yapan bir grup gencin arkadaşlıkla başlayıp sonrasında romantik ilişkilere dönen yaz aşklarını kadrajına alıyor.
Mara, Tommy, Guenda, Marco, Emma, Ciro, Furio, Camilla, Bea ve Gualtiero yaz tatillerini Riccione sahillerinde geçiren bir grup gençtir.

Tatil sırasında arkadaş olan gençler için tatil başlarda oldukça sıradan geçmektedir.

Ancak yavaş yavaş birbirlerinin hayatına dokunmaya başlayan ve “Doğruluk ya da Cesaret” oyunuyla aralarındaki engelleri kaldıran gençler romantik ilişkiler konusunda birbirlerine yardımcı olmaya başlarlar.

Bu sıcak havalarda vakit geçirmek için hafif ve eğlenceli bir film arayanların göz atmasında fayda var.


Yapılacaklar Listesi

Yönetmen: Michael Duggan / Oyuncular: Eli Brown, Madison Iseman, Natalie Zea, Jerry O’Connell, Callan Mulvey, Andrew Bachelor, Camryn Manheim, Karan Brar, Allison Dunbar, Marcus Scribner, Aqueela Zoll, Satya Bhabha, Kristin Carey, Tristan Lake Leabu, Dana L. Wilson, Jeffrey Larson, Amanda Grace Benitez, Chris Gann, Diana Toshiko, Chris Silcox, Angela Daun, Paul Mabon, Eddie Navarro, Brandon Bales, Blair Hickey, Claudio Pinto, Ken Fournier, Jose Torresma, Gregory Garcia, Angela Ann Palermo, Alan Cevallos, Marga López / Süre: 108 dakika
 


Bu hafta Netflix’in yayın kuşağına girmesi beklenen The F**k-It List; lise son sınıf öğrencisi Brett Blackmore’un başlattığı bir viral kampanyasını kadrajına alıyor.

Vakti zamanında büyük bir heves ve heyecanla hazırladığınız, hayatınızda başarmanız gereken şeylerin sıralandığı ancak bunları denemekten korktuğunuz ya da yapmak için çok meşgul olduğunuzdan uzun zamandır kıyıda köşede öylece bekleyen bir liste olduğunu düşünün.

Ama bu ölmeden önce yapılacak şeylerin bir listesi değil, bunlar gerçekten yapmak isteyip de kendinize güvenemediğiniz için ötelediğiniz ve bunları yaşayabilmek için öncesinde kendinizi hazır hissetmeniz gerektiğini düşündüğünüz şeylerin bir listesi.

Bazen sizi harekete geçirecek ve dağları yerinden oynatmanızı sağlayacak şey küçük bir kelime ya da bir olay olabilir. Düşünmeden sadece “yap” gibi…

Bir kolej öğrencisi olan Brett Blackmore’un çocukluğunu istemediği bir gelecek için heba ettiği gerçeğini kavramasıyla birlikte hayatın gözlerinin önünde kayıp gittiğini görünce hayal kırıklığı içinde, yapmayı isteyip de korktuğu için ötelediği her şeyi içeren bir F**ck-It listesi oluşturur.

Liste kısa süre içinde sosyal medyada viral haline gelir ve her yerden gençleri harekete geçiren bir etkinliğe dönüşür.


Flashback

Vakti zamanında kimi sinemalarda kimi de televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem çevrimiçi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek diğer filmler şöyle.

Netflix

  • #AnneFrank. Paralel Hikayeler (#AnneFrank. Parallel Stories 2019)
  • Afili Aynasızlar (Starsky & Hutch, 2004)
  • Ali (Ali, 2001)
  • Amerikan Başkanı (The American President, 1995)
  • Ara Beni Eğlenelim (For a Good Time Call…, 2012)
  • Arka Sokaklar (Mean Streets, 1973)
  • Arkadaşsız: Karanlık Web (Unfriended: Dark Web, 2018)
  • Avanaklar Mangası (Delta Farce, 2007)
  • Batman: Hayaletin Maskesi (Batman: Mask of the Phantasm, 1993)
  • Belalı Aşk (Mickey Blue Eyes, 1999)
  • Bu Noel (This Christmas, 2007)
  • Bulut Atlası (Cloud Atlas, 2012)
  • Cadılar (The Witches, 1990)
  • Coney Adası’ndan Bir Çocuk (A Kid From Coney Island, 2019)
  • Çifte Tehlike (Double Jeopardy, 1999)
  • Damadı Öpebilirsin (I Now Pronounce You Chuck and Larry, 2007)
  • Damdaki Kemancı (Fiddler on the Roof, 1971)
  • David Foster: Kayıt Dışı (David Foster: Off the Record, 2019)
  • Deney (Splice, 2009)
  • Doğuş 3: Dostum, Benim Eşeğim Nerede? (Nativity 3: Dude, Where’s My Donkey?, 2014)
  • Fındık İşi (The Nut Job, 2014)
  • Flipper (Flipper, 1996)
  • Frida (Frida, 2002)
  • Gerçeğe Çağrı (Total Recall, 1990)
  • Gizli Bahçe (The Secret Garden, 1993)
  • Göl Evi (The Lake House, 2006)
  • Görevimiz Tehlike-Yansımalar (Mission: Impossible-Fallout, 2018)
  • Günışığı (Daylight, 1996)
  • Hatırlanacak Bir Yürüyüş (A Walk to Remember, 2002)
  • Hasselhoff'u Öldürmek (Killing Hasselhoff, 2017)
  • Hayalet Süvari (Sleepy Hollow, 1999)
  • Hayallerin Peşinde (Revolutionary Road, 2008)
  • Hırsızlar Şehri (The Town, 2010)
  • Hız Tutkunları (Torque, 2004)
  • Jurassic Park (Jurassic Park, 1993)
  • Jurassic Park: Kayıp Dünya (Jurassic Park: The Lost World, 1997)
  • Jurassic Park 3 (Jurassic Park III, 2001)
  • Jurassic World (Jurassic World, 2015)
  • Jurassic World: Yıkılmış Krallık (Jurassic World: Fallen Kingdom, 2018)
  • Kara Gün (Patriots Day, 2016)
  • Karateci Çocuk Bölüm 1 (The Karate Kid Part I, 1984)
  • Karateci Çocuk Bölüm 2 (The Karate Kid Part II, 1986)
  • Karateci Çocuk Bölüm 3 (The Karate Kid Part III, 1989)
  • Kelimeler Yetmez (A Thousand Words, 2012)
  • Kesinlikle, Belki (Definitely, Maybe, 2008)
  • Kız ve Kurt (Red Riding Hood, 2011)
  • Kod Adı Kılıçbalığı (Swordfish, 2001)
  • Korku Kapan (Storage 24, 2012)
  • Köstebek (Donnie Brasco, 1997)
  • Kurt Kapanı 2 (Wolf Creek 2, 2013)
  • Kurye (The Courier, 2019)
  • Loraks (The Lorax, 2012)
  • Michael (Michael, 1996)
  • Milyonluk Bebek (Million Dollar Baby, 2004)
  • Minik Örümcek Şarlot (Charlotte's Web, 2006)
  • Mükemmel Resim: On Yıl Sonra (The Perfect Picture: Ten Years Later, 2019)
  • Nereden Biliyorsun? (How Do You Know, 2010)
  • Paranormal Olay (Paranormal Activity, 2007)
  • Parçalanmış Anılar (Shattered Memories, 2018)
  • Paris’te Gece Yarısı (Midnight in Paris, 2011)
  • Penaltı (Penalty, 2019)
  • Poltergeist: Kötü Ruh (Poltergeist, 2015)
  • Rocknrolla (RockNRolla, 2008)
  • Savaş Köprüleri (A Bridge Too Far, 1977)
  • Savaş Sanatı (The Art of War, 2000)
  • Savaşın Gölgesinde (While at War, 2019)
  • Schindler’in Listesi (Schindler’s List, 1993)
  • Sen, Ben ve Dupree (You, Me and Dupree, 2006)
  • Sevginin Bağladıkları (Sleepless in Seattle, 1993)
  • Sihirli Kılıç: Camelot’u Arayış (Quest for Camelot, 1998)
  • Son Seans (Session 9, 2001)
  • Soygun (Heist: Bus 657), 2015
  • Sucker Punch (Sucker Punch, 2011)
  • Şamdanın Ardında (Behind the Candelabra, 2013)
  • Şeker Telaşı (Sugar Rush, 2019)
  • Şeytanın Avukatı (The Devil’s Advocate, 1997)
  • Şirket (The Firm, 1993)
  • Talihsiz Serüvenler Dizisi (Lemony Snicket’s A Series of Unfortunate Events, 2004)
  • Titanların Savaşı (Clash of the Titans, 1981)
  • Truman Şov (The Truman Show, 1998)
  • Tuzak (Wrecked, 2011)
  • Uçak! (Airplane!, 1980)
  • Uzay Topları (Spaceballs, 1987)
  • Uzun Aptal Yol (The Long Dumb Road, 2010)
  • Winchester Gizemli Ev (Winchester, 2018)
  • Yegane (Only, 2019)
  • Yeşil Yol (The Green Mile, 1999)
  • Yıldız Tozu (Stardust, 2007)

Türk Telekom’un dijital televizyon platformu Tivibu

  • Akşam Güneşi (Midnight Sun, 2018)
  • Aşk Sınır Tanımaz (Sweetness in the Belly, 2019)
  • Kahramanca Kaybedenler (Heroic Losers, 2019)
  • Proxima (Proxima, 2019)
  • Seni Görüyorum (I See You, 2019)
  • Yabancıların Nezaketi (The Kindness of Strangers, 2019)

TRT 2

  • Geliş (Arrival, 2016)
  • Kardeşler (2018)
  • Kazanma Sanatı (Moneyball, 2011)
  • Rüzgâr Bizi Sürükleyecek (The Wind Will Carry Us, 1999)
  • Savaşın Gölgesinde (While At War, 2019)
  • Umudun Öteki Yüzü (The Other Side of Hope, 2017)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU